Beğendiğiniz Kitap Alıntıları

" Cicero zamanında bir Yunan ozanı, Antiparos köle kadınları özgürleştirecek ve altın çağın geri gelişini sağlayacak (tahıl öğüten) su değirmeninin icadını şu dizelerle övüyordu:
’ Değirmen taşını çeviren kollarınız kurtuldu ey değirmenci kadınlar, uyuyun rahat rahat! Bırakın günün doğuşunu haber veren horoz ötsün boşu boşuna! Demeter kölelerin işini su perilerine verdi, bakın nasıl neşeyle sıçrıyorlar çarkın üstünde, işte sarsılan dingil dönüyor çark parmaklarıyla birlikte ve döndürüyor ağır değirmen taşını. Biz de atalarımız gibi yaşayalım ve maden ki işimiz kalmadı, tanrıçanın armağanlarının tadını çıkaralım.’

Heyhat! Pagan ozanın müjdelediği boş vakitler bir türlü gelmedi; kör, ahlaksız ve canice çalışma tutkusu, özgürleştirici makineleri özgür insanları köleleştirme aracına dönüştürüyor; makinelerin üretkenliği insanları yoksullaştırıyor."

Tembellik Hakkı, Paul Lafargue

4 Beğeni

Arjantin Tangoları- Selçuk Baran
Türk öykücülerin arasında en güçlülerden biri, bence.

8 Beğeni

İstanbul’da Hoşkadem taraflarında İspanyol nezlesi yangın gibi haneden haneye saldırarak aile efradından üç dört cana kıymadıkça sönmüyordu.
Hastalık görülen evlerle imkân derecesinde temastan sakınılması hususunda doktorların tavsiyeleri, gazetelerin uyarıları etkisiz kalıyor, bu nasihatlerin tersine hareketten doğan acı vakalar birbirini izliyor, kimsede ibret eseri görülmüyor, cahil kafalar hep bildiğine gidiyordu.

Hangi evde hastalık ortaya çıkarsa orada düğün varmış gibi bütün komşu kadınlar hemen hasta ziyaretine, kendi tabirlerince hatır sormaya koşuyorlar ve “Aa, dostluk bu gün de belli olur” nakaratıyla hastanın hizmetinde bulunuyorlar, bardağından içiyorlar, artığını yiyorlar, koynuna girecek gibi yatağına sokuluyorlar.

“Aman böyle yapmayınız, tehlikelidir…” diyecek kadar basiretli olanlara, “Hanım, Allah sekizde verdiğini beşte almaz. Kırk yıl kıran olmuş, eceli gelen ölmüş… Zavallıcık evinde oturup dururken hastalık ona nereden geldi? Hastalık, sağlık Allah’tan… Rabbimin takdiri neyse o olur. Hekimler ne bilirmiş? Kelin merhemi olsa kendi başına sürer. Onlar ölmeyecek mi? Bu sene İspanyol’dan az hekim mi öldü? Ecele çare olmaz. O cahillere uyup da öyle söylemeyiniz. Rabbimin gücüne gider… Ona şirk koşmuş gibi olur” diyorlardı.

Seksen hekimin tavsiyesini bir kocakarının bu tandırname sözleri hükümsüz bırakıyordu.

Hakka Sığındık - Hüseyin Rahmi Gürpınar

6 Beğeni

" Sancho dostum, dünyayı değiştirmek ne bir ütopya, ne de bir çılgınlık hareketidir. Bu olsa olsa adaletin kendisidir."

