Okuma Etkinliği - Tanrıların Gölgesi (Kanyeminliler Destanı #1)

Aklıma ne geldiyse yazmaya çalıştım. Bazılarını yazıp sildim, bazılarını tekrar düzenledim. Biraz karışık olmuş olabilir. Ne anlatıyor bu diyebilirsiniz :slight_smile:

Bu noktadan sonrası kitabın tamamı için AĞIR SPOILER - SÜRPRİZ BOZAN içermektedir.
Kitabı bitirmeden spoiler bulutunu açmayın lütfen.


Kitap bitti ve harika bir kitaptı bana göre. Evreni, atmosferi ve genel olarak karakterleri beğendim.
Nors mitolojisi ve viking kültüründen esinlenmiş olan yazar yola çıkışında etkili olan eser olarak Beowulf’u gösteriyor.

Tanrılar arasındaki savaş sonrası dünyanın geldiği hal, genel olarak Vasen diye isimlendirilen fantastik yaratıklar, tanrıların kanı ve soyunu taşıyan lekeli diye adlandırılanlar, insanların önce bunları yok etmek isterken sonrasında bunları köle olarak kullanmaları -bunu nasıl yaptıkları da kitapta ilerleyen bölümlerde anlatılıyor, belirli bölgelerde gücü ve yönetimi elinde bulunduran mevki beyleri ve tehlikenin kol gezdiği bir dünya.

Üç karakter üzerinden üç ayrı hikaye ilerlerken arka planda bir ana hikaye oluşuyor ama bunu kitabın sonuna kadar pek anlamıyoruz.

Tanrılar arasındaki savaşta tüm tanrılar yok olurken, daha öncesinde Oskudred’in altında zincirlenmiş olan Ejderha tanrı Rik Rifa esaret içerisinde yüzyıllarca bekliyor. Efsane veya uydurma olduğu düşünülen ejder soyları -daha önce kimse ejder soyu görmedi, ya hiç var olmadılar yada yok oldular şeklinde bir iki yerde geçiyor kitap içerisinde- Rik Rifa’yı uykusundan uyandırıp esaretinden kurtararak dünyayı değiştirme/yönetme peşindeler. Kitapta arka planda yer alan ana hikaye aslında bu.

Rik Rifa müritleri gerekli ayin için Vigrid üzerindeki lekeli çocuklarını topluyor. Orka’da hikayeye bu şekilde dahil olmuş oluyor. Benzer şekilde Uspa’nın çocuğunun kaçırılması da Agnar ve Ölüm ittifakını bu yola sokuyor. Kan yeminliler daha dolambaçlı bir yoldan ilerliyor.

Kitabı okurken hikaye ilerledikçe bazı tahminlerde bulunmuştum. Bir kısmı tutmuşken bir kısmı ıska geçti.

İlk olarak kitabın bölümleri 3 baş karakterin isimlerini alıyor ve onların etrafında gelişen olayları izliyoruz. Bu üç ekibin yolları kesisecek derken, Orka ve Kan Yeminliler tam da kitabın son sahnesinde bir araya gelmiş oldu. Ölüm İttifakı ile hiç bir araya gelmediler ama dolaylı yoldan hikayeleri kesişmiş oldu. Orka’nın oğlunu kaçıran ve izini sürdüğü Drekr’ın Zalim İlska’nın adamı olduğunu Oskutred’de görmüş olduk.

İkinci tahminin ana karakterlerin lekeli olması durumu ile ilgili. Varg’ın ve Orka’nın lekeli olduğunu düşünüyordum. Kitap içindeki bazı yerlerde bunula ilgili ipuçları mevcuttu ve doğru çıktı. Elvar ise kitabın sonu itibariyle halen normal gözüküyor. Sürpriz olan ise tüm Kan Yeminliler’in lekeli olması. Açıkcası bu beklediğim bir şey değildi.

Kitabın sonundaki epik kavuşma sahnesi ile Orka ve Kan Yeminlilerin ortak bir geçmişi olduğunu gördük. Bunu tahmin etmiştim öncesinde. Özellikle Orka’nın Drekr’ın peşinden Grimholt’a doğru ilerlediği bölümlerde Kan Yeminlilerin de aynı bölgede olması, olası bir karşılaşmayı aklıma getirdi.
Kan yeminlilerin lekeli olmasının ortaya çıkması ile bu düşüncem güçlendi. Orka’nın kitabın başında Thorkel ile yaşadığı bölümlerde zaman zaman aklından eski hayatından -kan, savaş, vahşet vs içeren- anılar geçirmesi, hikaye boyunca nasıl üst düzey bir savaşçı olduğunu ortaya koyması, lekeli kanı taşıma belirtileri bunun nedenleri idi benim için.

Karşılaşmaları ise benim beklediğimden farklı ve çok daha epik oldu.
Ben Orka’nın Kan Yeminliler tarafından kurtarılacağını, sonrasında Glornir’in “Merhaba Orka, uzun zaman oldu görüşmeyeli” gibi bir diyaloğun geçeceğini düşünmüştüm. Sonuç olarak Orka’nın eskiden Kan Yeminlilerin içinde bulunan herhangi biri olmadığını gördük. Orka Kafakıran.

