Ama burada mülkiyeti tartışmıyoruz ki, mevcut sosyal düzen içerisinde çeşitli mecralardan ulaştığımız e-kitapları kullanmak etik midir diye tartışıyoruz. Ben iplikte kimsenin “abi özel mülkiyet, hür teşebbüs süper şeyler değil mi” dediğini görmedim. Ama “mülkiyet suçtur hırsızlıktır” diyen var. Tartışmanın zeminini alıp götürüyorsunuz hocam, sağlıklı değil pek.
Ettiği var etmediği var hocam. Özel kuruluşlar bir çalışmayı finanse ediyorsa zaten halka açık yayınlanıp yayınlanmayacağı üzerine de söz sahibi oluyor genelde, isterse pek tabii kapatabilir halka. Açıyorsa da olayın kamu finansmanından pek farkı yok bu bağlamda. Kaldı ki tek akademik çalışma finanse eden de ABD değil; mesela başıma nadir gelen bir olay olsa da bazen tübitağın finansmanıyla yazılan makalelere rastlıyorum ve vergimle katkıda bulunduğum çalışmaya elsevierin çit koyması iki kat daha saçma oluyor.
Bilim bilgi herkesin erişiminde olmalı elbette ama siz Türkiye’de “Yerli Uçağımız Göklerde!!” afişini hiç görmediniz demek ki.
Sovyetlerdeki Samizdat isimli oluşumu da biraz araştırın. Devlet tarafından sosyalizme ve komünizme uymadığı için yayınlanmasına izin verilmeyen kitapları korsan olarak yayınlar ve dağıtımını sağlardı bu kurum. Sovyetlerde diyalektik materyalizme uygun olmayan doğa bilimleri burjuva sözdebilimi olarak yaftalandı, genetik, sibernetik, linguistik alanında çalışan bilim insanları Gulag’larda çalıştırıldı. Lysenkoizm politikaları da bilime ne kadar önem verdiklerini gösteriyor herhalde. Bu vesileyle size iki de kitap tavsiye edeyim, ikisi de bilimkurgu. Mihail Bulgakov - Ölümcül Yumurtalar, Arkadi&Boris Strugatski - Kıyamete Bir Milyar Yıl. Bu iki kitapda da rahatça görülebilir ki, Sovyetler ancak kendi işine gelen bilimi fonlamıştır. Bilim insanları yetmezmiş gibi, bilimkurgu yazarlarına da cefa çektirmekten de geri durmamıştır.
Belki komünizm ve sosyalizm özünde bilimin gelişmesine uygundur, ama Sovyetlerde çok özgür bir bilim yokmuş sanki.
Bu konuya son kez yazacağım. Üreticiye zarar veriyor argümanı doğru bir argüman değil. Ben hep bunun kararını “üreten kişi verebilir” noktasındayım.
Cdpr gibi bazı müzisyenler, yazarlar bizzat alabilen alsın imkanı olmayan korsan kullansın diyebiliyor zaten. Bunu söylediğiniz vakit zaten sizin ürününüz korsan olmaktan çıkıyor.
Olay tamamen bu aslında. Üretici “hayır parasını ödemeden alamazsın” dediyse korsan hırsızlıktır. Yok üretici ben umursamıyorum istenilen yapılsın düşüncesindeyse o içerik korsan olmaktan çıkıyor zaten. Orada korsanlık kavramı kalmıyor ki.
Temel ayrıldığımız nokta: Ben fikri mülkiyete karşı çıktığım için korsan kullanmanın hırsızlık olmadığını düşünüyorum. Siz de korsan kullanmanın hırsızlık olduğunu düşünüyorsunuz. Diğer konularda birbirimizi anladığımızı düşünüyorum ne kadar zıt şeyleri savunuyor olsak da Bu ayrımda da ikimizin fikirlerini değiştirmesi çok zor. O yüzden cevaplarınız için teşekkür ederim gerçekten. Üzerinde düşünecek birçok şey verdiniz bana.
Tartıştığımız şey mülkiyet tamamen. Siz fikri mülkiyeti savunuyorsunuz ben açık erişimi savunuyorum. “Eserin mülkiyetine kim sahiptir birey mi insanlar mı?” temel tartışmamız. O yüzden bağlamı alıp götürmüyorum.