Don Kişot, Miguel de Cervantes

6 Beğeni

Son zamanlarda iyice karmaşaya sürüklenen onun siyasal ve kültürel ilişkileri yüzünden erkenden uyandığımızda, daha yataktan bile çıkmadan her seferinde midemiz bulanıyor. Gerçeği söyleyecek olursam , onun akla gereksinim duymaması yüzünden benim gibi bir insan çoktandır umutsuzluk duymamakla kalmıyor, artık sadece kusuyor. Öyle bir ülkeden gidiyorum ki, dedim kendi kendime demir sandalyenin üzerinde, orada düşünce insanı denilen insana zevk veren her şey, zevk vermese bile, hiç değilse varoluşundan haz duymasını sağlayan her şey uzaklaştırılıyor, atılıyor, söndürülüyor, orada artık yalnız bütün ayakta kalma dürtülerinin en ilkeli hüküm sürüyora benzer ve orada düşünce insanı denen insanın en ufak bir isteği henüz filizlenirken boğulur. Orada yiyici devlet ve aynen onun gibi yiyici olan kilise birlikte sonsuz bir ipi çekerler, bu ipi yüzyıllardır en büyük ahlaksızlıkla ve aynı zamanda en büyük vurdumduymazlıkla bu kör olmuş ve kendisine hükmedenler tarafından gerçekten de budalalığına hapsedilmiş ve gerçekten aptal olan halkın boynuna dolamışlardır. Burada hakikat, ayaklar altına alınır ve yalan bütün resmi kurumlar tarafından bütün amaçların tek aracı olarak kutsallaştırılır. Öyle bir ülkeyi terk ediyorum ki, dedim kendi kendime demir sandalyede otururken, orada hakikat anlaşılmaz ya da kabul görmez ve hakikatin karşıtı her şey için tek geçer akçedir. Öyle bir ülkeyi terk ediyorum ki orada kilise sahtekârlık yapıyor ve iktidara gelen sosyalizm sömürüyor ve sanat bu ikisinin ağzıyla konuşuyor. Öyle bir ülkeyi terk ediyorum ki orada budala olarak eğitilen halk kiliseye kulaklarını ve devlete ağzını kapattırıyor ve orada benim için kutsal olan her şey yüzyıllardan beri hükmedenlerin çöp tenekesine tıkılıyor. Gidersem, dedim kendi kendime demir sandalyede otururken, temelde artık hiç ilgim olmayan ve orada asla mutluluk bulamadığım bir ülkeden gidecegim. Gidersem, kentleri pis kokan ve bu kentlerde yaşayanların kabalaştıgı bir ülkeden gideceğim. Öyle bir ülkeden gideceğim ki dili bayağılaşmış ve bu bayağı dili konuşanların akılların bütünüyle hesaba katılamayacağı bir ülkeden gideceğim. Öyle bir ülkeden gideceğim ki, dedim kendi kendime demir sandalyede otururken, orada vahşi hayvan denilen hayvanlar tek örnek oldular. Öyle bir ülkeden gideceğim ki, orada en aydınlık günde bile karanlık gece hüküm sürüyor ve orada esasen sadece bağıran çağıran cahiller iktidarda. Gidersem, dedim demir sandalyede otururken, Avrupa’nın iğrenç, feci ve uygunsuz biçimde kirli durumda bulunan helasından gideceğim, dedim kendi kendime. Gidiyorum demek, dedim kendi kendime demir sandalyede otururken, uzun yıllardan bu yana beni en zararlı biçimde boğan ve her fırsatta, nerede olursa olsun sinsice ve kötü niyetle başımı ağrıtan bir ülkeyi artık ardımda bırakmak demek.

Beton - Thomas Bernhard

3 Beğeni

One man’s opinion is another man’s prejudice is another man’s bigotry.

How to Rule an Empire and Get Away with It - K. J. Parker

1 Beğeni

Bu sükunet çiğnenen bir muhabbetin yasıdır.

Sabahattin Ali - Bütün Şiirler

3 Beğeni

“Bir insan ne kadar bilge olursa olsun, gençliğinin bir döneminde, mutlaka hatırlamaktan hoşlanmadığı, yok olmasını isteyeceği sözler söylemiş, hatta bir hayat tarzı benimsemiştir. Ama bundan ötürü kesinlikle pişmanlık duymamalıdır; çünkü bilgeliğe ulaştığından emin olabilmesi için, bu son safhadan önceki bütün gülünç veya iğrenç aşamalardan geçmiş olması gerekir.”

Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde - Marcel Proust

6 Beğeni

Milyonlarca insan acı içinde kıvranırken, rahat bir ruhu neden rahat bırakacak mışım?

Jack London - Demir Ökçe

3 Beğeni

Show me someone who’s afraid of nothing because he’s got nothing to be afraid of, and I’ll show you a cow. Humans are at their very best when they’re scared shitless.

