Tartışma Köşesi

Mesele eleştiriye kapalı olmak değil ki eleştiriye ve yeni fikirlere ne kadar açık olduğumu Kitapfelek’te sorduğum sorulardan anlayabilirsiniz. Deneyimli, deneyimsiz her çevirmene her daim, “Akıl akıldan üstündür, sizin aklınıza gelmeyen bir kelime hiç dil eğitimi almamış 10 yaşında bir çocuğun aklına gelebilir,” derim. Ve hiç çekinmeden de sorarım.

Buradaki eleştirilerdeki sorun şu:

(En yakın tarihli eleştiri üzerinden gideceğim) Bir kalıp bir okur tarafından garipseniyor ve garipsendiği için de forumda paylaşılıyor. Bunda hiç sorun yok. Derken bir çevirmen paylaşımı görüyor ve aslında o kalıbın gayet sık kullanılan bir kalıp olduğunu, karakterin bozuk dilinin verilmesi için de muhtemelen ilgili çevirmenin yerel dil kullanma yoluna gittiğini söylüyor. Gelen yanıt şu: “Çevirmeni koruyacağım diye saçma saçma konuşmayın.”

Başka bir arkadaşımız lakaplar çevrildiği için mutsuzluğunu dile getiriyor. Yine bir çevirmen yanıt veriyor. Lakapların neden çevrilmesi gerektiğini anlatıyor. Buna gelen cevap: “Çevirmensiniz diye her haltı çevirmek zorunda da değilsiniz. İngilizcesi daha karizmatik.”

Mesela siz bugün okuduğum kadarıyla kitaptaki karakterin eski ve ağdalı İngilizce konuşmasının çeviriye Osmanlıca, Farsça vs kökenli eski Türkçe kelimeler kullanılarak yansıtılmasını beğenmemişsiniz. “Çevirmen bunun o dile karşılık geldiğini nereden biliyor, nasıl karar veriyor?” diye soruyorsunuz. Siz bir cinayet davasının ceza hukukunu ilgilendirdiğini nereden biliyorsanız oradan.

Gördüğünüz üzere benim derdim yerinde, mesnetli ve bilgili eleştiriyle değil. Üslupsuz, küçümseyen, ukala eleştiriyle. Yukarıdaki Kurultay mevzusuna yanıt vermemin nedeni de biraz bu. Çevirmekte olduğum kitaptaki Frost karakterinin ayaza mı, dona mı, kırağıya mı denk geldiğini anlamak için 1 buçuk saattir araştırma yapıyorum. Ama kitap okunduğunda üstteki eleştiriler muhtemelen şöyle şekillenecek: “Don diye isim mi olur?”, “Kırağı demiş ama o kırağı değil, don olacak,”, “Bu ne ya, Frost diye bıraksaymış.”

15 Beğeni

Siz üstünüze baya alınmışsınız. Konunun uzamaması için bir şey demek istemiyorum. Zira konuyu memleket meselesi haline getirmissiniz.

Edit: Aslı hanım gerekli şeyleri yazmış zaten.

6 Beğeni

Frost diye bırakmayın çevirin Aslı hanım… İki satır İngilizce bilenler kendi bilgilerinin reklamı için bu tür sözler söylüyorlar (o kadar İngilizce’yi çoğumuz biliyoruz zaten)… Witcher’ı sevmeme nedenim de buydu; sanki “cadı” diye çevirseler (ya da başka uygun bir biçimde) başlarına taş düşecekti…

6 Beğeni

Nasıl olsa bu mesajlar taşınacağı için yazayım. Bence oyunlarda kullanılan efsunger oynayan bakış açısıyla güzel bir çeviri. Kulağa da hoş geliyor hem.

6 Beğeni

Ben de efsungere bayılıyorum. Lakin çizgi romanının yayıncısı çizgi roman çevirilerinde Cadıeril ifadesini kullanmamızı zorunlu tuttu mesela. Keşke kabul gören efsunger olsaydı.

11 Beğeni

Aslı hanım, yaptığınız işe, harcadığınız zamana elbette büyük saygı duyuyorum. Bir sözcüğün Türkçe karşılığını bulmak için nasıl kafa yorduğunuzu, hatta forumdaki arkadaşlardan da öneri istediğinizi okumuş insanım. Yani işin zorluğunu tahmin ediyorum. Ama bu benim eleştiri yapmamamı gerektirmez ki. Üstelik eleştirilerimizi kaba üslupla da ifade etmiyoruz :slight_smile:
Efendim, bir cinayet davasının ceza hukukuyla doğrudan ilişkisi vardır. Bahsettiğiniz örneğin ise doğrudan bir alakası yok. Çevirmenin, belki eski ve ağdalı bir dili yansıtabilmek için kendince geliştirdiği bir çözüm yöntemi.
Aslında bu yola da saygı duyulabilir. Yeter ki çevirmen, işi sözlükle kitap okumaya vardırmasın. Bunu dün de yazmıştım ama sanırım gözünüzden kaçmış.

