Ama bıçak yapmaya uygun demirin varsa, asıl istediğin bir balta olsa bile bunu kabullenirsin ve bir bıçak yaparsın. Hayır! Benim hayatım çekiçlenerek şekillendirilecek demir değil.
Zaman Çarkı, Yenidendoğan Ejder
Ama bıçak yapmaya uygun demirin varsa, asıl istediğin bir balta olsa bile bunu kabullenirsin ve bir bıçak yaparsın. Hayır! Benim hayatım çekiçlenerek şekillendirilecek demir değil.
Zaman Çarkı, Yenidendoğan Ejder
“Kendimi dünyaya atılmış bir şekilde bulduktan sonra, kendimin tanımını (doğamı ya da özümü) başka hiçbir nesne ve yaşam formunun yapamayacağı bir şekilde, kendim oluştururum. Bana bir etiket yapıştırıp beni tanımlayabileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz çünkü ben, her daim yapım aşamasındayım. Bilincimi kazandığım ilk andan ölümün gelip onu yok edişine kadar kendimi eylemlerimle sürekli yeniden yaratırım. İnsanlığımın en temel niteliklerinden biri olan bu hal, Sartre’a göre ‘insan olmanın’ ta kendisidir. Beni ben yapan özgürlüğümdür: ne daha azı, ne daha fazlası.”
Varoluşçular Kahvesi, Sarah Bakewell
“Bırakın kanım kaynayarak geçsin ömrüm!
İçip hayal şarabını yatayım sarhoş!
Görmesin şu çamurdan ruh evini gözüm
Tozun içine devrilmiş bir mabet, bomboş!”
Jack London-Martin Eden
“Bilmem,” diye güldü genç, “sadece sevdim seni. O kadar çok sevdim ki bırak senin gibi capcanlı bir kadının kalbini, taşı bile eritmeye yeterdi aşkım.”
Jack London-Martin Eden
Olmak ya da olmamak, işte bütün sorun bu!
Düşüncemizin katlanması mı güzel,
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına,
Yoksa diretip bela denizlerine karşı
Dur, yeter demesi mi?
Ölmek, uyumak sadece! Düşünün ki uyumakla yalnız
Bitebilir bütün acıları yüreğin,
Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü!
Çünkü, o ölüm uykularında
Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
Bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
Yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine,
Sevgisinin kepaze edilmesine,
Kanunların bu kadar yavaş
Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine.
Kötülere kul olmasına iyi insanın
Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
Kim ister bütün bunlara katlanmak
Ağır bir hayatın altında inleyip terlemek,
Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa,
O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
Ürkütmese yüreğini?
Bilmediğimiz belalara atılmaktansa
Çektiklerine razı etmese insanları?
Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
Yürekten gelenin doğal rengini.
Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
Yollarını değiştirip bu yüzden
Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.
Hamlet - William Shakespeare
Sineklerin Tanrısı ~William Golding
“birinden korkunca ondan nefret edersiniz ama boyuna da düşünüp durursunuz onu. Kendi kendinizi aldatırsınız; aslında kötü değildir dersiniz. Ama onu görünce, tıpkı nefes darlığına tutulmuş gibi olursunuz, soluk alamazsınız.” s. 111
“en büyük düşünceler, en basit olanlardır.” s. 158
“ah, insanın düşünebilecek vakti olsa.” s. 240
İnsanlar arasında yerim yok. Kimse beni görmüyor. Konuşuyorum ama duymuyorlar. Geliyorum ama karşılamıyorlar.
Karanlığın Sol Eli / Ursula Kroeber Le Guin
“Gözyaşı dökme lütfen. İyi bir ıstırabın ziyan olmasıdır bu.”
