Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Haklı mı sizce?
Geçen hafta slime son bölümünü izleyip dayanamayıp mangasını okumuştum. Bu seferde yeni yayınlanan bölümü izlerken animeden gram zevk almadım. Çok değişik bir durum.
Kusura bakma ama normie’nin önde gideni bir kanalı vardı, “güneş bir ay bir” demek dışında ne dese ciddiye alamam şahsen. 3-4 ay paylaştığı her videoyu izlemeye çalışmıştım ondan sonra “eeeeeeeeeeeeh!” deyip saldım.
Maradona’yı yaşarken izlemiş birisi olarak benim için bir Zidane değildi. Recep İvedik’in hala tek filmini bile izlemedim. Kemal Sunal’ın Polizei hariç hiçbir filmini sevmem. Harry Potter’ın sadece ilk kitabını okudum, bana hitap etmediğini düşünüp ne devamına ne de filmlerine hiç girmedim. Hala tek bölüm Kimetsu no Yaiba izlemedim. Şimdi ben “toplum beğenilerine muhalefet eden pis elitist” filanım bu bakış açısıyla.
Özet geçeyim, yada yanlış anlaşılma gidereyim. Herkes Attack on Titan, Kimetsu no Yaiba, One Piece vs izlemek, takip etmek ve sevmek zorundaymış gibi bir algı yaratılıyor. Hal böyle olunca izleyip de eleştireceğin zaman boomer yada elitist ilan ediyorlar, zaten ifade özürlüğünden vazgeçmiş oluyorsun aşırı mainstream bir topa girdiğinde. Kimse hiçbir şeye “toplum bunu sevdi” diye saygı duymak zorunda değildir. Ben MCU sevdiysem hasılat rakamıyla alakasız nesnel bazı sebepleri vardır, o yüzden sevmişimdir. Yani benim MCU sevmem bir Recep İvedik fanıyla kesinlikle aynı durum olamaz. Haliyle konu Recep İvedik’e gelince sevmediğim, daha doğrusu bir osuruk komedisi izlemek istemediğim için vaktimi harcamak istemediğim için de elitist damgası yemeyeceğim bir tartışma ortamı olsun isterim. Adam özetle “seveceksiniz çünkü sürü bunu seviyor” demeye getiriyor.
edit: Ne yazmış en son diye baktım, “Sunrise kendini harcadı bitti” yazmış, şimdi laf döşeyeceksin, ne gerek var, zamanına yazık. Ulan normie’sin işte, suç değil anlayabilirim, ama bir zahmet Gintama’nın son filminin hasılat rakamını git araştır bari. Adamlar 1980’lerin City Hunter’ina film çekerek bile hasılat listesinde ilk 3’e tepeden giriş yapmıştı. Şu normie’lerin bilgi sahibi olmadığı şeylerde fikir sahibi olup bu fikirleri de diğer normie’lerin beğenileri üzerinden prim kasma çabası beni öldürecek.
Gen Urobuchi imzalı karanlık senaryosu, Hiroyuki Sawano imzalı müzikleri ve kaliteli seiyuu kadrosu ile Wuxia türünü bana sevdiren kukla şovu Thunderbolt Fantasy’nin 3. sezonu 3 Nisan’da başlıyormuş.
Evangelion serisi hangi sırada izlenir bilen var mı? Netflix’ de eski filmleri var, 20 bölümlük dizisi de var kafam karşıtı? Klasik ve modern seri de çıkmış üstüne.
İlk 24 bölüm → “Concurrency of Evangelion” fanedit’i. Alternatif evrende geçen pseudo sequel olarak da Rebuild of Evangelion filmleri.
21-24 arasını Director’s Cut bölümlerden izlemeyi unutma. Bu arada kendine bir iyilik yap ve lütfen Netflix’deki Türkçe çevirisinden izleme şu seriyi. Hakikaten mundar ettiler bana göre.
Türkanime’de olan filmler izlense yeter mi? Netflix’de olanlar aynıları mı yoksa farklı mı?
Turkanime kullanmıyorum o yüzden şöyle söyleyeyim. Death & Rebirth filmi ilk 24 bölümün düz kolajıdır. Eğer 21-24 arasını Director’s Cut versiyondan izlediysen bu filmi gerçekten izlemen gerekmiyor, direkt atlayabilirsin. (Sadece “Tamashii no Reflain” diye hoş bir şarkı eklenmiş, o kadar) The End of Evangelion 24. bölümden sonra ne olduğunu anlatan gerçek son bölümdür. (Gelelim fularlı abilerin pek sevdiği 25. ve 26. bölümlere. Bunlar mantıken The End of Evangelion’un 58. dakikası ile 1 saat 16. dakikası arasındaki geçen bölümlerdir, 24. bölümden sonra direkt 25. ve 26’yı izlersen kendine fular challenge yapmana yarar sadece)
The End of Evangelion için çıkan ve Bölüm 25-26’nin yanısıra yönetmenin filme eklemeyip son anda çıkarttığı bazı segmentleri de içeren bir fanedit olan “Concurrency of Evangelion” hem 1 saat 27 dakika olan filmin uzunluğunu bu şekilde 2 saat 4 dakikaya dek uzatıyor hem de tek başına anlamsız olan 25-26’ya en azından bir işlev veriyor, hem de kesilmiş sahneler üzerinden şu sıralar son filminin yayınlanmasını/ev sinemasına düşmesini beklediğimiz Rebuild of Evangelion filmlerinin (ve ayriyeten Evangelion manga’larının) çokluevren işlenişinin ilk defa kullanılışını bize göstermiş oluyor.
