Okuma Etkinliği - We Are Legion (We Are Bob)

image

Alternatif Kapak

image

Merhaba arkadaşlar.

@Abraxas ve @Pyrewrath hocamlar ile yine çekişmeli geçen bir seçim sürecinin ardından Dennis E. Taylor’ın We Are Legion (We Are Bob) isimli bilim kurgu kitabını okuyacağız ekim ayı içerisinde. Eğlenceli ve görece kısa bir kitap (300 sayfa). Sci-fi seven ve katılmak isteyen herkesi bekleriz.

Not: Kitap Bobiverse serisinin ilk kitabıdır. Diğer kitaplar For We Are Many, All These Worlds ve Heaven’s River olarak geçmektedir.

Konusu

Bob Johansson has just sold his software company and is looking forward to a life of leisure. There are places to go, books to read, and movies to watch. So it’s a little unfair when he gets himself killed crossing the street.

Bob wakes up a century later to find that corpsicles have been declared to be without rights, and he is now the property of the state. He has been uploaded into computer hardware and is slated to be the controlling AI in an interstellar probe looking for habitable planets. The stakes are high: no less than the first claim to entire worlds. If he declines the honor, he’ll be switched off, and they’ll try again with someone else. If he accepts, he becomes a prime target. There are at least three other countries trying to get their own probes launched first, and they play dirty.

The safest place for Bob is in space, heading away from Earth at top speed. Or so he thinks. Because the universe is full of nasties, and trespassers make them mad - very mad.

Seri

4 Beğeni

Bir hatırlatma geçeyim: Etkinliğimiz yarın başlıyor. :slight_smile:

Not: İlk 3-5 sayfasına baktım. İngilizcesi gayet yalın. Orta derecede İngilizce bilenler çekinmeden başlayabilir.

1 Beğeni

İyi giriş. :joy:

“Yani… Kafamı keseceksiniz.” Satıcıya tek kaşımı kaldırdım. Onu yemliyordum. Ben biliyordum ya, o da biliyordu. Bildiğini biliyordum.

Bana sırıttı; ben ve cüzdanım dikkatimizi ona vermeye devam ettiğimiz sürece oyunu sürdürmekten mutluydu. "Bay Johansson—”

“Sadece Bob. Rica ediyorum. Babamla konuşmuyorsunuz.”

CryoEterna satış temsilcisi – isim etiketi onu Kevin olarak tanımlıyordu – başını salladı ve kriyojenik sürecini korkunç ayrıntılarla gösteren büyük afişi işaret etti. O sırada Armani takımını ve yüz dolarlık saç kesimini fark ettim. Kriyojenikte para var gibiydi.

"Bob, tüm vücudu dondurmanın bir anlamı yok. Unutmayın, amacımız sizi öldüren şeyi – artık her neyse – tedavi edebilmek için tıptaki ilerlemeleri beklemek. Cesedinizi diriltebildikleri zaman muhtemelen size tamamen yeni bir beden de ürtebilecekler. Aslında bu, eskisini onarmaya çalışmaktan daha kolay olurdu.”

O kadar çılgıncaydı ki gerçek olabilirdi. “Tamam Kevin, ikna oldum.” Önüme koyduğu kağıtlara baktım. “On bin depozit, yıllık ödemeler, sigorta…” Kevin bilgileri rahatsız edilmeden taramama imkan vermek için sabırla ayağa kalktı. Yeni edindiğim servetle sarhoş olabilirdim ancak bir mühendis ve işletme sahibi olarak geçirdiğim yaklaşık on yıl tüm belgeleri kontrol etmeden hiçbir şey yapmama müsaade etmezdi.

Sonunda tatmin oldum. Evrakları imzaladım, bir çek yazdım ve Kevin ile el sıkıştım.

“Artık CryoEterna Anonim Şirketi’nin müşterisisiniz.” dedi ve bana bir kart verdi. "Bunu her zaman cüzdanınızda bulundurun. Ölüm halinde tarafımızla iletişime geçilecektir. Ölüm bir kez telaffuz edildiğinde, biz–”

“–kafamı keseceksiniz.”

“Aynen. Ve sizi geri getirmeye yetecek tıbbi gelişmelere kadar kafanızı donduracağız.”

5 Beğeni

%10’a geldim, şu ana kadar gayet eğlenceli gidiyor. Ana karakterin yazılımcı olmasının da etkisi olduğunu düşünüyorum. :slight_smile:

Okudunuz mu bilmiyorum ama Ender’s Game tadı alıyorum kitaptan ama onun Light versiyonu gibi. Bakalım nasıl ilerleyecek.

