Sevdiğiniz Film Sahneleri

Sevdiğiniz film sahnelerini paylaşabilirsiniz.

Back To the Future

Nocturnal Animals


5 Beğeni

Matrix 3, Neo vs Smith, düşündükçe hala tüylerim diken diken olur. Özellikle ilk sahnede müziğin girişi, ağır ağır adımlar falan :slight_smile: Tekrar izleyeyim.

8 Beğeni

The Prestige

The Shining

5 Beğeni
1 Beğeni

I’ve seen things you people wouldn’t believe diyeyim siz anlayın. Tüm sinema tarihinde şu sahnenin üzerine sahne tanımam.

4 Beğeni
2 Beğeni
2 Beğeni

Al Pacino ve Robert De Niro’nun başrolde oynadığı 1995 yılı yapımı “Heat” filmindeki meşhur soygun ve çatışma sahnesi…

Birçok kişiye göre, sinema tarihinin en iyi çatışma sahnesi budur.

Özelllikle Val Kilmer sahne boyunca döktürür. Yönetmen Michael Mann’ı tebrik etmek lazım hakikaten…

3 Beğeni

Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption) filmindeki 4 dakika 41 saniyelik o unutulmaz, yürek burkan sekans…

50 yıl hapis yatan yaşlı kütüphaneci Brooks Hatlen, şartlı salıverilir. Ama onun artık dış dünyaya adapte olması imkansızdır.

“Evim” dediği hapishaneye geri dönmesi de artık mümkün olmadığına göre, önünde tek bir seçenek kalmıştır.

“Kalmamaya karar verdim” der, “Brooks was here” yazar ve …

2 Beğeni

Rambo serisinin ilk filmi olan, 1982 yılı yapımı “First Blood” (İlk Kan) filminin final sahnesi…

“Vietnam Sendromu” denilen psikolojik rahatsızlığın da işlendiği bu meşhur aksiyon filminin final sahnesi, dram filmlerine bile taş çıkartacak bir duygusallık, hüzün barındırır içinde… Filmlerinde pek de iyi rol yapamamasıyla bilinen Sylvester Stallone, şaşırtıcı biçimde, bu sahnede son derece başarılı, etkileyici bir performans ortaya koymuş.

Hem bu filmde, hem de diğer birçok filminde Stallone’yi seslendirmiş olan dublaj sanatçısı, oyuncu Sezai Aydın, 6 ay önce, diyabete bağlı kalp yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetmişti, biliyorsunuz. Onu da anmış olalım.

Yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın en çok beğenilen filmi olan “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmini izleyenlerin aklında en çok kalmış olan sahne: “Muhtar Sahnesi”

Ercan Kesal, bu sahnedeki doğal oyunculuğu ile büyük övgü almıştı:

Bu "Muhtar sahnesi"nin bir parodisi de yapılmış ki, gerçekten çok başarılı olmuş.

Akılda kalıcı replikler var…

“Rak singıl yaptıralım… Klipli ama… Klipli bir rak singıl”

“Raktan başka bir şey bizim burda dinlenmez”

“Müzik, rak müziktir! Yani dinlenecek müzik de, rak müziktir!”

Yorumlar efsane, sahnenin kıymeti okudukça çok daha net anlaşılıyor. İlk izlemede fark etmenin neredeyse imkansız olduğu detayları okuyunca insan hayran kalıyor.

En çok beğenilen yorum:

Bu bir sahne değil, bu bir Türkiye gerçeği. Muhtar aslında yolsuzluk yapan biri küçük bir ilçede elinden geldiğince yapabileceği şekilde gözüne mezarlığı kestirmiş. Bir yerde dedikodu varsa o dedikoduya konu olan şey büyük ihtimalle doğrudur. Savcı aslında hiç muhattap olmayacağı insanlarla beraber işi gereği bunu yapmak zorunda yemeğini yiyor ve dinlemiş gibi yapıyor. Muhtar; savcı’yı bulmuşken konuyu bir şekilde arz edeyim derdinde. Muhtar aslında çok zeki bir adam statüye göre konuşma şeklini belirliyor, savcı ile farklı tonda komiser ile farklı tonda doktor ile farklı tonda. Komiser fırsatı bulduğu an ast’ını yani polisi eziyor “senin meslekten” diyor oradakilere ve en önemlisi polis memuruna yerini bil diyor. Doktor klasik türk doktoru etli sütlü ile ısı yok sessiz sakin dinliyor. İki farklı sofra var ve o da statüye göre şekillenmiş durumda. Makam sahibi olanlar farklı sofrada, işçi sınıfı farklı sofrada. Muhtar doktora bal’ın organik ve güzel olduğunu söyleyince, savcı baldan istediğini belirtiyor hemen. Muhtar da işimiz görülsün düşüncesi ile herşeyi yapmaya hazır. Muhtarın özellikle seçtiği kelimeler, vücut dili, çocuklarından bahsettiği zaman takındığı mağrur duruş, komiser’in “rahat ol senin gibi binlerce insan tanıdım, binlerce insan gördüm, neyin ne olduğunun farkındayım” tavrı , polis memurunun hiçbirsey umrunda olmayıp sadece yemek yeme derdinde olması. Diğer sofradaki grubun. “Kim ölmüş kim kalmış bize ne” şeklindeki duruma kayıtsız kalıp alaycı tavrı. Bu filmin en özel sahnesi bu, yüzlerce kez izledim be her defasında ayrı bir detay yakalıyorum. Üzerine yıllarca düşünülse bile böyle bir sahne yapmak imkansız. İşte o yüzden bu bir sahne değil bu bir Türkiye gerçeği. Bu filmi ana dilde izleyip bu toprakların bir ferdi olarak değerlendirmek büyük bir şans ve Nuri Bilge Ceylan seninle aynı devri paylaşmak muazzam bir olay…

3 Beğeni

Türk sinema tarihine geçmiş 7 dakikalık o meşhur sahne…

Zeki Demirkubuz’un yönettiği, 1997 yılı yapımı “Masumiyet” filmindeki tirat…

“Oğlum Bekir dedim, kendi kendime… Yolu yok, çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok. Kaderin böyle. Yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. O gün bugün usul usul yürüyorum işte…”

1 Beğeni
2 Beğeni

Züğürt Ağa, en çok sevdiğim Türk filmidir, “Muhsin Bey” filmi ile birlikte… Şener Şen, oyunculuğunun zirvesine çıkmıştı bu filmlerle.

Ve tabii Kiraz’ın aşkı, gerçek aşktır. Kiraz’ın filmdeki sahneleri azdır gerçi ama aşkı bundan daha güzel işleyen film de zor bulunur.

1 Beğeni

Erkeklerden pek de hazzetmeyen, kızoğlankız biyoloji öğretmeni Hürrem Hoca, öğretmenler odasına girerse…

3 Beğeni

Louis de Funès (1914-1983), İspanyol-Portekiz asıllı Fransız oyuncu idi. Fransa’nın en sevilen komedyenlerinden birisiydi. Bakışları, mimikleri doğal komikti.

“Sadece yüzünü görmek bile gülmek için yeterlidir” diye tanımlanan Louis de Funès, seri halde çevirdiği “Fantomas” ve “Jandarma” filmleriyle şöhrete kavuşmuştur.

1966 yapımı “Şaşkın Casus” (Le Grand Restaurant) filminde, birdenbire Adolf Hitler’e dönüşüverdiği sahnede yine mimiklerini konuşturur.

1 Beğeni

Louis de Funès’ten bir kısa sahne daha…

Yazık oldu ormana.