Yerdeniz Sohbetleri

Biraz sakin olup bi bitki çayı falan mı içseniz acaba, fazlaca erkeklik sorunuyla cebelleştiğinizi düşünmekteyim, zira kadınların duygularının betimlendiği yerleri mide bulandırıcı bulmak bi tık otomatik portakal senaryosu. chill bro chill.

Başlık altında fikir belirten hiç kimse de bu eser eleştirilemez falan dememiş bu arada, eleştirinizin haksız bir noktadan çıktığını gayet kibarca anlatmaya çalışmışlar. Ama kitabı “kadın var büyü var” seviyesine indirgediğiniz için pek ortak noktada buluşamamışsınız sanki.

3 Beğeni

Benim amacım kimseyle ortak noktada buluşmak değil. Kendi fikrimi belirtmek. Kitabı da benim indirgediğim bişey yok kitap zaten o seviyede.

Peki şunu da sorayım başlık altında kitabı benden başka eleştiren biri var mı?

Kendinizi açıklamıyorsunuz. Konuyu daha önce değinmediğiniz noktalara çekiyorsunuz. Mesajınızdan “ahmak bir romantizm” ya da sadece “romantizm” diyerek neyi kast ettiğiniz anlaşılmıyor. Bir anda dümeni fantastik edebiyat anlayışına çekiyor, az önce üzerimde yaptığınız niyet okumayı da bu sefer yazar üzerinde yapıyorsunuz.

“Hatun var.” Bundan ne anlamam gerekiyor?

Böyle bir kanıya nasıl vardınız? Şu aşağıdaki cümleyi kurmak sadece niyet okumak.

Fantastik edebiyatın en önemli yazarlarından birinin böyle düşündüğünü aklınızdan geçirmeniz oldukça tuhaf. Kendiniz kuralları belirlemişsiniz. Yazar bu belirlediğiniz kurallara uymadığı için türün popülaritesini kullanmaya çalışan birine dönüşmüş. Belki üzerine konuştuğumuz kişi, türün bugünkü temellerini atan kişilerden biridir. Bu nedenle ihtiyatlı olmakta fayda var. Büyük söylemler kurmadan söylemin nereye varacağını düşünmek lazım.

Harry Potter’ı ayrımcılık üzerinden, Taht Oyunları’nı siyasi iktidar, otorite ve siyasal tarih üzerinden okumak mümkün. Yüzüklerin Efendisi’ne çevreci açıdan yaklaşan bir yazı daha geçenlerde sitede yayımlandı. Fantastik edebiyat yazarları söylemek istediklerini her zaman söylediler. Üstü kapalı veya daha açık bir şekilde yaptılar bunu, hiçbir zaman insani davalardan uzakta durmadılar.

Ben zaten bunu yapmanın absürt olduğunu savunuyorum. Bir konu bütünlüğüne sahip metinden bir parçayı, bulunduğu konteksten çekip almak onun anlamını törpülemektir. O parça, kitapta bulunduğu bölüm, kendisinden önce ve sonra gelen parçalarla ilişkisi ölçüsünde anlamlıdır. Tehanu, kadın-erkek ilişkilerine yönelik bir kitap. Bunu nasıl yapıyor? Daha önce farklı şartlarda ve koşullarda gördüğümüz iki karakteri (büyücülüğünün kudretli zamanlarındaki Ged ile Atuan’ın Tenar’ını) farklı şartlarda, farklı bir mekana yerleştirerek. Gücünü kaybetmiş Ged ile konumundan feragat ederek yeni bir konum kazanmış Tenar arasındaki ilişkiyi konu ediniyor. Bunu yaparken sürekli bir aksiyonun yaşanmaması, kadın ve erkeklerin farklılıkları üzerine cümle kurması eserin fantastikliğine halel getirmez. Nasıl Aragorn ile Arwen’in hikayesi Yüzüklerin Efendisi’nin fantastikliğine zarar vermiyorsa Ged ile Tenar’ın hikayesini de böyle düşünmek gerekir. Bu türde bir kitap okumayı tercih ettiğinizde az buçuk nelerle karşılaşacağınızı bilirsiniz. Ancak bu demek değildir ki her eserde karşılaşacağınız şeylerle benzer şekilde ve benzer oranda karşılaşın.
Yerdeniz serisi, bir noktadan sonra hikâyenin seçtiği Yerdeniz Adalarının destanına dönüşen bir anlatıdır. Türün diğer örneklerinden pek çok noktada ayrılır. Ki zaten onları takip etme zorunluluğu yoktur. Yeni bir bakış açısı getirir. Frodo’nun yolculuğuna odaklanmayı tercih etmez mesela. O küçük hobbitin Orta Dünya’yla girdiği etkileşime, Orta Dünya’nın buna tepkisine çevirir bakışını. Büyü vardır, ejderha vardır, evet. Ama bunlara farklı yaklaşır. Ejderhalara kadim bir dil bahşeder, onların Yerdeniz Adaları’nda uzun yıllardır bulunduğunu son kitapta usulca anlatır. Büyü vardır, evet. Ama büyü dahi Yerdeniz’le bağlantılıdır. Doğayı değiştirmenin bedelini ödemek gerekeceğini anlatır.

