Anılarımızı Anlatıyoruz

Bu konu altında unutmadığımız, başımızdan geçen ilginç, komik, sinirli, korkutucu vb. hatıralarımızı paylaşalım. Buyrun. :slight_smile:

6 Beğeni

Eşimle zor denkleştirdiğimiz yıllık iznimizde Marmaris taraflarında sakin sakin kamplı tatilimizi yaparken birdenbire aklımızda “skydiving yapmalıyız” fikri oluşunca gerekli rezervasyonları yapıp ertesi gün apar topar Selçuk tarafına doğru yola çıktık.

Karnımız aç, sabahın körü eee bir şeyler yemek lazım… Telefonda da bizi uyardılar çok yemek yemeyin, karnınızı doldurmayın diye ama biz oraya gelene kadar yedikte yedik… Sonra yeri bulduk, kocaman bir alan; eğitimciler, paraşüt eğitimi alan öğrenciler, pist, uçaklar… Hava uygun, her şey güzel. Eğitimimizi aldık, çay kahve sohbet muhabbet edelim diye bizi dışarı banklara saldılar. Ben çay delisiyim, içtikçe içiyorum, ne olacak ne bitecek “ah ulan yanlış bir karar mı verdik acaba?!”, “henüz hiç bir şey için geç değil” düşünceleri ve stresiyle ben oradaki çayı kuruttum tabii. Eşimde hiç bir şey içmedi.

“Kalkıyoruz” dediler kalktık, toplandık uçağın yanına. Uçak dediğim öyle boing tipi hayal etmeyin. 6-7 kişi anca sığdık, öyle bir uçak. Benim eğitmenim benim arkamda, ben ona bağlıyım. Eşiminkisi keza aynı. Tandem olarak atlayacağız.

Belli bir yüksekliğe çıktık. Uçağın kapısını açtılar, sırayla atlamaya başladık ama ben size atlamadan önce gördüğüm görüntüyü nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Felix dünyaya atlarken, dünyanın yuvarlaklığını görüp atladı ya, öyle bir görüntü işte… Ben orada öylece ölsem, hani bir aksilik çıksaydı en kötü ihtimaller… İnanın hiç gam yemezdim, öyle bir hisler patlaması… Kulağınızda öyle bir uğultu, öyle bir gürültü var ki arkanızdaki eğitimciyle bırakın konuşabilmeyi, bağırmak bile imkansız.

Düşüyorsunuz… Paraşütsüz, düşüyorsunuz… Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama zamanın göreliliği var ya hani, orada anlıyorsunuz onu. Adamlara saniyeyle geçen zaman, bende bitmek bilmedi…

Paraşüt açıldı. Onu da nasıl anladığımı anlatayım mesela… Motorla bomboş yolda 200’e basıp duvara çarparsınız ya. Öyle zıt bir kuvvet düşünün. Aniden, çok büyük bir güçle düşerken yukarı çekiliyorsunuz. Yukarı çarpıyorsunuz. Bütün bedeniniz, bilinciniz sarsılıyor. Hemen sonra, eğitimcim bana “iyi misin, her şey yolunda mı?” diye soruyor. “İyiyim bir sorun yok” dedim, dedim ama bir yandan kulaklarımdaki duyma azalmaya, midem çekilmeye, başım dönmeye başladı ‘hah’ dedim ‘bayılacağım’ eğitimcime söyleyemeden bayılmışım zaten.

İniş yolunun yarısı o yüzden anılarımda yok. Bilincim komple kapanmış. Kendime gelme anım daha kötü. Yüzümün yarısı ıslak, gözlüğümde çay rengine benzer bir sıvı, sol kolum ıslanmış. Bayılmış üstüne birde kusmuşum. Nasıl utandım…

Yere indiğimizde bacaklarım tutmadığı için yerde yatılı bir vaziyette kaldım bir süre. Eğitimcime özürler dileye dileye bir hal oldum. Eşim koştu geldi öbür taraftan. Manyak gibi gülüyoruz. Kesinlikle unutmak istemeyeceğim bir anım bu.

Çıkarılan ders: Eğitimciniz size yapmamanız gereken bir şeyi üstüne basa basa yapmayın diyorsa yapmayın.

