hahaah aynen öyle
KyoAni’nin geçenlerde paylaştığı videosu :
Google çevirisi:
0:02 Her türlü şeyi hayal etmek eğlenceli.
0:07 uzun zaman önce [çocukken] hayal kurmayı severdim…
0:12 aslında dürüst olmak gerekirse… Şimdi bile çok hayal kuruyorum!
0:20 ve kesinlikle gelecekte bile… (erkek)
0:24 Ben… (kadın)
0:26 hayal gücümü kullanmaya devam edeğim! (her ikisi de)
Aklıma kundaklama olayını getirdi.
Resmi mi hocam bu? Görünce bi heyecanlandırdı, duygularımızla oynamasalar bari
Arada bir bakıyordum haber var mı diye. Her an ters bir şeyler olup iptal edilecek gibi bir korkum var hala.
Bu, Gundam 00’a devam etmeliyim anlamına mı geliyor ?
Neden bıraktığını yada beklentinin aslen ne olduğunu yazarsan burda yada genel Gundam basliginda seri ile ilgili birseyler yazarim.
Fazla aksiyon vardı ama o aksiyonlar da yani mechaların savaşması pek heycanlandırmadı beni. Votoms’u da izledim o da pek hoşuma gitmemişti ama Chirico ile Fyana’nın sonu nasıl olacak diye merak ettiğim için sonuna kadar izleyebildim.
LOGH gibi politika ağırlıklı ve biraz da felsefe içeren bir şeyler bekliyordum sanırım.
olur.
Kötü bir seriyle başlamışsınız diyemem fakat orijinal zaman çizgisinde geçen Gundam serileri LOGH’un tarzına daha yakınlar. Bununla birlikte gerek Votoms gerekse birçok Gundam evreni “birbirine ateş eden demir yığınları” olmaktan daha öte bir kurguya sahipler. Orijinal Gundam’da (ve biri hariç tüm diğer alternatif evrenlerinde) warp gibi çok cok ileri teknolojiler yeralmıyor ve tum kuliyatta olaylar Güneş Sistemi içinde geçiyor. Hiçbir karakter dokunulmaz değil, başrol denebilecek karakterler bile ölebiliyor (yada ölmekten beter şeyler yaşayabiliyor) LOGH’da Siegfried Kircheis ve Reinhard von Lohengramm karakterlerin çocukluklarından hayatlarının sonuna kadarki süreci gödüğümüz gibi orijinal Gundam serilerinde de Amuro Ray ve Char Aznable karakterlerin hayatlarının tamamını görme şansımız oluyor. Başrol olarak 1-2 karaktere bağımlı kalınmadığı ve hep değiştiği için farklı bakış açıları ve her yapımda evrenin o zamana değin anlatılmamış hikayeleri ile konsept sürekli genişliyor ve derinleşiyor. Öyle ki orijinal Gundam serisi (ve bir ölçüde Advanced Generation) evreninde şu yada bu şekilde 100 yıla yakın uzunlukta insan odaklı bir hikaye sunulabiliyor.
Son cümlede söylenebilecek olanı ilk cümlede söyleyelim: Gundam serileri hiçbir zaman LOGH düzeyinde stratejiler içermediler, duymak istediğiniz buysa doğruya doğru, öte yandan -kanimca- tüm diğer animelerin de böyle bir zorunluluğu yok. Akil oyunu serisi önerin desem herkesin ilk onerecegi iki seri olan Death Note ve Code Geass’de neredeyse birkaç bölümde bir başrol karakter için plot’un büküldugu malumdur. Buna karşın orijinal evren Gundam serileri tümden taktiksiz, gelenin önüne geleni kesmeye çalıştığı kurgular da değiller. Yani birşey oldu ise o noktaya ne şekilde gelindiğini ve sonuçlarını açık, net şekilde görüyorsunuz. Karakterler konusunda hatırlanabilir replikler Char Aznable gibi belli başlı birkaç karakterde görülebiliyor, öte yandan çok boyutlu karakter yazımı konusunda orijinal serinin topyekün Anime tarihi açısından bir devrim niteliği taşıdığı söylenebilir. Her karakter bir şekilde diğerinden farklılaşan yönelimlere sahipler ve organizasyonlar siyah - beyaz ayrımından çok uzakta yeralmaktalar. Karakterler onaylamadıkları politikaları ülkenin güvenliği bunu gerektiği için müdafaa etmek zorunda kalabiliyor yada bir karakter uzun vadeli idealler uğruna soykırım denebilecek terörize eylemlere girişebiliyor. Güçlü kadın karakterlerin kullanımı açısından ise orijinal Gundam serileri -kişisel kanımca- LOGH ile kıyaslanamayacak kadar yetkin seriler. Sadece Lalah Sune yada Haman Karn karakterleri bile topyekün Anime tarihinin o evrende en derin değişiklikler yaratan kadın karakterleri arasında sayılabilir yehayut Sayla Mass yada Marida Cruz karakterleri “evet, bu arkadaşın da dramatik bir hikayesi var herhalde” denilip geçilemeyecek kadar çarpıcı arka plana sahipler.
