Bir tek mantıkla doğayı aşamazsınız! Mantık üç olayı öngörür ama milyonlarca olay vardır! Milyonlarca olayı ölçüp biçmek ve hepsini konfor sorununa indirgemek! En kolay çözüm bu! Şaşırtıcı bir şekilde apaçık, düşünmeye gerek yok! En önemlisi bu, düşünmeye gerek yok! Yaşamın bütün sırrı yayımlanmış iki sayfaya sığıveriyor!
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski - Suç ve Ceza
syf. 319 , Can Yayınları
Gönül tasvirini arzu ederdi bî-kusur amma
Nasıl icmale sığsın öyle bir şevk-i behiştî ya?
Gönül kusursuz şekilde anlatmayı arzu ederdi ama
Cenneti andıran böyle bir şevk nasıl kısaca anlatılsın? Nabizade Nâzım-Zehra
Korkmamalıyım. Korku akıl katilidir. Korku toptan yok oluşu getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim, üzerimden ve içimden geçmesine izin vereceğim. Korku geçip gittiği zaman, geçtiği yolu görmek için iç gözümü ona çevireceğim. Gittiği yerde hiçbir şey olmayacak; yalnızca ben kalacağım.
Dune - Korku Duası
Tanrılar merhametli. Çünkü zalim olsalardı beni annemin ilk çocuğu yaparlardı. Doran’ı da üçüncüsü. Ben kana susamış bir adamım. Ve şimdi siz benimle uğraşmak zorundasınız. Benim sabırlı, ihtiyatlı, gururlu ağabeyimle değil.
Kızıl Yılan pek severdi alengirli konuşmayı. Oberyn Martell
Yüz yaşını dolduran birey, aşktan ve dostluktan vazgeçebilir. Kötülükler ve ölüm artık onu tehdit edemez. Bir sanat icra eder, örneğin felsefeyle, matematikle ilgilenir ya da tek kişilik satranç oynar. İstediği zaman da kendini öldürür. Hayatın sahibi olan insan, ölümüne de sahip çıkmalıdır.
Jorge Luis Borges - 25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler "Yorgun Bir Adamın Ütopyası" öyküsünden
Anormal bir duruma gösterilen anormal bir tepki normal bir davranıştır.
Beni kalbine mühürle, sevgi, ölüm kadar güçlüdür.
Bir insanın acı çekmesi, boş bir odadaki gazın davranışına benzer. Boş bir odaya belli bir miktarda gaz verildiği zaman, oda ne kadar büyük olursa olsun, gaz odanın tamamına yayılır. Ne kadar küçük ya da büyük olursa olsun, acı da insanın ruhuna ve bilincine tamamen yayılır. Dolayısıyla insanın çektiği acının “büyüklüğü” kesinlikle görecelidir.
Bu sözcüğü yıllar boyunca o kadar çok kullanmış, buna ilişkin öyle çok hayal kurmuştuk ki, anlamını yitirmişti. Gerçekliği bilincimize işlemiyordu; özgür olduğumuz gerçeğini kavrayamıyorduk.
“Böylece bedeni onu usunda gittikçe daha çok özgürleştirdikçe, dünyadaki pisliklere tükürmek için aydınlıkta kaldığı süre iyice azalıyordu; ama karanlıkta tüm isteklerden arınmış, saltık özgürlük içinde bir noktaya dönüştüğü anlar çoğalıyor da çoğalıyordu.”
Aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Bu ergin olmayış durumu ise insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır. İşte bu ergin olmayışa insan kendi suçu ile düşmüştür; bunun sebebini de aklın kendisinde değil, fakat aklını başkasının kılavuzluğu ve yardımı olmaksızın kullanmak kararlılığını ve yürekliliğini gösteremeyen insanda aramalıdır. Sapere Aude! Aklını kendin kullanmak cesaretini göster! sözü şimdi Aydınlanma’nın parolası olmaktadır.
Kasım Küçükalp ve Ahmet Cevizci, Batı Düşüncesi Felsefi Temeller, İsam Yayınları Ankara, 2018, s.146