16 Beğeni
  1. sınıftayım, ders biyoloji. :slight_smile:
    Hocamız yine o klasik sözlülerinden birini yapıyor, şanssızlık o ya; ilk söylediği okul numarası benimki oluyor. Tahtaya çıktığımda genel bir çiçek resmi çizmemi istiyor, çalışmadığım için taç yaprak çanağa doluyor, dişi organ yönünü kaybetmiş, mahzun, erkek organ firari. Çizemiyorum. O psikoloji nasıldır, bilirsiniz. Tahtada bitkisel hayata geçiş formu olarak yerimi sabitlemişim, korkunç. Halbuki nasıl da çalışkan bir öğrenciyim o ana kadar. Yıkılıyorum, hoca ‘‘otur, eksi derken’’ sırıtıyor. Ya da bana öyle geliyor, şimdi emin değilim.
    Öğrencilik hayatım boyunca, aldığım ilk eksiyi aileme daha doğrusu evin hatununa nasıl söylerim diye düşünürken bir çırpıda söylüyorum eve gider gitmez. Halının desenleri dün gibi aklımda, nasıl daldıysam durumu anlatırken. Annem, ‘‘tebrikler’’ diyor. Keşke kızsaydı, bi savunma mekanizması geliştirebilirdim, yapmadı. Yaralandım. :smiley:
    Şimdilerde ne zaman Bitkilerde Üreme Ve Gelişme’yi anlatırken genel bir çiçek şekli çizsem, sınıfa anlatırım bu olayı. Bir de yapılan bir yanlış sonrası o gün ‘‘tebrikler’’ demeyi öğrenmişim. Gizil. :smiley:
9 Beğeni

Ben basımdan gecen komik bir anıyı anlatacağım. Bu ‘yeni tanışılan kişi’ hikayesi ancak öyle Hey Girl Cosmo Girl tarzı dergilerde okuduğunuz türden bir rezalet değil. Yine de absürd.

Bazen arkadaslar birbirilerine sorarlar ya “Ben nasıl biriyim?” Diye bana sorduklarına hemen ‘ya ben ya ben?’ derim ve hep biraz hayal kırıklığı bir yanıt alırım "sen komik bir kızsın lonewolf’ hayal kırıklıgıdır cünkü öyle bilerek isteyerek espri yapan biri degilim. Basına komik seyler gelen biriyim, hep sacma sapan olaylarda bas kahramanım. Couchsurfing referanslarıma bile "Lonewolf komik bir kızdır’ diye başlamıslar düşünün artık vahameti.

Neyse birincisinde daha cok yeni tanıdığım bu arkadaşla podcast yapacağız. Bana bir program söyledi. Ben de bilgisayarda actım. İlk defa kullanacağım. Deniyorum öyle. Neyse sonra bir link olusturuldu ve ben bu linki cocuga whatsapp’tan attım. Baktım görülmedi. O sırada yerimden kalktım. Bu arada lahana bebeklerim hala duruyor basladım onları konuşturmaya. Can sıkıntısı işte. Kardeşim geldi, lahana bebek kardeşime ‘abya ben kindle isteyim kindey suypyis isteyim’ falan konuşuyor (konusturan ben) kardesim de ciddi ciddi yanıt veriyor derken bir ses geldi:

Ben sesimi duyuramıyor muyum alooo?

Çocuk linke tıklayınca hemen baglanıyormus meger ve bizde ki sesleri alıyormuş. Neyse ki görüntü almıyor. Bu arada panikle kardesim kactı. Ben de konuşmaya başladım. Haliyle cocuk soruyor. "O neydi evde cocuk falan mı var? E benim küçük kardeşim yok. Çocugum yok ama öyle bir durum ki şimdi sesleri acıklayamıyorum cünkü acıklama su: Lahana bebek oynuyordum.

30una gelmiş insan da lahana bebek oynuyorsa ne bilim… Dese yeridir.

Neyse sonra birileri vardı dedim gectim. O da cok gizemli oldu ama ne yapalım?

Bu arkadasla hala irtibatım var bu arada :smiley: yani olay iletisimi sonlandırmadı.

