Beğendiğiniz Kitap Alıntıları

Farkettim :slight_smile: Bende de Buzdan Kılıçlar var bekliyor okumak için.

2 Beğeni

Soner Yalçın abimize dün gece baya bir şey yazmışım. Maalesef ki ritalin içince yaptığım hiç bir şeyi hatırlamıyorum. O da bana cevap vermiş. Şaşırdım sonra ben ne yazmışım diye okuyamadım. Korktum çünkü yazdıklarımdan. Neyse mutlu oldum yine de cevap vermiş.

2 Beğeni

“Nefret ettiğin insanla iyi geçinme çabasına siz medeniyet diyorsunuz, ben sahtekarlık diyorum.
o yüzden anlaşamıyoruz.”

Charles Bukowski

1 Beğeni

Clive Barker’ın kaleminden, kendi duygularına bile yabancılaşarak bireyselliğini kaybetmiş, temel güdülerinin kılavuzluğunda yaşayan birinin, kısa ve öz portresi. Bu öyle biri ki, kendi duygu ve düşüncelerini kavrarken vermesi gereken son karar bile başkalarının tartışmaya açık hükümlerine kalmış. O yüzden güzeli çirkinden, doğruyu yanlıştan ayırmada pek de başarılı değil:

"Hırsız, Kutsal Meryem Tabyası’nın yıkıntıları arasında kazılmış kaba bir amfiteatrda adsız bir aktörün Goethe’nin Faust’unun birinci ve ikinci bölümlerini tek başına oynadığını görmüştü. Hırsızın Almancası kusursuz olmaktan çok uzaktı ama yine de aktörün performansı onu derinden etkilemişti. Öykü olup bitenleri izleyebileceği kadar tanıdıktı: Meohisto’yla yapılan anlaşma, tartışmalar, büyü numaraları ve sonra, söz verilen lanetlenme yaklaşırken umutsuzluk ve korkular. Tartışmaların çoğu anlaşılmazdı ama aktörün ikiz rollerini oynayış biçimi-bir an Baştan Çıkaran, bir sonraki an Baştan Çıkarılan- öyle etkileyiciydi ki hırsız çıkarken karnının ağrıdığını hissetti.

İki gün sonra oyunu tekrar izlemek ya da en azından aktörle konuşmak için geri dönmüştü. Ama oyun bir daha oynanmayacaktı. Oyuncunun Goethe’ye olan tutkusu pro-Nazi propagandası olarak yorumlanmıştı; hırsız onu bulduğunda bir telgraf direğinde, neşesini yitirmiş bir halde asılı olarak duruyordu. Çıplaktı. Çıplak ayakları yenmiş ve gözleri kuşlar tarafından oyulmuştu. Gövdesi kurşun delikleriyle doluydu. Bu görüntü hırsızı sakinleştirdi. Bunu aktörün uyandırdığı hislerin kötü olduklarının bir kanıtı olarak algıladı. Eğer sanatının onu getirdiği durum buysa herif köpeoğlunun, sahtekârın teki olmalıydı mutlaka. Ağzı ardına dek açıktı ama kuşlar gözleriyle birlikte dilini de yemişlerdi. Bir kayıp değildi bu."

Lanetlenme Oyunu - Clive Barker

5 Beğeni

3 Beğeni

“İçimdeki keder ve aşkla yoğrulmuş duygu yoğunluğu üzerimde hakimiyetini sağlamış, benliğimi tamamen ele geçirmek için tüm gücüyle verdiği savaştan galip çıkarak var olma, gitgide şiddetlenip sonunda hüküm sürme… ve hatta dile gelme hakkını kendinde bulmuştu.”

ile

“Gelgelelelim gençlik kadar asi, tecrübesizlik kadar kör ne var bu dünyada?”

gibi cümlelerle birlikte çevirisini yazmakla uğraşamayacağım:

“Do you think I am an automaton? — a machine without feelings? and can bear to have my morsel of bread snatched from my lips, and my drop of living water dashed from my cup? Do you think, because I am poor, obscure, plain, and little, I am soulless and heartless? You think wrong! — I have as much soul as you — and full as much heart! And if God had gifted me with some beauty and much wealth, I should have made it as hard for you to leave me, as it is now for me to leave you. I am not talking to you now through the medium of custom, conventionalities, nor even of mortal flesh: it is my spirit that addresses your spirit; just as if both had passed through the grave, and we stood at God’s feet, equal — as we are!”

sözleriyle sabah sabah beni mest eden Charlotte Bronte’nin Jane Eyre’sinden geliyor bu alıntılar…

“Ah, evet. Hatırlayacak çok şeyin olmasında asıl önemli olan, daha sonra onları hatırlayabileceğin bir yere gitmek, anlıyor musun? Durman lazım. Evine dönene kadar gerçekte hiçbir yere gitmemiş oluyorsun. Sanırım demek istediğim bu.”

Fantastik Işık - Terry Pratchett

9 Beğeni

Felsefenin iyilikleri ne kadar övülse azdır. Hayatın bütün dönemlerini sıkıntı çekmeden atlatmak için felsefe yapmak yeter.

Yaşlanmayı Bilmek - Cicero

1 Beğeni

…. Size tek bir cümleyle bir edebiyat adamının görevini betimleyeceğim. Yalnızca şunu yapması gerekiyor: Muhteşem bir hikâye icat etmek ve bunu muhteşem bir şekilde anlatmak.

“Buna bir diyeceğim yok” demişti Bay Philipps, “ ama izin verirseniz ısrarla şunu söyleyeyim: Sözcüklerin gerçek sanatçısının ellerinde tüm hikayeler muhteşem olur ve her ayrıntı tuhaf bir hayret uyandırır. Mesele pek önemli değildir, üslup ise her şey. Zaten en büyük beceri görünürde sıradan bir meseleyi ele alıp onu üslubun büyük simyasıyla sanatın saf altınına dönüştürmektir. “

Üç Sahtekar - Arthur Machen

5 Beğeni

Sadece bizim ülkemizde Canan Karatay’ın lisansı iptal edilmiyormuş demekki, dünyada da örnekleri var.

Hâlâ aynı kitap ise bence hızla kapatıp ardına bakmadan koşmalısın. Yoksa gelecekteki durumun konusunda endişelerim var.

2 Beğeni

Asıl ben insanlık için endişeleniyorum.

Tamam sen de insanlığın içindeki bir insan olarak ben de dolaylı olarak insanlık için endişeleniyorum. :thinking:

3 Beğeni

Siz de okuyun lütfen Agape Hanım, hani bir tarafı hep hain ilan ediyoruz ya bu kitabı okumayanlar da haindir diyorum ve artırıyorum. Daha doğrusu; insanın kendine hainlik.

Geliyo beş kardeş… :vulcan_salute:

5 Beğeni

Kendini çok kaptırmışsın dostum.

1 Beğeni

Arada oluyor öyle. Siz daha çok biliyorsanız siz yazın sizi okuyalım.

Emin ol herkes birşeyleri biliyor ve bildiklerini gerçek sanıyor yada bildiklerinin gerçek olmasını istiyor.Ben o kadar çok şey bilmiyorum malesef. :slight_smile:

Aşı hakkında bu şekilde düşünen insanları gördükçe korkuyorum. Her şey tartışılabilir, tartışılmalıdır da ama bu kadar komplo teorisinin ne gibi bir faydası olur bilmiyorum. Konu dışı yazdığımın farkındayım. Şu linkleri paylaşıp gidiyorum.

1 Beğeni
  • Bu kargaşanın içine girmezsek iyi ederiz, beyefendi. Burada sadece yumruk yeriz.

  • Öyle, diye cevap verdi Phileas Fogg, ne kadar siyasi olsa da yumruk yumruktur.

80 Günde Devri Alem - Jules Verne

6 Beğeni