Türk Mitolojisi Rehberi

Selamlar dostlar. Yıllardır Türk mitolojisiyle ilgileniyorum ve bu mitolojiyi konuşmak bana fazlaca keyif veriyor. Güzel mitolojimizi sizlerle de konuşmak hoş olacaktır diye düşünüyorum.

Şu an Türk mitolojisini konu alan basılı bir romanım varken yazılı üç romanım var. Kısaca Türk mitolojisi hakkında belli bir bilgi birikimim var. (Bkz: Asar’ın Evlatları

Aslında bu kitabı yazmamın sebeplerimden birisi de Türk mitolojisini tanıtmaktı. Ben de bu misyonumu forumda da devam ettirme kararı aldım ve böyle bir başlık açtım.

Şimdilik tanıtım başlığı olarak kalmasını istiyorum konunun fakat bir-iki güne rehbere başlayacağım ve tanıttığım ilk varlık kitabımın kapağına da konu olan bir tanrıça olacak: Umay Ana, Koruyucu Tanrıça.

1 Beğeni

UMAY ANA

Rehbere kitabım Asar’ın Evlatları’nın ana karakterlerinden olan Umay Ana ile başlıyorum. İstek ve yorumlarınızı yazarsanız sevinirim. Bir yanlışım olursa da lütfen yorumlarda belirtin.

Fiziksel Özellikleri: Ak-sarı saçlı, Ak-sarı simalı, ak giyimlidir. Üç boynuzu vardır ve saçları ayaklarına kadar uzar, ışık saçar. Ak kanatlıdır. Bulabildiğim en uygun görselleri ekliyorum.



umay ana3

Bay-Ene, Umay Ene olarak da söylenir. Çocukların ve kadınların koruyucu tanrıçasıdır. Kadınlara özellikle hamileliklerinde ve lohusa dönemlerinde yardım eder. Umay; anne rahminde bebeği korur. Annenin bedenine girerek kötü ruhların ona bulaşmasından düşük olmasına, ölmesine kadar birçok uğursuzluğu def eder. Çocukların konuşamadıkları dönemlerde uykularında Umay Ana ile birlikte olduklarına, onların Umay Ana tarafından korunduğuna inanılır. Eli ayağı hareketlenip konuşmaya başlayıncaya kadar çocuk Umay Ana tarafından korunur. Çocuk doğurtan ebeler doğumun kolay olması için benim elim değil, Umay Ana’nın eli derler. Çocuk anne karnındayken ağlayarak erkek veya kız olmak istediğini Umay Ana’ya bildirir, Umay Ana da çocuğun cinsiyetini tayin eder. Kimi boylar Umay Ana’yı bir kartal olarak görmüş, onun yardımını dilenmek için doğum yapan kadının yanında bir kartal getirmiş, beşiğe de kartal tüyü veya tırnağı asmışlardır. Umay gökkuşağı boyunca yeryüzüne iner ve elindeki yayla kadın ve çocukların koruyuculuğunu yapar.

Umay’ı sembolize etmesi amacıyla çocuk erkekse beşiğin yanına ok ve yay, kız ise ipek bezler konur. Kimi zaman yeni bir çocuk olduğunda Umay Ana’ya bir buzağı kurban edilir, onun koruması dilenir.

Deyimler:
*Allah’a ısmarladık sözünün kökeni, bildiğim kadarıyla, Umay Ana’ya dayanmaktadır. Eskiden yaşlılar gençleri bir yere yolcu ederken, Umay Ene’ye ısmarladım, derlerdi.
*Hasadın bol, hayvanın çok olduğu dönemler halk, Umay Ene’nin göğsünden süt akıyor, derdi.
Başına Humay(Umay) kuşu kondu. -Başına devlet kuşu kondu.
*Osmanlı devletindeki Hümayun deyimi de Umay ile ilintilendirilir zira Osmanlı’da da kut anlayışı sürüyordu ve egemenliğin gökten geldiğine inanılıyordu. Buradaki kut ise Umay-Humay’dı.
*Çocuklardaki doğum lekeleri uğurlu sayılır, bu lekelerin Umay Ana’nın dokunduğu yerler olduğu varsayılırdı.
*Sümer Dağı ve Süt Ak Gök denen yerlerde yaşadığı rivayet edilir.

Görsellerin ikisi Cihan Engin’den, birisi Bartu Bölükbaşı’ndan. Birisini ise bilmiyorum. *
**Y
orumlarınızı bekliyorum.*

2 Beğeni

Üçüncü görsel büyük olasılıkla Nuray Bilgili’ye ait.