4 Beğeni

Doğrudan kendi üzerinize alınarak cevapladığınız için bu cümlenizde haklısınız. Lakin lakaplarla ve o kalıpla ilgili tartışmaların yaşandığı gün Instagram’da “feyk” hesaplardan gelen “Sizden çevirmen filan olmaz, anca öyle boş boş konuşursunuz” mesajlarını filan bilmiyorsunuz tabii :slight_smile: O gün foruma girdiğim güne lanet ettim.

9 Beğeni

“Bir insana verebileceginiz en değerli hediye zamandır. Çünkü birine zamanınızı verdiginizde ömrünüzün asla geri alamayacağınız bir parçasını vermiş olursunuz.”

Üstüme neden alınmam gerektiğini bu ve bu tip mesajlardan anlayabilirsiniz.
Bize eleştiri yapmayın diyenler bizi yerin dibine sokmaya çalışıyorlar iste bu yüzden konuşmanın birsey çözeceğini sanmıyorum. Soralım mesela;

  • İngilizce seviyemi nereden biliyorsunuz? Yaşımı, tecrubemi yada kac dil bildiğimi nereden biliyorsunuz?
  • Witcher olayında zaten denediler Efsunger diye cevrildi zaten gayet de güzeldi oyunlarında. Tabi tepki görecek, tabi eleştirilecek yazarın kendisi dili bilip kelimeyi secmedikce tabiki eleştirilecek. Herkesi mutlu etmek mümkün degil zaten.

Tek tek karşılaştırıp yazmıştım mesela bir başlıkta, aldığım tepkiyi görünce uğraştığım zamana kızdım.
Devam ederdim ama cidden gerek yok. Yıllardır mekan isimleri cevrilse mi cevrilmese mi, şahıs isimleri cevrilebilir mi diye tartışılıp duruyor zaten. Kimi “Ölüm Yiyenler” gibi dilimize yerleşiyor, kimi sevilmeyip benimsenmiyor.
Ceviriye eleştiri degil bahsi geçen. Orda da yazmıştım, yazarın ifadesini degistirmeye vardığında olay, kusura bakmayın yazmakta aptal etmisim özür dilerim yazmalıydım sanırım sorgulamak yerine.

1 Beğeni

Aslında hayır doğrudan kendi üstüme alınmadım, yazışmadaki gerginliği azaltmak için kullandım ve sonuna :slight_smile: emojisi koydum.
Neyse efendim, saygılar tekrardan

2 Beğeni

Ne yazık ki insanlarımızın kimileri böyle. Bir maça giderseniz, o maçta seyirci sayısı kadar teknik direktör vardır stadyumda… Size söylenen de bunun gibi bir şey. Ukalalık had safhada artık…

3 Beğeni

Her kitap kendi orijinal dilinde güzeldir. Bir Yaşar Kemal kitabını İngilizce okumak ne kadar zevkliyse bir Charles Dickens romanını Türkçe okumak o kadar zevklidir.

Çevirmenlerin burada bir suçu yok, tabi iyi çevirmen-kötü çevirmen var ama bir kitap çevrilirken çevirmenin kendi yorumunu koymak zorunda olduğu bir çok nokta olabiliyor. Kabul edelim ki İngilizce bizim dilimizden daha zengin bir dil ve bu yüzden her şeyin Türkçe de birebir karşılığı olamıyor hatta tümden bir cümlenin bile anlaşılır bir şekilde çevrilmesi çok zor olduğu noktalar oluyor.

Örneğin bugün okuduğum ingilizce bir romanda bir cümle vardı, okudum anladım ama deseniz Türkçeye çevir, çeviremem. Hatta bunla ilgili olarak ‘ingilizce öğrenme teknikleri’ gibi bir başlık vardı forumda, orada arkadaşlar İngilizceyi öğrenmek istiyorsanız özümseyin gibi öneriler vermişlerdi, işte yukarıda verdiğim örnekte bunla ilgili, bir şekilde özümsemişim eyvallah cümleyi de net anladım ama iş o cümleyi Türkçe yazıya dök olursa çok saçma şekilde çeviririm, üzerinde baya emek harcanması gerekiyor.

Eleştiri yapan arkadaşları da anlıyorum. Burada eleştiren arkadaşlarda kendilerini güzel ifade etmişler. Herhangi bir saygısızlık göremedim. Forumun bir amacı da bu olmalı. Bizleri Yayınevi ve Çevirmenlerle buluşturuyorlar sonuçta.

