Etik konusunda naçizane fikrimi beyan etmek istiyorum. Bildiğim kadarıyla bir kitabın telif hakları yazarı öldükten 70 yıl sonra kamuya açık hale geliyor yani bu durumda olan bir kitabı isteyen her yayınevi ücret ödemeden basabiliyor, ki bu durumda istediğiniz şekilde okuyabilme hakkınız var. Gelgelelim bu zamanaşımına uğramamış kitaplar mali haklara tabiidir ve ücretini ödemeden okumak bir nevi bu hakkı gasbetmektir ve etik dışıdır. Ama gerekince ben de okuyorum napak yani ölek mi?
Doğada etik diye bir şey yoktur. Bir aslan, tavşanı parçalamadan önce acaba bu yaptığım etik mi diye düşünmez.
Bu örnek, konuyla alakasız bir örnek kusura bakmayın. Ekolojik dengenin bir gereğidir çünkü. Konumuz ise hakkı gasp etmek mi değil mi…
Bağımsız bir ekleme: Zaman Çarkı serisini bu sene duyduğum için araştırmıştım. Büyük bir seri ve çok kitap olduğu için büyük bir fiyat çıkıyor karşımıza. Epub pdf hali var mı diye de bakınmıştım. Buldum ve hepsini indirdim. Hee okur muyum, bilmiyorum. Ama yakın dönemde okumayacağım kesin…
Biz doğada yaşamıyoruz. Toplumun bir parçası olarak şehirlerde yaşıyoruz.
Orman Kanunları" dedik DJ kardeş seçip al
Ben bu konuda biraz devlete de iş düştüğünü düşünüyorum. Halkını eğitmek adına destek yapmalı. Aynı yiyecek giyecek yardımı gibi. Bunun için fonlar oluşturulmalı vergilerden. Çünkü kitap okumak yemek, içmek gibi zaruri ihtiyaç bence. Kendimizi geliştirmekten erindiğimiz için toplumsal sorunlar büyüyor. Misal ramazan kolilerine niçin birer de kitap eklemiyorlar. Niçin öğrencilere tıpkı ulaşımdaki gibi indirim kartları yapılmıyor okumak için. Ben eğer maddi sınırımı aşıyorsa kütüphaneye yöneliyorum bazı kitaplar için ama her zaman bulmam mümkün olmuyor. O yüzden alamayacak durumda olanlar vergilerden sadece bunun için ayrılan paylarla desteklenmeli. Çünkü gerçekten üretmek istemezlerse insanlar bir süre sonra çıkmaza girecek herşey. Benim için dijital okuma aynı şey değil. Ölene kadar kitap kokusuyla okumak isterim. Çocuğum da böyle olsun, torunum da yaşasın bu hissi isterim.
Korsanı bitirebilen tek şey iyi servistir.
10-15 yıl önce herkesin müzik arşivleri olurdu. GB’larca mp3 indirirdik harddiskimizde saklardık, düzenlerdik. Spotify kullanmaya başladıktan iki ay sonra arşivimi sildim çünkü ayda 10 liraya müzik arama, indirme, arşivleme işlemlerini benim için yapıyordu.
Yine aynı şekilde oyunlar için Yazıcıoğluna gider korsan cd ve dvdler alırdık Steam o zaman half life ve counter-Strike için yapılmış bir platformdu. Ne zaman ki diğer üreticiler Steame oyunlarını koymaya ve güncellemeye başlandı korsan oyun almayı bıraktım çünkü Steam kullanmak korsandan çok daha kolaydı.
Şimdi kitabı düşünelim. Bir seçenek korsan var. 2-3 dakika içerisinde istediğim kitabı kindle’ıma bedava atıp okumaya başlayabiliyorum. Diğer seçenek arabaya binip kitapçıya gitmek ve satın almak (Türkçe çevirisini okumak zorunda kalmak aynı zamanda) veya amazondan 10-15 dollar arası değişen fiyatlarıyla satın almak (Dolar kuru bugün 7 lira olduğu için bu pek bir seçenek değil bence ama neyse).
