Yine çok keyifle okuduğum bir King kitabı.
Çok yoğun geçen 3 aydan sonra nihayet düzenli olarak kitap okumaya dönüyorum. Başlangıcı da en sevdiğim karakterlerden biri olan Sherlock ile yapmak istedim
Evet yazarın ön sözünü okudum şimdi. Ben de direkt böyle okuyacağım ama elimde Gün Olur Asra Bedel de var. Sonra da onu okurum .
Melankolinin Kısa Anatomisi - Robert Burton (Maya Kitap)
Genelde (aslında mütemadiyen) melankolik biri olarak kitap ilgimi çektiği için almıştım. Şöyle bir bakmak istedim ve daha da ilginç gelmeye başladı. 1600’lü yıllarda Melankoli nedir, ne değildir, nasıl tespit edilir, neye göre sınıflandırılır gibi soruları irdeleyen ve 1600’lü yıllara kadar bu konuda fikir yürütmüş birçok çalışmayı da içine alan aşırı derece sadeleştirilmiş bir kitapmış. (Çalışmanın aslı yarım milyon sözcük içeriyormuş) Kısa sürede okuyacağımı sanmıyorum. Yan kitap olarak uzun süre masamda durabilir. Bir kerede sindirebileceğime emin değilim. Üstelik birçok şeye de bakmam gerekiyor. Nitekim melankolinin o dönemlerde hem düşünsel hem de tükürük vb. gibi şeylerde olabildiğinin söylenmesi ilginç geldi. Hiç bu açıdan düşünmemiştim. Yani salgılanmasından ziyade eğer x bir hastalığa yakalandıysanız (basit olsun diye korona diyelim) bunun sebebi melankoli olabilir diyor eski düşünürler ve tıp âlimleri. Bu noktadan yola çıkılmış. Merak edenler için bilgilendirme olsun.
Benim okuduğum ilk Agatha Christie eseriydi ve beğenmiştim. Bitirdikten sonra sizin de yorumunuzu beklerim.
Michael Ende, Agape’nin takma ismi zaten.
- Dümeni Yaratıcılığa Kırmak - Ursula K. Le Guin (Hep Kitap) (Atölye)
Ekleme: Yazar olma hayali olanlar, birkaç kitabı olanlar, yazmayı sevenler için özellikle öneririm. Diğer arkadaşlar için yazmak nedir, ne değildir, nasıl yazma sanatı icra edilir, iyi roman nasıl oluşturulmalıdır, okurken nasıl bunu ayırt edebiliriz gibi noktalar için okumalısınız.
- Tanrı Kuşlarıyla Buluşmak - Ursula K. Le Guin (Yitik Ülke Yayınları) (Şiir)
Redaksiyon maalesef pek iyi değil. Yayıma hazırlayan da çeviren de Türkçe yazmayı pek bilmiyor sanırım. Şimdi böyle dedim diye bulduğum hatalar da kimisine göre “Ya, n’olacak o kadardan,” tarzı bir yorum doğurabilir ama ben yine de söyleyeceğim. Noktayı, virgülü nereye koyacağını bilmeyen, nerede yerine nerde yazan, dışarıda yerine dışarda yazan, harf atlayan kimseler gördükçe de söylemeye devam edeceğim.
Çeviriyi de pek beğenmedim. Aynı şiirleri daha özenli çeviren var. (Bazı şiirler “Günün Geç Vakitleri” kitabındakilerle aynıydı. Bir de şiir üzerine röportajında da şiir çevirileri vardı.) Özellikle dil ve anlatım, noktalama konusunda benden daha takıntılı bir yazar olan Ursula’ya böyle yapılınca hoşuma gitmiyor. Kadın orada sayfalarca bundan bahsediyor. Sen de bunu çeviriyorsun/redaksiyon yapıyorsun fakat virgülü doğru yere koyamıyorsun. İlginç gerçekten.
Dilini çok akıcı bulduğum için final haftası Hakan Günday okuyasım geldi. Sırada Malazan olur muhtemelen. Hem finallerim de biteceği için okuma etkinliğine de katılırım.
Kayıplardaydın Ömer, hoşgeldin.