How to Rule an Empire and Get Away with It - K. J. Parker

2 Beğeni

" Kıskançlık vasatların dini gibidir. Onları rahatlatır, onları içten içe kemiren endişeleri yatıştırır ve nihayetinde de ruhlarını çürütür, anlamsızlık ve açgözlülüklerini erdem sayıp haklı çıkarmaya çalışırlar ve cennetin kapılarının ancak kendileri gibi mutsuzlar için açılacağına inanırlar, oysa onlar yaşamları boyunca arkalarında, sırf varlıklarıyla onların ruhlarındaki, zihinlerindeki ve yüreklerindeki sefillikleri ortaya çıkaranları dışlamak, mümkünse yok etmek ve başkalarını küçümsemek için aldatıcı girişimlerden başka hiç bir iz bırakmazlar. Ne mutlu böyle ahmakların havladığı kişiye, çünkü onun ruhu asla ahmaklara ait olmayacaktır. "

Meleğin Oyunu, Carlos Ruiz Zafón

6 Beğeni

Bilginin, cahil insanlar haricinde hiçbir düşmanı yoktur.

– George Puttenham

50 Soruda Evrim - Çağrı Mert Bakırcı

6 Beğeni

“Bizde geçim yolunu bulmanın ana kuralı: Evvela çatmak, sonra çalmaktır. Mutlakiyet’te de budur, Meşrutiyet’te de… Çatılacak makama çatamayan, sıraya girip de çalamayan aç kalır. Daima kanunun üstünde ya bir hükümet ya da bir parti peyda olur. Su başlarını zorbalar alır. Onlara eyvallah diyerek boyun eğer, kanunu, insanlığı, insafı, vicdanı çiğneyerek gittikleri yoldan gidersen yaşarsın, aksi halde geçim kapısı bulamazsın.”

“Çok zenginlerin kasalarını dolduran servetlerin nerelerden geldiklerini araştırırsak dağlardaki haydutları haklı çıkaracak acı hallere rastlarız. En dehşetli hırsızlıklar kanunun koruması altında yapılanlardır. İşte bunun için insanlığın hali durulamıyor. Alev üstünde bir kazan su gibi fıkır fıkır kaynıyor. Ve kim bilir daha kaç zaman bu kaynama devam edecektir.”

Hakka Sığındık - Hüseyin Rahmi Gürpınar

5 Beğeni

"Efendim, bu dünyada mesutlar var, bedbahtlar var Eğer eşit bir şekilde herkesi mümkün mertebe aynı hale yaklaştırmak isterseniz, mesutların saadetinden gereği kadar çalıp bahtsızlara ve o zavallıların sıkıntılarından alıp ötekiler hakça bölüştürmek gerekir. Lüzumundan fazla doyanların sayısı ne kadar düşürülürse, açların miktarı da o oranda azalır. Emin olunuz Komiser Bey, insanoğlunun cinayetlerinin çoğunda, suçsuz görünen diğer insanların da suçlular kadar suça ortaklığı ve etkileri vardır… "

“Toplumun güzel çiçekler işlenmiş kanuniyet kanaviçesine yalnız yüzünden bakmamalı, menfaat gütmemek, tarafsızlık, insaf, hakkaniyet gözüyle inceden inceye onun tersinide gözden geçirmelidir ki işlemenin yüzündeki, göz aldatan o renk uyumunu oluşturabilmek için ipliklerin uçlarının nerelerden dolaştığı ve şeklin tersinde ne kördüğümler, ne karışıklıklar, ne çirkinlikler, ne kabalıklar bulunduğu anlaşılsın… İşte ben sizi, insaniyet ve hakiki adalet namına, bu işlemenin tersini görmeye davet ediyorum.”

Hakka Sığındık - Hüseyin Rahmi Gürpınar

4 Beğeni

The punishment for wanting something too much is getting it.

How to Rule an Empire and Get Away with It - K. J. Parker

3 Beğeni

Alay Eden Adam

İnsanlar doğalarında olan eylemler yüzünden avlanıyor. Bütün bu yapı, insanların birbirine baktığı, hatalarını arayıp birbini çökertmeye çalıştığı kocaman bir işkence odası gibi. Cadı avları ve gizli celseler. Korku ve sansür, kitapları yasaklayan Bay Bağnaz. Morec* hasta beyinler tarafından icat edildi ve daha fazla hasta beyin üretiyor.