Not: @nefarrias_bredd Hocam bu kitabı çok seversin gibi bir his var içimde. Hem ana karakter meslektaşımız hem mesleğe dair birçok konu var (artificial intelligence vb.) hem de eleman “oh boy” (bunu okuyunca aklıma direkt sen geldin) diyor. :slight_smile:

3 Beğeni

Valla hocam bir süredir yine okumayı falan bıraktım, dayaklık bir insan oldum yine. Başlığı takip edip sulanıyorum ama bakalım okuyabilecek miyim. :frowning:

2 Beğeni

Her zaman kitap okuyacağız diye bir kural yok hocam. Ben de mesela son bir haftadır bakamıyordum pek bir şey.

Sen yine de bi 15-20 sayfa dene istersen, keyif alacağını düşünüyorum. :slight_smile:

1 Beğeni

%15, korktuğum gibi çıkmadığı gibi tam tersine keyif alarak okuyorum. :slight_smile: (Çok gıcık bir mizahi anlatım beğenme/beğenmeme zevkim var)

Bana da Ender’dan ziyade Scalzi’nin tarzını anımsattı, özellikle de mizah anlayışı ve olayların ilerleyiş hızı ile. Ender’ı mit çevirmeyi bitirse de 2. kitaba etkinlik yapsak. :smiley:

1 Beğeni

Ne Scalzi’ymiş ya :joy:

Aslında ona da benziyor. Zaten Ender’in Oyunu derken ben genel hava olarak dedim, yoksa o kitap bayağı Dark bir atmosferde geçiyor. Onun Light versiyonu gibi.

Bu arada bir kelime oyunu var, onu nasıl çevirirdik diye düşünüyordum. Dur çeviri konusuna yazayım. Bakalım ne öneriler gelecek.

1 Beğeni

@nefarrias_bredd en kötü Ankara’ya gel bi kahve içelim, kendine gelirsin. :slight_smile:

1 Beğeni
  1. bölümden sonra izlense iyi olur.
1 Beğeni

Valla hocam henüz o düzeyde değil gibi ama takip ediyorum durumları bakalım :roll_eyes:

Alanya’da girdim biraz ama faydası olmadı gibi hocam hahah.

Davetin için teşekkürler hocam, fakat döndüm bile maalesef :confused: Ankara’da zaman geçirecek vaktim hiç olmadı ya, baya da özlemiştim halbuki.

Bu arada hocamlar serinin hikayesi benim yarım kalan yan projelerden biri olan bir oyunun senaryosunu andırmıyor değil. Oyunda evrendeki son yıldızı kapmaya çalışacaktık; enerjisini upload edilen beyinleri saklayan ana bilgisayarı çalıştırmak için emmeye çalışan (beyni upload edilmiş) bir pilot olucaktık, yıldızın peşindeki diğer medeniyetlerle kapışıcaktık shmup stayla. Okurken “Şerrefsizim aklıma geldiydi, gerçek” oldum yine, hahah.

3 Beğeni

% 16. Başları benim de hoşuma gitti ama şimdi yine erken konuşup Spiderlight ve Blacktongue Thief’deki gibi hayal kırıklığı yaşamak istemiyorum.

“In 2036, the USA elected an over-the-top, unapologetic fundamentalist president named Andrew Handel. Yes, that Handel. During his term, he tried to ban election of non-Christians to any public post, and tried to remove the constitutional separation between church and state. He was nominated, supported, and elected based on his religious views, rather than on his political or fiscal expertise. And of course, he appointed persons of similar persuasion to every post he could manage, in some cases blatantly ignoring laws and procedures. He and his cronies rammed through far-right policies with no thought for consequences. In a number of cases, when challenged on the results, he declared that God would not allow their just cause to fail. He eventually brought the USA to its knees in an economic collapse that made the 2008 recession look like a picnic in the park.”

Aa, 2036’da ABD’nin başına Tayyip ve AKP geliyormuş. :slight_smile:

Şu paragrafın her cümlesi Türkiye’nin son 20 yıllık özeti, müthiş.

3 Beğeni

Spike lay on the desk, occasionally taking swipes at the image when it came close enough. I reached over and patted the cat. Spike’s AI had gone through several iterations and now was completely believable, even walking over to lie on papers left on the desk.

Bu gemide yer çekimi mi var yoksa VR olduğu için mi bunları (lay, walk vb.) yapabiliyor? Şu sevme işi filan da nasıl oluyor tam anlamadım.

Bu arada VR’ı hologram gibi bir şey diye düşünüyorum.

VR. Kafayı sıyırmamak için kendine tamamen koddan oluşan bir gerçeklik yarattı. Kedi de o simulasyonun içindeki başka bir yapay zeka.

Edit: VR da doğru tabir değil aslında. İşin içinde hologram falan yok. Matrix gibi bir simülasyon yarattı kendi işletim sistemi içinde. Bob gemideki bir bilgisayar sonuçta, kamera dışında dış dünyaya ilişkin herhangi bir feed’i yok. O sebeple sensory deprivation yaşamamak ve diğer duyularını da tatmin etmek için bu yola başvurdu.