2007’de başlayan ve şu ana dek yayınlananların 1.11, 2.22 ve 3.33 şeklinde isimleri olan Rebuild of Evangelion serisi ise (yönetmenin maymun iştahlılığı yüzünden 2020’ye dek sarkan 4. Rebuild of Evangelion filminin yayın tarihi ise şu an Covid-19 sebebiyle belirsiz) ilk filmin ilk sahnesinden yada 3.33’deki Unit 05 cameo’sundan da anlaşılabileceği üzere The End of Evangelion’dan çok sonra olan olayları anlatan film. Fakat kafayı çok da karıştırmamak adına bu film serisinin bir pseudo sequel olarak kabul edilmesi en doğrusu olacaktır.
not: Netflix’deki Neon Genesis Evangelion serisi ve filmi, İngilizce dublaj ve çevirisinin yeniden yapılmış ve 21-24 için sadece Director’s Cut versiyon kullanılmış halidir. İnternetin en çıldırdığı değişimler TV serisinin bölüm sonlarında çalan “Fly me to the Moon” şarkısının -From Russia with Love filminde de çaldığından olsa gerek- telife takılmamak için kesilmiş olması ve İngilizce dublaj/altyazıda Kaworu ile Shinji’nin konuştuğu sahnenin biraz cringe şekilde değiştirilmiş olması. Tabii Türkçe altyazılı izleyeceksen serinin tamamına fazladan cringe eklenmiş bir edisyon aynı zamanda. Seriye bir kez de Netflix’den rewatch atmış değilim, başka bir çeviri farklılığı yada kesilmiş içerik farkeden yazabilir.
Genel olarak size katılıyorum. “Bir şey çok izlenmişse, çok satmışsa başarılıdır” mantığını sevmiyorum. “Herkes izledi sen de izle” diyen biri olursa bu durum bana ters etki yapıyor. İzlemek istemiyorum. Sadece şu tüm topluma etki etme durumunu merak ettim. Recep İvedik benim gözümde ne kadar saçma ve kalitesiz bir film olsa da gişe rekoru kırdığı bir gerçek. Kimetsu no Yaiba için de aşırı klişe bir anime olduğunu düşünüyorum. İzledikten sonra "herkesin bayıldığı anime bu muymuş? " tepkisi vermiştim. Sadece gişe rekoru kırma mantığını anlamaya çalıştım. Bunun formülü falan mı var? Nasıl yapıyorlar?
Kral’ın Yeni Giysileri diyelim. Sosyal medyanın bu kadar yayılmadığı 15 yıl önce normie’lerin “bir arkadaşımın arkadaşının arkadaşının arkadaşı övmüş, izlemeliyim” kafasıyla izleyip sonra saadet zinciri babından önüne gelene izlettiği Elfen Lied gibi serilerde bu dediğin olay daha zordu çünkü övülen örneği önümüze çekip nesnel yargılarla neyin doğru neyin yanlış neyin namevcut olduğunu görebiliyorduk. (“Senin garajında 2 motosiklet var mı lan kendinde yetkinlik bulup bunları yazıyorsun?” diyen türden snob tipler bu tanımın dışında tabi, onlara “iki elim iki kolum var” desen bile laf anlatmak mümkün değil) Şimdi ise enformasyon kirliliği o boyuta vardı ki illa bir örnek vermek gerekirse Resident Evil: Village fragmanı nete düştükten sadece 3-4 gün sonra fanart’lardan ero cosplay’larına varana dek son oyun Resident Evil’in hedef kimlesine girmeyen birisine sırf sosyal medya kullanıyor diye ulaşır oldu. 2. Dünya Savaşı’nı yaşamış nesilden hala hayatta olan birkaç Anime emektarından biri olan Yoshiyuki Tomino’ya bile şu sıralar “usta Kimetsu no Yaiba’yı nasıl buldun, Shingeki no Kyojin’i seviyor musun?” filan diye soruyorlar, adam bozuntuya vermemek için walloftext yapıp nasıl bulduğunu anlatmak zorunda kalıyordu, normalde adamın bunu yapmak zorunda bile kalmaması gerekiyor. Yukarıda bahsettiğim durum, normie tabirinin ekşisözlük’deki tanımı ile verirsek:
her gün karşılaşabileceğiniz, sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanan, ana akım medyayı benimsemiş, o an ne popülerse ona inanan, yapan, dinleyen pek bi özgünlüğü olmayan tipleri tanımlayan ifadedir. toplumun çoğunluğunu kapsar.