Cehennemlik Yürek, Clive Barker
Adım Tertuliano Maximo Afonso, dedi ve sırıtarak ekledi, Sizin adınız nedir, Birbirinin aynısı iki insanın karşılaştığında elbet soracakları bir sorudur bu, birbirleri hakkında her şeyi öğrenmek istemeleri doğaldır ve ismin insanların giriş kapısı olduğunu düşündüğümüz için ilk sorduğumuz şey isimdir…
Jose Saramago - Kopyalanmış Adam
“Ah, Işık, Rand, o acı,” diye mırıldandı Min, incinmiş bir sesle. “Hiç bilmiyordum; hiç hayal edememişti. Nasıl dayanabiliyorsun? Hiç bilmiyormuşsun gibi gelen acılar var, sanki onlarla öyle uzun süre yaşamışsın ki senin bir parçan olmuşlar. Ellerindeki o balıkçıllar; dağlandıklarını hissedebiliyorsun hâlâ. Kollarındaki o şeyler acıyor! Ve yan tarafın. Ah, Işık, yan tarafın! Neden ağlamıyorsun, Rand? Neden ağlamıyorsun?”
Kışın Yüreği, Zaman Çarkı Serisi Dokuzuncu Kitap, Robert Jordan
‘‘Yapılması gerekeni yapmak ihanet değildir. Ve bir amacı varsa, günaha bile müsamaha gösterilebilir.’’ O iki cümle bile onu öldürmeye yeterdi. ‘‘İnsanları nasıl arkanda toplarsın, biliyor musun, Carridin Evlat? En hızlı yolu nedir? Bilmiyor musun? Sokaklara bir aslan sal -kuduz bir aslan. Ve halk paniğin pençesine düştüğünde, sakin bir biçimde onlara bu sorunu senin halledeceğini söyle. Sonra aslanı öldür ve halka leşi herkesin görebileceği bir yere asmalarını söyle. Düşünmelerine fırsat bırakmadan yeni bir emir ver, itaat edeceklerdir. Ve emir vermeye devam edersen, itaat etmeye devam edeceklerdir çünkü sen onları kurtaran kişisin, yönetmeye daha uygun kimi bulabilirler ki?’’
Yenidendoğan Ejder
‘‘Dünyaların ötesinde, devasa şeylerin muğlak hayaletleri; gökyüzünün altında adsız kayaların üzerinde duran, ışık ve karanlık kürelerin üzerindeki baş döndürücü sütunlar. Zaman’ın ötesindeki akıl almaz ışıksız odalardan davulların boğuk, delirtici sesleri ve dinsiz flütlerin tiz, tekdüze sızlanmaları evrenin bu tiksindirici mezarlığından geçerek geliyordu.’’
H.P. Lovecraft // Nyarlathotep
Can Yayınları (s.30)
‘‘Virüsten daha hızlı yayılan tek bir şey vardır:Korku!’’
Dan Brown-Cehennem
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar vardır.
Sadık Hidayet, Kör Baykuş
“Hiç bilmiyordum; hiç hayal edememiştim. Nasıl dayanabiliyorsun? Hiç bilmiyormuşsun gibi gelen acılar var, sanki onlarla öyle uzun süre yaşamışsın ki senin bir parçan olmuşlar. Ellerindeki o balıkçıllar; dağlandıklarını hissedebiliyorsun hâlâ. Kollarındaki o şeyler acıyor! Ve yan tarafın. Ah, Işık, yan tarafın! Neden ağlamıyorsun, Rand? Neden ağlamıyorsun?”
Kışın Yüreği
kitapların amacı yaşamayı öğretmek değil (ders verenlerin hüzünlü görevidir bu), içimizde yaşama, başka türlü yaşama isteği uyandırmaktır: kendi içimizde yaşama imkânını ilkesini bulmak.
Yürümenin Felsefesi, Frédéric Gros
“Cevaplarını bulamadığı sürece yaşadığı bu tuhaf dünyanın, alaca renklerle dolu devasa bir boşluktan pek farkı olmayacaktı.”
47. sayfa
Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar
-Neyin var senin?
+Mutsuzum.
-Sahi mi? Ne zamandan beri?
+Unutmuşum.
Godot’yu Beklerken / Samuel Beckett
“Hayat veren özün tırmanışı, söğüt tomurcuğunun patlayan yeşilliği, sararan yaprağın düşüşü, bunlar bütün hikayeyi anlatıyordu. Doğa bir görev veriyordu insana. Bu görevi yerine getirmeyince ölüyordu insan. Yerine getirince de değişen bir şey olmuyor, yine ölüyordu.”
Midas’ın Müritleri, Jack London