@kalsedon.okur Amazon da bugün kendi görüşlerine ters -aşı karşıtlığı gibi- olan kitapları sistemden banlıyor. Amazon’un bulut servisinin internetin %50-55’ine sahip olduğunu düşünürsek yaptıkları şey tamamen yasaklama. Egemen güçlerin kendi görüşlerine ters fikirleri yasaklaması sadece komünizmde olan bir durum değil. Devrimciler, karşı-devrimcilere müsamaha gösteremez. Sibernetik çalışmaları Sovyetlerde yapıldı ama başarısız oldu. Başarılı olsalardı Amerika’dan önce bir ağ oluştururlardı. Uzayda Piknik kitaplarını okumuştum. Söylediğiniz kitaplara bakacağım. Öneriler için çok teşekkürler.
Hocam ben yanlış mı okuyorum acaba başlığı, fikri mülkiyeti savunduğumu nerden nasıl çıkarabildiğinizi anlamıyorum. Eserin mülkiyetine kimin sahip olduğunun da tartışıldığını pek görmedim açıkçası. Bana kalırsa da anarşi gibisi yok ama konumuz bu değil ki; fikri mülkiyet şu anda tanınan ve kabul görmüş bir hak. Yemek, elektrik, konut ve baya bişeyin de “sahibi birey değil insanlar” demediğiniz sürece de profesyonel yazarlığın şartı olan bir hak. Bu şartlar altında parasız e-kitap etik mi değil mi diye konuşuluyor iplikte. Mülkiyet hırsızlıktır diye argüman üretmek bana kusura bakmayın ama anlamsız geliyor, örneğimi tekrarlamış olacağım ama sakız orucu bozar mı diye tartışılan yere siz geliyor ve diyorsunuz ki “Allah yok ki ne sakızı ne orucu”. Allahı tanrıyı spagetti canavarını başka başlıkta konuşuruz burda konu sakız.
Ücretsiz pdf v.s kesinlikle emek hırsızlığıdır. Sen kitap üzerinde gece gündüz çalış, geçimini sağlamak için ariyetten bir işte çalış, nihayetinde eserini bitir sonrasında bir yayınevinde yayınlamak için kitabını bir ton zorluklar yaşa, eserin yayınlanınca da bir bakıyorsun kitabını almıyorlar ücretsiz okuya veriyorlar. Bu yazarın uğradığı haksızlık.
Birde yayınevlerininde hakkına giriyorlar pdf filan okuyanlar. Yayınevleri o eserin telif hakkını alabilmek için açık arttırmaya giriyor, eseri kazanınca, onun kapak tasarımı, çevirisi v.s bir sürü işle uğraşıyorlar. Pdf okuyanlar ise yazarın ve yayınevinin yaptığı emeğin karşılığını ücretsiz bir şekilde alıyorlar.
Pdf’i savunanı saygım yok açıkcası. Durumum müsait olmayınca kitap alıp okumuyorum bu kadar basit.
ama orada bu yazıyı yazanların anlatmadığı, Gerekli Şeyler defalarca yazı gönderdi bu arkadaşlara ama sallamadılar, yazıyı görmezden gelirsek unuturlar falan diye mi düşündüler bilemiyorum. Sonunda GerekliŞeyler hukuki olarak başvuracağız kaldırın şunları diye sert çıkışınca ağlak ağlak bu metni yazdılar.
Teliflenmemiş çizgi romanları çeviren gruplarda bir sorun göremiyorum. Zaten orijinal yayıncı (Marvel,Vertigo…) bundan şikayetçi değil. Yanılmıyorsam Marvel’ın çizgi roman kısmında ileri gelenlerden biri de “Biz her ülkeye çizgi roman yetiştiremiyoruz. Kendileri bunu hallediyorlar.” tarzı bir şeyler demişti.
Zaman çarkı serisi yanlış hatırlamıyorsam 8.kitabıydı büyük bir heyecanla okurken birden 50-60 sayfanın olmadığını farkettim. Misal 230. Sayfadan sonra 90. Sayfa yazıyor, 90dan 140a. 140 tan sonra hop 280.sayfa. Şaşkınlıktan ve sinirden elim ayağım titredi, çare netten ekitap indirip okudum. Nerden aldığımı hatırlamadığım bir kitap, yayineviyle iletişime geçip hata için çözüm beklemek yerine böyle bir seçim yaptım. Asla ekitap okumam derken böyle başladım. Daha sonra okumakta olduğum bir kitap yanımda degilken aynı şeyi tekrarladım. En son 3 5 ay önce gediksavaşları efsanesini okumak için bakındım hiç bir yerde yok. İkinci el aldım ama ekitabini da indirdim. Aynı şekilde bi ordan bi ordan okuyorum. İkinci kitabı telde doktor sırası beklerken okuyup bitirdim bugün hatta.