Birtakım kalıplara sahip olduğunuzu düşündüğümü söylemiştim. Hala bu düşüncedeyim.

6 Beğeni

Gerçekten anlaşılmıyor mu ? Romatiklik yazarın duygularını, düşüncelerini arzularını aktarım biçimidir. Buraya kadar bir yanlışlık yok. Bunun fantazi altında okuyucuya sunulması beni rahatsız eden nokta. Benim derdim kitapla değil künyeyle. Zaten kitabın romantik tarzda yazıldığını bilsem okumazdım. Bana göre olmadığını biliyorum. Romana fantazi iddiasıyla başlayıp önümde romantik içerik görünce tepemin tası attı. Ve bunu buraya gayet net bir biçimde yansıtıyorum.

Buradan ironi olduğunu anlamanız gerekiyor.

Burada niyet okumak yok, yazarın romandaki niyeti var.

Tuhaf olan ne anlamadım?

Aynen de öyle, ama kurallar benim kurallarım değil.

Hangi türün?(!)

Kesinlikle

Bana kalırsa ne demek istediğimi gayet te anladınız. Dur pardon niyet okuyorum.

O kadar yazmışsınız ama burada yazılanlardan malesef teki bile anlamlı değil. Sadece oraya buraya gülücükler göndermişsiniz.

Siz değil misiniz?

https://southpark.cc.com/full-episodes/s14e02-the-tale-of-scrotie-mcboogerballs#source=6154fc40-b7a3-4387-94cc-fc42fc47376e:25eec018-ed8e-11e0-aca6-0026b9414f30&position=2&sort=!airdate Bunuda izleyin lütfen :slight_smile:

1 Beğeni

Mesela Harry Potter serisinde Harry ve Cho arasındaki ilişki bence gereksiz uzun anlatılmıştı. Bu Harry Potter’ı fantastik olmaktan çıkarır mı? Veya Kralkatili Güncesindeki Denna karakteri kitapları romantik yapıp fantastik olmaktan çıkarır mı? Brandon Sanderson kitaplarının hepsinde romantizm var. Sissoylu serisindeki Vin Elend aşkı veya Savaşkıran’daki Siri Susebron aşkı veya Fırtınaışığı Arşivindeki Kaladin Shallan Adolin aşk üçgeni bu serileri fantastik olmaktan çıkarır mı?

3 Beğeni

Ben burada politik kaygı ve ideoloji aktarma çabası göremiyorum. Romantiklik kadın erkek arasında geçen duygusal ilişkiden ibaret değildir. Ayrıca bence gereksiz uzatılmamıştı

Bu yazılan kitapları okumadım. 2020 nin ilk 2 ayına kadar bitirmiş olurum inşallah. Hatırlarsam cevap yazarım.

1 Beğeni

Romantiklik ideolojik ve politik çatışmalarla mı ilgili. Eğer öyleyse Buz ve Ateşin Şarkısı serisi tamamen karakterlerin ideolojik çatışmaları çevresinde dönüyor. Buz ve Ateşin Şarkısı da mı romantik. Hem de Yerdeniz’e kıyasla aşırı az fantastik öge var.

