“Evde bir şey var”. Omuzunda bir acı hissetti. Sarsılıyordu. Duyduğunu kavraması birkaç saniye aldı. “Kalk”. Üzerindeki yorganı savurdu, sıçrayıp ayağa kalktı. “Ne oldu? Ne oldu?”. Karısı yatakta yarı doğrulmuş, korku dolu gözlerle ona bakıyor, odanın açık kapısından dışarı, koridoru işaret ediyordu. Hemen hızlı adımlarla duvarda asılı olan çifteyi almaya gitti. Attığı her adımda ev sarsılıyordu. Dolabın üste rafından el yordamıyla fişeklerin olduğu kutuyu buldu. Kuş avında kullandığı en küçük saçmalı olanları tüfeğe koydu. Kimseyi öldürmez, ama canını fena yakardı. Eve girdiğine pişman ederdi.
Önce çocuğun odasına yöneldi. Odanın ışığını yaktı. Işık bir an doldurdu içeriyi, sonra yavaş yavaş solarak odayı yine karanlığa terk etti. “Çamaşır makinesini mi çalıştırdın?” diye sordu yatak odasındaki karısına. Sanki sırasıymış gibi. Başucundaki el fenerini aldı. Oğlan yatağında mışıl mışıl uyuyordu, odasında tuhaf bir durum yoktu. Gıcırdayan merdivenlerden aşağı inip salonu ve mutfağı kontrol etti. Dışarıya çıkıp bahçeye baktı. Ormanın sınırına kadar gidip sık ağaçların arasını güçlü feneriyle aydınlatabildiği kadarıyla aydınlattı. Geriye dönüp evin altında ki kilere girdi. Taş duvarlı kilerde de kimse yoktu. Ne evde ne kilerde ne bahçede ne de ormanda kimse yoktu. Kimse olduğuna dair herhangi bir işarette yoktu.
“Yine mi başladık?” diye düşündü. Tam bitti derken aynı şeyleri tekrar yaşama düşüncesi korkuttu onu. Yine de sakin kalmaya çalıştı. Nede olsa bütün bunlar onun suçuydu. Hiç bir zaman bunu açıkça itiraf etmese, dile getirmese de en azından kendisine doğruyu söyleyecek kadar dürüsttü. Yavaşça yukarıya çıktı, oğlanı kontrol edip üzerini örttü, bir de öpücük kondurdu yanağına:
Yatak odasına girdiğinde karısını yatakta tedirgin bir halde onu beklerken buldu. Konuyu açmama kararıverdi, gecenin bu vakti değil en azından. Çifteliyi yerine astı, yatağa döndü. “Bir şey yok” dedi kısaca “Endişelenme”. Yattıkları zaman karısı arkasından sıkıca sarıldı ona, aynı korktuğunda bacağına sıkıca sarılan oğlu gibi. Bu da kendisini daha kötü hissetmesine sebep oldu. Hepsi kendi suçuydu, kendi.