Yazar Kibiri

Dunning - Kreuger sendromunu okumanızı tavsiye ediyorum size. Burda ele alınması gereken 3 ana konu var, insan psikolojisi, sosyoloji, filoloji. Çok uzun uzun yazmak isterdim ama uzun yazılar yazarken konuyu toplamak da çok zorlanıyorum. O yüzden kısa kesiyorum.

1 Beğeni

Az önce sitemiz yazarı arkadaşlarımızdan birine anlatırken bu konu aklıma geldi. Buraya da yazayım dedim.

Yakın zamanda yerli bir yazarımızın kitabını haber yapmıştık. Haber içinde bir önceki eserinden de bahsettiğimiz kısımda tek harflik bir yazım hatası olmuş. Bunu düzeltmek bizim boynumuzun borcudur, fakat şimdi yazarın izlediği yola bir bakalım.

Bana “yayınevinden” mail geldi. Yazar o tek harflik yazım hatasını görüp “yayınevine” bildirmiş. Düzeltmemiz için onlarla görüşmüş. Yayınevi de bana mail atıyor böyle böyle, kitabın adında geçen özel isimde tek harflik hata olmuş yazarımız bildirdi, düzeltebilir misiniz, diye.

3 tane sosyal medya hesabımız, ortada dolaşan bir tane de mail adresimiz var. Ama yazar yayınevine bildiriyor. Git bunlara söyle de o tek harflik hatayı düzeltsinler diyor.

Bir teşekkür et ya. Bir teşekkür et önce.

Biz kar amacı gütmeyen bir siteyiz. Biz bu kitabı haber yapmak zorunda değiliz. Haber yapmasak kimse neden demez. O kitap kaç mecrada yer aldı? Kaç sattı ya da satacak? Yine söyle, hakkındır, harf hatası olmuş aslı budur de. Ona hiiiç itirazım yok zaten. Ama gidip yayınevine söylemek, onların da bize iletmesi nedir? Nasıl bir egodur?

Ben kitabı çıktığı günden sonra başka yerde görmedim. Kitapyurdu’nda satış adedi 11 (şimdi baktım). İncelemesini yapacaktık, bu tavır üzerine onu da iptal ettim.

Hatırladım, yine delirdim.

17 Beğeni

Bana kalırsa samimiyetsiz çevrenin de etkisi büyük. Kişi gidiyor okutuyor yakın çevreye bir övgü alıyor, sanıyor ki kendisi bir ilah. Sonra kitabı allem edip kallem edip çıkartıyor. Eyvallah, ona da tamam. Sonra siz de alıyorsunuz, okuyorsunuz; berbat. Gerçekten böyle kitaplarla karşılaştım ben. Bir övgü geziyor sağda solda şaşıp kalıyorsunuz. Kendimden şüphe ediyorum. Sonra bu benim içimi yiyor. Dayanamayıp yorum yapıyorum. Sevdiğim, sevmediğim yanlarını yazıyorum. Allah etmeye az sert yazsam evden çıkamam. Taşlarlar. Kişi kendini bulunmaz hint kumaşı sanmış bir kere. Eh etrafındakiler de sarmış onu pamuklara… Bu insana ne deseniz boş o saatten sonra. Ya beğenecek ya susacaksınız. Orta yol yok. O da aynı berbatlıkta yazmaya devam edecek. Her halukarda ben yine de baş kaldırmaya devam edeceğim. Dünyaca ünlü yazarları beğenmiyoruz yeri geliyor. Onlara yaptığımız eleştirinin on da birini bunlara yazsak mahkemeye verirler.

Toplumca anlamamız gereken bir husus var. Hepimiz farklı yerlerden gelen, farklı hayat görüşüne sahip olan, farklı yaşam biçimi olan ve farklı beklentileri, zevkleri olan insanlardan oluşuyoruz. Eğer hepimiz aynı şeyi seversek bizi birbirimizden ne ayıracak? O zaman hepimiz tek insan olurduk.

Diğer mevzu fanatik okuyucular. Bunlardan da illallah geldi artık. Neden herkese beğenmek zorundalarmış gibi bir dayatma yapıyorlar anlamıyorum. Bir yazarın mükemmel kitapları olabilir ama kötü kitapları da olabilir. Bunu kavramak neden bu kadar güç? Bütün kitapları kayıtsız şartsız bana hitap etmek zorunda mı?

