Tartışma Köşesi

Öncelikler olayın siyasi bir karalama kampanyası olduğu çok açık. Özdil bu süreci iyi yönetemedi büyük laflar kullandı bu konuda size katılıyorum.

Kitabın özel baskısının değeri hakkında tahminleri veya planları doğru çıkmamış olabilir. Ben bir koleksiyoner değilim konu hakkında fazla bilgim yok konuşmam doğru olmaz. Fakat tahminlerin doğru çıkmaması bunları yalan yapmaz. Büyük lafları boşa çıkmıştır. Kitabın basım maliyeti hakkında bilgim yok. Ayrıca geliri yardım kuruluşuna gittiği söyleniyor.

Şimdi gelelim “hassas duyguları sömürme” meselesine. Daha önceden yazdıklarımı okudunuz mu bilmiyorum fakat tekrar edeyim. Özdil bu sömürüyü nasıl yapmıştır? Atatürk hakkında kitap yazarak mı yoksa özel baskı yaparak mı? İki durumda da bu sömürü olmuyor. Pazarlama kısmında derseniz evet öyledir size katılırım. Fakat Özdil kitap yazdı ve özel baskı yaptı diye karşıt siyasi grubun hedefi haline gelmiştir. Buna biraz da kendisi sebep olmuştur gerek pazarlama süreci gerek kaynakça koymamasıyla. Fakat kitabın içeriği kötü veya özel baskı yaptı diye duyguları sömürüyor demek değildir. Pazarlama sürecinde bir çok aydın kişi kendisine destek olmuştur. Bu kişilerde mi duygu sömürüsü yapıyor veya pay mı alıyorlar bu mantıkla.

1 Beğeni

Neden 1881 adet? Neden saat dokuzu beş geçe? İşin duygu sömürüsü kısmı bence buralar.

Baskının değeri konusunda ise yazısını okursanız göreceksiniz, tahmin veya plandan ziyade bir vaat var ortada. İddialı lafları bunu bir tahmin/plandan ziyade vaatleştiriyor.

Şimdi mesela siz de Özdil bu süreci iyi yönetemedi diyorsunuz, büyük laflar kullandı diyorsunuz, kaynakçanın olmaması büyük eksiklik diyorsunuz. Siz de bu karalama kampanyasının bir parçası mısınız? Yoksa fikri hür, vicdanı hür bir birey olarak düşüncenizi mi söylüyorsunuz? Bu sizi Yılmaz Özdil iç minnaklar skalasında nereye koyuyor? Hani ona laf söyleyen herkes 2. cumhuriyetçi olmuş oluyor ya, biraz laf söyleyen de bir buçukuncu cumhuriyetçi mi oluyor?

4 Beğeni

“Neden 1881 adet? Neden saat dokuzu beş geçe? İşin duygu sömürüsü kısmı bence buralar.”
Bu bence doğru bir pazarlamadır. Doğru bir reklamdır. Duygu sömürüsü kısmı bu ise size katılmıyorum duygu sömürüsü böyle olmaz.
Özdilin yazısında söylediği karalama kampanyası olayı kitabı eleştirenlere yönelik olduğunu sanmıyorum. Eğer öyleyse yanlış yapmıştır. Özdilin bu lafları kimler için söylediği bence çok açıktır olayı başka yerlere çekmeye gerek yoktur. Bu laflarını şahsen üzerime almadım çünkü adresi bellidir. Özdil yazılarından dolayı uzun bir süredir hedef haline gelmiştir. Bu kitap sonucunda kendisi linç edilmiştir(buna birazda kendisi sebep olmuştur). Fakat burada söylenen Özdil gibi bir şahsın “Atatürk sevmiyor, olayı para duygu sömürüsü, ona mı kaldı Atatürkü anlatmak” gibi söylemler saçmadır, komiktir. Kendisinin yazılarının bir kısmını bile sosyal medyada yazmaya cesaret edemeyecek çok insan var ben de onlardan biriyim. Kendisini bu yüzden taktir ediyorum bu yazılarından ötürü hedef haline gelmiştir. Gazetecilik işini böyle zor bir ortama başarıyla icra eden bir şahsın bu şekilde karalanmasına şiddetle karşıyım.

