Zamanında bu konuyu saatlerce tartışmıştım. Yayınevlerinin “Klasik edebiyat” olarak her koldan bu yazarları basmaları tamamen paragözlülük ve inanılmaz derecede ucuza geliyor olmaları. Öncelikle yazarın ne kadar harika bir yazar olduğu pompalanıyor, sonrası belli zaten. Bir yıl sonra yıllardır Can yayınevinden çıkan Orwell kitapları, ithakinin BKK, işbankasının modern klasiklerine girecek mesela. O günden önce klasik değilmiş gibi yardır yardır reklamı dönecek. Bu sebeple hiç bir zaman sanırım bir klasik serisi dizmeyeceğim.
Tabi şimdi biri çıkıp şey diyecek, yazar öldükten 70 sene sonra bile kitabı basılıyorsa o zaten klasiktir. Tamam bunu yazmana gerek yok ben senin yerine yazdım.
TMÇ’nin basılmasını 1 yıldan uzun süre bekledik. Jared Diamond kitapları ve Parçalanmış İmparatorluk serisi gibi birkaç kaliteli eser dışında genç yetişkin ve hızlı tüketilecek kitaplar basıyorlar.
Forumda anlam veremediğim bir Pegasus’a yüklenen anlam var, bastıkları bk/fantastik eserler tüm bastıkları kitapların oldukça küçük bir bölümünü oluşturuyor. Onların da çoğunluğu genç yetişkin veya new adult distopyası. Edebi değeri yüksek eser desen o da yok veya çok az.
Neden bu kadar seviliyor gerçekten bilmiyorum. BK ve Fantastik edebiyat özelinde Panama yayınları dahi Pegasus’un önündedir benim gözümde. Pegasus hakkında söylenecek daha çok şey var da eleştiri oklarını daha fazla üzerime çekmeyim bu kadarla kalsın.
Pegasus’un bastığı çok nitelikli kurgu dışı kitaplar var fakat eskiden bu nitelikli diyebileceğimiz kitaplar ile kaslı düklerin şatolarda kontes avına çıktığı young-adult kitapları iyi kötü parelel giderdi. Şimdi herhangi bir kitap sitesine girip Pegasus’un kitaplarını yeniden eskiye doğru bir sıralatın, yemin ediyorum gözünüzden iki damla yaş dökülür. Aslında Pegasus diğer yayınevleri gibi farklı basım politikaları için farklı alt yayınevleri açmadığı için oluyor birazda. Örneğin Alfa’da bu tür seksi vampirlerin biribirini emdiği young-adult kitaplarını Artemis’den çıkarıyor. Haliyle Alfa’ya böyle eleştiriler gelmiyor.
Yakın zamanda telif hakkı düşen yazarları, senelerdir özveriyle kitabını basan yayın evlerinden okumaya devam ediyorum. Kimsenin haberi yok ama telif fırsatçılığına karşı tek başıma sergilediğim duruş bu. Bir yandan da keşke telifi düşse de adam gibi çeviri ile alıp okusak dediklerim var. Aslında bu konu hem avantaj hem de dezavantaj sağlıyor.
Herkesten beklerdim ama İş Kültür’ün telif düşer düşmez, üst üste Sabahattin Ali kitabı yayımlamasına epey bozulmuştum.
Ayrıca editör Göktürk Ömer Notre Dame de Paris kitabında 71 adet gravürün de tıpkıbasımını yaptıklarını açıklamış Twitter’da. Arşivlik bir baskı geliyor. Örnek bir gravür;
Hugo çok güzel duruyor ama Ötüken’den alınır mı emin değilim. Zira kendileri hem sansürcü hem de editörleri Sefiller kitabında Hugo’ya “halt etmişsin sen” diye dipnot ekliyordu. Bakalım bu kitapta nasıl nefret kusacaklar Hugo’ya.
Alan var mı ben merak ediyorum. Aynı yazarın aynı kitabını 10 farklı yayınevi basıyor. Atıyorum bir de ithakisini mi okusam diyor okurlar da. Bir başka yayınevi basmışken başka yayınevi basabiliyor. Bu kitaplara harcanan zaman emek keşke hiç basılmamış eserlere harcansa.
Kitabın çevirmeni Yakup Orhan hakkında internette hiçbir bilgi bulamadım. Sanırım bu ilk çevirisi. Böylesi zor bir metni ilk kez çeviri yapan birine mi teslim ettiler? Üstelik ciltli, resimli evladiyelik bir baskı yapmışken! Bazı yayınevlerini anlamak mümkün değil.
Seriye dahil edilmesi konusunda sizinle aynı görüşteyim.
Bana hayal kırıklığı yaşatan daha önce bu seride peş peşe aynı yazarın kitabına bu kadar yer vermeyip, telif hakkı düşer düşmez Sabahattin Ali kitapları yayımlamaları. Dikkat ederseniz serideki son 16 kitabın 8 tanesi Sabahattin Ali’nin.
Kafamı en çok karıştıran olaylardan birisi bu…Ötüken’in klasikleri gerçekten çok hoşuma gidiyor, İş Bankasından daha güzel buluyorum ama Ötüken’de olmayıp İş’de olanlar var o yüzden bir Ötüken bir İş Bankası alıyorum karman çorman olacak gibi,bu biraz kötü hissettiriyor.
Ama şu Notre Dame baskısına bayıldım, kesinlikle Ötüken’den tercih edeceğim.
Bu sansür işini bilen birisi olayı aydınlatırsa sevinirim. Yakın zamanda arkadaşım bayağı dert yanıyordu, Ötüken Atsız’ı kısaltıyor, sansür uyguluyor sakın alma demişti. Bakma şansım olmadığı için yorum yapamıyorum, Ötüken’in böyle birşey yapmadığını/yapmayacağını umuyorum ama gerçekten olan bir şeyse anlam vermek güç…
Yeni seri deyince Peter V. Brett bambaşka bir seriye başladı diye düşündüm. Ama konuları okuyunca anladım ki İblis Döngüsü dünyasına ait bir sequel bu kitap. Novella mı olacak yoksa seri mi, bilginiz var mı?
Olive zaten finalde doğan çocuk değil miydi? Onun hikayesi üzerinden krallık entrikaları, yeni yaratıklar falan devam eder. Çok iyi olacağını sanmıyorum ama basılırsa alır okurum tabii.