Okuma Eylemi Üzerine

Nicelik üzerinden hedeflerin belki düzenli bir okuma alışkanlığı sağlamaya faydası olabilir. Bu da belki kişinin daha önce tadına varamadığı okuma eylemini gerçekten deneyimlemeye başlayıp sevmesine yarayabilir. Yahut daha önce deneyimlese de tekrar başlamakta/sürdürmekte zorluk çeken birisini bu tarz bir hedef tetikleyebilir. Ancak niceliğin kendisini amaçlamanın hiçbir anlamı olmadığı çok açık.

Peki kitap okumanın amacı nedir? Bana kalırsa tek ve mutlak bir amacı olmak zorunda değil. Kendimden örnek vermem gerekirse, şu an 3 kitabı eşzamanlı okuyorum. Bir tanesi Ortaçağda Entelektüeller. Her ne kadar birçok insanın ilgisini çekmeyebilecek spesifik bir konu olsa da, bu kitabı okumamın temel sebebi konunun ilgimi çekiyor oluşu. Diğer bir deyişle, bu kitabı bana pratik bir fayda sağlaması ya da bana yeni bakış açıları katarak doğrudan bir etki doğurması için okumuyorum. Kendini geliştirmek, kültürlenmek veya adına ne denilirse; bu saiklerden ziyade, doğrudan doğruya konuya dair öğrendiklerimin verdiği haz ve daha fazlası için duyduğum meraktan dolayı bu kitabı okuyorum. Tarih kitaplarının yanı sıra felsefe ve antropoloji türünde kitapları da kendimi geliştirmek, materyalistik faydalar sağlamaktan ziyade zevk aldığım, kazandığım kültürel kavrayış beni tatmin ettiği için okuyorum.

İkinci kitap, Gerçekçiler İçin Ütopya. Bu kitabı daha ayağı yere basan sebeplerle okuyorum. Evet, altta yatan asıl sebep yine bu kitabı okurken aldığım keyif olabilir. Ancak bu kitabı okumamın başka motivasyonları da var. Örneğin kitaptaki ekonomik önerileri ve dünya genelinde refahı nasıl maksimize edebilirize yönelik teorileri pratik nedenlerle de merak ediyorum. Bu konuda bilinçlenmek başkalarıyla yapacağım tartışmalarda onların da bundan istifade etmesini sağlayabilir. O başkaları belki de ekonomi politikalarının belirlenmesinde söz sahibi olacak, kim bilir. Veya bu konulara dair kafamda farklı soruların oluşmasına neden olup daha da fazla araştırmama neden olabilir. Bütün bunlar tabii ki de yine kültürel/entelektüel bir tatmin. Ancak bu sefer içerisinde pratiklik ve fayda da barındırıyor. Eğer okuduğum, hukukla ilgili veya meslek hayatında işime yarayacak finans/ekonomi üzerine pratik bilgiler içeren bir kitap olsaydı, bu sefer zevk/tatmin minimuma inecek, fayda gayesi maksimuma çıkacaktı.

Okuduğum üçüncü kitap, Sissoylu. Bazı belli başlı kurgu eserlerin belki de birçok düşünsel kitaptan daha fazla derinlik ve anlam barındırabileceğine inanıyorum. Bu konuyla bağlantılı olarak, dün forumda gezerken Felsefi Fikirleri Kurguya Yedirmek şeklinde güzel bir başlığa denk geldim. Gerçekten de Camus’nun Yabancı’sını bitirdiğimde, uzun süredir hiçbir kurgu dışı kitabın beni bu denli düşündürmediğini, bakış açımda bu denli tesiri olmadığını hissetmiştim. Ancak bu tür kurgu eserlerin azınlıkta olduğuna inanıyorum. Kalanları ise zevk aldığım ve almadığım olarak sınıflandırıyorum. Çünkü bunları okumamın tek gayesi keyif olabilir. İşte Sissoylu gibi, okuduğum bütün fantastik kitapları da neredeyse tamamen keyif için okuyorum. Bu eylemde ne bir kültürel/entelektüel tatmin yatıyor, ne de pratik bir fayda. Hayal gücüne, olayları yorumlayışa ve farklı insanların bir dünyayı/dialogları/olay örgüsünü nasıl yarattığını kavrayışa (buradan yola çıkarak da ortaya bir şey koyma yeteneğinde bir artışa) tabii ki de katkısı oluyor olabilir. Ancak bunların, verdiği keyfin yanında çok dolaylı nedenler olabileceğini düşünüyorum.

6 Beğeni