gökten iki yaş düştü yüzüme, sağa ve sola. Tanrı; birinin mutluluk birinin ise hüzün olduğunu fısıldadı. Lâkin ben emin değildim hangisinin beni gülümsetmesi hangisinin ağlatması gerektiğinden. o yüzden hep gülümsedim gözlerimdeki yaşlarla yahut feryat figan ağladım, tel örgüler boğazımda. hüzündüm ben gülümseyen. içimdeki duyguları unutuyorum, gölgeleniyorlar çoğunlukla. anlatamıyorum bile, bana dair hiçbir şey yok kalbimde. Tanrı cezalandırmış beni, küllerim ellerimde. her gece yeni baştan gebe kalıyor kalbim duygulara. Tanrıya minnettarım, yeryüzü kıyısına ulaştırıp bıraktı öylece. unutmuş olmalıydı beni. öyle ki kimse uğramamıştı yanıma. birini sevmek nasıldı, canım acısa ne kadar ağlardım mesela? tanrım, sanırım senin beni affetmen gerektiği inancımı yitiriyorum. asıl ben seni nasıl affedeceğim? paramparçaydım ama o ne demek onu bile bilmiyorum. var olmam bile sakıncalıyken Tanrım, ben ne yapacağım şimdi her şeysiz? düşlerim hiç olmamışken, gerçek ne ayırt bile edemiyorum. gözyaşı dediğin neşe midir yoksa hüzün mü? dünya tersine mi dönüyor doğumumdan beri? yağmur damlaları hem mezardaki hem cennet bahçelerindeki çiçeklere can veriyorsa tanrım, cenneti hayal ederken kendimi bir mezara koyabilirim değil mi?
Hırpani Kılıklı Bir Adam
Karanlık bir günde nereye tünediği belirsiz kuşlar şiddetle ötüyordu. Gündüz birbirine yaslanmış görünen evler, yağmur altında belirsizliğini koruyordu. Mahalleli bu vakitler evlerinde olurdu. Tekmili anlaşmış gibi uyur, bazıları pencere kenarında dikilirdi. Sokak kedileri için durum başka olurdu ya da kör saatte dışarıda olan bir adam için. Hırpani kılıklı o adam, şimdi saçakların altında ağır aksak ilerliyordu. Üzerindeki yapış yapış kumaşa tutunmuştu. Saçları uzun, yanağında derin bir kesik izi vardı. Eli böğründe kalmıştı. Zayıf bedeni her adımda sarsılıyordu. Yüzü acılarla doluydu. Gözlerini çevirdi. Arkasında dikilen çocuğa baktı. Sonra, “Koş” diye emretti. Sesi insanlıktan çıktı. Az sonra dişleri uzamaya başladı. Gözleri kanadı. Canavar acıkmıştı.
(Deneysel yazdığım bir öyküydü, kısaltarak buraya attım. )