*Morec: Kitapta konu edilen dayatılmış ahlak anlayışı.

Morec yerine siyasal islam ya da din tekeline girmiş yönetimleri, fanuslardan gelen liberallik manifestoları, yüce insanlığımla ezilmişlere lutfettiğim hoşgörüye laf etmeyin sjwliği, bu hoşgörü militanlarının var olmasına sebep olan ırkçılığı da koyabiliriz tâbii. Formanın rengi değişiyor ama insanlığın fanatikliği yüzünden gelen çirkinlik, her ideolojide aynı şekilde kendi yüzünü gösteriyor. Ben de şimdi parmağımı tüm bu insanlara sallayıp yargıladım, Hufflepuff’a bu tutumu yüzünden eksi beş puan.

3 Beğeni

“Acısız bir duruma bir de can sıkıntısının yokluğu eklenirse, işte o zaman mutluluğa büyük ölçüde erişilmiştir; tüm hazlar hayalidir ve bunların yokluğuna üzülmek dar kafalılıktır, hatta iyimserliğin de kolaylaştırılmasıyla, bu hakikatin görmezden gelinmesi çok sayıda mutsuzluğun kaynağıdır.”

“İnsanlara katlanmayı öğrenebilmek için, sabrımızı, cansız nesneler üzerinde sınamalıyız; tıpkı cansız cisimlerdeki gibi kesin doğalarından kaynaklanan bir zorunluluk yüzünden böyle olduklarını, bu yüzden onların edimlerine karşı kızmanın, yolumuza çıkan bir taşa kızmak kadar budalaca olduğunu düşünmeye alışırız.”

“İnsan dünyaya geldiğinde kendini yalnız değil, ana babasının, kardeşlerinin arasında, yani topluluk içinde bulur. bunun sonucunda, yalnızlık sevgisi başlangıçsal bir eğilim olarak var olamaz, ancak deneyim ve sonradan düşünme sayesinde ortaya çıkabilir: bu da, kendi zihinsel gücünün gelişmesi ölçüsünde ama aynı zamanda yaşanan yılların artması sonucunda gerçekleşecektir; yalnızlık ve kendini yalıtma eğilimi, her zaman kişinin entelektüel değerinin ölçüsüne göre ortaya çıkacaktır.”

“Toplum bir ateşe benzetilebilir akıllı kişiler uygun bir uzaklıktan ısınır ama içine düşmezken, budala kişi, önce kendini yakıp sonra da yalnızlığın soğukluğuna sığınır ve ateşin yakıcılığından şikayet eder.”

Arthur Schopenhauer - Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar

3 Beğeni

And “travel,” by Hood’s cowl, would mean . . . well, it’d mean exactly what it meant, meaning . . . He felt a wide grin stretching his rubbery face, until it ached with sheer delight. Coin for the wife, whilst far far away I go. School for the hairless rats, and far far away I go. Heh. Heh.

Blood Follows - Steven Erikson

Not: Hairless rats dediği kendi çocukları. :joy:

5 Beğeni

“…Seyran; kutsal, başka dünyalardan gelmiş, dokunulmaz, yalnız, dünyada hiç eşi olmamış bir yaratığa benziyordu. Uzun bir süre kimse, kadın olsun, erkek olsun, Seyra’nın yüzüne bakamazdı. Hele hiç kimse Seyran’nın gözlerinin içine bakamazdı. Bir tuhaf, iç burkan, adamı bir yerlere, bir hüzne, bir dayanılmaz acıya alıp götüren hali vardı. Çok eski, hüzünlü, yumuşak, bazı da çok sert, büyüleyen, gecelerin, dağların arkasından gelen bir türküye benziyordu. Çok az konuşur, belki de hiç gülmezdi. Sesi de bin yıllık bir ağıt, bir keder gibiydi. Ve binde bir güldüğünde, ortalık aydınlanır, dünya umutlanır, ışıklanırdı…”

İnce Memed-2, Yaşar Kemal

2 Beğeni

"Do you follow a god, Mister Reese?”
“My wife swears by ’em—I mean, uh, she prays to a few, Master.”

Blood Follows - Steven Erikson

2 Beğeni