Başka hikaye; okumaya niyetlendigim imparatorluk serisi var. Gediksavaşları yla aynı durumda sadece ikinci el var. Ikinci kitap 15 lira, üçüncü kitap 20 lira, ilk kitap tek başına hiç bir yerde yok. Set halinde 3 kitap 450 lira. 2 ve 3ü satın aldım ama ilk kitabin ekitabi bile yok. Pdf i var ama okunmuyor. Sadece online okumalık bi blogta var. Blogtaki kitap metnini word dosyasına attım ve telefonda ekitap uygulamasinda okuyacam
Şimdi benim durumum biraz ekstrem ama bazı haller mazur görülmeli diye düşünüyorum
İnsanların ücretsiz e-kitap okumasını yargılayamam. Teknoloji ilerliyor, çoğu içerik elinin altında oluyor. İçeriklere bir de ücretsiz erişebiliyorsak, daha bir cazip gelebiliyor. Bunun için hak veriyorum. Kitaplardan ziyade filmler, diziler vb. içeriklerde de ücretsiz imkanlardan yararlanabiliyoruz. Ancak bunun “hırsızlık” olmadığını savunuyorsak eğer, orada bir yanlışlık var demektir.
E-kitap çok fazla okuyamıyorum. Ama ücretsiz edindiğim kitaplar da var. Genelde okuduğum kitabın, e-kitap halini bulup indiriyorum.(Kitabı yanımda taşımamak kolayıma geliyor. Telefonda bile okunabilmesi kolaylık sağlıyor.) Torrent şeklinde çok dizi, film indirdim. Yaptığım etik bir davranış değil. Bunların farkında olsam da, yapmaya devam ediyorum.
Benim vicdanımı rahatlatmama ya da başka bahanelere sığınmama ihtiyacım yok. Çoğu kişinin de bu tarz ücretsiz içeriklerden faydalandıklarını düşünüyorum. Önemli olan aksini savunmamak.
Bu istisnai bir durum, artık basılmayan kitapları ekitap olarak MECBUREN okuyoruz. Ama hali hazırda satışı olan bir kitabı sırf para vermemek için pdf indirmek , bu bambaşka bir seviye.
Basımı olmayan ve sahaflarda pahalı satılan kitaplarda vicdan hissi yaşamıyorum.
Yurtdışından kargo için çok pahalıya gelen kitaplarda vicdan hissi yaşamıyorum.
Telif hakkı biten kitaplarda ortada kalıyorum. Yazar bakımından içim rahat ama çevirmen, editör ve başka emeği geçenler için yanlış yaptığımı biliyorum.
Satışı olan ama çok pahalıya satılan kitaplarda da hem yaşıyorum hem de vicdan hissimi yatıştıracak bahane buluyorum.
Diğer seçimlerde bir burukluk oluyor içimde. Bence her kitap sever evinde boydan boya kütüphane olmasını çok ister, maalesef ben de işsiz biriyim. Maddiyat elverdikce alıp okumaya çalışıyorum tabi ki.
Bazı yayınevleri fiyat politikalarında bir az değişiklik yapsalar ne güzel olur yani.
Bu Corona bitsin zaten kütüphanelere yöneleceğim, okul, üniversite senelerinde okuduklarımın yüzde doksanını kütüphanelerden temin ettim.
Bir öğrenci ya da işi olmayan, her ay istediği kadar kitap alamayan birine e kitap okuduğu için “etik davranmıyor” etiketini yapıştıramam. Dediğim gibi zaten maddi yönden sıkıntı olmasa yüzde 99-luk kesim alır, okur.
Katılıyorum.