1 Beğeni

ERLİK HAN

Adının kökeni hakkında iki temel izah vardır. Birincisi “erli, güçlü, kuvvetli” anlamına gelen Er+lig, ikincisi ise yer altına ait anlamına gelen Yer+lig şeklinde olduğudur.

Türk mitolojisinde Baş Tanrı(Kayra Han ya da Ülgen) iyi şeyleri yaratırken o kötü şeyleri yaratmıştır. Kısaca kötücül bir yaratıcı tanrıdır. Yeraltında yaşar, yeryüzündeki insanlara türlü belalar ve hastalıklar gönderir. Bazen de yeryüzüne elçilerini gönderip insanlara zulüm eder. Bu elçiler vasıtasıyla insanların ruhunu alır, onları altıgı oroon adı verilen yer altına indirir, burada her birini kendisine hizmetkâr yapar. İnsanlar onun kötülüklerinden korunmak için Erlik’e kurban verirler. Ona kurban verilen hayvanlar gök tanrılarına verilen kurbanların aksine kusurlu hayvanlardır. İnsanlar onun adını doğrudan söylemekten çekinirler ki bu Türklerde sıklıkla görünen bir olgudur. Ayıya dayı demek deyimi de buradan türemiştir. Ayı, Türklerde kutsal görülen bir hayvandır ve adının doğrudan söylenmesi yanlıştır. Bu yüzden ayı farklı adlarla çağrılır, en sık kullanılan isim de dayıdır. İsmi direkt söylememe olayı günümüzde cinlerde görünmekte, onlardan genellikle üç harfliler diye söz edilmektedir.

Yaratılış destanında Baş Tanrı tarafından yaratılan ilk varlık olan Erlik’in başta tanrı tarafından sevildiğini, sonradan küstahlıkları yüzünden yeraltına hapsedildiğinden söz edilir. Kayra Han, Erlik’i kovduktan sonra yalnızlıktan kurtulmak için kendi tebaasını, insanları yaratır. Onlara bir ağaç verir. Bu ağaçtaki meyvelerin bir kısmı yasaklıdır. İnsanlar kendilerine izin verilen bölgeden beslenir, türlü eğlenceler düzenlerler. Erlik’se onları yeraltından gizlice izlemekte, onları kıskanmaktadır. Bu yüzden yeryüzüne çıkar, insanları kandırarak onlara yasaklı meyveleri yedirir. Bunun üzerine insanlar cezalandırılır. Anlayabileceğiniz üzere Türk mitolojisi bu yönüyle semavi dinlerle fazlaca benzeşmektedir.
Baş Tanrı, Erlik’in bunu neden yaptığını öğrenince onu insanları rahat bırakması için kutsar ve kut sahibi yapar. Artık erlik örs ve çekiciyle kendi halkını, kendi göğünü ve daha birçok şeyi dövebilecek, yaratabilecektir. Türk mitolojisine göre çıyan, yılan gibi kötücül hayvanlar ve yaratıklar bu örsten türemiştir. Burada görülen demircilikle ilgili şöyle kısa bir not düşebiliriz: Türk mitolojisinin en bilindik ve günümüzde yankılarını hâlâ sürdüren Al Karısı(albıs) efsanesine göre albısların korktuğu üç şey vardır. Bunlardan birincisi kırmızı renk, ikincisi özel bir iğne, üçüncüsü ise demircilerdir zira albıslar da diğer yaratıklar gibi Erlik’in çekiciyle dövülmüşler, bu işlem sırasında çok acı çekmişlerdir. Demirciler de onlara bu işlemi hatırlatmaktadır.

Erlik’in Betimlemeleri
Yağız ata veya kel bir öküze biner. Yatağı kara kunduz derisindendir. Beli o kadar şişmandır ki hiçbir kuşak yetişmez. Boynu o kadar kalındır ki insan kucağı yetişmez. Göz kapakları bir karış, bıyığı ve sakalı simsiyahtır. Gözleri ve kaşları da karadır. Dizlerine kadar uzanan sakalı vardır. Çenesi tokmağa, boynuzları ağaç köküne benzer. Saçları dimdik durur ve kıvırcıktır. İnsan göğsünden kovası, yeşil demirden kılıcı vardır. Omuzlar geniş, yüzü simsiyahtır. Kafasında, yaşlı sedir ağacın düğümlenmiş kökleri şeklinde boynuzlu bir taç vardır. Kimi anlatılara göre bıyıklarını kulaklarının arkasından geçirir.