1 Beğeni

O dönemde “karalama kampanyası” laflarını hedef veya adres belirterek kullanmadı. Benim yaptığıma laf edenler şucudur, bucudur diye genel konuştu ve toplumun siyasi bağlantısız büyük bir kısmı prestij baskı kitabın vurgun olduğunu düşündüğü için toplumun geneline de gitti o laf. Sonradan da geniş kitlelerce antipatik bulunmasının bir diğer nedeni de o tavrıdır.

Bu kitabı çıkardı. Prestij kitabı yaklaşık bir sene sonra çıkardı. Bu kitabı çıkarmasına kimse laf etmedi. Yaklaşık bir milyon adet sattı bu kitap. Aylarca listede kaldı. Kimse bir şey demedi. Prestij baskıya ise kendisinin iddia ettiği gibi iç minnaklar değil, neredeyse herkes karşı çıktı. O yaptığının vurgun ve paragözlük olduğunu söyledi. Ayrıca Yılmaz Özdil’in yaşadığına linç denmez, Türkiye’de ne linçler görüldü.

Nasıl bir karalama? Kendisi hakkında nasıl bir iftira atılmış? Atatürk’ü sevmiyor, demedik. Bilemeyiz. Para kazanmasına da karşı çıkan yok. Duygu sömürüsü kısmına gelirsek, bence öyle sizce değil. Tamam. Atatürk’ü o anlatmasın diyen de yok. Nerede karalama?

Vaatlerinin boş olduğunu söyledim ve söylüyorum. Bu karalama mı? Somut gerçek.
Kendisini eleştirenleri susturmaya çalışıyor, etiketliyor, hedef gösteriyor, diyorum. Bu karalama mı? Kendi lafları ortada.
Prestij kitabı nadirat değildir dedim ve diyorum. Bundan on yıl sonra da derim. Bu karalama mı? İftira mı? Bir tahmin ve şimdiye dek doğru çıktı.
Prestij kitabı para tuzağıdır, dedim ve diyorum. Bu karalama mı? İkinci el sitelerine bakın.
Atatürk sömürüsü yapıyor, ciddiyetsiz kitaplarıyla oyuncak ediyor, ondan çok daha ciddiyetle ve kaynaklarını belirterek anlatan insanlar var, deniyor ve dendi. Bu karalama mı? Kitapları ciddi mi? İlkokul seviyesinde değil mi? Neresi yanlış bunun? Siz bunun Atatürk sömürüsü olmadığını iddia edersiniz, başkasına göre de öyledir. Sizin Atatürk’e layık gördüğünüz Yılmaz Özdil seviyesidir, başkasının layık gördüğü seviye Andrew Mango’dur, Şevket Süreyya Aydemir’dir.

Siz siyaseten Yılmaz Özdil’i seviyorsunuz diye başkası da sevmek zorunda değil. Siz siyaseten cesur buluyorsunuz diye yaptığı her şey doğru olamaz. Ona gelen eleştirilerin de tamamı karalama değildir. Belki de en önemlisi: Yılmaz Özdil’e laf eden Atatürk’e saldırıyordur, diyen egodan biraz uzak durmak lazım.

