Tartışma Köşesi

“Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ”

Sanatçılar, özellikle de şair ve yazarlar olabildiğine şeffaf ve halka açıktırlar. Okur onlardan ne almak isterse onu alır. Bir şiirle vatan haini ilan edilen bir başka şiirle vatanperver ilan edilebilir. Bu tabii okur için geçerli. Bilinçli okurlar bu iki kavramı değil, çok daha başka şeyleri ve edebiyata, sanata faydalı olabilecek şeyleri konuşurlar. Bizim ülkemizde Sabahattin Eyüboğlu bile yıllar öncesinin eserlerini çevirip, çevirdiği yazar komünizm propagandası yapıyor(muş) diye komünist ilan edilip hapse girmiş, sorguya çekilmiş bir insandır. O yüzden sadece Nâzım Hikmet değil, sen, ben, hatta hepimiz edebiyat konuşmayarak, sanatımızı daha ileriye taşımayı amaçlamayarak vatan hainliğine devam ediyoruz.

3 Beğeni

Taştandı, tunçtandı, alçıdandı, kâattandı iki santimden yedi metreye kadar.
Taştan, tunçtan, alçıdan ve kâattan çizmeleri dibindeydik, şehrin bütün meydanlarında.
Parklarda ağaçlarımızın üstündeydi; taştan, tunçtan, alçıdan ve kâattan gölgesi,
Taştan, tunçtan, alçıdan ve kâattan bıyıkları lokantalarda içindeydi çorbamızın
Odalarımızda taştan, tunçtan, alçıdan ve kâattan gözleri önündeydik.
Yok oldu bir sabah!
Yok oldu çizmesi meydanlardan,
Gölgesi ağaçlarımızın üstünden,
Çorbamızdan bıyığı,
Odalarımızdan gözleri,
Ve kalktı göğsümüzden baskısı binlerce taşın tuncun alçının ve kâadın

Nazım Hikmet

Sovyetlerin siyasi bir koluna katılacakken, Stalin’e karşı olan görüşleri sebebiyle Türk bir komünist tarafından engelleniyordu ayrıca.

4 Beğeni

Sayın Hocam daha önce yaptığım yorumda da görüldüğü üzere tekrar belirtmek isterim ki; ben konunun sadece sanat boyutuyla ilgileniyorum. Siz nasıl düşünürsünüz bilmem fakat benim için örneğin İspanyol Federico Garcia Lorca da Türk’tür, Yunanlı Yannis Ritsos da… Şiirlerini okurken kendimi, bizi bulabiliyorum. Hem ne demiş bir yazısında şair Özdemir İnce; “Büyük şairler bir tek ulusun değil dünyanın malıdır. Herkesindir.”

Tartışmalarda seçilen kelimeler çok önemlidir. “Doktora görünmek” kaba bir söz olmasa da eğer bir tartışma anında söylenirse aslında bu bir hakarettir. Tıpkı sığ kelimesinin tek başına bir zararı olmasa da, “Bu kadar sığ düşünmeyin.” cümlesinde kullanıldığında kaba bir anlam ifade etmesi gibi…

3 Beğeni

Çeviri kitaplarda eskiden yabancı isimler okunduğu gibi (Deyvit, Maykıl, Jeyn ) yazılırdı. O zamanlar pek önemsememiştim ama İngilizce öğrendikten sonra gözümü tırmaladıklarını ve orijinal hallerinde daha güzel olduklarını düşünmeye başladım.
Geçenlerde Flaubert’in Bouvard ve Pécuchet’inde Fransızca isimleri kafamdan yazıldıkları gibi okuyordum ta ki aslında çok farklı olduklarını öğrenene kadar. Pécuchet, Pikuşe; Regnault, Hınyu diye telaffuz ediliyormuş.

Peki soruyorum isimler anadillerinde yazıldıkları gibi mi yoksa okundukları gibi, bizim alfabemizle mi yazılmalılar?

4 Beğeni

Bana göre ana dillerinde yazıldığı gibi yazmak daha doğru.

1 Beğeni

İngilizce ve diğer latin alfabelilerde ben de katılıyorum buna. Ama rusça, çince gibi farklı alfabe kullananlarda çeviri çok sıkıntı olmuyor benim için.

2 Beğeni

Benim de tartışmak istediğim buydu. Kiril alfabesi veya bambaşka alfabelerden türemiş harfleri kendimizinkine çeviriyoruz ama latin alfabesi bile olsa yarıya yakın harfi başka başka telaffuz ediyoruz, bu da ayrı bir alfabe olduklarını varsaymamız gerektiğini hissettiriyor. Bu yüzden okundukları gibi yazılmaları bana mantıklı geliyor.

Özel isimler neden orijinal halleriyle dilimize geçti merak ediyorum.

