… Ve savaştılar; Portia bunu kesinlikle kabul ediyor. Erkek bir savaşçı fikri saçma olabilir, ancak yine de karıncalardan daha güçlü, daha hızlı ve daha zekiler. Bir an için Portia çılgınca bir fikre kapılıyor, erkekleri de silahlandırmak ve eğitmek istiyor; Büyük Yuvanın kullanabileceği savaşçı sayısını önemli ölçüde artırabilir bu şekilde. Ama hemen bu fikirden vazgeçiyor. Bu sadece anarşiye-doğal düzenin bozulmasına- neden olurdu.
Sömürgeci güçler, kağıt üzerinde yapay sınırlar çizerken, bölgelerin fiziksel gerçeklerini tamamen göz ardı ettiler. Şimdi o çizgilerin tekrar çizilebilmesi için şiddet kullanılıyor ve bu sorunlar uzun yıllar boyunca sürecek, ta ki çizgilerin şimdikilerle hiçbir alakası kalmayana dek.
Bürokrasi, inisiyatifi yok eder. Bürokratların yenilikten daha çok nefret ettiği pek az şey vardır, hele eski rutinlerden daha iyi sonuç veren yenllikler söz konusuysa. Düzelmeler tepedekilerin beceriksiz görünmesine yol açar daima. Beceriksiz görünmekten kim hoşlanır?
"Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.”
Stilgar’ı en çok rahatsız eden şey Muad’Dib diniydi. Neden Muad’Dib’i tanrılaştırmışlardı ki? Etten kemikten olduğu bilinen bir adamı neden ilahlaştırmışlardı? Muad’Dib’in Altın Yaşam İksiri, tüm insan ilişkilerini kontrol eden bürokratik bir canavar yaratmıştı. Hükümet ile din birleştirilmiş, yasaları çiğnemek günah haline gelmişti. Hükümetin aldığı kararları sorgulayan herkese kâfir gözüyle bakılıyordu. Aşırı ahlakçı zihniyet, asileri hem bu dünyada cezalandırıyor hem de cehennemde yanacaklarını söylüyordu.
Oysa bu hükümet kararlarını alanlar da insandı.
Hafiften çiseleyen yağmura veriyor yüzünü. Büyüyüp irileşen , gitgide hızlanan damlalardan kaçacağına onlara sığınıyor. Sık sık yaptığı gibi …Ruha ve bedene ulaşmış kirlilikleri en iyi arıtanın ‘yağmur’ olduğuna inananlardan o.
Paranın icadı teknolojik bir dönüm noktası değil, zihinsel bir devrimdi. Bu devrim, sadece insanların ortak hayal gücünde yaşayan yeni bir gerçekliğin yaratılmasında gizliydi.
Para şu ana kadar yaratılmış en evrensel ve en etkili karşılıklı güven sistemidir.
“Siddhartha,” dedi, “niçin bekliyorsun?”
“Niçin olduğunu biliyorsun.”
“Hep böyle durup bekleyecek misin sabah olana kadar, öğle olana kadar, akşam olana kadar?”
“Hep böyle durup bekleyeceğim.”
“Yorulacaksın, Siddhartha.”
“Yorulacağım.”
“Uyuyakalacaksın, Siddhartha.”
“Uyumayacağım.”
“Öleceksin, Siddhartha.”
“Öleceğim.”
“Sahibi olmayan bir elmas bulursan, o elmas senindir. Sahibi olmayan bir ada bulursan, o ada senindir. Bir buluş yaparsan patentini alırsın, buluş senin olur. Madem ki yıldızlara sahip olmak benden önce kimsenin aklına gelmedi, yıldızlar benimdir.”
‘‘Radikaller daima her şeyi fazla basite indirgeyip düşünür… siyah ve beyaz, iyi ve kötü, onlar ve biz gibi. Karışık meseleleri böyle basitleştirerek kaosun yolunu açarlar. Senin söylediğin şekilde bir hükmetme sanatıysa kaosun efendisi olmaktır.’’
“Değeri bilinmemiş duygular kimi ruhlarda kine dönüşse de benimkinde yoğunlaştılar, yataklar oydular kendilerine, sonra da burdan yaşamıma fışkırdılar.”
Ve o günlerde, daha önce olduğu ve daha sonra olacağı gibi oldu, Karanlık yeryüzüne çöktü, insanların yüreklerini ağırlaştırdı, yeşillikler soldu, umut öldü. Dünyanın Gözü (Zaman Çarkı) - Robert Jordan