Korsan e-kitap an itibari ile daha ucuz, daha kolay ve daha hızlı bir ulaşım sağlıyor kitaplara.
İşin etik kısmı tartışmaya gerek bile yok diyenler olmuş. Katılıyorum gerçekten gerek yok. Birler ve sıfırlardan oluşan şeylerin mülkiyeti olmaz. Yasaların aksini belirtiyor olması yasaları doğru kılmıyor. E-kitap diye satılan şey word dosyasına kopyala yapıştır yapmaktan daha öte bir işlem değil.
Ne zaman ki e-kitaplar yerel fiyatlardırma ile DRM’siz ve kolay kullanılan bir servis ile sağlanmaya başlar, o zaman ben de satın almaya başlarım.
Șahsen hayatta olmayan yazarların kitaplarının bu șekilde okunmasında bir sakınca görmüyorum fakat kendim basılı olmayan kitapları okuyamıyorum gözüm ağrıyor.
Fiyatlandırmayla ve satış platformlarıyla alakalı söylediğiniz şeyler her ne kadar mantıklı olsa da “birler ve sıfırlardan oluşan şeylerin mülkiyeti olmaz” derken bir yanılgı içerisine düşüyorsunuz bence. Eğer fikirlerin mülkiyeti olmasaydı bu fikir işçileri parayı hak etmiyor demek olurdu. Yazar, fikirleriyle para kazanan ve hayatını idame ettiren birisi, siz ve dünyadaki herkes bu “sıfır bir” diye basite indirdiğiniz şeyleri korsan olarak okumaya devam ederseniz, bu insanların hayatlarından büyük şeyler çalmış olacaksınız. Ben de fiyat politikasından memnun değilim ve gerektiğinde ben de bu yollara başvuruyorum ancak bunun kesinlikle doğru bir şey olmadığının da bilincindeyim. Sonuçta ne kadar kendimizi kandırırsak kandıralım bizler birer hırsızız çünkü yayınevine para vermek istemediğimiz için yazarın hakkını da gözardı ediyoruz.“E-kitap diye satılan şey word dosyasına kopyala yapıştır yapmaktan daha öte bir işlem değil.” demişsiniz ama önemli olan şey zaten kitabın üretimindeki kolaylık değil içerisindeki fikirlerdir.
Ezberimizden çağırıp yüksek sesle okuyabileceğimiz şiirler için de telif hakkı ödemeliyiz öyleyse. Veya iş yaparken mırıldandığımız şarkılar için yapımcı şirketlere pay vermemiz gerek. Zira iki durumda da ürünü etrafımızda duyanlara dağıtmış oluyoruz. Veya daha benzer bir örnek, arkadaşlarımıza ödünç kitap verdiğimizde fiziksel ve zihinsel ürünü, ‘hak sahibinin’ bilgisi ve izni olmadan dağıtmış oluyoruz.
Fikir ürünleri dağıtıma başladıkları andan itibaren kamuya aittir yazara değil, hafızada mülkiyet olamaz. Ister insan hafızası olsun, ister bilgisayar. Bir programcı olarak şunu da söyleyeyim, mülkiyet olmaması para kazanılamayacağı veya aç kalınacağı anlamına da gelmez. Free Open Source çalıştığı halde dolgun paralar kazanan bir sürü programcı insan var.
Ben korsanını kindle’da okuyup fiziksel kopyasını sipariş verip, gelince kitaplığıma koyarım. Ama bu hırsızlık yapıyormuş gibi hissettiğim için değil kitap biriktirmeyi seven bir insan olduğum için yaptığım bir şey. Bu konuda da yayınevleri fiziksel baskısını alana e-kitabını hediye vermek gibi bir güzellik yapabilir ama hayır zaten önceden satın aldığım ‘fikirleri’ bir daha satın almak zorunda kalıyorum. Hani şu asıl para eden ve gerçek meta olan ‘fikirler’, okuma formatı değiştiğinde yeniden değer kazanıyor nedense.