2 Beğeni

Biriyle tanıştın, fransız diyelim. Senin ismini orkhan olarak mı kullansın istersin orhan mı? Yada yarattığın bir karakteri? Sadece tek dil biliyorsan sorun yok. Ama ingilizce biliyorsan ve karakteri merak edip ingilizce araştırmak istersen karaktere ulaşman, metni anlaman zorlaşıyor. İki halinin de sıkıntıları var aslında.

1 Beğeni

Bu konuyu ben de düşünmüştüm bir zamanlar. Bazı ortak kültür isimlerinde işin içinden çıkamadım mesela Maria, Gabriel, Adam, David, Michael bu isimlerin Türkçe karşılıkları birebir var Meryem, Cebrail, Adem, Davud, Mikail gibi. Deyvit, Maykıl yazmak mı doğru yoksa Davut, Mikail yazmak mı? Bilemiyorum. Mesela “Muhammed” ismi ingilizcede Mohamed veya daha farklı şekilde de yazılıyor ama böyle yazılmasındaki sebep doğru olan yazımın bu olması değil kendilerine kolay gelecek şekilde yazmaları. Başka bir örnek Rusya’da “Makhachkala” diye bir şehir var, böyle yazınca anlaşılmıyor ama ingilizcesi bu şekilde ve şehrin adı aslında Mahaçkale :slight_smile: Dağıstan’ın başkenti. İşin içine farklı alfabeler girince iş tamamen çorba oluyor.

3 Beğeni

Okumadan geçtim şehrin ismini. Mahaçkale demek daha bir kolay.

3 Beğeni

Tam da değinmek istediğim konuya değinmişsiniz aslında. Bize ait kişi ve yer adlarının değiştirilerek yazılması ne kadar yanlışsa, bizim de örneğin Edward’ı Edvırd yazmamız o kadar yanlış.

2 Beğeni

Yabancı adların Türkçe çevirilerde okunduğu gibi yazılmamasının ana nedeni aynı abeceyi kullanmamız. Örneğin bir Çinli bunu neden yap(a)mıyor? Çünkü farklı bir yazı sistemi kullanıyor. Ama sizinle aynı fikirdeyim, Türkçe’de okunduğu gibi yazılmaları düşüncesindeyim… Ve böyle bir uygulama zamanında yaygınlık kazansaydı şimdi kimseye garip gelmezdi…

2 Beğeni

Önceden bu forumda İthaki eleştirildiğinde sürekli firmayı savunanlar ortaya çıkardı. Son zamanlarda bu arkadaşlar da yavaş yavaş bıkmaya başlamış ki firma her gün en az bir kere gömülüyor. Demek ki İthaki çoğumuz için bitti, bizdeki kredilerini tükettiler.

Laika’nın eskiden telif sahibi olduğu kitapların haklarını alarak onlar gibi yarım bırakmayacağız diye söz verdiler. Şu an daha beterini yapıyorlar. Firmada kontrol kimin elindeyse bir arkadaşı dürtsünler bence, geçmişten ders alma vakti geçiyor.

22 Beğeni

Ciltsiz sürümde şömiz yok.

@ohyespatates Laika çoğu kitabını telif bile almadan bastı. :sweat_smile: O kadar da abartmayalım şimdi.

4 Beğeni

Agape, seni kastetmediğimi zaten belirtmişsin.:+1:

Ama “A” yayınevini herhangi bir konuda topa tutanlar sıra İthaki’ye geldi mi ya sessiz kalıyorlar ya da ılımlı davranıyorlar. Sorun yayınevlerine eşit davran(a)mamaktan kaynaklanıyor. Bu yüzden foruma ilk girdiğim zamanlarda Kayıp Rıhtım’ın İthaki kaynaklı ya da destekli olduğunu düşünmüştüm. “Söyleyene değil, söyletene bak!” atasözü aklıma geldi şimdi… :wink:

18 Beğeni

“A” doğru bir seçim olmuş :slight_smile:

Akılçelen bir yazarın serisini mahvetti diye yok edildi. Ama İthaki bunun mislini yapmasına rağmen “ama onunda şusu vardı, o olmasa bu olmazdı, bu da şu demekti” gibi anlamsız ifadelerle savunulmaya çalışılıyor. Hayır bir de kimse İthaki yok olsun, bitsin, batsın demiyorken sadece görülen eksikler, yanlışlar eleştiriliyorken bu kadar savunma.

Bir de soru hattının kapanmasına üzülenleri anlamıyorum. Kayıp rıhtım robotunu soru hattına programlasak zaten aynı cevapları verir mesele avutulmaksa. Yanlış anlaşılmasın soru hattındaki yetkili yardımcı oluyor elinden geldiği kadar soruları cevaplıyordu. Ama ya söylenenler bir kaç ay sonra değişiyor ya çok beklenen serilerle alakalı belirsiz cevap veriliyordu, soru hattının bir geçerliliği, güvenirliliği yoktu. Bence isabetli bir karar oldu. En azından aynı sorular aynı cevaplardan kurtulduk.