5 Beğeni

Okuduklarımı anlamakta, anladığım şeyin gerçekten anlatılmak istenen şey olduğuna inanmakta güçlük çekiyorum. İnanmak istemiyorum, diyelim. İnsan neyi savunduğunu kendisi bile tam bilemiyorsa ortaya sadece anlamsız şeyler çıkıyor.

6 Beğeni

Yine anlamsız bir cümle daha. Gerçekten anlamıyorum. Kelimeleri sıralamışsınız. “Romantiklik kadın erkek ilişkisi değildir.” diyorsunuz, tamam. “Anlatım biçimidir.” diyorsunuz, tamam. Şimdi de “yazarın duygularını, düşüncelerini, arzularını aktarım biçimidir.” diyorsunuz. Edebiyat akımlarından olan ronantizmden mi bahsediyorsunuz? Yoksa kavramı bilerek mi muğlaklaştırıyorsunuz, anlamadım. Paragraf boyunca söyledikleriniz romantiklikten kadın erkek ilişkisini anladığınız izlenimini uyandırıyor.

Siz de bundan %100 eminsiniz. “Le Guin, kendi ideolojisini anlatmak için türün popülerliğini kullanmış.”

Bu konuşmanın devamından ikimiz de fayda sağlayamayacağız. Sizi ciddiye alamıyorum. Fikirleriniz ham. Bu hamlık sizde anlaşılması güç bir özgüvene neden olmuş, Le Guin’i fantastik edebiyattan saymama noktasına varmışsınız. Buna alaycı cevap vermemek için kendimi zorlamam gerekiyor. Bir gün, fikirleriniz daha net bir hale geldiğinde belki tekrar tartışırız.

8 Beğeni

kdjjdjd same energy

6 Beğeni

Hey maşallah spoiler üstüne spoiler. Yarabbi şükür. :joy: Gidip bir bardak soğuk su içeyim. :sweat_smile:

İyi ki bilgilenmek için bir soru sordum. Hayatımda gördüğüm en köşesi olmayan tartışmayı gördüm sanırım. Kimsenin tam olarak ne demek istediği anlaşılmıyor kanaatimce…

1 Beğeni

Aslında kimin ne demek istediği ortada ama konuşmalar sizin sorduğunuz sorudan çok uzaklaşmış.
Yazılanları okudum ve yeterince bilgilendirici bulmadım. Özetle: Bir taraf sadece “cesur eleştirmen”, karalayıcı rollerini benimseyip buna göre hareket ediyor. Diğerleri ondan mantıklı gerekçeler bekleyince de bocalıyor ve tartışma çöp oluyor. Umarım bu konuda konuşmalar devam ettiğinde her iki taraf da yeterince mantıklı gerekçelerle tartışırlar ve bize keyifli bir okuma şansı sunarlar.
Yerdeniz sevdiğim bir seri ama yeterince bilgili değilim. Bilgisi olanlardan bir şeyler kapmak hepimizin işine yarar, hoşuna gider.

1 Beğeni

Bende o halde seri ile ilgili görüşlerimi belirteyim ve kabuğuma çekileyim. Serinin ilk 4 kitabını okudum. Okuğum kitaplara bakacak olursak; serinin 1. Ve 3. Kitabı fantastik edebiyatın farklı bir noktaya taşınması yani demek istediğim daha öncekilerden farklı bir şey olması ve sağlam(evreni olsun felsefi görüşleri olsun) seriyi en sağlam seriler arasına sokuyor. Ancak Ursula’ nın 2. Ve 4. Kitaplardaki felsefenin dozunu arttırmak mı desem yoksa abartması mı desem seriyi bütün olarak inceleyemeyenlerde hayal kırıklığı yaşatabiliyor. Yazar 1. Kitapta özgün bir evren ortaya koyuyor ve felsefi bir düşünce ile harman olmuş macera sunuyor. Bunu da çok güzel ve sıkmayacak bir şekilde okuyuculara sunuyor keza 3. Kitapta da öyle ancak 2. Ve 4. Kitaplar hem belirli bir bölgede geçmesi hemde “macera” olaylarının az olması sebebiyle diğer kitaplardan ayrılıyor. Çok saçmalamış olabilirim demek istediğim eleştri yapan arkadaş kısmen de olsa haklı yazar sanki iyi bir maceradan sonra onun gazıyla felsefe ağırlıklı kitap sunmuş. 3. Kitapta da güzel bir macera sunmuş ve ardından kendi görüşlerine ağırlık veren bir kitap sunmuş. Ki bu sebeple her ne kadar 1. Ve 3. Kitaplarını sevsemde seriye devam etme isteğimi baltalıyor.

