Medeni milletlerin çoğundan geri kalışımız da irfan ve ilim yollarında nasıl yürümek gerektiğini bilmediğimizden, öğrenemediğimizden, öğretenlerin nadir oluşundan değil miydi? Bizi bu aşağı derecelerde bırakan maddi ve manevi yolsuzluğumuzla yolculuk etmenin hususi kurallarını bilmemezliğimiz olduğunu itiraf etmeyecek hiçbir bilgi sahibi yoktur. İlerlemek, herhâlde yol yürümesini bildikten sonradır.
Birkaç senedir intihar, şehrin gündelik olayları sırasına girdi. Ufak bir üzüntüye kapılarak kendini öldürenler, öldürmeye kalkışanlar bile çoğaldı. Seven, sevilmeyen, darılan, ayrılan, ayrılamayan, kıskanan, çeken, çekemeyen, hasta, züğürt, ihtiyar, genç, sürtük, züppe, aç, işsiz… Hepsi var! Acaba henüz bu sene türeyen kolsuz ceket giyme modası gibi bu da bir moda mı?
Zaten bu parasızlık biraz daha devam edip gidecek olursa açık baş, yarım pantolon, çıplak ayak modalarını da göreceğimizden şüphe edilmemelidir. Bir zamanlar, “Hoppalığın adını moda koymuşlar,” denirdi, şimdi de züğürtlüğün adını mı koydular!
Romanlardan sonra, tarihi, sosyolojik, edebî eser gelmektedir. Matematiğe, ciddi konulara aldıran bile yok. Anlaşılıyor ki kitapçılık iflasa mahkûm bir vaziyet almıştır. Böyle gidecek olursa altmış yetmiş sene önceki hâle gelecektir. Yani bir tarafı tuhafiye, tütüncü, tömbekici, kağıtçı, ortası kumaşçı, diğer tarafı da kitapçı kısımlarına ayrılmış eski dükkânlara dönecektir.
Merhaba Melih Bey, yayın evimize ait bir eserin neredeyse tamamını paylaştığınızı tespit ettik. Telih hakkı nedeniyle buna bir son vermenizi rica ediyoruz.
Konuşmalarını kağıda geçirmek çok zor.İnsanlığın rezilliğinden,şiddetin adaletin önüne geçmesinden,bir gün dünyaya hükmeden o ihtişamlı hayattan,ona sürekli aptallığı ve baskıyı hatırlatan pencere parmaklıklarından bahsediyor.Sohbetleri düzensiz,anlaşılmaz ,eski fakat hala geçerli olan karmaşık konular üzerine.(S.8)
Altıncı Koğuş - Anton Çehov
Kitaplarımız olduğu doğru fakat okumak,konuşmak ile aynı değere sahip değil.Eğer pek de doğru olmayan bir karşılaştırma yapacak olursam kitaplar yazılmış sözler gibidir,konuşmak ise şarkı söylemektir.(S.26)
Özellikle halkın kesesinden bedduaya inanmayanlar millet âhının tuttuğuna bıyık altından gülenler, vaktiyle bu tür hırsızlık ve yolsuzluk ile alışmış nice zengin ailelerin şimdi sürüm sürüm süründüklerini dikkate almalıdırlar.
Zaman sanki durmuştu,sanki dünyada kitaplardan,lambadan ve yeşil perdeden başka bir şey yoktu.
Maddelerin dönüşmesiyle birlikte ölümsüzlüğü bulmak tıpkı güzel bir kemanın kırıldıktan sonra kutusunun parlak bir geleceği olduğunu düşünmek kadar garip. (S.29)
‘‘Tımarhaneler ile hapishaneler kapatılacak ve senin dediğin gibi gerçekler muzaffer olacak fakat bildiğin gibi,hakikat ve doğanın kanunları aynı kalacak.İnsanlar acı çekecek,yaşlanacak ve yaşları geldiğinde de ölecekler.Hayatını aydınlatan şafak ne kadar fevkalade olsa da eninde sonunda seni bir tabutun içine koyacaklar ve kazdıkları çukurun içine atacaklar’’ (S.36)
Ben de “Savaş Sonrası” için yapıyorum bunu, - bu ara biraz ara verdim gerçi- Neredeyse her sayfada paylaşmak istediğim bir iki fikir- analiz- yorum oluyor.
Forumu bilmem, bir şey demeyeceğim ama bence defter ya da ne bileyim OneNote gibi dijital defter de, kitabın sayfalarında ileride kitabı hatırlamak istediğin zamanlarda bakmak için kitap alıntı - not alıp saklamıyorsan 1000kitap da paylaşıma devam etmek mantıklı, yıllar sonra kitaba geri döndüğümde “benimkiler” deyip alıntılarıma bakıp, ilk okumamda neler ilgimi çekmiş görmek için iyi oluyor.
Aynı şeyi Ahmet Rasim’de yapıyorum, muhakkak paylaşılacak, kayıt etmek istediğim bir şeyler çıkıyor 1000k’da paylaşıyorum ben. Burada meşalelerle üstüme geldiler Şaka bir yana 1000k iyi oluyor kayıt için. Orada da paylaşım yapma deme derdi yok en azından