2 Beğeni

“Atatürkü sevmiyor, bu adama mı kaldı Atatürk” gibi söylemler oldu lütfen yazılanları okuyun.
Benim söylediğim şeyleri yazınızda başka yerlere çekmişsiniz. Yaklaşık on kez söyledim tekrar söylüyorum ben Özdilin kitabını sevmedim. Benim lafım “Atatürkü sevmiyor, bu adama mı kaldı Atatürk” bu kısmadır.
Kitabı bende eleştirdiğimi söyledim. Sizin yazılanları okumadığınız çok açık. Benim sevdiğimi başkası sevmek zorunda değil fakat burada saygısızlık yapılmamalıdır öyle bir durumda kusura bakmayın ama konuşurum.
Türkiyede ne linçler görüldü demişsiniz ben aksini iddia etmedim. Bu olayları başka olaylarla karşılaştırmıyorum.
Siz bence benim “karalama kampanyasından” neyi kastettiğimi gayet iyi biliyorsunuz fakat olayı başka yerlere çekiyorsunuz. Eser yerine adamın şahsı eleştiriliyor. Bu karalama kampanyasıdır . Amacı çok açıktır.
Ayrıca evet o ego beni de rahatsız etmiştir haklısınız o konuda.

1 Beğeni

Yazdıklarınızı okudum, bir yere varamıyoruz. Neyse önemli değil.

Son bir şey söylemem gerekirse, eser de eleştirilebilir, kişi de eleştirilebilir bence. Şu zor zamanlarda sağlıcakla kalın.

1 Beğeni

Haklısınız saygı sınırlarını koruyarak eleştirilebilir. Fakat “bu adama mı kaldı” gibi söylemler doğru değildir.

2 Beğeni

“bu adama mı kaldı,” doğru değil. Ancak Atatürk’ün biyografisini yazmak “bu adama mı kaldı?” doğru değil. (Bu noktada onu eleştiren de olmadı)

Kaynakçasız, ciddiyetsiz, lakayıt kitabıyla, dünyanın dört bir yanında kütüphanelerde sergilenmeye aday Mustafa Kemal Atatürk’ün ultra pahalı, prestij kitabı, “bu adama mı kaldı?” bence haklılık payı olan bir eleştiri.

1 Beğeni

Tekrar diyorum bu konularda size katılıyorum. Eleştirilebilir fakat saygı sınırları içerisinde.

2 Beğeni

Özdil son kitabına “Kaynakça” eklemiş.(2-3 sayfa vardı)

2 Beğeni

Peki bu kaynakçadaki kitaplardan birini okumak yerine bu kitabı okumam için bir sebep var mı? Yanlış anlaşılmak istemem kötü amaçla sormuyorum.

1 Beğeni

Yazarların kendi kitaplarının reklamını yapması Orhan Pamuk’la başladı ve o zamandan beri de bazıları bu durumu itici buluyor. Bir yazarın kitabının reklamını yapacak kadar ‘‘düşmesini’’ utanç verici addediyor.
Ben, bir yazarın, pazara gidip limon satar gibi ‘‘gel vatandaş gel’’ diye çığırarak kitabını satmasında dahi bir kusur görmem. Kitapların üzerindeki kutsallık haleleri düşeli çok oldu. Hepimizin olduğu gibi bu eserlerinde kapitalizmin boyunduruğunda işlediği bir gerçek. Bu gerçeği aklımızdan çıkarmadan olayları inceleyip eleştirirsek ortada bir problem kalmaz.

3 Beğeni

Gazeteci Levent Gültekin’in güzel bir Yılmaz Özdil eleştirisi vardı Youtube’da bulursanız izlemenizi tavsiye ederim.

Eleştirinin özü Atatürkçülere Atatürk anlatıp para kazanıyor olması, gerçekten Atatürk’ü seviyorsan karış karış anadoluyu dolaş Atatürk’ü sevmeyen ona mesafeli olan insanlara Atatürk’ü anlat onun felsefesini Cumhuriyet ideallerini anlat. Laikliğe karşı olan kaç kişiyle konuşup laikliği anlattın, Atatürk devrimlerini, felsefesini anlatıp ikna ettin Atatürk’ü sevdirdin vs.

