Yemek yapılmadan mı? Bunu görse Maslow mezarında piramidini ters çevirirdi. Bu ülkede mesleğimi sesli söylemeye utanıyorum.
Başka ilanlar bundan beter. Adam kiracısını kendine göre seçiyor. Balık pişirmek yasak, otopark ücreti, 10’dan sonra giriş çıkış yasak, akşam 9’dan sonra çamaşır ya da bulaşık makinası çalıştırmak yok vs vs. Biz onların yerine utanıyoruz ne yazık ki.
Bu ev sahipleri de kişinin yaşama hakkını gasp ediyor. Kiracıların da şikayet etmesi lazım artık. Benim ev sahibi de acayip. Balkondaki saksıların duruşunu beğenmiyor eşime diyor ki “Saksıları şöyle koyun.” Ben de gittim saçtım. Mis gibi sevmiyoruz birbirimizi. Her gün ama her gün garaj kapısını günde 40 kere şaka filan değil, saydım açıp kapatıyor. Karısı sabah ezanından sonra süpürge çalıştırıyor. Ben evde kapattığım kapı sesinden uyarılıyorum. Yetmiyor adam evine girip söyle kapayın ya da kapatmayın diyor. Gülüyorum ben artık. Ben de ev sahibiyim. İstirahat saatleri dışında ses etmeyin diyorum. Kırıp dökmeyin. Yaşıyoruz sonuçta. N’apalım? Evde de mi uçalım? Anlamıyorum ki…
Kendilerinin yaptıkları gürültüyü kulaklıkla bastıramıyorum ben. Başka ev bulsam çıkacağım da ilanlar malum…
Bu ne güzel bir kitaptır ya. Osmanlı’da yaşamış bir Ermeni aile olan Balyan ailesini inceleyen tek ve en iyi kitap. Uzun süredir takip ediyorum bu kitabı hatta Balyan ailesi hakkında bir belgesel de gelecekti başka birileri tarafından ancak maddî yetersizliklerden dolayı rafa kaldırıldı o. O yüzden bu kaynak kitap çok değerli.
Unutmadan söyleyeyim fiyatı 750TL.
Kitaplarım hasarlanınca sanki bana bir şey olmuş gibi üzülüyorum. Taşınırken kolide katlanmış malesef, içim yanıyor bildiğiniz. Hastalık resmen bu.
Taşınırken öyle koliler yaptım ki annemle eşim her akıllarına geldiğinde kısa bir baygınlık geçiriyorlar. Hepsini tek tek poşetleyip sonra baloncuklu poşete sarıp sonra da strafor köpükle 4 yanını kaplamıştım. Bundan ötürü 30 koli tutmuştu hepsi. Bir hafta uğraştım. Evin geri kalanı 1 günde toplandı. Hepsi sapasağlam 500 km yol gittiler.
O duyguyu çok iyi biliyorum ama hastalık değil bence ya, değer vermekle alakalı bir şey.
İstanbullular, durum kötü.
“Bak, sana söylüyorum, evde hepsinin ama hepsinin yuvasını yapacağım!”`
Sizce yuvasını yapmak deyimi ne anlama geliyordur. ( Google kendi cevabınızı vermeden bakmamanızı rica ediyorum. )
Hesabını soracağım, burunlarından fitil fitil getireceğim dir… Çünkü anamdan çok duymuştum ve kendisi bu sözün hakkını vermişti.
Evet o anlama geliyormuş. Ben galiba ilk kez duydum bu deyimi.
Güzel deyim.
Deyimlerle aram iyi olmasına rağmen ben de ilk kez duydum
Bizim evi taşırken sağ olsunlar taşımacılar ne kadar çok kitap var, çok ağır deyip hınçla savurmuşlardı kolileri.
Benimkini 4. kattan atsan bir şey olmazdı. O derece sarmaladım yaklaşık 2000 kitabı. Adamlar dörtlü dörtlü taşıyıp bam güm attılar zaten. Sıfır hasar.
Çok sık uçak yolcuğu yapıyorsanız siz de alışıksınızdır onlarda çantalara pek şevkatli davranmazlar ben de iki senede bir bavul değiştiririm.
Eskiden yapardım. Evet, o zamanlar sürekli bir bavul sorunu olurdu. Hoyrat davranıyorlar gerçekten.
İmlam çok kötüdür gerçekten size bir soru önce usul mü esas mı ?
Alfa’nın aynı kitaptaki ciltli ve ciltsiz fiyat politikasına bayılıyorum. Aradaki fark çok az oluyor ve her zaman, “Ulen bir 10 TL daha veririm, ciltlisini alırım. 10 TL’ye kitap mı kaldı zaten” diyorum. Çok başarılı bir taktik. Hemen oyuna geliyorum.
Usül ve essas olmadıkça sorun yok.
Sen de yaşlandın artık Carmack reyiz.