Okuma Etkinliği - Tanrının Gözündeki Zerre (Moties #1)

Kitabı bitirdim sonunda. Biraz uzun sürdü okumam -20 gün. Keyifli bir hikayeydi, genel olarak beğendim.
Kitabı bitirince bu sayfadaki mesajları baştan okudum. Geride kalınca bu şekilde oluyor maalesef. Yine de kaçırdığım yada tam anlamadığım kısımlar için oldukça faydalı.

Çeviri ile ilgili kafamda bazı sorular vardı. Mesajlar içinde cevaplarıyla karşılaştım.
Zerreciklerin Moties olduğunu biliyordum.
Ufaklıklar ki kitapta bir bölümde Zemberekçiler diye kullanılmış, onlar da watchmaker’mış.
Funç(cuk) orijinalinde ne acaba diyordum; Fyunch(click) olduğunu gördüm.

Peki Deli Edi ingilizcede ne diye geçiyor?

Bir de bu Deli Edi muhabbeti hiç konuşulmamış burada. Bu tarz bir uygarlığın bu şekilde psikozlara girip delirmesi bana ilginç geldi. Özellikle insanlara atanan Funç(cuk)ların, ki kitabın sonralarına doğru elçilerin konuşmasında bizimkilere atanmışların hemen hepsinin Deli Edi moduna girdiğinden bahsetmişlerdi.

Diğer bir konu, özellikle Rod’un ilk tepkisinin bana garip gelmesi. “He” şeklinde bir tepsi - nida veriyor ilk olarak çoğu yerde. Orijinalinde bu ne şekilde bilen var mı? Başka karakterler de benzer şekilde ara ara kullanıyor ama Rod çok sık bu şekilde cevap veriyor diyaloglara.

Özet

“Hiç değilse aynı toplantıda olacağız” dedi Sally
“He.” İkisinin sarayda aynı…

“… Çok kibar adam…”
“He.” Rod içini çekti. “Sahiden Gitmeliyiz.”

“Burada oturmanın anlamı yok” dedi Renner.
“He.” Rod saraydaki ofisin yolunu tuttu…
vs

Teğmenlerin Asal Zerre’ye inişi ve sonrasında olanlar Zerrecikler hakkında gerçeği öğrenmemiz için yazılmış bir bölüm olarak gözüküyor. Mevcut durum içerisinde oradan dönüşlerinin olamayacağı belliydi. RIP teğmenler.

Bury’ye de bir konuda hakkını teslime etmek gerek diye düşünüyorum. “Uzaylılar bir şekilde zihnimizi okuyor, direk akıl okuma değil ama hal ve tavırlarımızdan ne düşündüğümüzü tahmin ediyorlar” şeklinde teorisi vardı. Elçiler ile olan görüşmelerde bunun doğru olduğunu gördük. Vücut dili okuma dediğimiz şeyin çok ileriye taşınmış haline sahipler.

Milyonlarca yıl yaşamış, sürekli döngüler içinde taş devri ile uzay çağı arasında gidip gelmiş, belli bir eşiği bir türlü geçememiş - kendi sektörlerinin dışına çıkma kabiliyeti- çok hızlı üreyen ama ömürleri kısa olan bir ırkın özelliklerini de iyi kotarmış bence yazar. Bizimkiler hiç bir ilerleme kaydedememişken uzaylılar çok kısa zamanda insan dilini öğrendi ve sonrasında tüm iletişim bu dil üzerinden kuruldu. Sınırlı kaynaklar yüzünden lüksten büyük ölçüde uzaklar. Artık ihtiyaç kalmayan şeyleri dönüştürüp yeni amaçlar için tekrar kullanıyorlar. Bize göre bireysellikten uzaklar bence. Toplumu düşünüyorlar daha çok. Burada ömürlerinin kısa olmasının payı büyük diye düşünüyorum. Bizimkilerin yaptığı törenler, balo ve eğlenceler gibi faaliyetler onlar için tamamen gereksiz. Bir an önce sonuca ulaşmaya çalışıyorlar her konuda.

Uzaylılarla ilk temas konusunda oldukça başarılı bir roman olmuş. Benzerini yakın zamanda Andy Weir’ın Kurtuluş Projesinde görmüştüm. Oradaki fark iki ırkın iki bireyi arasındaki temas idi. Burada ise iki ırkın toplumlarının geleceğini şekillendirecek bir temas söz konusu.

9 Beğeni