1 Beğeni

Aksine ikinci kitap benim seri içerisinde en sevdiğim kitaptır. Birinci kitapta önümüze sunulan evreni tamamen değiştirebilecek bir olay yaşanıyor aslında ikinci kitapta. Tenar ve Ged’in halkayı birleştirip barışı diyara getirmelerinden bahsediyorum. Ayrıca Gont ve Roke adalarından uzaklaşıp evrenin farklı bir bölgesine, bir barbar krallığına gidiyoruz; Kargad topraklarına. Burada Yerdeniz evrenini okur için genişleten pek çok şey de öğreniyoruz. Erreth-Akbe, Kargad’ların inanışları, isimsizlerin gücü vs.

Yani evet, Tenar’ın hikayesinin ve kitabın genel kurgusunun fazla sembolik olduğuna katılıyorum, felsefi ağırlığı da göz ardı edilemez fakat üçüncü kitabın ve Yerdeniz dünyasınının daha kıymetli olmasını sağlayan da ikinci kitap bence.

Ayrıca şahsi fikrim, Tenar’ın hikayesinin ve karakter olarak kendisinin Ged’in hikayesinden ve Ged’den daha iyi olduğunu düşünüyorum. Ged kendi kibrinin yol açtığı yıkımdan kendisini kurtarmaya çalışan pervasız bir çocuktu. Tenar ise özgürlüğü için onu sınırlayan her şeye (özellikle kendinden çok daha güçlü kadim bir inanışa) baş kaldırıp diyarın kutsal bir tapınağını yıkmak zorunda kalıyor. Yani Ged kendiyle savaşırken Tenar’ın kendinden çok daha güçlü şeylerle savaşmasını okuyoruz.

Tabi bu anlattıklarım kitabın sayfa sayısını da göz önünde bulundurursak ancak karakterle bağ kurup satır aralarını kendimiz doldurduğumuz sürece böyle hissettiriyor. Bu yüzden Yerdeniz’i sevmeyen kişileri ya da felsefi yönünün çok didaktik ya da göze parmak şeklinde olduğunu söyleyenleri anlayabiliyorum. Bir yerde hak da verebiliyorum.

Bu benim Atuan Mezarları’na bakış açımdı, size yönelik bir şey değil sadece mesajınız üzerine Atuan’ı ne kadar sevdiğimi yazacakken, cümleler uzadı gitti :slight_smile:

9 Beğeni

Atuan mezarları kurgu olarak en sağlamlardan biri seriye genel bir bakış açısıyla bakarsak minik ayrıntılar ve süprizler ile şaşırtıcıydı Tehanu da bende durağan gitmesine az biraz sinir oldum ama olaya biraz realite eklersek yaşadıkları onca şeyden sonra karakterlerin dinlenme bölümü gibi. Asıl kilit nokta 5. Kitap der ve susarım. Birbirinden bağımsız hikayeleri görüp 6. kitapta nasıl bagladigina şaşıracaksınız . Bu arada ben seriyi tekrar tek kitap olarak bu yıl da okumaya başladım.
Ki felsefeyi çok seven biriyim fantezi ile de birleşince daha ne isteyeyim.

4 Beğeni

Beğenmeyen Harry Potter, Alacakaranlık, Ayşegül Tatilde falan okusun.

1 Beğeni

Evde çekirdek yoktu niye yaptın bunu :confused:

Bir gün olur da fantastik edebiyata veda etmek isterseniz durun. Yerdenizi de okuyun ve öyle bitirin. Çok farklı bir evren. Bir acayip demek daha doğru olur. Yerdeniz benim için uzun yıllar çalışmanın sonucu en sonunda emekli primini alıp iş hayatının bitmesi gibi. Yerdenizle kapanışı yapın. Son sözü Yerdeniz söylemeli !

