O meşhur soruyu soruyorum o zaman. Dördüncü öykü neyi anlatıyor?
Listenizi paylaştığınız için kendi adıma teşekkür ederim, inceleyeceğim
Uzun zaman sonra çapraz okumalara geri dönüyorum. “Kurgunun yanına kurgu dışı” düşüncesiyle harekete geçtiğim bu gibi okuma yolculuklarımı özleyince bugün yeniden bir adım attım. Kesik Baş ile birlikte Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı’nı okuyorum.
Bizim Büyük Challenge’ımız listemden seçtim bu kitabı. Çapraz okuma için müthiş bir kitap. Biraz önce bir bölüm okudum ama devam etmedim. Yeni bölüme geçmeden önce yazarın tavsiye ettiği gibi üzerinde durmam gereken noktaları düşünüp notlar alacağım. Başlarındayım ama harika bir kitap olduğunu düşünüyorum. Günümüz insanları eleştiriye, yargılamaya bayıldığı için yozlaşma ve berbat bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz. Keşke herkes okuyabilse bu kitabı, okullarda da anlatılsa… Başlığı yüzünden garip bulmuştum fakat fazlası var içerisinde. Keşke bu başlık yerine “iletişimde uygulanabilecek etkili yollar” gibi bir şey olsaymış. Arkadaşım çok övmüştü, başlığından dolayı hiçbir yerde paylaşmamıştı… Ben paylaşıyorum, bir çekincem yok. Çevremde çok az insan var, hatalarım da çok. Biliyorum. İnsanları suçlamak yerine ben de bir şeyler yapmalıyım bu durumda. Elimden geleni yaptıktan sonra vicdanımın daha rahat olacağına inanıyorum.
Maalesef bizim toplumumuzda iletişimi ve başka her yönüyle en sıkıntılı olan insanlar bu gibi kitapları okumaz, hatta güler geçer. Zaten onlar değişmek için adım atsa, terapiye gitse, okusa ve araştırsa çiçek gibi olurduk. Travmalara sebep olanlar değil, travmaları yaşayanlar gidiyor terapiye…
Bu kısım çok doğru. Hatta internette bununla ilgili bir “psikiyatrist atasözü” okumuştum:
Bize hiç bir zaman gerçek hastalar gelmez. Gerçek hastaların hasta ettikleri gelir.
Doğru söze ne denir? Çok haklı bir söylem. Ve maalesef trajikomik bir durum.
Malesef patavatsızlığı, had bilmezliği dobralık zannediyor toplumun çoğu.
Kilo almışsın, saçın dökülmüş, neden evlenmiyorsun, neden çocuk yapmıyorsun, bu kadar kitabı neden aldın, çok okuyan bilmez hayatı yaşayan bilir, bir hayat üniversitesini bitirdik vs vs.
Bu tiplerin hepsine bir sanane diyesim geliyor çoğu zaman.
Benzeri cümleleri ben de duydum. Çoğumuz duyuyoruz ne yazık ki.
Eşimle şu bölümdeyiz biz de. Nasıl sorabiliyorlar anlayamadım. Hayatım boyunca kimseye bu tip sorular sormadım. Sormam da. Aklıma bile gelmez. Kendisi anlatırsa dinlerim sadece.
Bir de bu gibi soruları gevşek ağızla, yayılarak, üstten bakarak soruyorlar.
Hadsizlik ve utanmazlık ve daha birçok iğrençlik….
Yahu “neden hic evlenmedin” deniyorken evlendigim donem “hic beklemiyordum”, cocuk sonrasi "bir anda evlenip bir anda cocuk yaptin saskinim"lar kizli erkekli agizlardan yorum olarak, muhabbet kesmeler eylem olarak cikiverdi:) İnsanlar boyle. Sokakta kadinlari erkekten cok kadinlar suzer vb. Hepsinin kokeni cehalet. Kibiri, siddeti, cahil curetini egitim terbiye eder. Sifirlayamaz. Bkz: Mahsur kalma sendromu.
Bir kuple yorum bekliyorum senden bitince