Beğendiğiniz Kitap Alıntıları

2 Beğeni

Tanıdık gelmedi mi?..

1 Beğeni

“Tezer Özlü’yü anlamak için, stadyumlardan ve ekranlardan fışkıran ‘En büyük türkiyah! başka büyük yok!’ inlemelerinin dışında bir yerlerden de ülkeyi seyretmek gerekiyor.
Türkiye, aslında aşığı olduğu bu topraklar acılarına acı katmıştır Tezer’in.
Din kökenli ilkellik, resmi ideolojinin sarmalında özgür aklı boğmuştur bu ülkede.
Buyurgan, yasakçı, ataerkil toplumun yatışmak bilmez gizli şiddeti, insan ilişkilerinin tüm alanlarını kaplamış, yurttaşların tümünü hasta etmiş, cehenneme çevirmiştir yaşamı. Hele Tezer gibi kozmopolit kültür sahibi insanlarınkini.

1 Mayıs 1977.

Görkemli bir işçi bayramı kutlaması sona ermek üzere. Sıra Kemal Türkler’in konuşmasına gelmiş. Güler Yücel’le saflarımızı bırakıp Cafe Bulvar’a giriyoruz. Orada başka arkadaşlar da var. Anımsadığım kadarıyla, Mustafa Kemal ve Tektaş Ağaoğlu, Kıvanç Ertop, Ela Güntekin, Ergin Ertem, Önay ve Gülbün Sözer, Tezer Özlü de.
Bir anda silahlar patlıyor, bir karışıklık ve şaşkınlık, ardından peş peşe yükselen makineli tüfekler, panzerler, sirenler…Toz duman içinde bir savaş alanının ortasında buluyoruz kendimizi; her zaman olduğu gibi, güvenlik güçleri (!), ‘çember sakallılar’ ve ‘kurtların’ ortak cihadının arasından çil yavrusu gibi dağılıp kurtarıyoruz canımızı. Ardımızda çığlıklar; arkadaşlarımızın haykırışı: ‘Kızıma rastladın mı? Babamı gördün mü? Annemi görürsen telefon et…’

İşçi sınıfının, solun yükselişinin kırk ölü, yüzlerce yaralıyla durdurulduğu gün.
O gece sabaha kadar uyanık Tezer. Sabaha kadar kapıları, camları, halıları siliyor, çatal bıçakları ovup parlatıyor. Devletin üzerine sıçrattığı kanı yuğup arıtmak istiyor.”

Tezer Özlü’den Leyla Erbil’e Mektuplar - Leyla Erbil, 1995

10 Beğeni

Bunu üç -beş gün önce okuyunca taratıp bu sayfaların çıktısını aldım. Masamın üzerinde dursun diye.

Leyla Erbil 'in öykü ve romanlarını okudukça, metinlerinde olan yapbozun bir parçası olmak, imlasını, biçimi anlamak, bunun için uğraş vermek çok hoşuma gidiyor.

Bu aralar ben de yeniden Leyla Erbil okuyorum.

1 Beğeni

Hem Tezer Özlü’yü hem Leyla Erbil’i çok seviyorum. İki büyük aydın yazarımız.

Kitaba demin başladım, ilk sayfalardan derinden etkiledi, üstteki alıntıyı paylaşmak istedim.

Leyla Erbil’le keyifli okumalar. :slight_smile:

1 Beğeni

Dersler, Ian McEwan

Ya sen anneni ve babanı gömersin ya da onlar seni gömer ve senin duyabileceğin kederden çok daha acı bir mateme gömülürler. İnsanın çocuğunu kaybetmesinden daha büyük bir ıstırap olamaz. /s. 283

Vefat etmiş olanlar hem buradaydılar hem de burada değillerdi- ve geri gelmeyeceklerdi. İster cilalı kırmızı kuvarsit olsun, ister orta halli bir yaratıcılık, ne fark ederdi? /s. 284

