Beğendiğiniz Kitap Alıntıları

Umut bazen iyi bazen de insanı mutsuzluğa sürükleyen bir duygudur. İnsan bir konu hakkında tüm umutların tükendiğini hissederse, kendine yeni yollar arar. Aynı noktada bekleyip durmaz. Fakat gerçekleşeceğine dair en ufak bir umut onu beklemeye şartlandırır. Tüm dünyası, gördüğü o küçücük umutla şekillenir.

Kardeşimin Hikayesi – Zülfü Livaneli

4 Beğeni

“… yokluk ölüm gibidir, aradaki tek fark yokluğun umuda açık kapı bırakmasıdır.”

İsa’ya Göre İncil, José Saramago

4 Beğeni

‘Gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.’ - Frida Kahlo

7 Beğeni





2 Beğeni

“Ve özgür olduğumda, gitmekte de özgür olacak mıyım?”
“Elbette olacaksın,” dedi Ygritte, çarpık dişlerine rağmen sıcak bir gülümsemesi vardı.
“Ve biz de seni öldürmek için özgür olacağız. Özgür olmak tehlikelidir ama pek çok insan tadını sever.”


Rhaegar kahramanca savaştı, Rhaegar asilce savaştı, Rhaegar onuruyla savaştı. Ve Rhaegar öldü.”

Kılıçların Fırtınası - GRRM

4 Beğeni

İnsanların büyük bir çoğunluğu, yaratıcı işler yapmayı, düşünmeyi ve karar vermeyi hiç sevmez. Çok az fiziksel ve beyinsel çaba gerektiren işleri yapmayı yeğler. Bu büyük çoğunluk için mekanik tekrar, en küçükn yrıntısına kadar belirlenmiş bir işi yapmak, kusursuz bir iç huzuru demektir. Huzursuz bir tip olmamalı elbette. Siz huzursuz bir insan mısınız? Ben öyleyim, hem de çok. Öyleyseniz sizi rutin bir işe veremem. Ama bu sanayinin büyük bir kısmı rutin işlerden oluşur ve büyük çoğunluk da bunu kabul eder.

Sen ‘Alo’ Demeden Önce / Italo Calvino / YKY/ SYF: 198

4 Beğeni

image

6 Beğeni

❝Kendimi duyumsuyorum. Ama sadece içine kirpik kaçan göz, şişmiş parmak veya çürük diş kendini duyumsar, bireysel varlığının bilincine varır. Sağlıklı göz veya parmak ya da diş varlarmış gibi görünmezler. Yani gayet açık, değil mi? Kendi kendinin bilincine varmak hastalıktır.❞

Yevgeni Zamyatin, Biz

21 Beğeni

Herkes yüksek öğrenim peşinde. Ama yüksek öğrenim yapanlar alındıkları işlerde başarı gösteremiyorlar. Bu bir dengesizlik doğurmaktadır. Şöyle ki, iş bulamayan veya alındığı işte başarı gösteremeyen üniversiteliler hazırlanmadıkları sahalara yöneliyorlar. Toplum, belli bir mesleği olmayan aydınlarla doluyor. Bir gayrı memnunlar ordusu. Memnuniyetsizlik kin doğuruyor. Kurulu düzeni yerme biçiminde beliriyor bu kin. Batı medeniyeti akla ve faydaya dayanmaktadır. Toplumun tezatlarını gören aydın, kişilere de, müesseselere de ateş püskürmesin de ne yapsın.

Mağaradakiler-Cemil Meriç - İletişim Yayınları - Sayfa: 44

7 Beğeni

“Biraz vicdan, biraz bahar, Biraz yağmur, biraz hayâl, Bir kaç kitap, çokça umut. Herkese iyi gelir.” Farid Farjad

6 Beğeni

1 Beğeni

Dünya üzerindeki bütün kabileler hayret verici müthiş bir etnik merkezcilikle kendilerini “asıl insanlar” veya “bütün insanlar” olarak tanımlamış ve diğer insanların benzer başarılarını küçümseyerek onlara ikinci sınıf insan mevkisini yakıştırmışlardır.

Broca’nın Beyni / Carl Sagan

Sayfa 267 - Say Yayınları

3 Beğeni

‘Bilgisizliğin ayak izi değmemiş kumsallarında gezinen bir kör,
tesadüfen harikalar bulabilirdi.’

Isaac Asimov-Dünya Hepimize Yeter

3 Beğeni

İşte tanrılar hazinelerine böyle kavuştu. Loki’nin suçuydu hepsi. Thor’un çekici dahi Loki’nin suçuydu. Loki’yle ilgili mesele de bu zaten. Ona en minnettar olduğunuz zamanlarda bile ondan hoşlanmazdınız, ondan en çok nefret ettiğimizde dahi ona minnettar kalırdınız.