Geçen gün aynı muhabbeti bir başka okur ile yapmıştık. Eğer şu anda yazarı ya da en geniş tabiriyle üreticiyi desteklemek için bilinçli seçimler yapabiliyorsak ve ekonomik durumumuz el verdiğince buna yönleniyorsak, bunun sebebi bu bilince ulaşmamızı sağlayan kaynaklar olmuştur. Okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler, oyunlar vb ve benim için bunun yolu korsan kitap ve cd oldu, ve hiç pişman değilim
Hatta linç yeme pahasına; “yaşasın fotokopi yaşasın kaos”
Tartışma başlığına taşınacaktır diye düşünüyorum ama kıyıdan köşeden fikir belirtmek istiyorum. Korsan alınmalı alınmamalı tartışmasına girmeyeceğim. O konuda kişisel farklı farklı bir sürü görüş var. Forumda sıklıkla yetkili eleştiriyoruz, yayınevi eleştiriyoruz, fiyatlardan dem vuruyoruz ama bunları yaparken de birçoğumuz yetkili açıklamaları, yetkililerden aldıkları mesajlar veya kitap haberleri gibi başlıklarda, forum içerisinde yayınevi yetkilisine soru sorabildiğimiz başlıklarda bu insanlardan bir şekilde hizmet veya cevap bekleyerek bunları yapıyoruz. Bazıları yayınevi yetkilisi gitti diye kızıyor, bazısı ‘‘oh gitsin ne hali arsa görsün’’ diyebiliyor. Bazıları da çevirmenlerden, yayınevi emekçisinden dönüt alabildiği için minnettar oluyor ve haliyle bütçe denkleştirmesi bile yapabiliyor.
Bütün bunlar olurken de burada dönen korsan kitap reklamı, alışverişi bu bahsettiğim emekçi insanlara hakaret, saygısızlık ve haksızlık değil mi? Yani, bu emekçiler zaten mevcut düzende bizler kadar/az/fazla bir şekilde bir şeylerden nasibini alırken kendine yakın görebileceği kişilerden de tekmeyi yiyor gibi geliyor. Üstelik tekme yerken de kendilerinden insani muamele bekleniyor ve sinir harbi yaşadıklarında da tekrar linç yiyorlar.
Kendimi bunların dışında tutmuyorum ayrıca. Yani tutumum '‘siz yapıyorsunuz’'dan ziyade olanları bir bütün içinde ele almak.
Korsan kitabı asla tasvip etmiyorum ve hiçbir zaman da almam orası ayrı ama; kitabın baskısı yoksa ve 2.el olarak da fahiş fiyatlara satılıyorsa ya kitabın baskısı beklenecek, o da 1 gün sonra mı basılır 10 yıl sonra mı basılır belirsiz ya fahiş fiyatlardan 2.el alınacak ya da mecbur korsan baskısı alınacak. Şimdi baskısı olmayan bir kitabın 2.el olarak alındığı zaman yayınevine bir gelir gitmiyor ki. 2.el fahiş fiyattan kim satıyorsa o kazanıyor. Baskısı olsa ve korsan alınsa sizin dediğinize katılırım.
Neyse her ne şekilde olursa olsun orijinal olmayan ürünlerin forumda paylaşılması yine de yanlış geliyor bana.
Ben aslında bir bütün olarak tartışma veya başka bir başlığa taşınabilir gibi hissettiğim için oraya yazdım mesajımı ama uğraştırmış oldum, kusura bakmayın.
Dediklerinize gelirsek. Bir alışveriş yapılması, korsan olarak basılmış baskısı olan veya olmayan bir kitap ile ilgili satıcı ‘‘promote’’ edecek şekilde konuşmak bence birçok şeyin önünü açıyor. Baskısı olan kitabın da korsanının basımı örneğin. Sorun bu bence. ‘‘Ee, o zaman onlar da şöyle yapsın.’’ denilebilir ama burada benim bahsettiğim şey kişilere olan şeyler kurumlara değil. Kurum protesto ederken kişilerin ezilmesini göz ardı ediyor birçok kişi. Üstelik bu kökünde herhangi bir işe yarayacak bir şey değil. Baskısı olan kitabın korsan olarak satışını da arttıracak bir şey. Alan alır, karışmam. Ben de akademik kitap ediniyorum çünkü param yetmiyor orijinal basım satın almaya. Çevirileri yok, olsa da işe yaramaz zaten. Tüm literatür İngilizce. Üstelik bununla ilgili çok büyük tartışmalar da var. Bilginin, kitabın metalaştırılması yönünde vs.
‘‘Arkadaşlar bakın ben baskısı olmadığı için korsan kitaba yöneldim. Baskısı da çok güzel. Gerçekten ‘‘işini’’ çok iyi yapıyor, satıcı da bu. Diğer bastıklarına da bir bakın isterim.’’ gibi mesajlar yukarıda bahsettiğim nitelikte. En azından bir yayınevi çalışanı, çevirmen veya yazar ile iletişim içerisinde olunan bir forumda korsan kitap muhabbetlerinin bu kadar laubali olmaması gerekir görüşündeyim.