Lütfen kendi fikirlerinizi gerçekler bunlarmış gibi lanse etmekten vazgeçiniz. “Fikir ürünleri dağıtıma başladıkları andan itibaren kamuya aittir yazara değil, hafızada mülkiyet olamaz.” böyle bir fikri nereden edindiğinizi bilmemekle beraber eğer Mülkiyet Hukuku’na bakacak olursanız fikirlerin de birer maliki olduğunu göreceksiniz. Ayrıca programcılıkla yazarlak -her ne kadar ikisi de üretim kökenli olsa da- aynı şey değildir farklı kıyaslar gerektirir. Çoğu yazar zaten bu mesleği diğer bütün meslekler gibi iş olarak görür ve belli çalışma düzenleri vardır, amaçlarından birisi de para kazanmaktır. Size hırsız deme gibi bir amacım da yoktu, kusura bakmayın eğer alındıysanız. Son olarak da kendi fikirlerinizi genel bir yargı olarak belirtmekten vazgeçmenizi öneririm. Teşekkürler.
Tıpkı yasa yapıcıların fikirleri olan ‘Mülkiyet Hukuku’ gibi, benim yazdıklarım da benim fikirlerim. İkisi de gerçek veya mutlak değil. Ikisi de sonuna da kadar inandığım veya canı gönülden savunacağım şeyler değil sadece herkesin hırsızlık diyerek kapatmaya çalıştığı tartışmaya farklı bir bakış açısı getirmek istedim.
Geçen bir arkadaşımın kafasına takılmış bu durum. Diyor ki sitelerden epub pdf falan okumanın etikliğini, hırsızlığa girip girmediğini dolayısıyla günahını düşünüyorum. Ayrıca kütüphaneleri de düşünüyormuş. İnsanlar nasıl bir kitap alıp tarayıp internete yüklüyorsa diğerinde de bir tane alınıyor herkes ondan yararlanıyor diyor. Bilemedim ne düşüneceğimi. Siz ne düşünüyorsunuz özellikle kütüphaneler konusunda?
Kütüphaneler yazar veya yayın evi ile anlaşma yapıyor. Ödünç verilen kitapların da kaydı tutuluyor. Belirli bir ödünç sonrası da telif ödeniyor (diye biliyorum). Yani aynı durum değil: Kütüphanede yazarın izni varken, korsanda ise yazarın haberi bile yok.
Ayrıca tek bir fiziki kitabın ödünç usulü dağıtımı ile bir ekitabın dağıtım hızı da aynı olmuyor. Ekitap Covid 19 hızında yayılıyor. Bir eposta ile bin kişiye gönderebilirsiniz ve onlar da bin farklı kişiye gönderebilir gibi. Ya da torrent üzerinden 100bin kişi erişebilir ama fiziki kitapta bu mümkün değil.
Bir arkadaş da yukarıda open source yazılımdan bahsetmiş. Daha kötü bir örnek verilemezdi sanırım. Open source yazılımın kendisinden değil, destek, eğitim ve seminer gibi ek işlerden para kazanılır. Kitaplarda haliyle ek iş mümkün olmadığı için karşılaştırması da doğru değil (ben de yazılım sektöründeyim).
Sonuç olarak bu işin etik boyutuna karar vermek için kendinizin yazar olduğunuzu ve birisinin sizin emeğinizi (belki de tek gelir kaynağınızı) sizden habersiz dağıttığını düşünün. Ne hissederdiniz?
Etik değil ama önceden e-kitap olarak okuduğum şeyleri beğendiysem başkalarına hediye edebiliyorum beğenmediysem iyi ki de para vermemişim diyorum.