Nail Gaiman - İskandinav Mitolojisi/

8 Beğeni

Simyacı bir şişe açıp konuğunun bardağına kırmızı renkli bir sıvı koydu. Şaraptı ve ömrü boyunca hiç içmediği en güzel şaraplardan biri. Ama şarabı şeriat yasaklamıştı.
“Kötülük,” dedi Simyacı, “insanın ağzından giren şeyde değildir. Kötülük oradan çıkandadır.”

Paulo Coelho - Simyacı

14 Beğeni

3 Beğeni

Aşırı haklılık payı içerir.

Hangi sanatla uğraşıyor insanlar? Her yanı kaplamakta olan şu yükseldikçe yükselen sulara bak sen. Neler var bunun içinde? Şarkılar, şarkıcıklar, laf ebelikleri, nağmecikler… uzun sözün kısası gündelik ıvır zıvır. İşte şan ve şeref. Sen istediğin kadar pek zekice, hatta dahice romanlar yaz, “yeye” şarkılarının en sonuncusu kazandığı zaferlerin ağırlığı ile ezip geçecektir seni. Halk maddi olana gider doğruca, kendisine anlık zevki verene, elle tutulabilene, hemen ulaşılana gider. Bir de kendisini yormayacak olanı ister. Ve beynini çalıştırmayacak olandan hoşlanır.

Tanrıyı Gören Köpek / Dino Buzzati

Sayfa 5 - Doğan Yayın

6 Beğeni

Bu oblomov tam benlik :rofl:

-Posta ne zaman gidiyor?
-Öbür gün.
-Haydi otur yaz hemen yaz.
-Öbür gün dedim ya. Ne diye şimdi yazayım. Yarın da yazabilirim.

5 Beğeni

image

5 Beğeni

Okurken bir başka kimse bizim için düşünür: biz sadece onun zihin sürecini takip etmekle yetiniriz. Nasıl ki yazmayı öğrenirken talebe öğretmen tarafından kalemle çizilmiş çizgileri takip eder, okurken de tıpkı bunun gibidir; düşünme işinin büyük bölümü zaten bizim için bitirilmiştir.

Bunun içindir ki kendi düşüncelerimizle meşgul olduktan sonra elimize bir kitap almak her zaman bizi bir parça rahatlatır, fakat okurken zihnimiz aslında başka birisinin düşüncelerinin oyun alanından başka bir şey değildir; ve sonunda onlar bizden ayrılır, geriye kalan nedir? Dolayısıyla öyle olur ki çok fazla-yani neredeyse bütün gün okuyan ve arada düşünmeksizin, eğlence yahut meşgale ile kendisini eğlendiren kimse, yavaş yavaş kendi kendine düşünme yeteneğini kaybeder. Tıpkı at üstünden inmeyen bir adamın sonunda yürümeyi unutması gibi. Birçok eğitimli insanın durumu bundan pek farklı değildir: okumak onları ahmaklaştırır. Çünkü her boş vakitte okumak ve sürekli olarak sadece okumak zihni mütemadiyen elle çalışmaktan daha fazla felç edici bir etkiye sahiptir. Zira bu ikinci durumda uğraş kişiye kendi düşüncelerini takip edebilme imkanı sunar. Nasıl ki yabancı bir cismin ağırlığı üzerinden hiç eksik olmayan bir çelik yay sonunda esnekliğini kaybeder; başka bir kimsenin düşünceleri sürekli olarak üzerinde bir baskı yahut tazyik unsuru olarak varlığını koruyan bir zihin de körelir, keskinliğini kaybeder. Sürekli yiyerek bir kimse midesini bozar ve böylelikle bütün bedenine zarar verirse, zihin de düşünce malzemesiyle lüzumundan fazla beslenerek boğulabilir çünkü bir kimse ne kadar fazla okursa okuduklarından kalan izler de kaçınılmaz olarak o kadar az olacaktır. Zihin üzerine tekrar tekrar yazı yazılan bir tablete benzer. Derin derin düşünmeye zaman yoktur, ve okunan şeyler ancak derin düşünmeyle hazmedilebilir, nasıl ki aldığımız gıdalar bizi yemekle değil sindirimle beslerse. Eğer bir kimse daha sonra üzerinde durup düşünmeksizin sürekli okursa okudukları kök salmaz. Büyük bölümü itibariyle kaybolur. Gerçekten de bedensel gıdalarımızla zihinsel gıdalarımız arasında durum hemen hemen aynıdır: İnsanın yediklerinin beşte biri ancak hazmedilir, geri kalan buharlaşmayla terlemeyle ve benzeri şekilde kaybolup gider.

Bütün bunlardan kağıt üzerine dökülen düşüncelerin kumsaldaki ayak izlerinden farklı olmadığı sonucuna varılabilir: Doğru, adamın yürüdüğü yolu görürsünüz, fakat yolda ne gördüğünü bilmek için onun gözlerine ihtiyaç duyarsınız.

Okumak, yazmak ve yaşamak üzerine ~ Arthur Schopenhauer

8 Beğeni