Ha bir de düzenli olarak bebek oynayan biri degilim. O ara evde çok sıkılmıstım :smiley:

11 Beğeni

Okulu ortaladığımız çağlardı. Lacivert ceket, gri pantalon vesaire. Son ders, son dakikalar ve zil. Doğruca sıraya. İstiklal Marşı ve kapanış olurdu. İstiklal Marşı’ nın son kelimeleri pek beklenmez, en arka sıralardan başlayarak kopuşlar olurdu. Ben pek kopmazdım. Fakat o gün kopasım tuttu çünkü ‘‘Hakkıdır, hakk’a tapan…’’ denmeden gizlice kopanlar olmuştu ve yapabilirim sanmıştım. Zaten dağılacaktı herkes bir anda marş bitince. Fakat meğer o gün müdürün konuşası tuttu. Kaçanlar kaçtı ve herkes dururken benim sıradan ayrılışım göze batmış olmalı. Sonra ne mi oldu?

Beş Nokta Avuç Patlayan Kalp Tekniği

:smiley:

6 Beğeni

Lise üçteyim. O sene ikinci kez lise üçü okuyorum çünkü sınıfta kalmışım. İlk birkaç gün yalnız gezen kovboy gibi olsam da hemen uyum sağladım sınıftakilerle. Her neyse fazla uzatmayayım.

Erkek tayfasından boyu kısa, kendisine gottik dediğimiz Gökhan kardeşim diğer sınıflardan kendisine bir manita ayarlamış. Artık aşık mı oldu yoksa öylesine bir sevgili mi yaptı bilemiyordum o zamanlar. Ama işin ciddiye bindiğini başıma gelen bu olay sonucunda anladım.

Bizim Gökhan o gün ne yapacağını bilemez halde, eli ayağına dolaşıyor. Anlam veremediğim bir heyecan gözlemliyorum. Çok geçmeden teneffüs zili çaldığında yanıma geldi. ‘‘Kardeşim senden bir iyilik isteyeceğim.’’ Dedi. Neymiş o diyince her şeyi anlattı. Bu aşık olduğu kızın doğum günüymüş o gün. Kız da bizimkini evine davet etmiş. Eee yanına da bir yoldaş arıyor. O da ben olacakmışım. Ne dediysem ikna edemedim. En sonunda el mahkum tamam dedim.

Son iki ders kala hava kararmasın mı. Yağmur da başlarsa bu iş iptal olur diye keyifleniyorum. Ama nafileymiş. Bizim Gökhan nuh diyor peygamber demiyor. İlla gideceğiz. Yağmur çamur demeden ıslana ıslana kızın evine gittik. Pasta, müzik, yemek vs. O gün sanki bana hiç bitmeyecekmiş gibi geldi. Sıkıldıkça sıkıldım. Her boş anımda Gökhan’a bakıp sövüyordum. :smiley: Ne hallere düştük diye söyleniyordum. Sonunda o ufak parti bitti de kurtuldum. Öksüre öksüre evin yolunu tuttuk beraber.

Pek bir önemli olmasa da hiç unutamayacağım bir anımdır bu. Gökhan ve onun aşkı peşinde rezil bir gün olarak hayatımda yer eder bu anı. :slight_smile:

11 Beğeni

Dikkatsizliğim sonucu başıma gelen birkaç şeyi anlatasım geldi. :joy:

•Ortaokulda laboratuvarda deney yaparken ispirtoyu tezgaha devirdim ve aynı anda tezgah alev aldı. Kaşlarım hafifçe tütsülendi ve tezgahta 1 metre çapında bir yanık kaldı.

•Lokasyon aynı laboratuvar ama bu sefer hayvan böbreği kesiyoruz. Ben elimdeki kesici aletle yanımdaki arkadaşıma şakalar, komiklikler yapıyorum. Bıçağı bileğime tutmuş, “kesim len ehehe” derken cidden kesmiş bulundum. Bir süre faça iziyle dolaştım. Neyseki derin değildi ve iz kalmadı.

•Atlayamazsın dedikleri için 3 metrelik duvardan atlamıştım. Ama aşağıdaki cam kırıklarına dikkat etmemiştim :confused: dizlerim kötü yaralanmıştı.

•Lisede okulun yakışıklılarından birini keserken ayağım boşluğa geldi ve merdivenlerden yuvarlandım. Çok göz önünde bir tip değildim bu yüzden çabuk unutuldu. Ben unutamadım.

•İki yıl kadar önce dersane çıkışıydı ve ben korkunç derecede mutsuzdum. Karşıdan karşıya geçerken bir otobüsle burun buruna geldim. Arkasından da keşke çarpsaydın da kurtulsaydım diye bağırarak arkamdan gelenleri şoka uğrattım :sweat_smile: tabii eve gelince beynim idrak aşamasını sonunda gerçekleştirdi ve ölümle vs attığımı fark ettim.
O günden beri arabalara yol veriyorum.