Ceset denen şeyde hiç de şaşırtıcı ya da korkunç bir şey yokmuş meğer. Gayet sıradan bir şekilde orada yoktu, o kadar. Başka ne bekleyebilirdi ki? Ruha, uçup gitmiş bir şeye inanmak ne kadar da kolay ve baştan çıkarıcıydı. /s. 286

Tuhaf bir şekilde, masa pırıl pırıl beyaz, altındaki çimenlerse siyah görünüyordu. İki iskemle, ikisi ayrı ayrı ayağa kalktıkları zaman bıraktıkları açıda duruyordu. Hiç düşünmeden yerleştirdikleri nesnelerin tam olarak aynı durumda kalmak için gösterdikleri inatçı sadakat. Ürperdi. Sanki görmemesi gereken bir şeyi görüyormuş gibiydi- kendisi orada değilken orada olan şeyler, kendisi ölünce nesnelerin nasıl görüneceği. /s. 317

4 Beğeni

“Evlat acısı gibi” derler ya…

3 Beğeni

972- Bilgili sözü yere su gibidir
Akıtınca suyu yer nimet verir

973 Bilgili kişinin sözü eksilmez
Akan duru pınarın suyu kesilmez

974 Sulak yerler gibi olur bilgeler
Çıkar su, nereye ayak vursalar

975 Bilgisiz kişinin gönlü kum gibidir
Nehir girse dolmaz, ot ve yem bitmez.

2 Beğeni

Kafanın nasıl parçalandığını ilk başta duymazsın, dedi, kafan kesik kesik hareketlerle parçalanır ve sen duymazsın. Uykusuzluk ve bulantı birbiriyle yer değiştirip durur. Sf.132

Buradaki zorluk, gittikçe kararan karanlıkta gittikçe daha fazla görmek, daha iyi görmek, daha fazla görmek, her şeyi görmek. Sf.135

Komedi mi? Trajedi mi? / Thomas Bernhard

1 Beğeni

Mehtaplı gecede bir yolcunun, yanından ayrıldığı dostlarla yaşadığı hazları, geri dönmenin hazzını hafızasına nakşederek hızlı adımlarla yakındaki istasyona doğru yürüdüğü bomboş kırların genişliğini tanımlayan, kimi yakın, kimi uzak tren düdüklerini duyardım. /s. 16

Yastığın sıkıca sarıldığımız, çocukluğumuzdaki yanakları andıran, daima tombul ve körpe, güzel yanaklarına yanağımı gömerdim. /s. 16

Sokağın ilk sesleri, bana içlerini üşüten yağmurun sıkıntısını, içinde titreştikleri buz gibi havanın ışığını, onları söndüren sisin çöküntüsünü, hafif sağanaktan neredeyse ıslanmadıkları, bir esintiyle siliniverdikleri ya da bir güneş ışığıyla kuruyuverdikleri fırtınalı ve ılık bir günün yumuşaklığını ve dalgalarını getirirler. /s. 26

Bir manzara, bir çehreye bağlıydı. Belki aynı şekilde çehre de manzaraya bağlıydı. Onun büyüsünü hayal ederken, o çehrenin bulunduğu, bana sevdireceği, yaşamama yardım edeceği, benimle paylaşacağı, mutluluğu bana sunacağı yer, o büyünün, yaşama umudunun unsurlarından biriydi, sevme arzusunun içinde o da yer alıyordu. Manzaranın temelinde bir insanın büyüsü yatıyordu. Aynı şekilde, bir insanda, koca bir manzaranın şiirselliği yatıyordu. /s. 34

Marcel Proust, Sainte-Beuve’e Karşı

3 Beğeni

Mustafa Kemal Bulgaristan’ da yaptığı konuşmalarda Türk milletinin fevkalade meziyetleri olduğunu ancak karanlık ve cehalet içinde bırakıldığını belirterek Türk halkının gerçeği görüp kavrayabilmesi için pek çok büyük reformlar gerektiğini öne sürmüştü.