Bence bir daha basılması hiç mümkün görünmeyen kitaplar için korsana yönelmenin bu kadar eleştirilecek bir yanı yok gibi. Ama bence tabii. Bu kitapların alınabileceği tek yer ikinci el satan sahaflar.
Orada da fahiş fiyatlara satılıyor ise ki öyle sahaftan almak daha zararlı. Çünkü o fiyatlara satıldıkça aynı fiyatlarda hatta daha pahalı satmaya devam ediyorlar. Tabii diğer türlü de korsan baskı artar mı diyeceğim ama zaten korsan baskılar hep vardı.
Sahafların da yüzlerce liraya sattığı kitapların ücreti yayınevine, çevirmene vs. gitmiyor zaten. Hadi sahaf da esnaf ama sırf baskısı yok diye yüzlerce liraya satmak da doğru değil.
İnsanın cidden istediği ama o kadar para veremeyeceği kitaplar için korsana yönelmesi mecburiyetten başka bir şey değil.
Burada da kimsenin kötü niyetle paylaştığını sanmıyorum, sonuçta baskısı olan ve satılan kitaplar için yönlendirme yapılmıyor. Okumak isteyen çok kişi olduğu için bilgi verilmiş gibi gördüm ben. Aksi olsa cidden emeğe saygısızlık olurdu tabii ki. Ama bence cidden istisnai bir durum. Birkaç kere konusu geçti sadece, buna özel başlık açılsa ve sürekli konuşulsa belki cidden etik olmazdı ama bu şekilde laf arasında konuşulmasında problem görmedim ben. Cidden iyi niyetli bir bilgilendirme olabilir. Olay sadece korsan baskı değil çünkü.
Halihazırda piyasada bulunan, yayınevinin yeni baskılarını yaptığı, arkasında durduğu, yazarının, yayınevinin, çevirmeninin, kapak tasarımcısının emeğinin karşılığını aldığı bir kitap olsa sonuna kadar haklısınız fakat burada durum farklı.
Yayınevinin seri içindeki bir kitabı adetli olarak bastığı yetmezmiş gibi “Satılsın da kim alırsa alsın, ipimle kuşağım.” diye adetli baskı olacağını kitap piyasaya dahi çıkmadan bas bas bağırıp, çakma parfüm, araba tamponu, porno cd vs. satan merdivenaltı işletmeleri ve şark kurnazı sahafları zengin edip kendi okuyucusunun suratına tükürüp söz konusu eseri de “Başlatmayın lan serinize, ben paramı cukkaladım, artık kim naparsa yapsın.” diye çöpe attığı bu gibi durumlarda, okuyucunun yayınevinin çıkarını düşünmesi bence bir bireyin kendine yapabileceği en büyük saygısızlıklardan biri.
Hatta bu tip bir scam pazarlama stratejisi çok karlı olacak ki aynı şeyi İskandinav Mitolojisi ciltli baskısında da gördük. Tek baskı olacak deyip ilk baskıyı üçer beşer jet hızıyla sattılar şu an 6. baskıda olması lazım. İthakinin kendine yakın gördüğü kişiler okuyucular değildir. Okuyucudan gelen herhangi bir geri dönüş de umurlarında değildir. Okuyucuları ipine takmadığı da en basit şekli ile rezalet çeviri hataları olan kitapların o şekilde 50. baskıyı yapmasından anlaşılabilir ki bu tip örnekleri 3 sayfa boyunca çoğaltabilirim.
Bu tip isteseniz de erişemediğiniz durumlarda olan kitapları korsan yada pdf okumakta bir problem yok. Yayınevi için de yoktur çünkü zaten dediğim gibi parasını almış, “Yeni baskı maskı yok kardeşim, hadi işinize” demiş, kafası rahat. Tek problem, olur da ileri bir tarihte başka yayınevi o kitabın yayın haklarını alıp basar ise o yayınevinin hakkını yemiş olursunuz. Eğer işin etiği sizi vicdanen rahatsız ediyor ise korsan okumuş olmanıza rağmen yine de gidip o yayınevinden o kitabı alabilme ihtimaliniz de var. Onun haricinde zaten dediğim gibi yayınevinin okuyucusunun suratına tükürdükten sonra bir daha dönüp bakmadığı eserler bunlar.