2 Beğeni

Öbür cümlelerinize katılmakla birlikte buna katılmıyorum. İngilizce, Türkçe’den zengin değildir. Her dilin kendi zenginliği vardır. Dünyanın iki emperyalist ülkesinin dili olmasından ötürü, İngilizce’nin üstünlüğü dayatılır zihinlerimize. İş salt zenginlikse Çince çok daha zengindir, Türkçe de…

Elbette İngilizce’deki herhangi bir sözcüğün, cümlenin Türkçe’de bire bir karşılığı olmayacaktır. Bunun tersi de geçerlidir:

“Ulan” sözcüğünü İngilizce’ye çevirebilir miyiz? Ya da şu tümceyi bire bir olarak: “Ulan ölüsü kandilli, senin anan güzel mi?”

Ama Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Türkçe’nin ırzına geçilmeye çalışıldı ve Türkçe zarar gördü. O denli çok Türkçe sözcük yitip gitti ki… Büyük Atatürk bu işe dur dedi, işleri rayına oturttu. Ancak belli bir zamandan beri de işler tersine çevrildi…

https://www.bilgiustam.com/turkcenin-zenginlikleri-nelerdir/

5 Beğeni

Kesinlikle katılıyorum

2 Beğeni

‘‘Ama Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Türkçe’nin ırzına geçilmeye çalışıldı ve Türkçe zarar gördü. O denli çok Türkçe sözcük yitip gitti ki… Büyük Atatürk bu işe dur dedi, işleri rayına oturttu. Ancak belli bir zamandan beri de işler tersine çevrildi…’’

Kendi ağzınızla söylemişsiniz, katılıyorum. Türkçe yüzyıllar boyunca gelişmedi. İşte bu yüzden İngilizce aldı başını gitti ve sözcük bakımından daha zengin hale geldi. Demeye çalıştığım buydu aslında. Türkçenin tekrar değer görmesi ve zenginleştirme çabaları son 80-90 yıldır belkide.

2 Beğeni

Bir dilin zenginliği, bir kökten pek çok sözcük türetilmesiyle alakalıdır. İşte bu özellik Türkçede fazlasıyla var. Dilbilimciler Türkçeyi matematiksel bir dil olarak niteliyor

6 Beğeni

Bu özellikten dolayıda öğrenmesi en zor diller arasında yer alıyor sanırım. Eğerse matematiksel ise dediğiniz mantıklı aslında, matematik zordur :slight_smile:

1 Beğeni

Mesajıma eklediğim bağlantıya bakarsanız durumun tersi olduğunu göreceksiniz.

Bir de şöyle düşünelim. İngilizce ne zaman ortaya çıktı, Angl ve Saksonlar ne zaman Britanya’ya yerleşti? Bunların olmasından çok önce Türkler Orkun Yazıtları’nı oluşturdular. Dilbilimcilerin araştırma sonuçlarına göre bu yazıtlardaki dil işlenmiş, gelişkin, geçmişi olan bir dildir; o zamanlar daha İngilizce yoktu, atası vardı sadece…

Orkun Yazıtları’nı çözen Thomsen, Türkçe için şöyle demiştir: “Türk dili istisnaları olmayan kurallı, geometrik bir dildir. Anlatımı kudretli, çok renkli ve çok güzeldir. Bu dil, göçebe dili olamaz.” Thomsen gibi büyük bir dilbilimcinin bunları söylemesinden sonra batılılar Türkler için “barbar göçebeler” demeyi yavaş yavaş bırakmışlardır.

5 Beğeni

Öğrenmesi en zor dillerdendir ifadesi, başka dil ailelerinden olan diller için geçerlidir; örneğin Hint-Avrupa dilleri. Ama Türkçe ile aynı dil ailesi içinde olan ya da ona yakın dil ailelerinden olan diller için bunun tersi geçerlidir. Bir Japon, Moğol, Macar Türkçe’yi kolayca öğrenir, çünkü yapıları birbirine benzer. Ama bir Fransız, İngiliz için elbette zordur…

2 Beğeni

Aslında matematiksel derken işin zorluğu değil de, üretkenliği anlatılmak isteniyor

2 Beğeni

Bana göre bir dilin diğer dilden daha önce mi ya da sonra mı olduğunun fazla bir önemi yok. Bir dil üstünde ne kadar akademik çalışma yapılmış, ne kadar önem verilmiş, ne kadar ona sahip çıkılmış, ne kadar korunmuş bunların önemi vardır. Sizinde gayet net ifade ettiğiniz gibi yüzyıllar boyunca Türkçe gelişti mi? Cevabı bugün görüyoruz. Benim inovasyon kelimesi konusunda kafam karışık örneğin. Yenileşim diye geçiyor TDK da ama bunu kullanan yok doğru düzgün. Madem karşılığı var neden inovasyon da geçerli oluyor. Dil günümüz dünyasını da, gelişen her kolu da karşılamalı, bugün Türkçe bunda geri kalıyorsa ve başka diller buna karşılık bulabiliyorsa bu bizim eksikliğimiz. Bu eksiklik Atatürkle birlikte büyük bir atılımla giderilmeye çalışıldı ama son 10 15 yılda tekrar sekteye uğramakta.

@Blackheart orada işi espriye vurmuştum.

2 Beğeni