5 Beğeni

Yerdeniz serisini yeni bitirenlerdenim. Yerdeniz ile alakalı sohbetlere önceden yüzeysel bakıyordum ama önce buradaki sohbetleri okuyup insanların neler düşündüğünü öğrenmek istedim. Genel olarak epey güzel yorumlar var. Özellikle ruhu dinlendiren bir seri olduğuna katılıyorum.

Doğanın kullanımı ile ilgili birkaç yorum var ama beni sanırım bu seride en çok etkileyen şeylerden birisi. Yaprakların üzerine düşen güneş ışınları, yelken boyunca ilerlerken karakterlerin uyandığı zaman denizin uçsuz bucaksız sonsuzluğunu fark edişi, ormanın içerisindeki yürüyüşler, keçilerin başka bahçelere gitmesi, şeftali ağacının sulanarak bir süre sonra şeftali vermesi, yürürken rüzgarın çimenleri sallaması gibi doğa esintileri hikayeyi okurken doğanın içinde olmamı ve onunla birlikte yaşayabilmeyi çok istememi sağladı. En Uzak Sahil’i bir daha okursam mesela bunun kesinlikle bir teknede/gemide olmasına ant içtiğimi söyleyebilirim mesela. Ya da Ogion kulübesinden çıkıp ormana yürürse benim de kitabı bırakıp ormanın içine yürüyüp dolaşıp tekrar dönme ihtiyacı gibi. Yer ve denizi bana tamamiyle hissettiren bir seri olduğunu düşünüyorum.

Karakterler, kimileri tarafından sevilir ve kimileri tarafından nefret edilebilir açıkçası bu bakış açısına göre değişiyor fakat bu seri boyunca her karakterin davranışını, sözlerini ve etkilerini önemsedim. Bu sayede hep kitabın içinde kalıp onları desteklemek veya onları sorgulamak hep mümkün oldu. Ogion ve Kapıcı gibi insana dinginlik veren karakterlerden keyif aldım, Ged, Arren, Kızılağaç gibi hikayeleri ve duruşlarıyla beni etkiledi ve başlarına neler gelebileceği ile ilgili büyük bir endişeyle bu sayfaları okumama sebep oldu. Tenar - Tehanu (ve diğer çocukları) ile anne-kız (anne-çocuk) ilişkisinin kuvvetinin ve gücünün ne olduğunu her anlamıyla hissettim. Tenar ve İrialı özelinde kadınların erkekler arasındaki yaşamını ve toplumun dikte ettiği kurallara karşı davranışları ile kadının önemine dair onlardan güçlü bir fikir aldım (bunu spesifik olarak annem ve kız kardeşim özelinde yorumladığım zaman çok daha net anlaşılıyor açıkçası, o yüzden Ursula’nın romanlarında kadınları öne çıkarmasının son derece doğal ve dönem şartlarına bakılırsa son derece önemli olduğunu da düşünüyorum.).

Ve bunlar gibi ufkumu genişleten birçok kavramı da içeren bir seri: Önyargı, cinsellik, korkuyla yüzleşme, değişim, ölümün ta kendisi… Bu konulara dair gerçekten kendi fikrini iyi vurgulayan ama bir o kadar da günümüz dünyasında ne yazık ki eleştirebilir hale gelen mevzular var bu güzel evrende.

Seriyi bu yüzden bitirdiğim için son derece mutluyum. Seriyi herhangi bir fantastik eserle karşılaştıramam çünkü bu serinin derdinin bu olduğunu düşünmüyorum. Öyle bir seri ki “elinden tutsam ve seni rüzgarın sürüklediği, adalar boyunca yelkeninle birlikte uçsuz bucaksız diyarlara açılabileceğin ve ormanların içinde yukarıda güneşin veya yıldızın sana gülümsediği bir evrene sürüklesem, bu seni mutlu eder miydi?” gibi çok basit ve çok masum bir yanı var. LOTR sadece Shire’dan, Harry Potter sadece Hogwarts’tan oluşsa o zaman anlayabilirdim belki.

Umarım ilerleyen zamanlarda tekrar yolunuz düşer bu güzel diyara! Yolu düşmemiş olanlara ise naçizane bir tavsiye de benden olsun.

5 Beğeni