Yaşar Kemal hem kendi zamanını hem 60 yıl sonrasını nasıl da doğru tahlil etmiş.
"Bizim çıkarcılarımız, çok kurnaz davranmışlar. Bilmişler ki, düşünen adam arayan adamdır. Arayan adam birtakım yenilikler bulan adamdır. Donmuş bir durumu parçalayan adamdır. Durumu olduğu gibi tutmak için insanları düşündürmemişler. İşte bizim tarihimiz aşağı yukarı bu.
Bakar mısınız Osmanlı, İslam tarihine, kaç kişinin derisini yüzmüşler? Bu derisi yüzülenlerin birçoğunu tanıyoruz. O kadar da masumca, o kadar da az aykırı düşünmüşler ki, gene de düşünceye önderlik ettiklerinden dolayı yakalarını, derilerini zalimlerin ellerinden kurtaramamışlar.
İşte biz böyle bir sonuçtan süzülüp yirminci yüzyıla gelmiş bir kuşağız. Bizim karşımızda deri yüzenlerin soyundan gelenler, oldukları gibi duruyorlar. Azıcık düşündüler diye, şimdikiler daha kötü yapıyorlar. Yoklukla, açlıkla, polisle terbiye ediyorlar. Bizim Anadolunun bir sözü vardır, “Allah, kimseyi açlıkla terbiye etmesin,” derler. Bizim çağımızın deri yüzücüleri açlıkla terbiye ettiler uzun zaman düşünenleri.
Deri yüzücüler, gittikçe azıtıyorlar. Bekleyin, bekleyin ki, daha neler gelecek başımıza. Onlar bizi söyletmeyecekler. Kendileri konuşacaklar. Yalanlarıyla halkı daha, daha uyutacaklar. Onlar, milliyetçi olacaklar, evet onlar, onlar ki, birkaç sömürücünün kesesine satmışlardır vicdanlarını. Onlar vatansever geçinecekler, ne kadar gerilik varsa, sırtlarını ona dayayıp… Halkımızın böyle kalması, ezilmesi için ellerinden geleni de gelmeyeni de yapacaklar. Sabahtan akşama kadar millet, vatan, halk diye bağıracaklar. Halkı sevdiklerini söyleyecekler. Tarihimiz boyunca halkımız için bir tek güzel şey, Köy Enstitüleri açılacak, onu kapattıracaklar. Kapatanları da kutsal birer yaratık gibi halka yutturmaya çalışacaklar.
Şimdiye kadar Köy Enstitüleri kalsaydı, kırk bin köye, kırk bin öğretmen olacaktı. Türk köylüsü aydınlanacaktı."
1962 tarihli bir gazete yazısından, Zulmün Artsın / YKY.
Sıkıntılı gözlerle Ged’e bakarken, yumuşak bir sesle konuşuyordu.
"Çocukken, büyücülerin her şeyi yapabileceklerini sanıyordun. Ben de öyle sanırdım, bir zamanlar. Hepimiz öyle sanırdık. Fakat gerçek şu ki, insanın gerçek gücü, büyüyüp bilgisi arttıkça izleyebileceği yol, iyice daralıyor. Ta ki, en sonunda sadece ve sadece mutlaka gerekenden başka yapacak şeyi kalmayıncaya kadar… "
Yerdeniz Büyücüsü
“İşte erkekler,” derdi, “asla memnun değildirler, artık sevmemek isterlerse bütün düşüşün, bıkkınlığın kabahatlerini kadınlara yükletmek için çare bulduktan sonra sevmemek kabahatini de onlara bırakmak için zavallıları aşağılayacak şeyler ararlar.”
Aşk-ı Memnu - Halid Ziya Uşaklıgil
Felsefeyi severdi, fizikten de anlardı,
Şairdi, musikide hayli behresi vardı
Hiç kimseden korkmazdı, yaman bir silahşördü
Başkası hesabına bazen âşık olurdu
Rahmetlinin Cyrano de Bergerac’tı adı
Her şey olayım derken hiçbir şey olamadı.
Bu defa bir oyundan kısa bir tirad olsun alıntımız
Her şey sağlam, huzur dolu ve kesindi: Ged ateş ışığıyla aydınlanmış odaya göz gezdirerek, “İşte, insan böyle yaşamalı,” dedi ve iç geçirdi.