1 Beğeni

Görsel bir şey yok o zaman değil mi, hologram filan yok, sadece kodsal bir simülasyon var?

Aslında aklım şeyden karıştı:

The holographic image of a space ship rotated slowly in the air above the desk.

Bunun simülasyonla ilgisi yok sanırım, bu geminin modifiye edilmiş halinin hologramı olsa gerek. Çünkü Jeeves var, kahve var, işte Spike var filan. Dolayısıyla hologram yok ortada, Matrix gibi bir VR’dalar dediğin gibi.

O dediğin hologram işte simülasyondaki (Matrix’teki) kollu bacaklı bir bedene sahip Bob’un yazı masasının üstünde dönüyordu.

Bob artık tamamen o simülasyonun içinde yaşadığı için yeni gemi dizaynlarını ve diğer işlerini de bir insan gibi oradan yürütüyor. Arada da demek ki hologram kullanıyor görsel duyularını tatmin etmek için.

Ben Spike ve Guppy’e gülüyorum. :slight_smile: Spike’ın AI’ı başlarda pek gelişmiş değildi, tam kedi gibi davranmıyordu. Sonra Bob o kodu oldukça mükemmelleştirdi, Spike artık gelip yazı masasının üstündeki kağıtların üstünde falan yatıyor. :joy:

Guppy de “aye aye captain, at your command” gibi hafif gıcık cevaplar vermeye başladı. Onun AI zaten çok ileri, kendi kişiliği oluşmaya başladı.

% 35’teyim, şimdilik çok memnunum. Hem konu güzel, hem mühendislik, yazılım (Bob’un insanlara yanıt vermek için başlarda interrupt request kullanması :slight_smile:, potensiyel trojanları bulmak için bir sandbox yaratıp Dünya’dan gelen sinyalleri önce orada run etmesi) ve astronomi içeriği dolgun hem de yazım tarzı çok hoş.

Sen nereye geldin?

3 Beğeni

Ben de 26’ya geldim ve ben de keyifle okuyorum. Aslında biraz “light” ilerliyor, tabii bunda ana etken Bob’un karakteri. Böyle dünya yansa umurumda değil, yazılımdayım ama hayallerimi gerçekleştiriyorum gibi düşünceleri filan çok eğlenceli.

Eğlenceli diyoruz aslında ama alt metinleri de bence çok iyi. Örneğin paylaştığın dinsel iktidar konusu ve bilincin bilgisayara aktarılması üzerine derinlemesine konuşabiliriz.

Mesela Bob doktora “Am I immortal then?” diye sorması. Aslında bir nevi immortal Bob. Ayrıca Bob’un “ben gerçekten var mıyım?” çıkarımı da çok iyiydi. Biraz felsefik konular ama üzerinde konuşulabilecek, tartışılabilecek eğlenceli şeyler. :slight_smile:

3 Beğeni

Katılıyorum, özellikle kendine “bilinçli miyim?” ve “hayatta mıyım?” diye sorduktan sonra bunları akılcı bir yaklaşımla analiz edip cevapladığı kısım harikaydı.

Çerez bir kitap değil kesinlikle.

36dayım, biraz yoğunluğum var pek sesim çıkmıyor ama buralardayım, gayet keyifle okutuyor kendini.

İsmet bundan sonrası öngörülebilir olsa da spoiler sayılır, proceed at your own risk. :slight_smile:

Yeni Boblarımızın birbirlerinden bu kadar farklı olabilmeleri hakkındaki fikirleri duymak isterim. Tastamam aynı backuptan kopyalanıyorlar. Kişinin günlük yaşamında anlık değişebilen kararlar vs elbette normal ama bu boyutta karakter değişimi için yazarın ileride başka bir açıklaması var mı acaba diye merak ettirdi. Klon değiliz diyor ama aslında klon olmaları gerekmiyor muydu mantıken? Hani 10 sene sonra karşılaşıp da farklı karakterler görmek tamam da 5 milisaniyede ilginç geldi bana.

Soruna 21. bölümde kısmen yanıt veriliyor. :slight_smile:

Ama aslında daha çok öyküyü farklı karakterlerin gözünden anlatabilmek için Taylor’ın verdiği ufak bir ödün olmuş. Kitap boyunca birbirinin aynısı Bob’larla galaksiyi keşfe çıkmak sıkıcı olurdu.

% 46’ya geldim. Von Neumann probe’larımız çoğalmaya ve galakside yayılmaya başladılar. Bölümlerin farkı farklı Bob’ların gözünden yazılması hoş olmuş.

1 Beğeni