İnsanları anlamak güç…

Düzenleme: Bu toplum baskısı ve algısı yüzünden çok defa sinirlerim zıpladı. “Bu yazarı neden seviyorsun? Ben pek beğenmedim.” diyorum bana verdiği cevap: “Nasıl ya, herkes seviyor.” Sabır diyorum içimden. “Yahu herkesi boş ver sen neden seviyorsun? Bana anlat.” diyorum. “Bilmiyorum.” diyor. Sonra bende şarteller atıyor. Sevmiyor ama söyleyemiyor da. Sonra farkına varıyor, sapıtıp atıyor bi kenara kitabı. Yani kitap okuyorum diye okumanın da bir anlamı yok. Herkrsin sevdiği kitabı beğenmemek utanç verici olmuş.

4 Beğeni

Bu kültürde var olan bir hastalığın, kendisini gösterdiği başka bir ortam sadece. Sorun yazarlardan öte, Türk insanında. İnsanlar kendilerine karşı güvensizliklerini, dışarıya karşı saldırganlıkla kapamaya ve diğer insanlara büyük görünmeye çalışıyorlar. Bizim kültürümüzde narsist eğilimler övülür. Saldırgan, kendisini çok bir şey sanan insanlara “adam gibi adam” denir, “delikanlı çocuk” denir.

Serkan İnci’yi hiç sevmem ama bu konuda güzel bir lafı vardır. İnci Sözlük ilk ortaya çıktığında, üyelerinin vulgar konuşmalarından dolayı çok eleştiri gelmişti. Serkan İnci’nin buna cevabı “‘Göster amcana bamyanı, küfret bakalım bir de!’ diye büyütülen nesilden ne bekliyordunuz?” tarzı bir şey oldu.

Bu ilişki her yerde böyle. Firmalarda, okullarda, üniversitelerde, ebeveynlerle ilişkide, hatta kardeşlerle ilişkide var. “Ben bilirim!” modunda insanlar her yerde. Çoğumuzun abisi, ablası, babası, annesi, arkadaşı, üstü, hocası vs. Bu kültürel hastalık devam ettiği sürece, bu yazarlar var olmayı sürdürecek.

2 Beğeni

Hemen çok da uzak olmayan bir zamandan örnek gelsin o halde.

Yerli fantazya yazarının kitabına biri 5 üzerinden 2 yıldız vermiştir. Yazar bunu sosyal medya hesabında paylaşmıştır. Kendi içinde sebebini sorgulayan ama cevap bulamayan bir mesaj yazmıştır. Altına gelen yorumlar ağırlıklı olarak “Adres ver.” tarzındaydı.

Yorumları yapanlar kimlerdi? Adı sanı bilinmeyen yakın arkadaşlarla sınırlı değildi bu durum maalesef. “Bizden olan” denildiğinde “bizim kültürümüzden olan” demek olmuyor kesinlikle.

Bunun daha devamı da var da, neyse şimdi. Ödüller yalan, jüriler yalan. Gidiyor bu konu böyle.

6 Beğeni

YAZARLAR için de geçerli olur bu sanırım.

Cem Karaca’ya soruyorlar,
Efendim herkes kendisini star ilan ediyor gerçek star sizce kim?

Baba cevaplıyor:
Edirne’den sonra kim star olarak biliniyorsa o!

1 Beğeni

Gülmekten başka bir şey gelmiyor elimden… Bir gün bacağıma sıkacaklar sanırım benim de. Olumsuz yorumlar da artık kitlesel mafyaların eline geçmeye başlıyor. Millet birbirine saygı duymaktan ne kadar aciz.

Diğer mevzu ise içine girsek çıkamayız, çıksak neler olur acaba? O öykü vb. yarışmalar benim kanayan yaram. Ağzımı açsam susamam. Ya sabır çekip kendime bir kahve yapmaya gidiyorum. N’olcak bu ülkenin hali? :expressionless:

1 Beğeni

Kısmına canı yürekten kocaamaaaaan bir +1

1 Beğeni

Daha herhangi bir kitabı basılmadan kibire sahip olanlar bile varken bu ne ki :d

2 Beğeni

“Meşrubat edebiyatı”, “Kadın şöyle durmalı böyle durmalı edebiyatı” vs. ve bunların sosyal medya kolları sayılır mı?