Dakikalar İçinde Atatürk ve Dünyası s. 64 - İlber Ortaylı

3 Beğeni

"İyi yetişmek için özgürlüğe ve huzura ihtiyaç duyarsınız. Diğer bir ifadeyle, güvene. Fakat öte yandan kurallara ve kurallara saygı duymaya da gereksinim vardır. Aksi takdirde güçlü güçsüzü ezer, kurnaz olan aptalı alt eder ve özgürlük diye bir şey kalmaz (insanın Değeri; Sayfa: 249

2 Beğeni

“Zekâdan yoksun inatçılık, nihayetinde onun aptallıkla ilintili uzantısı olan budalalıktır. Sürüp gider. Başımıza kişisel veya toplumsal bir felaket geldiğinde, toprakta kalan enkaz yığınının nasıl tasarlandığını incelersek, neredeyse her zaman kendine inanan, kendine hayran, vasat ve dikkafalı bir adam tarafından körü körüne yapıldığını görürüz. Dünya böyle kendini nimetten sayan inatçı uğursuzlarla dolu.”

"Claude Gueux", Victor Hugo.

7 Beğeni

Vayyy adam bu günleri görerek yazmış sanki

2 Beğeni

Evet, o yüzden alıntıladım. Son cümle bugünü anlatıyor. Ayrıca kitapta o dönem Fransa’da okur-yazar oranının düşüklüğünden dem vuruyor, gelinen noktayı düşününce insan üzülüyor. Bir de bizdeki kadro doldurmalara emsalen, “Seksen celladın aylığıyla altı yüz öğretmenin maaşını ödersiniz.” nasihati var, kafaları doldursanız topluma faydalı olur, kesmeye gerek kalmaz, diye devam eden.

3 Beğeni

1 Beğeni



Robert Walser-Gezinti ve Diğer Öyküler

5 Beğeni


Yanlış zaman yanlış yer Gollum :smiling_face_with_tear:

Cadılar Dışarıda - Terry Pratchett

10 Beğeni


Yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda
Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı
Adam bulut gibiydi, hatırladı
Adamın ayaklarının altında
Yıldızların yıldız olduğu vardı
Adam yıldızlara basa basa yürüdü
Çünkü biraz önce yağmur yağmıştı.

Cemal Süreya - Sevda Sözleri

2 Beğeni

Merhaba: 180 sayfalık bir kitapta bu kadar alıntı çok değildir umarım…

“Cenaze evde yattığı gece üzerinden kedi mi atlatmışlar, ne yapmışlar? Zavallı hatun, neeuzubillah , işte cadı olmuş. (s: 17)

İnsanın hayatı, gerçekleşme anı şüpheli bir tehlikenin tehdidi altında kalırsa bu hal gerçekleşeceği kesin bir beladan daha korkunçtur. S.50

Bu memlekette değerli ve başarılı yaşamak için Türk’ten başka bir şey olmak gerekiyor. Memleketimizde Alman, İngiliz, Fransız, Rus nüfuzu her gün bizi biraz daha kaplayarak boğuyor. Her birimiz pek sebebini bilmeyerek bu yabancı milletlerden birinin taraftarı, gafilce övücüsü, isteklerinin destekleyicisiyiz. Onlarınsa şüpheli iyilikseverlikleri ve maksatları istekleri açısından birbirinin aynıdır. (s.81-82)

Vucud-ı elfaz (Sözlerin varlığı)
Adem-i mana (Anlamın yokluğu)
Bekle dânâ (Bilgili kişi bekle)
Ölüm Rânâ (Ölüm güzel)
Eder ikaz (İkaz eder) s:87 Cadı’nın mezarında yazılmış olan yazı

Ceza korkusuyla çekinilen kötülükler, ödül ümidiyle yapılan iyilikler, insanın yaradılışındaki çirkin hayvanlığı gidermiş sayılmaz. (S:93)

Her fert, kendinin diğer insanlardan daha akıllı olduğunu iddiaya ve göstermeye yol arar. Bazıları dehalarını ispat etmeyi makul yollardan başaramayınca dikkatleri çekmek için artist gibi saç bırakır, tırnak uzatırlar. BİR SATIRINI ANLAYAMADIKLARI KİTAPLARA AFOROZLU ELEŞTİRİLER YAZARLAR (s: 113)

1 Beğeni