Yapmaz. Hard Rain zaten günümüzde başlıyor (Ay’ın parçalanmasından 2 yıl sonra). Üstüne 5 bin yıl ilave edersen Hard Rain’den itibaren 5000 yıl geçmiş oluyor işte.
HR’dan sonra dediğin için ben onu HR bitiminden sonra 5 bin yıl gibi anladım. Şimdi oldu.
Hee, şimdi anladım. Aslında NS’in takvimini kullansak bu karmaşanın önüne geçeriz.
A+0.0: Ay’ın parçalandığı an. Zero event.
A+2.0: White Sky / Hard Rain başlangıcı
A+4300: Hard Rain’in sonlanması
A+5000: Kitabın üçüncü kısmının başlangıcı
Daha %15teyim, harika gidiyor ama kitap. @Abraxas daha yavaş okur insan yahu, okuyan var okuyamayan var.
11 günde 850 sayfa okudum, pek de hızlı denemez bence. Bir kitapta bu kadar takılı kalırsam yıllık okuma planım sekteye uğrar. Büyük resmi görüyorum, dış güçler…
Ben 1 haftadır elime alamadım maalesef kitabı. Finallerim, assignmentlar derken aksadı da aksadı. Okuyacağım ama.
I was present at the origin of Blue Origin (originally Blue Operations LLC) and was its only employee for a little while. Under the title (shared by basically everyone in the company) of Member, Technical Staff, I worked there from circa 1999 until 2006. I performed operations as prosaic as punching down Ethernet cable, operating a plate grinder, and passivating rocket parts (which means making sure they don’t have any residue that would react with hydrogen peroxide) but the bulk of my efforts were devoted to investigating possible alternatives to conventional rockets as ways of getting into space. Basically this involved producing a lot of Mathematica notebooks. When the company made a decision to stick with a more tried-and-true approach, I found other ways to make myself semi-useful, largely in the realm of trajectory analysis, until I decided to make an amicable withdrawal in late 2006.
– Neal Stephenson
Altyapı var diyo NS, yakışır valla. Ara sıra ağırlaşsa da adamın yazımını beğendim ben de. Keyif veriyor okuması.
Bilim cahili bir birey olarak yavaştan aa bu da neymiş diyerek googlelama ihtiyacı hissettiğim şeyler okumaya başladım. Yalnız içime kurt düştü, NS abimiz Hard Rain’in gerçekten de olacağını falan hesaplayıp da “Olası Hard Rain Durumunda Sıradan Vatandaşın Hayatta kalma Rehberi©” olarak mı yazdı kitabı? Bitirince NASA’ya Izzy’de çalışmak için başvurup kitabı referans olarak göstereceğim.
PTT genel müdürü, tenis federasyonu başkanı olunca “ben tenisi severim, televizyonda izlerim” demişti. O geldi aklıma.
Neleri googlelıyorsun, paylaş da konuşalım. Kitapta nereye geldin?
Stirling motoru - Vikipedi ve Diminishing returns - Wikipedia part 2’ye yeni geçtim, gece devam edicem. Arkletlerin bolo ile yer çekimine kavuşması teorik olarak mümkün gözükse de hiç denenmemiş henüz. Tam anladığımdan da emin değilim, araştırınca çok bir şey çıkmadı, spoiler da yiyince biraz, saldım gerisini.
Bolo kelimesi bolastan geliyordur kesin, ama kafamda bolasın ucundaki taşlar gibi dönerek merkezkaç kuvvetiyle yerçekimi oluşturan arkletler gelince ben yanlış anladım olayı diye düşünüyorum.
Ben de öyle anladım. Evet, uzayda henüz denenmemiş ama NASA 1970’lerden beri konsept olarak üzerinde çalışıyormuş. Elon Musk da SpaceX’in Mars’a gidecek Starship’lerine aynı konseptle yapay yerçekimi kazandırmayı düşündüklerini söylemiş. Zor bir mekanizmaya benzemiyor.
Şurada NASA’nın başka konsept çizimleri de var:
Kullanışlılık açısından arkletleri dikey değil de yatay yapsalar daha iyi olmaz mı diye yazarken panel koyarak katlar oluşturabileceklerini söylediği geldi aklıma.
Bakalım daha neler çıkacak karşıma.
Konudan sapacağım ama dün senin bayılacağını düşündüğüm bir bilim kurgu/ kozmik korku romanına başladım. Scalzi’nin The God Engines’ini hatırlıyorsun; burada da onu anımsatan olaylar dönüyor.
Daha başlardayım ama konu aşağı yukarı şöyle: Kitapta yaşanan olaylardan herhalde bayağı bir zaman önce insanlarla gerçek yapay zekalı makineler arasında bir savaş yaşanıyor. Makineler kazanıyorlar ama insanları yok etmiyorlar, sadece onlara gelişmiş teknolojiler geliştirmeyi ve kullanmayı yasaklıyorlar. Yasak ihlalinin cezası ölüm. Zamanla bu AI’lar teknolojik olarak hayvani bir düzeye erişiyorlar, warp drive ve worm hole gibi teknolojileri icat ediyorlar, başka gezegenlere portallar falan açabiliyorlar. İnsanlar bu arada nispeten yerinde sayıyorlar. Tanrısal teknolojilere erişimleri yasak olduğunu için zamanla AI’ları tanrılar olarak görmeye ve onlara tapmaya başlıyorlar. Bu tanrısal güçteki AI’lar da —şu anda nedenini bilmiyorum— insanların onlara tapmalarına ve ölünce de “ruhlarına” ihtiyaç duyuyorlar. Seçtikleri bazı elit insanları kendi geliştirdikleri güçlü cybernetic implantlarıyla donatıp insan ötesi varlıklara dönüştürebiliyorlar. İnsanlar bunlara “Angel” diye hitap ediyorlar. Kitabın ana karakteri, ileride AI’ların teknolojisine benzer karmaşıklıkta bir nükleer/kuantum güç reaktörü tasarlayan ve ters giden bir deney sonucunda kozmik çapta bir teröre yol açan bir bilim kadını.
Vallali şimdilik enfes gidiyor. Yazar da computing science Ph.D’li, yapay zekalar üzerine uzman bir abla. İşini biliyor.
Okunur ki bu Konu iyiymiş, işlenişi de beğenmişsin, listeye alıyorum ama araya birkaç fantastik girecek Seveneves sonrası.
Bilmiyorum Makinelerin Seferi’ni okudun mu, oğul Herbert’ın yazdığı?
Adam kapkalın etkinlik kitabını bitirmiş, başka kitaplarla bize şov bile yapıyor. Biz ise hala %20’deyiz. Hey gidi.
Hayır, duymadım bile. Fantezi mi?
Sorma hocam, çaktırmamaya çalışıyorum ama kıskanmadım değil. Tavsiye senin içinde geçerli bu arada, ilgini çekerse.
@Abraxas Dune evreninde geçen bir prequel. Frank Herbert öldükten sonra oğlu ve Kevin J. Anderson tarafından yazılanlardan bir tanesi. Dune’u okuduğunu varsayarak düşünen makinelerin neden evrende yasaklandığını bu kitap anlatıyor. Tam anlamıyla insanlık için bir ölüm kalım savaşını konu alıyor ve forumda çoğunlukla beğenilmemiş olsa da umutsuzluk hissini muazzam yaşattığını düşünüyorum.
Ben ilk Dune’u okuyup bıraktım hocam, iyi kitaptı ama konu devamını okutacak kadar ilgimi çekmedi. Yanılmıyorsam @isos81 da benzer bir görüşte, geçen sene hatta bu konuda birileriyle biraz takışmıştık.