Şunu söyleyebilirim ki, benim yaşadığım yerde kitap kıtlığı var. Kütüphane desem çok küçük, neredeyse ait olduğum bölümdeki beni ilgilendiren tüm kitapları okudum, diğer bölüme geçmek içinse 9. sınıfı bitirmem gerek. Zaten biz ülkece çeviri sorunu yaşıyoruz. Yıl 2020 Harry Potter ve Ölüm yadigarları, Yüzüklerin Efendisi’nin 2 ve 3. kitabı, Yerdeniz, Belgariad ve daha yüzlerce kitap çevrilmeyi bekliyor. Çevrilmiş olanlarıysa pek zevk alarak okuduğumu söyleyemem. Kısacası emek harcıyorlar ama pek de özen göstermiyorlar sanki çeviriye, o yüzden de tek seçenek türkçe pdf okumak. Ama bu gelecekte kitapları bulabileceğim zaman da böyle olacağı anlamına gelmiyor tabii ki. Kitapları rahatlıkla bulabileceğim o zaman geldiğinde şimdiye kadar okumuş olduklarımı bile kütüphaneme eklemek için almayı borç bilirim. Herhalde ömrümün sonuna kadar e-kitap okuyamam ya. Hem böyle okuyunca kendimi kitap okuyormuş gibi hissedemiyorum.
Sözlerinize aynen katılıyorum. Bizim de durumumuz iyi değildi ve üstüne ailem de kitap okuma konusunda hiç iyi değildi. Ablamla ben nasıl oldu da kitap kurdu olabildik anlamak zor. Başka bir şey için yine az miktar da olsa ailemizden para isteyebilirdik ama kitap deyince kitap karın mı doyurur diye laflar dinlerdik. Sırf bu nedenlerle anca kütüphanelerden, arkadaşlardan ya da tanıdığımız kişilerin kitaplarını ödünç alıp okurduk.
Üniversite yıllarında önce ablam sonra da ben elimize geçen paradan ne ayırabilirsek kitap almaya çalışırdık ama o da korsan olurdu çoğunlukla. Benim için çok önemli bir yerde bulunan Yüzüklerin Efendisi dahil bir çok kitabı korsan olarak okudum başta. Ama yapacak başka bir şey de yoktu. Okula kaç kez yürüyerek gittiğimi ya da kaç kez öğün atladığımı ailem de pek bilmez. Arkadaşlarım toplanıp bir yere gideceği zaman çoğunlukla bir mazeret bulurdum.
Daha sonra başka bir şehire ve okula geçince kısmen daha iyi durumdaydım. Okulun kütüphanesi de oldukça yeterliydi. O dönem kütüphanede okur devam kitapları kütüphanede olmadığından en yakın kitapçıya gider bütçem dahilinde alırdım. O da çok değildi tabi.
İş hayatına atılmadan önce (ki bir kırtasiyede kitap kısmında çalışıyorum ve dar gelirli herhangi bir vatandaştan biriyim.) pdf, epub çıkınca mecbur o şekilde okumaya devam ettim. Sonuçta bu dünyanın dertlerinden az biraz kaçıp nefes almamı sağlayan bu kitaplar. İşe girdikten sonra ise okuyup beğenmiş olduğum kitapları yavaş yavaş almaya başladım.
Zaten imkanım yeterli olsun fiyatına bakmadan direkt özel basım kitapları alır eklerim kütüphaneme. Benim gibi okumayı seven, okumadan yapamayan kişilerin hayalidir kendi kütüphanesini oluşturmak. Bunu herkes imkanları dahilinde gerçekleştirebiliyor.
Yazarların hakları var bundan habersiz değiliz. Geçimini sağlamak için her bir kitap satışına bel bağlayanlar da vardır elbet. Ama şunu da unutmamak lazım ki yeni yazarların da kitap bastırması çok zor. Yazarlık da iyice zenginlere kalmış durumda mecburiyetten. Bir akrabam var mesela cebinden karşılayarak zar zor ilk kitabını bastırdı. Ama o da aile geçindirme durumu olmaması ve ailesinden destek alabilmesi sayesinde yapabildi. Ben de yazmak istiyorum örneğin ama tamamen kendimi yazmaya verecek kadar boş zaman bulamıyorum işten dolayı ki diyelim yazdım bir şeyler bastırmak da ayrı mesele.