Bir başka not olarak şunu da düşeyim: Paul von Oberstein, Hildegard von Mariendorf, Dusty Attenbrough, Frederica Greenhill, De Villiers, Jessica Edwards, Andrew Fork, Rusert Kesserling, Artthur Lynch, Ulrich Kessler yada Annerose von Grunewald gibi karakterler doğrudan doğruya 1979 ve 1985’deki Gundam serilerindeki rolleri ile tanınıp ünlenmiş seslendiricilere sahipler.
Orijinal Gundam serilerinin dışındaki işler bilhassa daha aksiyona yönelik çalışmalar fakat -Future Century evreni dışında- her biri bir şekilde işlediği konuya politikalar, insan ilişkileri yada empati kavramı üzerinden yaklaşabiliyor. Örnek vermek gerekirse LOGH’daki Phezzan gibi orijinal Gundam serisinde bir noktadan sonra Anaheim Electronics yada Luio Company gibi şirketler ile Vist Foundation gibi yapılanmaların hükümetler boyutunda manipülasyonlar yaparak savaşı yönlendirdiğine değiniliyor. Iron-Blooded Orphans serisi köleliğin ve kast sistemin büyük ölçüde legalleştiği, dünyayı yüzlerce yıl önce yıkımdan kurtarmış güç sahibi ailelerin kurduğu ana otoritenin yozlaştığı bir uzak geleceği anlatırken Gundam SEED serilerinde genetik olarak arındırılmış Coordinator’ler ve doğal şekilde doğmuş insanlar arasındaki ırk savaşı ayrımcılık, önyargı ve nefret döngüsü gibi temalar üzerinden anlatılıyor. Reguild Century evreninde ordular üzerinde bile kontrol sahibi olmuş dini tarikatlar işleniyor. Benzer şekilde orijinal Gundam evreninde Crossbone Vanguard ile Zanscare Empire, Advance Generation’da ise Vegan’ler LOGH’daki Terraistler gibi yaşam tarzlarının gölgelediği inançları uğruna gayet fanatikçe eylemlere girişiyorlar. After War evreninde sadece iki bölüm görünen yunuslar üzerinden (yada Gundam 00 filmindeki ELS’ler üzerinden) bile evrende ayrıcalıklı bir yere sahip olduğumuz illüzyonu çok çarpıcı şekilde alaşağı ediliyor. Sonuncusu hariç, bunlar takdir ederseniz LOGH’da da bir şekilde yeralan temalar.
