Bir haber sitesi kurmayı düşünüyorum… birnisanhaber.com Sitenin GYY olarak @Waxillium arkadaşı düşünüyorum. Editörler olarak da Kayıp Rıhtım 2 yıldır 1 Nisan şakası yapan editör/yazarlarını transfer ettik mi tamamdır…
İlk haberlerimiz belli;
Kargosu yamulmuş olarak gelen @Agape kargocuyu paketleyip, kargoladı
Çeviri yaparken omzu tutulan,sırtı ağrıyan @Asli_Dagli YSK’ya çevrilen sayfaların yeniden sayılması başvurusunda bulundu
Yok baya oynayamam. Gözümü kapatıyorum. (Ellerimle!) Doğal olarak oynayamıyorum ve genelde çok saçma yerlerde korkmam. Film izlerken bile geçen diyalog şöyle:
Ben: Aha, kız az sonra ölecek. Kesin kafası kopar. (Müzik gittikçe yükselirken gözümü kapatmışımdır.)
Yanımdaki: Yok bence ölmeyecek.
Ben: Aha! bir şey oldu. Ne oldu? Öldü değil mi? Şöylesene!
Yanımdaki: İzlesene be! Öldü kız…
Ben: Nasıl öldü? Kafası mı koptu?
Yanımdaki: Nereden biliyorsun ya, of seninle de izlenmiyor hiç film.
Ben: O çocuk da ölecek bak. Ben sana diyeyim. Kesin bıçaklanır o.
Yanımdaki: …
Ya eşim benimle artık pek bir şey izlemiyor. İzleyince de dayanamıyor. “Söylesene ne olacak?” diye sorup duruyor. Ben de “Ne bileyim, ben de seninle izliyorum ya!” diyorum ama karşılığında “Sen bilirsin, hadi söyle.” diyor. Bazen filmin konusunu okurken bile tahmin ettiğim oluyor. İnanmayıp izliyor. “Off, çok sıkıcıydı aynı senin dediğin gibi oldu.” diyor.
İzlediğimiz pek çok şeyin konusu birbirine benziyor, yolu takip etmek çok da zor olmayabiliyor bazı insanlar için. Sanırım sen de onlardan birisin.
Haa, bana kalırsa ana karaktere filmin sonunda ne olacağını bilmek ama nasıl olacağını izlemek de ayrı bir eğlence. Bu şekilde okumuştum bazı kitapları mesela.
Spoiler bağışıklığı olan başka bir arkadaşım daha var. Bana kitapların sonlarını sorduğu falan olmuştu.
Kişisel olarak eğer yakın zamanda okumayı ya da izlemeyi düşünüyorsam bakmam, ama o an planlarımda yoksa fark etmez.
Mesela Star Wars filmlerini izlerken neler olacağını biliyordum. Ana üçlemeyi kastediyorum bu arada.
Ben unutuyorum ya sorun olmuyor. Şimdi örnek verecektim ama düşününce örnekleri bile unutmuşum.
Ah-haa! Yakup abi göründü köşede…
Düzenleme: Dün değil önceki gece Diskdünya - Eşit Haklar’ı okuyordum. “Bitireyim de yatayım, uyuyamam şimdi sonu kafama takılır,” dedim. Neyse bitti, uyudum huzurla. Sabah gözümü açtım. Hiç kalkasım yok ama aklıma Diskdünya geldi. “Ya kalkayım da Eşit Haklar’ı bitireyim bari” dedim. Kalktım bir baktım ayracı kenara koymuşum. Bitirdiğimi unutmuşum. Uyurken bile unutabiliyorum.
Aslinda son gelen kargocunun suçu yok. Bir dönem işimden dolayi kargocularla çok muhattap olduğum için örnekle anlatayim.
Öncelikle internetten satiş yapan firmalarim depolari hakkinda fikrim yok ama normal depo mantıği ile geliyorsa;
1- kitap basim bittikten sonra toplu halde poşetlenir ya da kolilenir yayinevine belkide direk depoya ulasir.
2- raf sistemi kullaniyorlarsa rafa dizilir (1), belkide koli icinde belli bir düzenle depoda bekletilir.
3- siparis geldikten sonra stoktan kontrol edilir fatura edilir ve bekledigi yerden alinip paketlenmek için toplama alanina götürülür (2).