Erlik’in Mekânı
Anlatılarında iki farklı sarayda yaşadığından söz edilir. Bunlardan birincisi Alıscer adı verilen çamurdan bir saraydır.
İkinci anlatıya göre ise Erlik’in sarayı kara demirden olup etrafı çevrilmiştir. Karargâhı dokuz ırmağın Toymadım adı verilen(Diğer adıyla Doymadım. İnsanların gözyaşından oluşmuş bir ırmaktır) ırmağa döküldüğü yerde kurulmuştur. Toymadım Irmağı’nın kenarında at kılından bir köprü kurulmuştur(Akıllara Sırat Köprüsü’nü getirmektedir). Orada Cutpa adı verilen bir nöbetçi bulunur. Aynı zamanda sarayı altı köpek tarafından korunur.


Erlik kızıl kanlı yemekle beslenir ve ciğer kanı içer. Yeme içme zamanı, akşam vakti gökyüzünün kızardığı zamandır. O, küreksiz bir kayığa biner. Onun yurdunda Kara Göl, Kara Deniz, Kara Okyanus adlı üç yerin bulunduğundan söz edilir.

Erlik’in Ailesi-Tebaası
Demir başlı dokuz kara oğlu, dokuz da kızı vardır(Türk mitolojisinde dokuz sayısına sıklıkla rastlanır).
Kızlarından birinin adı Sekiz Gözlü Kiştey Ana, diğerinin adı ise Nazlı Sultan’dır.
Oğullarının adları şu şekilde sıralanmaktadır:

[Temir Han](Katay Han) : Demir Tanrısı. Demircilerin koruyucu tanrısıdır. Dokuz davulludur. “Dokuz Han” onun buyruğundadır. Yeraltında demirden kalesinde yaşar. İsyankardır, hiçbir tanrının egemenliği altında olmayı kabul etmez. Yeraltında yaşasa da iyiliksever bir tanrıdır, Türkleri Ergenekon’dan çıkartan demirciye demirden dağı eritmesi için o yardım etmiştir.
Karaş Han : Karanlık Tanrısı. Karanlığı oluşturur ve geceleri hüküm sürer. Sert yapılı, iri vücutludur. Kara yılanları vardır. Yeraltının beşinci katında yaşar. Demir atların çektiği bir kızağa biner, kamçısı kara yılandır.
Matır Han : Cesaret Tanrısı. Taş bileklidir.
Şıngay Han : Kargaşa Tanrısı.
Kümür Han: Kömür tanrısıdır. Kapkara bir görünümü vardır ve Erlik Han’ın oğludur. Gömleği kara dumandandır. Yeraltında yaşar, şeytanların başı ve yöneticisi konumundadır. Kamla Erlik arasında iletişim kurar.
Badış Han : Felaket Tanrısı.
Yabaş Han : Bozgun Tanrısı. Aygır yelelidir. (Silahı “yaba” yani çatal harman aracıdır)
Uçar Han : Haber Tanrısı. Kötü haberleri getiren tanrı. Bazen casusların tanrısı olarak da anılır. Casusları korur.
Kerey Han : Arabozuculuk Tanrısı. Demir bileklidir.

Farklı kaynaklarda Kara Kuş, Karı Han, Karlık Han, Çinıs Han, Çıldıs Han, Çezi Han, Kırgıs Han ve Kebül Han gibi birçok farklı isimle anıldıkları görülmektedir.

Erlik’in oğulları aynı zamanda kapı nöbetçisidir. Yeraltı kapılarının iki yanında nöbet tutarlar. Kızları ise Oyın Ceri adı verilen yerde bir arada yaşarlar. Terbiyesiz, utanmak bilmeyen, ahlaksız kızlardır bunlar. Zamanlarını oyun ve eğlenceyle geçirirler. Yeraltına yolculuk eden şamanı tahrik ederek onu görevinden alıkoymaya çalışıralr.

Türk mitolojisi yeni yeni derlendiği için maalesef hiçbir bilgiden eminim, şöyledir diye bahsedemiyorum zira güvenilir olduğunu düşündüğüm bir kaynakta gördüğüm bir bilgi başka bir kaynata bulunmayabiliyor. Hatamı görürsen lütfen uyarın, sevgilerle.

Görseller Bartu Bölükbaşı ve Cihan Engin’den alınmıştır.

1 Beğeni