2 Beğeni

Ne demek istediğinizi anlamadım.

1 Beğeni

Çoğu zaman kendi kafamın içinde konuşuyorum.

Aslında bununla ilgili bir ekran görüntüsü almıştım ama şimdi onu bulamıdım. Neyse, önemli değil.

Espri yapmaya çalışıp çuvalladım.

1 Beğeni

Twitter vb. yerlerde ahkam kesenlerden bahsettiniz sanırım. Yok, ben başka bir şey kastettim (:

1 Beğeni

Buraya attığım herhangi bir resme gülüp geçtiğinizi hayal edeyim o zaman :sweat_smile:

1 Beğeni

Can Yücel’i bile bulaştırdılar. ‘‘Erkek Dediğin’’ ve ‘‘Kadın Dediğin’’ şiirleri Can Yücel’e ait değil, bırakın Can Yücel’i azıcık entelektüel bilgisi olan bir zat asla ‘‘kadın/erkek dediğin şöyle olur’’ ile başlayan cümleler kurmaz. Çay edebiyatı da güzeldir. :smiley: Twitter’da şöyle bir tweet vardı:

Çay içen biri hasretlik çekiyordur. Kimse yoksa durduk yere çay içmez.

Adam bunu ciddi ciddi yazmış. Belki kahvaltı ediyordur, olamaz mı? :smiley: Ya da akşam yemeğinden sonra keyif yapmak istemiştir veya hazır evde bisküvi varken kuru kuru gitmesin diye ocağa çay koymuştur? :smiley:

2 Beğeni

“Rakı” da beni benden alır. Özellikle “rakı içen kadın” :confused:

Bu durumdan Cemal Süreya da nasibini alıyor maalesef.

1 Beğeni

Sorma, sorma. ‘‘Rakı içen kadın kafasındaki gidişleri demlendiriyordur.’’ veya ‘‘Rakı içen kadın karşısına onunla rakısını yudumlayacağı bir erkek çıkmadığından içiyordur.’’
Böyle uzadıkça uzuyor. Ve en kötüsü de bunların baskıya verilip kitaplaştırılması ve baskı üstüne baskı yapmaları. Eleştiriler yüzünden İhsan Oktay Anar’ın kitap yayımlamadığı bir ortamda büyük haksızlık.

İkinci Yeni şairleri zaten ilk kurbandı. ‘‘Kadınlar susarak gider’’ şiiri mesela Cemal Süreya’nın değil ama bir yandan da ona acımıyorum. Zamanında bu tür bir şiiri popülerliğe taşıyan ve ne kadar edebi olursa olsun yozlaşacağını hesaba katmadan edebiyatın içinde bunu bize verip popüler yapan Süreyaydı.

İkinci Yeni’nin en sömürüleni Tomris Uyar. Cemal Süreya’nın sevgilisiymiş, Turgut Uyar’ın karısı, Ülkü Tamer’in eski eşi, Edip Cansever’in platonik aşkıymış falan. En büyük haksızlık burada Edip Cansever’in eşi, Mefharet hanıma yapıldı. İnternetin her köşesinde bu yazıyor ve haklarında bunları yazdıkları kadınla adam evli. Eşi de hala yaşıyordu üstelik 2017’de vefat etti. Saçma sapan tweetleri için neler yaptılar neler.

1 Beğeni

Sanırım hatayı yanlış yerde arıyorsunuz. Hiçbir şairin böyle bir durumu hesaba katması gerekmiyor ki.

3 Beğeni

Bu durumu hesaba katmak zorunda olmadıklarını şairler de düşündükleri için bu durumdayız. Muhtemelen Orhan Veli’de Garip şiirini oluştururken birilerinin çıkıp saçma sapan şiirleri onun döneminde yazacağını düşünemezdi. Yenilik olmasın demiyorum, aslında bu durumun pek bir çözümü yok. Ne yazık ki.

1 Beğeni

Tekrar ediyorum, şiirin içinin boşaltılmasında saydığınız şairlerin hiçbir suçu yok. Cemal Süreya da Orhan Veli de sanatlarını icra etmek istediler ve bunu da yaptılar. Bu durumda olmamızın sebepleri bana kalırsa çok başka.

3 Beğeni