Sonuncusunu yazdığım iyi oldu. Uzun zamandır sır olarak saklıyordum. :slightly_smiling_face:

11 Beğeni

Ben de bir kaza atlatmıştım. Sabah okula gidiyordum ve kafam dalgındı. Böyle kavşak gibi bir yer var, yoğun olur şehir merkezine çıkan bir yer. Kavşağın yanındaki yoldan geçiyordum, tam yolun ortasına gelmiştim ki ters yöne giriş yapmış olan bir jip üstüme doğru geliyor. (Ters yön olduğunu sonradan idrak ettim tabi) Arabaya doğru baktım bir anda dona kaldım. Artık heyecandan gözlerim mi büyüdü ne olduysa arabadaki insanları daha yakından gördüm sanki. İki adam sohbet muhabbet ederken bir anda bana dönüp gözlerini kocaman açıp bana baktılar. Acı bir fren sesi gelmesiyle ancak kendime geldim. Allah’tan adamın frenleri iyiymiş baya yavaşladı, ben de kendime gelir gelmez yolun karşına doğru adım attım. Küçüklükten beri bu konuda çok dikkat ederim fakat o gün baya dalgındım herhalde ve ters yönden gelen aracı tahmin edemedim. Fakat bu bahane değil tabi ki. Önce sola, sonra sağ, tekrar sola bakmalıydım. Sağıma bakmadım tek yön diye.

4 Beğeni

Arkadaşım ile beraber okuldan çıkmış eve doğru yürüyorduk. Bir anda arkadaşımın üzerine kamyon geldi. Eğer kolundan çekip kurtarmasaydım,şimdi belki de yoktu… Aman,Allah korusun. :worried:

Canım babama çay koyayım derken elimi yakmıştım. Tam üç ay yara izi kaldı elimde. :frowning_face:

Kuzenlerimle ve biricik abim ile birlikte ormana gitmiştik. Abim kuzenime yardım etmek amacıyla elinden tutup yukarı kaldırmaya çalıştı. Ama kuzenim biraz kilolu olduğu için abimin kolundan sertçe tutup kendisine doğru çekti. Abim ve birinci kuzenim dereye doğru düşecekken aniden kuzenimin kardeşi abimin elinden tuttu. Hepsini kurtarmak suretiyle ben de kuzenimin elinden tuttum.Tam ben de düşecekken diğer kuzenim de benim elimden tuttu ve hepimiz bir-birimizin üzerine düştük. Baya gülmüştük bu duruma. :sweat_smile:

Küçükken otobüse çıkarken düşmüştüm. Hâlâ utanıyorum ya. :laughing:

6 yaşındayken içecek kutularının üç tanesini üst-üste koydum ve ne hikmetse üstünden atladım. :roll_eyes: Sonra da yere çakıldım. Dizim yara içindeydi. Hâlâ unutamıyorum. :frowning_face:

9 Beğeni

Üniversite’nin ilk senesi ve ilk dönemi başıma ibretlik bir olay gelmişti. O an beni görenlerin internet aramalarında şükür namazı kaç rekâttır diye arttığı rivayet edilir.

Efendim öğrenciyiz açlığımızı bastırmak içinde kalabalıktır demeden, yemeklerinden şikayet etmeden kampüs yemekhanesine yollanıyoruz her daim. Yine öyle bir gün karnımın guruldamasıyla kendimi yemekhane yolunda buldum. Havada yağmurlu diye çıkarken yanıma şemsiyemi aldım.
Gittim bir güzel yemegimi yiyorum, o esnada da yağmur yağıyor camdan öyle yağmura karşı fasulyemi kaşıklıyor, açlıktan pilavi bile ekmekle yiyorum. Yağmur umrumda dahi değil anlayacağınız ama keşke olsa keşke.

