… her yazar yarattığı dünyanın tanrısı, çevirmense onun peygamberidir; görevi yazarla tartışmaya girmek değil, kurguladığı dünyayı en iyi biçimde aktarmaktır.
Jack London / Adem’den Önce kitabı sayfa 149 / Çevirmenden Okura - Çevirmen : Levent Cinemre
Almanya’da profesörler ve doktorlar sayılamayacak kadar çoktur. Tanımadığımız herhangi bir adam biraz gençse “Herr Doktor”, biraz yaşlı ve sakallıysa “Herr Profesör” diye hitap etmek tedbirliğe uygundur. Almanların bu âlim sıfatı takınmak merakı münasabetiyle bir İngiliz’in şakası:
“İki kapı olsa, birisinin üzerinde ‘cennet’, diğerinin üzerinde ‘cennet hakkında konferans’ diye yazılı olsa bütün Almanlar ikinci kapıya hücum eder.”
"Kânun nedir ki? Kontrol mu? Kanunlar kaosu süzgeçten geçirir; böylece ne elde edilir? Sükunet mı? Kanun… en yüce idealimiz ve en temel doğamızdır. Kanunları fazla incelemiyeceksin. Yoksa mantık kılıfına uydurulmuş yorumlar, hukuk safsafataları ve taraflıca seçilmiş örnekler bulursun. Sükunet bulursun ki bu ölümün bir başka adıdır, o kadar.
Eğer farklıysan, yalnızlığa mahkûm oluyorsun. Yalnız olana acımasız davranıyorlar. Biliyor musun, beni her şeyden dışladılar. Diğer çocukları geceyi geçirmek üzere dağlara yolladıklarında benim gitmeme izin vermediler; bana sırların hiçbirini söylemediler. Yine de ben, kendi başıma yaptım. Beş gün boyunca hiçbir şey yemedim ve sonra da tek başıma oradaki dağlara çıktım.
“Baba olduğumda Tanrı’yı anladım, her şeyi o yarattığı için her yerdedir. Mösyö, benim de kızlarımla ilişkilerim böyle. Sadece ben kızlarımı Tanrı’nın dünyayı sevdiğinden daha fazla seviyorum, çünkü dünya Tanrı kadar güzel değil ve ben de kızlarım kadar güzel değilim.”
“Totaliter bir toplumu diktatörlükle karıştırma,” dedi Kellman ifadesiz bir sesle. “Totaliter devlet yurttaşlarının hayatının her aşanına karışır, onların her konudaki düşüncelerini biçimlendirir. Hükümet bir diktatörlük ya da parlamenter sistem ya da seçilmiş bir başkan ya da rahipler konseyi olabilir.”
There is something profoundly cynical, my friends, in the notion of paradise after death. The lure is evasion. The promise is excusative. One need not accept responsibility for the world as it is, and by extension, one need do nothing about it. To strive for change, for true goodness in this mortal world, one must acknowledge and accept, within one’s own soul, that this mortal reality has purpose in itself, that its greatest value is not for us, but for our children and their children. To view life as but a quick passage along a foul, tortured path – made foul and tortured by our own indifference – is to excuse all manner of misery and depravity, and to exact cruel punishment upon the innocent lives to come.
I defy this notion of paradise beyond the gates of bone. If the soul truly survives the passage, then it behooves us – each of us, my friends – to nurture a faith in similitude: what awaits us is a reflection of what we leave behind, and in the squandering of our mortal existence, we surrender the opportunity to learn the ways of goodness, the practice of sympathy, empathy, compassion and healing – all passed by in our rush to arrive at a place of glory and beauty, a place we did not earn, and most certainly do not deserve.
Yazarı bu gönderiyi silmek istedi ama silinmedi. En son istediğim şeylerden biri kirlilik ama silinmiyor. İnatçı çıktı yani bu gönderi. Gönderi kirliliği için özür diliyorum.
Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.
İnsanlığın geleceği için kendini feda etmeli midir insan? İnsanlığın varlığı, tek bir insanın varlığından daha değerli midir? Doğrusu arada basit bir nicelik farkından başka bir fark göremiyorum. Insan türünün devamını sağlamak gibi bir sorumluluğumuz yok. Bazı türler, zamanı geldiğinde ortadan kalkar. Ayrıca, tarafsız bir gözle, türümüzün varlığının bu gezegeni daha güzel hale getirdiğini söylemek de pek mümkün değil.
Yaşadığımız hayata bir anlam bulmak konusundaki acınası çabamızın bizi canımızı feda etmeye götürmesinden daha zavallı bir durum düşünemiyorum