Merhaba arkadaşlar.
Kasım ayı için yaptığımız ankette, okuyacağımız kitap Yer Açın! Yer Açın! oldu.
Etkinliğimiz 15 ve 30 kasım arasındadır.
Merhaba arkadaşlar.
Kasım ayı için yaptığımız ankette, okuyacağımız kitap Yer Açın! Yer Açın! oldu.
Etkinliğimiz 15 ve 30 kasım arasındadır.
Katılabilirim. Yer açın.
Bana da yer açın! Yarın ofiste başlarım okumaya.
Biraz da bana yer açın! Ben de Kasım sonuna doğru okumaya başlayacağım.
“Yer açın!” esprileri için son kontenjanlar arkadaşlar…
Etkinlik tablosu konuya eklenmiştir.
Daha öbür etkinlik kitabına başlayamamışken buna da katıldım ama, umarım sonra mahcup olmam
Kitap çok ilgimi çekmiyor ama Rıhtım’da bir okuma etkinliği ilgimi çekiyor. Ne zamandır katılmak istiyorum böyle bir şeye. Bakayım, alabilirsem katılırım.
Siparişimi verdim, sırada birkaç kitabım var sonuna yetişirim diye umuyorum.
Sınav haftama denk geliyor ama katılacağım gibi, heyecanlı.
Bir sorun olmazsa ben de katılacağım, herhalde, galiba, belki, sanırım…
Kitabı bitirdim. Genel olarak keyif alarak okudum. Kolay okunan ama çok tempolu olmayan bir kitap.
Bilim kurgu tarafı sadece distopik bir gelecekte (1999) geçmesi.
Beğendim.
Çok sevdiğim ironik yerler vardı kitapta.
Su kıtlığı var, halka izin verilen su miktarı düşürülüyor, isyan çıkıyor, isyanı bastırmak için polis TOMAlarla su sıkıyor.
Tüm sorunlar aşırı nüfustan çıkmış ama aileniz kalabalıksa daha fazla yiyecek alma hakkınız var, ve hatta boş dairelere yerleşme hakkınız bile var. Bu yüzden insanlar çok çocuk yapmak istiyor.
Kitaptaki en favori karakterim Sol’du. Özellikle tespitleri çok başarılı her dediğine “evet evet çok haklı” diye desteklemekten kendimi alamadım. Yaratılan distopik ortam korkutucu derecede tanıdıktı, milenyum çılgınlığı üzerine yazdıkları da o dönemlerde yaşananlarla oldukça yakındı Harry Harrison öngörüsü beni çok etkiledi. İlk kısım biraz durağandı (belki yüksek beklentiyle başladığım için bilmiyorum) ama ikinci kısım aktı gitti.
İlk defa Harry Harrison’ın bir kitabını okudum ve kalemini sevdim, diğer kitaplarını da okunacaklar listeme ekledim.
Kitabı etkinlik bitimine ancak yetiştirebildim, dün bitirip ancak bugün yorumumu yazıyorum.
Ben kitabı beğendim. Çok özgün bir senaryo sunmasa da nüfus patlamasını iyi bir olay örgüsüyle yedirmiş yazar. Merakla okuttu. Özellikle Sol abimizin olduğu yerlerde.
Shirley ile Andy’nin ilişkisi ise o kadar gerçekçi, o kadar can sıkıcıydı ki… Herkese hak vermek zorunda kalmak canımı çok sıktı. Hele o son bölümün son anı…
Yazarın bizi distopyaya atıp bilgi bombardımanına tutmaması da ayrı bir hoşuma gitti. Alttan alttan, olay örgüsüyle beraber bizi o dünyaya adapte etmesi gayet hoş, kitabı rahat okunabilir kılıyor.
Shirley’nin buhranları, Andy’nin çaresizliği, Sol’un ermiş ama zerre umursamayan tavırları, o dünyanın rezilliği, açlık, sefalet, çaresizlik; ama alttan alta hafif bir neşe… Bunların hepsi, kitabı başarılı kılan detaylar. Keyifle okudum, yazarı da radarıma aldım.
Etkinlik bitmiş ben daha başlayamadım ya Kurtuluş projesini dün bitirebilmiştim, sıradaydı ama yetişememişim. Yarın başlayabilirim gibi, bakalım.
Adının hakkını veren bir kitapmış. Dili çok akıcıydı. Atmosferinin gerçeğe yakın olmasından ayrı olarak karakter gelişimi de çok gerçekçiydi. Masalsı bir aşk mı olacak derken karın açlığını ve evsizliği unutmuşum. Sol dede herkesin favorisi olsa gerek kalçasını kırmasına aşırı üzüldüm. Andy’nin kitabın sonunda suçlanması ve bunu kabul etmesi beni ona yaklaştırdı. Yoksa o ana kadar maalesef Andy’yi Shirl’i anlamadığı için sevmiyordum.
Yaklaşık 2 ay gecikmeli olarak da olsa okuyabildim kitabı . Diğer yapılan yorumlara çoğunlukla katılıyorum. Kolay okunan bir kitap insanı sıkmıyor. Sanırım gerçekçi olması bunu kolaylaştırıyor. Yaz mevsimi sıcakları anlatılırken gerçekten hissettim o sıcakları sıcak havalara pek dayanamam pek de sevmem ondan da olabilir tabi
Bilimkurgu ile ilgisi yazıldığı zamana göre ileri bir tarihte geçiyor olması evet ama sırf bu özelliği onu bilimkurgu klasiği yapar mı emin olamadım.