Yanlış çıkarımda bulunmadıysam merhum Thorkel, Glornir öldüğü söylenen ve Kan Yeminlilerin önceki lideri olan abisi. Hakkında anlatılan ölüm hikayesi oldukça garipti, zırhıyla suya düşmesi ve boğulması.
Büyük ihtimalle Orka’nın hamile kalması sonrasında doğacak çocukları için yeni ve sakin bir hayata başlamak istemeleri sonucu ortaya konulan bir kandırmaca.

Orka’nın Grimholt’daki son savaş bölümü, berserk moda girmesi ile karşısındaki herkesin kaçması veya ölmesi kısmını çok beğenmek ile birlikte, dev kuzgunlar tarafından eski vasenlerinin yardımına getirilmesi biraz zorlama kalmış gibi geldi. Benzer şekilde Rik Rifa’nın ortaya çıkmasından sonra peşinden gelip onunla savaşan kartal tanrı Orna’nın kanatlı muhafızları da biraz yok artık dedirtti.
Ama böyle yerler pek fazla değil ve genel zevkimi çok fazla azaltmadı.

Başka bir kesişim de Glornir’in Sedir Cadısı ve karısı olan Vol ile Uspa’nın kardeş olması. Glornir’in de Uspa’nın kocası gibi berserkir olduğunu öğrendik. Büyük ihtimalle Thorkel de öyleydi ama bu hayatını kurtarmaya yetmedi.

Agnar ve Ölüm ittifakına dönmek gerekirse, ne yazık ki zenginlik, güç, şan-şöhret ve isimlerinin efsaneleşmesini beklerlerken Uspa’nın uyarıları ve kehaneti gerçekleşmiş oldu. “Bundan sadece kan, ölüm ve sefalet doğacak”. Ölüm ittifakının büyük çoğunluğu isimleri gibi öldüler ve geride bir ittifak kalmadı.

Agnar’ın dev gibi bir Ejder soyunu birebirde alt etmesi takdire şayan idi. Biorr tarafından haince öldürülmesi de benim için beklenmedikti. Elvar gibi geriye bakıp düşününce herşey yerine oturuyor ama hikayenin içerisinde Biorr’un hain olabileceği aklıma gelmemişti hiç.

Agnar’ın ölümü sonrası Elvar’a söyledikleri ise insanı düşündürüyor: “Başkalarının acısı üzerine pazarlık yapan bir köle taciri!” Evet, en nihayetinde Agnar Biorr’un dediği gibi bir köle tarici idi. Ölüm ittifakının yaptığı şey, lekelilerin peşine düşüp yakalamak, sonrasında berserkirleri toplayan Störr veya Ulfhednar’ları toplayan Helga gibi kişilere satmaktı. Yine de Ateş Yumruk Agnar’ın sonu üzdü.

Agnar ölüp, Ölüm ittifakı büyük ölçüde dağılmış gözükse bile Uspa ile yaptıkları kan yemini halen geçerliliğini koruyor. Elvar, Grend, Sighvat ve Hundur köle kan yeminiyle bağlılar ve Hundur Kölenin kaçarak Ilska’nın tarafına katılması işleri ilginçleştiriyor.

Galdurman Skalk’ın ihaneti beklendikti ama bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum.
Ama güçlü bir Sedir cadısı ile içinde kartal tanrının kemiklerinden yapılma bir kılıç ve muhtemelen değerli başka şeylerin olduğu bir sandığı yeterli gördü ihaneti öncesi. Ölümünü beklediğim Gudvar ile birlikte o da Helka’nın korumasına doğru kaçmış oldular kitap sonunda.

Orka ve Glornin için peşine düşecekleri bir kaç hedef oluştu.
Vol’u kurtarmak için Skalk, intikam için Gudvar, Breca’yı kurtarmak için Ilska ve dolaylı yollardan Helka. Tüm Vigrid’e kafa tutacaklar gibi gözüküyor.

Bu ilk kitapta bir çok gizem ortaya çıkmış ve bir çok karakterin geçmişi ve hikayesi açıklanmışken bazıları sonraya kaldı.
Helka’nın oğlu Hakon’un Drekr üzerinden Ilska ve ejder soyları ile olan bağlantısı gizemini koruyor.
Ejderha Rik Rifa’yı nasıl durduracaklar?
Orka oğluna kavuşacak ve intikamını alacak mı?
Orka ve Kan Yeminliler bir araya geldi. Elvar’ın yolu ne zaman onlarla kesişecek.
Varg kız kardeşinin sonunu öğrenebilecek mi? Burada da büyük sürpriz bekliyorum.

Bu arada üçlemenin adı da “The Bloodsworn Saga” imiş. Hikaye bundan sonra büyük ölçüde Orka ve Kan Yeminliler etrafında şekillenecektir diye düşünüyorum.

Kitap kapaklarına da değinmeden geçmeyeyim.
İki kitabın kapağı da çok iyi çizilmiş.

Özellikle ikinci kitaptaki kurdun detayları çok iyi.

Bu arkadaş tarafından tasarlanmışlar.
https://www.artstation.com/mlw_creative

Önceden de dediğim gibi, Martı’nın 2. kitabı bir an önce çıkarması ve yazarın son kitabı çok bekletmeden yazmasını umuyorum.

Son olarak yazarın bir iki fotosunu bırakayım buraya. İlkinde brynja’sını giymiş gülümsüyor.

8 Beğeni