4- paketlendikten sonra tahminimce toplu halde kargo kamyonu gelip ürünleri alir ve kamyona yükler (3).
5- il aktatma merkezine gider aractan indirilir gidecegi yere gore dagitilir. (4-5)
6- şehir içi dagitim ise subeye göndermek icin araca yuklenir. Sehir disi ise baska bir aktarma merkezine seyahata cikar (6-7)
7- sehir icindeyse aktarma kamyonundan ilce subeye gelir ve subeye teslim edilir. (8)
8- gidecekleri sokaga gore tasiyan kargocu tarafimdan ayrilir. Daha oncesinde bir gece subede bekler. (9-10)
9- sabah kargocu atabaya yukler yada elden teslim icin evinize gelir.
Yani tahmini o paket tahmini en az 11 kez yer değistirir yere atilir, hava durumuma göre islanir. Kisiye göre hor görülür. Birde kitap eski basim ise depoda yada yayinevinde defalarca raf ve el degistirir. Yani eline temiz ulaşmasi büyük sanstir. Daha önemlisi sana temin eden kargocu kitabin hasarli olma kisminda en az suçu olandir.
Ahahaha. Ben de biliyorum teslim edenin suçta payının çok az olduğunu. Zamanında çalıştığım şirketin içinde kargo şubesi vardı. Hepsi arkadaşımdı ama artık bezdikleri için yaptıkları işten çok vurdumduymazlardı. ^^ Bu bana hep garip gelmiştir aslında. Hasarlı bir kargo ulaştırıp onu yeniden alıp, sonra yeniden yenisini taşıyıp, sonra yenisini de hasarlı götürüp, yine aynı sistemi baştan yaşayıp işler yoğun diye şikayet etmeleri bana garip gelirdi. 23 defa kargo hasarından ötürü geri gelen ürünler vardı. Ciddi anlamda hem kullanıcı hem şirket için büyük zarar… Buradakiler daha da bir acayip üstelik her ay mutlaka 2-3 kişi değişiyor.
Bu arada;
Böyle demiştin. Tam olarak dediğin şey olmasa da sayın @mit 'in bu konuda yazmış olduğu bir öyküsü varmış. Okumak istersen link aşağıda.
Kargo hasari farkli bir olay. İki tarafta kargoyu teslim almayinca kargo devamli tenis topu gibi yer değistiriyor. Büyük olasilikla anlasmali firmanin kargosudur, her iade ve tekrar müşteriye ulaşma evresinde gönderici firmaya fatura ediyorlardir. Bu durumda kargo firmasinin işine gelir.
Yok teslim alıyorlar da açtıklarında paramparça çıkıyor ürün. Böyle lanetli yüz-yüz elli ürünümüz vardı. Bir ara kendim götürmeyi filan düşündüklerim oldu ama başıma gök taşı filan düşer diye korktum. Ayrıca evet, firma ödüyordu.
Bundan çok daha sansasyonel haberler yapılabilir benim hakkımda. Ama n’olur n’olmaz diyerek şimdi ağzınıza laf vermeyeyim. Üç haber sitesini ihya ederim sldksjd
Bizim haber sitemiz zaten günümüz haber yayıncılığı olan haberde gerçeğin çarpıtılması olacağı için sorun olmaz. GYY başta olmak üzere tüm editör kadromuz gerçeği işimize geldiği gibi çarpıtmak için “hazır kıta” olarak bekliyoruz, siz laf verseniz de vermeseniz de bizim editörlerimiz o lafları siz söylemişsiniz gibi kamuoyuna ulaştırmanın sorumluluğunu yerine getirecektir.
Aslında güzel bir başlık yönetebileceğine inanıyorum. Forumdan anormal haberler sunabilirsin bu başlıkta. Ama tabii şaka kaldıracak kişileri seçmende fayda var yoksa başına saksı filan düşebilir.
@cankutpotter O tarz değil yahu. O tamamen doğru zamanda doğru yerde ve doğru düşüncede olmamla alakalı imkansız bir talihlilikti… Sanki Rincewind’in yanlışlıkla dördün iki katını sesli söylemiş olması gibi tedirginim o mevzuda. Dur bakalım…