60₺ etiketle çıkmış.
https://www.yapikrediyayinlari.com.tr/bizans-doneminde-anadolu-anatolia-in-the-byzantine-period-sert-kapak.aspx
Anadolu Uygarlıkları Serisi - 10. Kitap
Sazlı Cazlı Sözlük 90’lar gelmeyecekmiş geçen ay Derya Bengi sağ olsun mesajıma döndü. Ben de, normalde Sazlı Cazlı ile hemen hemen aynı ama, birincisini aldım. 90’lar kısmını bu seriye koyacaklarmış.
https://www.yapikrediyayinlari.com.tr/double-cream-silivri-turkeys-yogurts.aspx
Silivrim Kaymak - Ciltli versiyonu ile aynı. İngilizce edisyon. Fotoğraflayan, Cemal Emden. Aynı kişi. İngilizce edisyonda 60 sayfa daha fazla.
- yıl serisinin ilk kitabını yakın zamanda sipariş ettim. Bunu da almak lazım. Bizans kitabını da uzun zamandır bekliyordum. Şubatta maaş YKY’ye akacak demek ki
Bizans - Ciltli olanı alacağım, 500 tane basılıyor o. Normalde o kitap Koç Üni. Yayınlarından da çıkmıştı. YKY tarafına geçmiş. Kitapsepeti’ne düşsün öyle alacağım, %45-50 indirimle.
Ben hiç görmedim o kitabı KÜY’de. Yeni sanıyordum
Zamanında çok az basılmış 500 tane. Bana da bilgiyi veren YKY-Mersin.
Yayınevi editörlerinin bu tarz cevaplarını itici buluyorum.
Ben de okurun kendinde her şeyi söyleyebilme hakkı bulmasından rahatsızım. Editör saygı sınırları içinde çok güzel cevap vermiş. Okur(?) bunları söyleyebiliyorsa editör, yazar, çevirmen (o kitapta hakkı olan her kim varsa) cevabını verebilir.
Abi bu ara cidden Twitter alemine geri döndüm, şunu çok net görüyorum, abi herkes kendine editör falan yazıyor, bakıyorum da ortada bir şey de yok. Hayır ben editör olacak kadar bilgili biri olamayacağım hiçbir zaman bunun farkındayım ama 27-28 yaşında insanlar editörüm falan diyor kendine. İntihal olayları gırla, bu kitap sektörü de, ülkedeki her şey gibi sıradanlaşmaya ve berbat hal almaya başladı.
Bu yine iyi, 6.45 okurun anasına sövüyordu en son.
Ayrıca adamın üslubu itici ama tam olarak da suçlu sayılmaz. Sosyal medyada araştırmadan, sormadan, sorgulamadan “Doğrusu öyle değil böyle. Şöyle değil şöyle” diye ahkam kesen insanlar adamın sinirini bozabiliyor. Yine de yayınevini temsil eden birinin üslubunu bozmaması gerekir.
Bence okurun yaptığı yorum gayet nazik, saygı ifadesi olarak siz’li cümleler kurmuş. Buna karşılık editörün “hatırın için sadeleştirmedik” demesi ve sen’li cümleler kurması epey saygısızca olmuş. Başka bir başlıkta genel müdürün tuvalet kağıtlı paylaşımını da koydum. Balık baştan kokuyor demek ki.
Söylediklerine katılıyorum. Tekrar okudum, okurun yorumları eleştiri mahiyetinde. Edep sınırlarını aşmadıkça/hakarete varan sözler söylemedikçe okur herhangi bir şeyi eleştirebilir. Her okurun, instagram sayfalarında olduğu gibi emojiler döşemesini beklemek yanlış.
Editör arkadaşlar eleştirilere karşı saygısız bir üslup kullanmamalı. Dediğim gibi itici olmuş cevapları.
“…Sadeleştirme gereği duymadık. Kitabı bu şekilde basmak yayınevimizin tercihidir. Siz de tercihinizi kitabı almamak yönünde kullanabilirsiniz tabii ki.” şeklinde bir cevap yeterli ve doğru olurdu.
Şimdi mesela bu kişinin; ‘’ yeme lan’’, ‘‘içme lan’’ vb. sözleri söyleyen malum kişilerle farkı ne? Sadece biraz daha ‘‘eğitimli’’ olması mı? İstiyorlar ki, ponçik cevaplar verilsin, okumayan bookstagram sayfaları alıp paylaşsın.
Dostum merhaba. Derya Bengi’nin Sazlı Sözlü serisini aylardır, belki yıllardır takip ediyordum. Ha ciltlisi çıktı, ha karton kapak gelecek derken seri kapak açısından tam bir bütünlük sağlamamıştı ve alamamıştım. Şimdi YKY’nin yine her zaman yaptığı gibi bas tüket bir daha basma yoluna gittiğini duyunca üzüldüm açıkcası. Bu seriyi edinebilmeyi çok isterdim. YKY yine sahaflara bir kapı açmış oldu.
Şimdi bu yeni seri içerik olarak Sazlı Sözlü ile aynı mı, tam olarak onu anlayamadım.
Bu arada yeni serinin haberi için de teşekkürler.
Eleştirilerinize katılmakla birlikte şunu söylemeden edemeyeceğim: Kişinin işi editörlükse gayet de kendine editör diyebilir. Yayınevinde editörlük yapıyordur veya bir websitesinin editörüdür veya bir derginin, vs. Editörlük işini olduğundan daha yüksek bir noktada konumlandırıyor olabilirsiniz. Editörlük de her meslek gibi bir meslek işte. Bir bakkala, “Sen Erdal Bakkal mısın da kendine bakkal diyebiliyorsun?” diye çıkışmıyoruz. Adam bakkal işte. Ne desin kendine?
Belki de eski editörlerin uzun yıllar gazetecilik, şairlik, yazarlık, vs. gibi metin işçiliği yaptıktan sonra emeklilik işi olarak editörlüğü edinmesi yüzünden bu şekilde düşünüyor olabilirsiniz. Haliyle o kişinin bilgisi ve görgüsü fazla oluyor. Ancak bu uygulamanın da çok önemli handikapları var. Editörlük bir emeklilik veya 50 yaş sonrası mesleği olarak devam etse güncel olana erişimimiz ne kadar olurdu? Çekirdekten editör olarak yetişmiş kaç kişi olurdu bu mesleği yapan? Editör yardımcısı olarak işe aldığınız insanlara, “25 yıl boyunca ancak yardımcılık yapabilirsin,” deseniz nasıl bir tepki alırdınız? Yayıncılık sektörü ne kadar profesyonelleşebilirdi?