Neyse efendim yedik, doyduk. Mekanı ufaktan terk edelim dedik. Merdivenlere yöneldim. Mermer kaplama merdivenler, her öğün iki bin kişinin yemek yemeğe gelmesiyle yanında taşıdığı yağmur suyu ile adete bir aquapark kaydırağına dönüşmüş. Tabii ki karnı tok sırtı pek ben bunu idrak etmekten çok uzak bir haldeyim. Jokeri hakladıktan sonra topal kalmış Bruce Wayne gibi şemsiyemi baston niyetine kullanıp, ucunu yere bastırarak iniyorum merdivenleri. Sürtünme kuvvetinin daha fazla yağmura dayanamayıp benden bu kadar demesi ile sen şemsiye elimden kay, uç, git. Dengemi kaybeden ben ram papam ram papam man down nakaratları eşliğinde tüm merdiven basamakları ile kucaklaşayım. Zelzele bittikten, son basamak kucaklandıktan sonra midemin de o kadar yemeyecektin zalımın oğlu diyerek bana ihanet etmesi ve sarsıntı ile midemin ağzıma gelmesi. Tüm kırık çıkığımla kendimi en yakın lavaboya atmam ve kusarak ağlamam.

Bu da benim anımdır, saygılar.

15 Beğeni

Okulda merdivenlerden düştüm :smile:. iyi ki orada bana gülecek hiç kimse yoktu. :blush:

4 Beğeni

Bizim okulun bahçesinde yeşillik bi yer vardı. Ve bir bölge çamurluydu. Ben de çamurun üzerinden atlayayaım derken çamurun içine düşmüstüm :cry: çamur adam olmuçtum resmen :joy:

5 Beğeni
1 Beğeni

Bi asker anımı da şuraya bırakayım.

Hani derler ya askerde her türden insan tanırsınız diye. İşte bu anımda da istemeden de olsa hava değişimi alan bir arkadaşımı anlatacağım.

Bizim Hamit 1.60 boylarında kilolu ve tombul bir arkadaşımızdı. Teni kara konuşması da romanlara benziyordu. Neyse, öğle yemeğinden önce komutanımız bizi yarım saat erken bıraktı dinlenelim diye. Ben kantine gittim hemen. Dönüşte de yemekhaneye geçtim. Tam yemekhanenin önüne geldim içtimayı alacağım derken düzensiz bir topluluk var yemekhanenin önünde. Birisi de yerde yatıyor. Bu bekleyenler bizim bölülten olduğu için merak ettim ve daldım o topkuluğun içine. Bizim Hamit yerde kıvranıyor. Ne oldu diye sorunca. Köpek Hamit’in üstünden atladı diyeni mi yoksa Hamit köpeğin üstünden atladı omzu çıktı diyeni mi ararsınız bilemem. Hemen tuttum revire götürdüm. Acilen hastaneye sevk edilmesi gerekmiş. Biz de sevkini ayarladık hastaneye götürdük.

Gelgelelim işin nihayetini birinci ağızdan öğrendim. Bizim Hamit yemek yedikten sonra dışarıda yerde yatan köpeğin üstünden atlarken köpek ürkünce ona takılıp düşmüş ve omzunu çıkartmış. Bu arkadaşımız da hava değişimi alınca bizim tabur komutanı taburun etrafındaki tüm köpeklerin yakalanmasını emretti. Her bölük bir haftada 3 köpek yakalayacaktı. Yakalayamayanın haftasonu çarşısı yanıyordu. :smiley: :smiley:

13 Beğeni

Artık elimden geldiğince yatmadan önce buraya anılarımı yazacağım. :slight_smile: Askerlik anılarından devam ediyoruz o zaman.

Sanırım bir kış günüydü. Tümgeneral Asım Kocaoğlu denetlemeye gelecekmiş. Tabi biz 1997/3’ler olarak ilk defa denetlemeye katılacağız. Haberi aldıktan sonra tüm taburu bir telaş aldı. Her yeri parlattık. Marşlar ezberledik. Önemli komutanların ismini vs tekrarladık falan filan.

Denetleme günü geldi çattı. Asım Kocaoğlu da tüm taburla beraber yemekhaneye girdi. Bizim bölükte de kafası kırık bir asker vardı. Kendisi Musa Kazım Şahin’dir. Bunu Tümgeneral görmesin, masasına davet etmesin diye hemen yemeğini aldırtıp arka taraflara şutlama derdindeyken Asım Kocaoğlu görmez mi bu olayı. Musa Kazım yemeğini alır almaz seslendi ‘Gel bakalım buraya, nereye gidiyorsun öyle?’ bizim Musa kıpkırmızı kesildi, dili tutmaz bir halde karşısına oturdu Tümgeneral’in. Bundan sonrasını biz bölük olarak o masadaki arkadaşlardan öğrendik. Tümgeneral bizim arkadaşa spor yapıyor musunuz, marş biliyor musun gibi sorular sormuş. E bizimki durur mu? Ona yok buna hayır demiş. Bunları Tümgeneralden öģrenen Bölük Komutanımız o gün saat 20.00 sularında tüm bölüğü tabur önünde uygun adım yürüttü. Bazen gelip harbiye marşını bilen var mı diye sorardı. Ben ve birkaç kişi ezbere okuyunca ‘Tamam siz içeri geçin temizliğe yardım edin’ derdi. Diğerlerine ne mi oldu? Geceye kadar uygun adımda yürüttü. :smiley:

Bu ilk denetleme sonucunda ikinci denetleme haberi gelince bölük astsubayımız bana bu Musa kardeşimizi alıp Tümgeneralden uzak yerlere götürmemi söyledi. O köşe senin bu köşe benim bildiğin oyun oynadık Tümgeneralle. :smiley: :smiley:

9 Beğeni

Küçükken ben ateş ve su ile oynamayı çok severmişim. Salonunda bulunan parkelerin büyük bir bölümünü değiştirmek zorunda kaldık. Çünkü çatır çatır yanmışlardı. Annem eve gelince şok olmuştu, ben de hâlâ parkelerin üstüne kolonya dökmeye çalışıyormuşum. :sweat_smile: Ateşle olan tek vukuatım bu kadarla da sınırlı değil, neredeyse 1 asırlık ceviz ağacını da ateşe vermişim. Yeşil renkli Pril sürmüşüm ağaca sonra da ateşe vermişim. Tabi yaşım 4 falanmış, nereden buldum da onu ağaca sürmeyi akıl ettim hiç bilmiyorum. Sanırım bunların ikisi de yeşil, demek ki ağaca süreceğiz mi dedim acaba bilemiyorum. Millet söndürmek için su döktükçe daha da yayılıyordu. Ağaç fazla zarar görmeden söndürüldü. Bugün halen cevizini topluyoruz. Dedemin kendi yaptığı 4 katlı apartmandan daha uzun, umarım uzun yıllar boyu yaşamaya devam eder. Her gittiğimde ağacı severim, onunla biraz konuşurum. :smiley:

Birilerini hiç yakmadım ancak ben çok yandım, sofrada ki çaydanlığı üstüme devirdim. Sağ bacağım yandı, kabardı aylarca kısacık şortla gezdim. Pek düzelmez bu dediler ancak hiç bir şey kalmadı. Tamamen iyileşti.

Ağabey terörüne de maruz kaldım, havuzdan çıkardım üstüme kibrit çakıp atardı. :joy: Cıs diye ses geliyormuş ve ağabeyim olacak pislik herif :rofl:, bundan çok keyif alırmış. Üstümde hiç iz yok, ancak olabilirdi de diyerek bugün hala vicdanını kanatıyorum :joy:

Gelelim su oyunlarına. Evimizin balkonları çok büyüktü sanırım 60 m2 falan vardı balkonun büyüklüğü. Kuzenim bize gelmişti, Emin bu balkondan çok güzel havuz yapılır demişti. Bizde hortumları taktık, balkonu su ile dolduruyoruz. Burada da 6 yaşındayım, akıl edemediğimiz şey şu. Diğer odalara su basabilir, ancak biz bunu düşünemeyecek kadar aptalız sanırım. Önce mutfağa doğru dolmaya başladı su. Bizde korktuk mutfaktan suları balkona doğru atmaya çalışıyoruz. Bu hengamenin arasında annem misafirleri bırakıp koşarak geldi. Bizi biraz ıslatıp sevdi. :joy: Çen balkonu, havuza mı çevirmeye çalışıyorsun. Yavruum diyerek sevmişti bizi.

Bitti sandınız biliyorum ancak bitmedi, henüz yeni başlıyoruz. Çok fazla anım var ama hepsini anlatmak istemiyorum. :joy:

10 Beğeni


Birazda televizyon programındaki anılardan anlatsan Asimovcum :grinning:
Televizyonda denk geldim bu doktora Yavuz Dizdarmış ismi. İlk gördüğümde baya benzettim noluyor lan dedim kendi kendime :joy:

11 Beğeni

Ben bir silahlı oyun anımı anlatayım bari. Çocukluktan bu tür oyunlara el yatkınlığım yok, daha doğrusu diğer gerçek oyuncularla pek yok. Normalde bilgisayara karşı oynarım o da sayılıdır. Neyse online olarak gerçek oyuncularla oynuyorum bir gün. Tecrübe olmadığı için nişan alma üstünlüğü bir yana, pek taktik işlerde bilmem. Millet yol kenarından yürür ben ortadan sazan gibi giderim mesela. Yeni oyun modu vardı ismini de unuttum oyun sonuna doğru daralan bir harita vardır. Geniş alanda başlayan oyun geçen süre ile birlikte haritanın içeri doğru daralmasıyla devam eder. Dışarda kalırsak can azalıp ölürüz. Yolda giderken silah, cephane, bomba toplarız. Neyse, ben kaldım sona. Ben hariç bir kişi daha hayatta. Olduğum yer kale duvarı gibi çevrilmiş bir yer. Ben içerdeyim iç duvara yakınım. Dolanırken rakibimin içerden dışarıya çıktığını gördüm. O an nasıl hızlı karar verdim bilemiyorum ama ilk defa plan yaptım. Hızla kapı girişine bir yer mayını firlattım. Sonra ateş ettim ki rakibim benim yerimi haritada görsün, olduğum yere doğru gelsin. İki saniye falan saydım, bir de el bombası firlattım. Silahımı kapı girişine doğru da ayarladım. Bir baktım bizim sazan kapıdan girip silahıyla bana doğru döndü. Ateş etmemle bombaların patlaması eş zamanda oldu. Oyunu kazandım, beni bir gülme tuttu ki sormayın :grin: Adam ne olduğunu anlamadan tahtalı köyü boyladı. Acaba hangisi öldürdü? Karşıdaki adam ne hissetti? Deli deli sorular. :grin::grin:

6 Beğeni

Bugün benim bir anım daha oldu.Üniversite sınavına girdim. :smiley: Şimdi aklınızda şöyle bir soru oluşmuştur:“Ya bu kız 8-ci sınıfı bitirmemiş miydi?Ne ara üniversiteye geldi?”.Hemen anlatayım. :smiley:
Canım abim çalıştığı için üniversitedeki online derslere maalesef katılamıyordu.Dün bana bir soru bankası gönderdi pdf olarak.Bana o soruları bir kaç kez okumamı ve yerlerini hafızama kayd etmemi söyledi.Benim de hafızam çok iyidir :nerd_face:.Ben de vaktim olmadığı için 300 soruyu bir kez okudum.Sınav da zoom uygulaması ile yapılıyor.Abim yanında,hocanın göremeyeceği yerde oturup telefondan soruların cevabına bakmamı istedi.Ama şöyle birşey var.Nezaretçiler yani hocalar tüm odayı komple göstermenizi istiyorlar öncelikle.Bunu duyunca baya bir korkmuştum ve gerilmiştim tabi,ya yakalanırsam diye.Bugün saat 10:45-te sınavı başladı.Hoca tüm odayı göstermesini istediğinde ben hemen yatağın yanında saklandım.Çok aksiyonluydu benim için. :grin:.Sonra saklandığım yerden çıkıp,abime yardım etmeye gitdim.Yanında oturup soruların cevaplarını aramaya başladım.Arada koluma vuruyordu,ben ise daha da heyecanlanıyordum.Bitdikten sonra şu sözleri söyledi:“Allah belanı vermesin!Geçtim sınavdan” :sweat_smile:.Ben de bir an "Allah belanı vermesin!"dediğinde sınavı geçemedi zannettim ya. :sweat_smile:
Bir de şöyle birşey var.Telefon otomatik olarak İngilizceyi Türkçe’ye çeviriyormuş.İngilizce sınavı ama bazı soruları Türkçe’ye çevirip yazdık. :laughing:
Bugün de böyle bir anım olmuş oldu.Bu günü hiç unutmayacağım. :smile:

12 Beğeni

Ben de bir arkadaşıma yardım ettim bu şekilde. Hiç doğru bir şey değil ama yaptım işte. Sanırım online sınav sisteminde hocadan hocaya değişiyor tedbirler. Kimisi kamera açık ses kapalı diyor kimisi de her ikisi açık vs.

@anon6571210 Pubg sanırım dediğiniz oyun. Bir ara laptopu tv’ye bağlayıp oynardık. Annem babam hani adam vurmuyor musunuz derdi her akşam. Onları da izlemeye alıştırmıştık. :joy:

5 Beğeni