şeklinde tanımlanabilmesinden ortaya çıkıyor aslında. Yani Anime izlemek için yönetmeni kimmiş, senaristlerinin önceki işleri neymiş, stüdyosu neymiş diye araştırmak için vakit harcamak şahsen benim yaptığım ve de zevk de aldığım birşey, fakat normie dediğimiz hedef kitlenin referans aldığı tek şey hasılat rakamları, manga satışları, Twitter’de trend topic olup olmadığı, cosplay’larının ayağa düşüp düşmediği, kaç arkadaşının arkadaşının arkadaşının… arkadaşının bu seriyi övdüğü oluyor. Hal böyleyken yayıncı/stüdyo bu normie’lerin kendi içlerinde gayet hızlı işleyen ücretsiz tanıtımlarından gelen popülariteyi sağdıkça savıyor, zaten popüler = iyi şeklinde zekice (!) bir bağlantı kuran kitle de bu körlemesine döngünün bir parçası olmaya devam ediyor. Devam ettikçe de saadet zinciri bir yerinden kopana kadar bu devran devam ediyor. Yoksa Tokyo Ghoul da deli popülariteye sahipti, Magi de, hatta Sailor Moon bile, şu an sorsan kaç kişi iyi serilerdi der? Kimetsu no Yaiba bir 10 yada 20 yıl sonra hatırlanacak mı? Sorulması gereken soru bu. İnsanlar tüket-unut zincirinin bir parçası olmayı kendileri seçtilerse benim için hiçbir sakıncası yok, gölge etmesinler yeter. Ama halihazırda kurduğum ve iş güç derken güç bela yürüttüğüm izleme/okuma planım “Kimetsu no Yaiba izledin mi?” “Jujutsu Kaisen izledin mi? Beastars izledin mi?” vs diye diye sekteye uğratılınca, hani bu kadar insan “bu seri beni ağlattı, bu seri hayatıma anlam kattı” vs diye ağlayınca herhalde yanılıyor olamazlar, olmamalılar dediğim her seferinde hayal kırıklığına uğratılınca (ki bunun son örneği pencereden koltuk fırlatma sahnesinde YouTube’da American Chopper Fight videosunu ilk defa izlemiş gibi hissettiğim Your Lie In April’di) ister istemez o gürültüyü uzaktan izleme konusundaki kararım daha da haklı çıkartılmış oluyor.
Başıma bir şey gelmeyecekse ben 25-26. bölümün asıl son olduğuna, End of Evangelion diye bir şeyin hiç var olmadığına inanmayı seçiyorum. (Zaman Çarkı) Zaman Çarkı’nda son kitabın son 5 sayfasının hiç olmadığına inandığım gibi. İnanırım böyle metafiziksel şeylere bazen.
Şaka bir yana, ben 25-26. bölümle seriden gayet tatmin olarak ayrılmıştım (yani 4. izleyişimde, lol.), film benim gözümde harika bir sonu bozmuş oldu.
Yalnız şunu da söylemek isterim. Popüler animelere karşı değilim. Sadece abartılmasına karşıyım. Shingeki no Kyojin hâlâ en sevdiğim animedir. Son sezonu aşırı abartan, eleştiri kabul etmeyen kitle olsa da. Shigatsu wa Kimi no Uso da yine çok sevdiğim bir anime. Başka bir popüler anime Steins Gate’i de çok severim. Klasikleri de abartmak yanlış. Bu kadar katı olmamak lazım. Yeni serilere de şans vermek lazım.
Sadece anime sektöründe değil her sektörde herkes birbirinin zevkini yargılıyor. Zaman zaman ben de yapıyorum hatta. Şu yazıyı buraya bırakmak istiyorum.
https://www.birdizihaber.com/2015/09/anime-severlerin-birbirini-yargiladigi-10-konu/amp/
Bu yazıyı okuyunca nedense aklıma @Buggy 'nin haklı isyanı geldi.
Yazı çok iyiymiş
Diğer maddeler hadi neyse de, 3 kural değişmez benim için;
1- Anime dublajlı izlenmez.
2- Anime haftalık izlenmez, mutlaka biriktirerek.
3- “Manga okuyamamak diye bir şey yoktur” sadece “okumaya üşeniyorum” diye bir şey vardır.