“Yollardan biri bu,” dedi Vetch, “ama başka yollar da var. Şimdi arkadaş,eğer mümkünse, son konuştuğumuzdan beri, yani iki yıldan bu yana başından geçen olayları anlat bana.”
Yerdeniz Büyücüsü
“Belki de” diyerek araya girdi Anatoli “Karl Marx’ın hayaleti sonunda gülümsemeye başlamıştır.”
“Ya da” diyerek cevapladı Konstantine, “hayaleti gülümseyen Ayn Rand’dır.”
İkisinin de yazınına hâkim olan Anatoli başını salladı “Sanmam. O kadın, insanın içindeki sefaleti sanki bir başkaldırıymış gibi anlattı ve sonra da utanmadan bunun adına felsefe dedi. Kibri kuru gürültüden başka birşey değildi.”
Yakınlaşmalar - Steven Erikson
Sadece bazen, her şeyin bir gün sona ereceğini, en büyük acıların dahi bir gün biteceğini düşünmek insanı rahatlatıyordu.
Laetitia Colombani - Saç örgüsü.
Bir özdeyiş, tespit, çıkarım yapılıyor bende bunu paylaşayım amacıyla değil de şu anlatımı sevdiğim için paylaşıyorum. Kemal Tahir’in kitaplarında fikir kısmı bir yana diyaloglar ve anlatım çok iyi oluyor.
Saat ona doğru, kamyon, inişi yokuşu tüketip bozkırın amansız düzüne düştü. Güneş artık domuzuna kızdırıyor hızın verdiği esintiyi bile samyeline çeviriyordu. ( Bozkırdaki Çekirdek - Kemal Tahir)
Şüphecilik alışkanlık haline gelen bir tutumdur ve pek çok kişi bunun sağlıklı bir meziyet olduğunu söyler. Bu sebeple, gördüğüm teveccühü riske atarak, şunu söyleyeceğim: Şüphecilik alışkanlığı bazen insanın içine öylesine işler ki kibirli bir üstünlük hissinden gelen inadına bir inkâra dönüşür. Bu da bir insanda olabilecek en büyük kusura delalettir: Sabit fikirliliğe.
Yakınlaşmalar - Steven Erikson
Kuşları boğdular, çimenleri söktüler, yollar çamur içinde kaldı. Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil; ama çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak.
Son Kuşlar - Sait Faik Abasıyanık
Raine Kent yumruğunu masaya vurdu. “Sosyalist ulan bunlar!”
“Bizi gezegenimizi korumaya ve azalan kaynaklanı idareli kullanmaya yönlendiriyorlar” dedi Diana ve omuz silkti. “Bu mu sosyalizm?”
“Belki değil” diye karşılık verdi Başkan, “ama kapitalizm olmadığı da kesin!”
……
……
… Raine Kent’in yüzünün rengi gitti ağır ağır.
“Ne sosyalist ne de kapitalist” diye devam etti Diana.
“Daha ziyade… vicdanımız.”
Yakınlaşmalar - Steven Erikson
“Muhakkak ki iç dünyam asla çiçeklerin açtığı huzurlu bir yer olmayacak; biraz huzur ve ara sıra bu çiçek tomurcuklarının isyanlarını barındıracak, ama bunların yanında her zaman küçük bir savaş da sürüp gidiyor olacak. Bu toplumda ve bu bedende huzur içinde mutlu olmamın hiçbir yolu yok. Huzursuz Sokağı’na aitim ben. Seviyorum da bunu; bu sokağın geleceğe götürdüğünü ve henüz burada olmayan, ama burada olandan daha gerçek olan bir yaşam tarzına sadık olduğumu düşünüyorum.”
James Tiptree Jr.
Asaletin ve karizmanın vücut bulmuş hâli…
“….kürtajla ilgili duruşun ne?” “Yumurta yer misin?”
“Affedersin?”
"Doğmamış tavuk embriyolarından bahsediyorum
Yakınlaşmalar - Steven Erikson
Hocam sürekli kitap içinden bir şeyler paylaşıyorsunuz. Şimdilik nasıl gidiyor? Önerir misiniz?