14 Beğeni

Ben kendi adıma akılçelene yazdıklarımın hepsini geri almak isterdim. Sırf iyi ya da kötü yazdıklarımı silmek istemediğim, forum üyelerine, foruma karşı ayıp etmemek için mesajlarım duruyor. Boş yere bir dünya kendime “takıntı” yaptım. Ben ne yazarsam yazayım yayınevi nasıl olsa bildiğini okuyor, ne kendime sıkıntı yaratırım ne de o yayınevinin bastığı her hangi bir şeyi alırım.

Bu arada geçen Zaman Çarkı yeni karton kapak baskı 1. kitap çok kötü demiştim, bu eleştiri sayılır mı :slight_smile: yoksa İthaki avukatlığını üzerime alınacağım.

10 Beğeni

:slight_smile:

Ben şahsım adına savunurken;

  1. Neden belirtmeyerek sırf adı İthaki diye savunanları,

  2. Eleştirenleri kötü göstermeye yayınevini yüceltmeye çalışanları

kastediyorum. Ki sende yapın itibariyle böyle yapacak biri değilsin :slight_smile:

Yoksa sen, ben belki de o savunanlardan daha çok yayınevini (para) destekliyoruz. Sonuçta bunlar ticari kuruluşlar, övgüyle yazılı sözlü destekçilerle ayakta kalmıyorlar. İsterse kimse iyi bir şey demesin ama parasını ürünlerine yatırsın, onlar açısından pek sorun olacağını sanmam. Benim en büyük eleştirim belirsizlik :expressionless:

11 Beğeni

İthaki kitaplarındaki hatalardan bahsedildi defalarca. Ben o konuda hiç yorum yapmadım. Ben editör ya da çevirmen değilim. Ben MBA mezunuyum. Ben İthaki’nin şirket olarak hatalarından bahsetmek istiyorum.

1)Bir ürün tükendiyse, bu ürün başarılı oldu, firma başarısız oldu demektir.

Black friday dolayısıyla, zaman çarkı 4. ve 13.cilt baya konuşuldu. En az 6 aydır raflarda yok. İşletme giriş seviyesinde bir ders bu. Ürünü almaya niyetlenip 6 aydır alamayanlar yüzünden, para kaybettiler. Bir müşteri mağazaya gidip ya da internette aratıp, zaman çarkının 15 kitabına ya da sadece 4.kitabına da olsa para verecekken, 6 aydır bu paraları kaybettiler.
Berbat bir yönetim hatası.

2)Tutulmayan sözler, markanın güvenini azaltır.

Bu sitedeki yazarların çoğu kitap bekleyebilen yazarlar. Brandon Sanderson gibi hızlı dediğimiz bir yazarın bile 3 senede bir Fırtınaışığı kitabı çıkarmasını sorunsuz bekliyoruz. İthaki’de durum farklı. Yine bir şirket yönetim hatası. İnsanlara belli tarihler verip, sürekli ertelediler. Burada tarih vermelerine odaklanmak istiyorum. Bir müşteri, kitap ile ilgili gelişme var mı diye sorduğunda, hangi süreçte olduklarını söyleyebilirler. Şu an çeviride, şu an matbaada, şu an kapak tasarımı yapılıyor vs. Ama özellikle bana sürekli “ileri bir tarihte raflarda olacak” dendi. Sürekli bir tarih verip, başarısız olursan, müşterinin güveni kaybolur.

3)Deadline-sözleşme

Yayınevi ve çevirmen, ücret ve deadline temelli oturup anlaşırlar. Başka detaylarda olabilir. (Çevirmen abartıp her gün kahve getireceksiniz bana da diyebilir, sonuçta şartlarını sunabilir). Yayınevi ücreti vermekle yükümlüdür, çevirmen ise deadline zamanında çeviriyi teslim etmekle yükümlüdür. Çeviri yetişmedi bir bahanedir, bir yayınevi, müşterilerine bu bahaneyi veremez. Siz nasıl şirketsiniz sorusu ile karşılaşırlar.

Bahsettiklerim yaptıkları basit işletme hataları. Bu kararları veren kim ise, bu eleştiriler ona. Eğer bu kararları verenler editörler ise daha da kötü. Hemen gidip şirket yönetmeyi bilen birini işe almalılar. Editörün işi, editörlüktür. Bu kararları veren onlarsa, onlara kızmıyorum. Eğitimleri bu alanda değil. Ama zaten bu kararları onlar veriyorsa, ciddi bir sorun var demektir. Eğer gerçekten şirket yönetmeyi bilen biri var da böyle işletmeye giriş seviyesinde bile çuvallıyorsa, acilen kendini geliştirmesini öneririm.

13 Beğeni

Avukatılık yapmış gibi olmayayım ama başarılı ürün Zaman Çarkı 4 cilt 5 yılda zor tükenmiş.

Kitap, dergi, gazete yayıncılığını perakendeciliğe indirger, okuru müşteri etiketine sokarsanız hata ederseniz.

7 Beğeni