Nasıl Star Trek: Undiscovered Country filminde Othello’nun Klingon dilinde okunmadıkça gerçek özüne varılamayacağı söylendiyse ben de aynını Schwarzesmarken serisinin Almanca izlenmesi gerektiği hakkında düşünüyorum. Saka bir yana, in-universe olarak zaten o evrende neredeyse kimse Japonca konusmuyorken (LOGH, Gundam gibi) dublaj nefreti sadece dublaj konusunda bir milat olan Cowboy Bebop’a kadar donemde çıkan tüm o çöp dublajlar icin anlayabileceğim birsey. Hatta bir seri Cin yapımı ise Çince fena halde kulağımı tirmaladigi icin İngilizce dublaji orijinaline yeg tutabiliyorum yada arka planda maket filan yapıyorsam Netflix’in Türkçe dublaji varsa onu açmayı tercih edebiliyorum.
Torrent dururken korsan stream’den izleyen bence o Anime’yi mundar etmiştir, hiçbir şekilde aksini kabul edemem. Netflix ise kabul edebileceğim bir metod, sonuçta bazı seri çevirileri gerçekten çöp, bir Netflix çevirisinin asla düşmeyeceği kadar düşük seviye çöp hem de. Ama her halukarda önce Torrent’den izleyip sonra Netflix’de kıyaslamayı tercih ediyorum.
Figür mü? Maket yapmak varken ne figürü?
Manga okumamak yoktur, vakit olmadığı, İng. çeviri bulamadığı için yada lisanslandigi icin internette indirilebilir olarak bulup okuyamamak vardır.
-dere’li seriler biraz ihtilafli bir konu ama ozet geçecek olursam, normie olmayin.
Bu da biraz ihtilafli bir konu. Gönül isterdi ki her seriye maraton yapılsın ama gerek is güç derken sınırlı bos zamanla izlenebilecek bolum zaten sınırlıyken , gerekse bazı seriler gerçekten maraton izlenemiyor işte, olmuyor. Yine de anime yorumu seri bitince yapılır demek sanirim herkesin kabul edebilecegi bir düşünce olur. Ote yandan istisnai şekilde konusu ilgimi çeken bir seri olunca haftalık takip etmek isteyebiliyorum zira sonradan spoiler yemek fazla koyabiliyor.
Klasik seri kavramini 1974-1998 (Yamato’nun çıkışı ile Cowboy Bebop’un çıkışı arasındaki donem) olarak nitelendirirsem, evet, klasikciyim, hatta bu dönemden 10 seri izlememiş birisinin yargılarını kabul edebilmem cok cok zordur.
Sarki atlamadan dinleyebildigim OST’lar nadirdir. Bu yüzden OST arsivlemekle birlikte “OST dinlemiyorum” diyeni de anlayabilirim.
Sushi yedim, tadi zerre bana hitap etmiyor. Ama monjayaki olsun, sashimi olsun denemeyi düşünürüm. Ote yandan Meksika mutfağı varken Japon mutfağı da neymiş ki?
Ahhaha kesinlikle. Bende de torrent fetişi var. Bir animeyi, diziyi, filmi kesinlikle en iyi kalite olan torrent izlemek isterim hep. Aşağısı kurtarmaz. Online sitelerden izlemek falan kabus gibi geliyor bana. Kalite sanki 480p gibi hissediyorum o sitelerde. O kadar alışmışım. Netflix, Amazon falan gibi sitelerin bile izlerken kaitesi Torrent kadar değil. Videoları sıkıştırıyorlar çünkü.
Nasıl ikinci sezonu gelmez bunun ya. Boşluktayım şu an. Mangası kaçıncı sayıdan devam ediyor bir bakayım. Çok uzun değilse okurum bu aralar.
Dorohedoro bana arka arkaya 4-5 bölüm izlettirecek kadar güzeldi ki uzun zamandır böyle yaptıran bir animeye denk gelmemiştim. Çabuk bitti ikinci sezonu hemen gelsin Eskisi gibi olsam mangasına dadanırdım ama ekrandan okuyamıyorum artık yaşlandım
Hani laf döşemeye gelmedim de gerçekten merak ettiğim için soruyorum, ıssız adada yaşayan bir adama sadece ilk 26 bölümü verseydik ve asla End of Evangelion’u izletmeseydik, adamın kafasında hiçbir soru işareti kalmayacağını, hikaye çemberinin tamamlanacağını ve filmde olan tüm o olaylar içinde ne olup ne bittiğini anlayacağını düşünüyor musun? Buna gerçekten inanıyor musun?
Benim bildiğim aslında asıl finaller de o bölümlerdi. Daha sonra çok itiraz olunca sanırım bir final filmi çekildi. Tamamen sallıyor da olabilirim tabii.
Onu bende bilmiyorum maalesef tam olarak. Ben direk en baştan okumuştum.