Haklılık payı olabilir ama bunu yapabilecek birisi var mı emin değilim. Sonuçta adam ülkenin en çok okunan köşe yazarı, yazdığı gazete dahi ülkenin en çok satan gazetesi. Atatürkçülere Atatürk anlatmak bile on milyonlarca kişiye hitap eden bir iş yapmak demek, bu konuda da başarılı belli ki.

Atatürk kitabına bir göz atmıştım ama satın almadım, ben Andrew Mango ve Lord Kinross’un kitaplarını okumuştum Özdil’in kitabında da bunlarda olmayan bir şey olacağına ihtimal vermediğim için satın almadım. Zaten kimsenin yazmadığı ilk defa duyulan bir şey olsa haber olurdu muhtemelen ama İlber Ortaylı’nın Atatürk kitabı da benzer basitlikteydi. Zaten Şevket Süreyya Aydemir’in Tek Adam kitabı, Andrew Mango ve Lord Kinross’un kitaplarının önüne geçecek bir kitabın yazılması ne kadar mümkün bilmiyorum ama şöyle de bir şey var, hem İlber Ortaylı’nın kitabı hem de Özdil’in kitabı hızlı ve kolay okunan eserlerdi, kitap okuma alışkanlığı olmayan insanlar için ideal olabilir.

10 yıl önce çok okurdum yazılarını, birkaç kitabını da okumuştum ama zamanla fark ettim ki konular değişse de üslubu, dili ve söyleyecekleri değişmiyor. O zamanlar seviyordum ama sonra yazdığı hiç bir konunun temeline inmediğini yüzeysel yaklaştığını ve eleştirdiği kişilere laf sokup okuyanın hoşuna gidecek şeyler yazdığını düşünmeye başladım ve uzaklaştım. Artık bana hitap etmiyor ne yazmış diye açıp köşe yazısına bakmayalı yıllar olmuştur ama on milyonlarca insana hitap etmeyi başaran birinin yaptığı işin “basit” görülmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Muhtemelen bu kadar çok kişiye ulaşabilmesinin sebeplerinden biri de yormayan, sade, yüzeysel, kolay okunan ve insanların duygularına hitap eden şeyler yazıyor olmasıdır.

3 Beğeni

Basit olarak yararlandığı kaynaktan ne kadar yararlandığını yazmadıysa bilemezsiniz belki 2 sayfa belki 1 cümle bunun için belkide 700 sayfalık tarih kitabını okumak ister misiniz bilemem.

Bu ve bunun gibi birçok örnek ve açıklama getirilebilir sizin sorunuz için.

1 Beğeni

https://twitter.com/NezihOnyekuru/status/1317882645133537282?s=20

Bunu paylaşan Twitter hesabı trol bir sayfa. Honda dediği de Konda’nın çakması paintle koymuş üstüne bir de.

3 Beğeni

Bilmiyordum. Mesajı siliyorum.

2 Beğeni

Adana kitap okumuyor muymuş? Ben de şehrimi kitap okuyor biliyordum biraz da olsa. :smiley: :smiley:

3 Beğeni

Adamlar sağlam trollemiş. Allah, Atatürk, Yılmaz Özdil seçenekleri anketin yarısı zaten. :smile:

1 Beğeni

Allah sadece Kuran okuyorum diyenler, Atatürk sadece Nutuk oluyorum diyenler herhalde. İlkinin olduğundan eminim ama ikinci var mı emin olamadım. Sadece Yılmaz Özdil okuyorum diyen yoktur umarım :slightly_smiling_face:
Ayrıca Adana’dan beklemezdim :sweat_smile:

1 Beğeni

Wake’in ölüyü bekleme, ölünün toprağının dibinde beklemek anlamları var. O yüzden “matem” kelimesi uygun olmuş. Zaten mantıken “the wake” bir isim olduğu için anlamı karşılayan tek kelime “matem”. Uyanık veya uyanış olması için “awake” veya “awakening” olması gerek.

10 Beğeni