Her durumda iş dönüp dolaşıp kişinin kendi durumuna kalıyor. Özellikle ülkemizde nüfusun yüzde kaçı kitaplara satın alma yoluyla rahatça ulaşabilir? Sadece o da değil. Müzik, sinema, dizi, spor, oyun,… birçok şey var. Bunlardan herhangi bir tanesinde hiç korsana yönelmemeyi başarmış kaç kişi vardır ki? Herkes bütçesine göre belli düzeyde korsana girmek zorunda kalıyor. Yoksa ayda bir kaç kez sinemaya gitmek, dizileri ve spor müsabakalarını yayınlandıkları platformlardan izlemek, müziği de aynı şekilde korsana girmeden dinlemek, orijinal oyun almak ve tabi ki kitapları da ne kadara patlar? Herkesin bunlardan vazgeçemeyeceği bir tanesi vardır elbet ki bence gayet doğal bir durum. Bu nedenle şartlar üzerinden korsana yönelmeyi yadırgamıyorum.
Kitabı alacak paranız varsa ama almıyorsanız hoş olmaz.
Forumda e-kitap aleyhtarlığı epey yüksek. Korsan kitap okumanın etik olmadığı hırsızlıkla eşdeğer olduğu savunuluyor. Fakat esas yanlış olan şey fikri mülkiyet. Zannediyorum ki üniversitede Sci-hub, Libgen gibi sitelere yolu düşmeyen yoktur. Bu ve benzeri siteler olmasaydı nasıl sıkıntılar yaşayacağımız ortadayken bilginin-kitabın özgürleşmesini savunmak yerine parayla kısıtlanması savunmak bana doğru gelmiyor.
Görseldeki gibi e-kitap okuduğumuz zaman esas eseri ortadan kaldırmıyoruz sadece kopyasını oluşturmuş oluyoruz. Esere bir zarar vermiyoruz. Aksine kitabın internette kopyalarının dolaşması kitabın ve yazarın popülaritesi için iyi bir durum. Hp, Lotr gibi fantastik serilerin bütün kitapları internette mevcut. Fakat bu serilerin satışları hiç azalmıyor aksine sürekli okuyucu sayısında artış oluyor. Bunda kopyaları okuyup fan kitlelerine katılan, arkadaşlarına bahseden insanların önemi çok büyük. Kitaplarınıza internet üzerinden ulaşabilecek milyonlarca insan varken bu kitapları sadece parası olan insanların erişimine açmak pek mantıklı değil.
Müzik konusunda Youtube’un yaptığı yenilik gibi düşünebiliriz. Önceden müzisyenler yapım şirketleriyle anlaşmadan albüm-şarkı çıkaramıyorlardı. Albümlerini de sadece parayla satın alan insanlar ulaşabiliyordu. Dolayısıyla bilinirlikleri de epey sınırlanmış oluyordu. Fakat bugün Youtube gibi platformların ortaya çıkmasıyla insanlar müziklerini ücretsiz bir şekilde milyonlarca insanla paylaşabiliyor. Şarkılarının internette ücretsiz dolaşması onları maddi açıdan bir zarara uğratmıyor. Tam tersine milyonlarca insanın özgürce dinlemesiyle popülerlikleri artıyor ve maddi olarak daha karlı çıkıyorlar. Sadece müzikte değil, film-dizi gibi diğer sektörlerde de bu değişimler yaşanıyor. Got’un torrent rekorları kırmasından yapımcılar mutsuz muydu? Sanmıyorum. Bu sayede reklam gelirlerini arttırdılar.
Kitapların da bu değişime ayak uydurması gerekiyor artık. Kitapları-bilgiyi sadece parası olan kişilerle sınırlamamak lazım. İmkanı olan insanlar zaten basılı kitapları satın alıyor. Parası olmayan imkanı olmayan insanlar da internetten okusunlar. Bir kitabı ne kadar çok kişi okursa o kadar iyi. Ücretsiz pr yapmış olurlar kitaplara.
Aynı şey değil ama youtube abone sayısı, izlenme vs üzerinden para ödüyor ama korsan baskı ya da e- kitaplar ne yayıncıya ne yazara maddi bir gelir getirmiyor.