Gundam 00’a gelirsek 1. sezonun ilk yarısı 2007 itibariyle dünyada yaşanan güncel politik krizlerin 23. yüzyıla taşınmış kurgusal yansımalarından oluşuyor. (Venezüella ile ABD arasındaki kriz, Tamil Kaplanları ile Sri Lanka hükümeti arasındaki çatışmalar, Benazir Butto’nun uğradığı suikast yada Blackwater gibi PMC ajanslarının faaliyetleri gibi) Öte yandan rating’lerin %3 civarına dek düşmesi sonucu 1. sezonun 2. yarısı dünyayı organize saldırılarla hizaya getirmeye çalışan Celestial Being’in avcı iken av konumuna düşmesi üzerinden aksiyon ağırlıklı ve twist odaklı bir işlenişe dönüyor. İkinci sezon, ilk sezondaki politik atmosferden bütünüyle uzaklaşıp tek boyutlu bir dünya eksenine kaydığı için daha yüzelsel bir yapıya sahip olmasına karşın ilk sezonda teğet geçilen çoğu sorunun cevabını da ayrıntılı şekilde veriyor ve karakter arka planlarını yeni bilgilerle sağlamlaştırıyor. Üçlemenin şimdilik son safhası olan A wakening of Trailblazer ile bir Ortadoğu kasabasında elde silah cihada koşan bir gencin hikayesini literal anlamda evrensel bir noktaya taşıyarak başarıyla tamamlıyor.
Özet geçmem gerekirse, Gundam serilerinin tamamı ayırdığınız zamanın hakkını gani gani veren yapımlar, zaten bunca zaman bu külliyatın gönüllü misyonerliğini yapmamın başka bir açıklaması yok. Külliyatta mükemmel, orta, vasat yada kötü yapımlar elbet var, fakat bu trajik sonlarla bitebilen, yeri geldiğinde gayet gaza getiren, taraf tutmanın zor olduğu, bazen düşman karakterlerin tarafından olaya bakarken kendinizi bulduğunuz yapımlar olduklarını da değiştirmiyor. Gelinen noktada Gundam serileri yıllık bir milyar dolara yakın bir ekonomiyi temsil ediyor, öte yandan bu külliyatın geçmişinde alınan tüm riskli kararları gölgelemiyor. Son tahlilde Gundam, LOGH ile tümüyle aynı konsepti, aynı işlenişi yada benzer aforizmaları o yoğunlukta içermiyor, öte yandan LOGH’un içerdiği belki de tüm elementler şu yada bu şekilde orijinal Gundam serisinde (ve mirasçılarında) hissedilebilecek oranda yeralıyor.
Elinize sağlık, bu yazıdan sonra orjinal seriyi denemezsem ayıp olur , onu izlemeye başlıyorum. Zaman Çarkına da başlamıştım ben en iyisi bir süre internete girmeyip zamanımı bu ikisine ayırayım.
Film sahnelerine ilham vermiş animeler, ilham diyorum ama bazıları kopyala-yapıştır gibi.
Burada isimleri ve yapım yılları da yazıyor:
https://www.reddit.com/r/anime/comments/pbysn1/anime_that_inspired_these_movie_scenes/
Berserki bitince okurum diyordum ama mangaka ölmüş; sonu olmayan şeyleri okuyup izlemeyi sevmiyorum, mangada hikaye bitmiş gibi mi yoksa yarım kalmış hissi mi veriyor ?
Hocam okumazsanız çok şey kaybedersiniz. Bu yüzden çok düşünmeden okumaya başlamanızı öneririm.
@Minimalist inat ettim söylemiyorum. okuyun okuyun.
Başlarım muhtemelen de hikaye nerede bir şeyler sonlanıyor gibi miydi en son ?
Son yayınlanan bölüm bir nevi soft final gibi oldu diyebilirim. Bazıları bence aşırı okumuş finali. Yine de 85 sayı o ona sapladı, o ona koşup koşup yumruk attı finalinden daha iyi bir finaldi.
Bence bundan sonra Guts’ın geldiği noktayı kabullenme çabasını okuyacaktık ama olmadı. Manga devam etseydi Guts’ın önünde 2 yol vardı aslında. Ya havalı zırhını giyecek ya da bir kenara atacaktı. Bununla ilgili de muhtemelen 100 bölüm iç hesaplaşma sürüp (ve bazı sorularımıza cevap verip) manga sonlanacaktı. Spoiler vermeden daha detaylı anlatamam ama seriyi okuyanlar beni anladı.
Özetle oku ama hassas kalpler için uygun değil Berserk. Bu pis dünyaya hazırlıklı ol.
Teşekkür ederim okuyacağım.
Animesini izlediğim için nasıl bir evreni olduğunu biliyorum, bana uygun