Bize bu kötülüğü neden yaptın?
Gözlerinden kan fışkıran emoji
Android kullanıcısısın. Play Store’dan Swiftkey isimli klavye uygulamasını indirebilirsin. Sahi, orijinal klavye kullanan mı kaldı yahu?
Orijinal klavye kullanıyorum.Bunu okuyunca kendimi bi kötü hissettim
Cümlenin doğrusu şöyle olmalıydı;
“Özellikle ayrı yazılması gereken meşhur ‘-de/-da’ bağlacı.”
Bağlaç olandan bahsettim. Ek olan ve bitişik yazılan -de -da olsaydı dediğiniz doğruydu.
Ben imla hatasından bahsediyorum, dediğiniz şeyle alakası yok. Herhangi bir kural cümle içinde geçerken tırnak içine alınır ve başına kesme işareti konulur ki ne olduğu anlaşılsın.
O kural falan değil benim kurduğum, noktası konulmuş bir cümle. Tırnak gerekmez orda azizim, gayet de anlaşılıyor
Eğer öyle ise yanlış biliyor olabilirim ama ders notlarında veya Türkçe kitaplarında biz şu şekilde yazardık. Bunu google’a yazar yazmaz ilk sonuçta buldum:
Şarj yiyor ve kasıyor donuyor.
Özellikle televizyondaki sunucularda, konuşmacılarda vb. duyduğum bir yanlışı dile getirmek istiyorum: Abicim, ablacım ‘‘rakkam’’ değil ‘‘rakam’’.
Kayıp Rıhtım, Türkçemin gelişmesinde çok önemli bir yere sahip. Portal için bir şeyler karalarken hangisi doğruydu, hangisi yanlıştı derken pek çok şey öğrendim. Hatta bir Türkçe âşığı oluverdim. Elbette hâlâ bazı hatalar yapıyorum ama kendimi geliştirmeye devam ediyorum.
Eski forumda daha az imla hatası yapıldığı doğrudur. Bunun nedeniyse hata yapanlara müdahale ediliyor olmasıydı. Şimdiyse pek müdahale edilmiyor. Çünkü insanlar kendilerini uyardığımız için teşekkür etmek yerine kızıyorlar ve çekip gidiyorlar. Sonra bir bakmışsınız forum ıssız bir yere dönüşmüş. Yeni forumda daha doğru bir yola girildiğini düşünüyorum. Biz ne kadar ısrarcı olursak olalım bazı insanlar bırakın öğrenememeyi, öğrenmemek için ısrarcı olacaklar. İnsanları nazik bir dille uyarmaktan başka yapabileceğimiz bir şey yok. Onlara savaş açmak çözüm olmuyor.
Ben belirli bir seviyeye kadar yazım ve dil bilgisi hatalarına göz yumuyorum ama yazılan şeyi anlaşılmayacak hâle getirecek kadar büyük seviyedeki hatalar beni rahatsız ediyor. Bunlardan bazıları kasıtlı oluyor.
Geçenlerde başka bir başlıkta ismini vermeyeceğim bir arkadaşımız bana bir cevap yazmış. Noktalama işaretlerini yanlış kullanmamış, çünkü hiç noktalama işareti kullanmamış. İki cümleden fazla okuyamadım ve bu yüzden cevap yazmadım. Belki söylediği şeyde haklıydı ama ben onu okurken bunaldım. Bence bu bir cehalet değil, bilinçli bir tercih ya da tembellikten ötürü bilinçli bir cehalet.
Bir de insanları bu konuda uyaranlara, bilinçlendirmeye çalışanlara kızanlar var. Evet, aşırı derecede kafaya takanlara kızmak gerekir, fakat nazik bir dille uyaranlara da mı kızmak gerekir? Her hataya kızanlara belki “abartıyorsun” diyebiliriz ama aşırı miktardaki hataları kibarca ifade edenlere de aynısını söyleyebilir miyiz? İnsanlar neden doğrusunu öğrenmek istemez de karşılık beklemeden öğretmek isteyenlere ateş püskürür? Bu, cehalette ısrar değil midir?
Bir başka savunma mekanizması da bunun eğitimini almamakla ilgili. Evet, herkes Türk Dili ve Edebiyatı mezunu değil. Türkçe öğretmeni, TDK personeli, yazar, editör vs. değil. Yine de bunlar mazeret değil. Çünkü bunlardan biri olmayan Türkiye vatandaşları da bol miktarda Türkçe eğitimi alıyorlar. Öncelikle bu bizim ana dilimiz. Ardından okullarda ilkokul birinci sınıftan üniversite sıralarına kadar Türkçe eğitimi alıyoruz. Pek çok ilgisiz bölümde bile Türkçe dersi var. Aynı konuları okul sıralarında tekrar tekrar öğreniyoruz. Sınavdan sınava koştururken de dershanelerde yeniden öğreniyoruz. Yani bu kadar eğitimden sonra bilmemiz gerekmez mi? “Biz yeterince Türkçe eğitimi almadık” diyenlere “siz o eğitimi aldınız ama umursamadınız, hiçbir şey öğrenmeden mezun olmanın mümkün olduğu bir eğitim sisteminin ürünüsünüz” diyorum. KPSS sınavında Türkçe sorularının tamamını doğru cevaplamayı başarmış Türkçe katilleri tanıyorum. Sizce de bu işte bir gariplik yok mu?
Hepimiz insanız, hepimiz yazım hataları yapabiliriz. Bir seviyeye kadar hatalara tahammül etmesini öğrenmeliyiz ama insanlar da bu kadar çok hata yapmamayı öğrenmeliler.
Aslında çoğu zaman o bahsettikleri rakamlar da rakam değil zaten. “Çok büyük rakamlar bunlar.” deniyor. E, en yükseği zaten 9, ne kadar yüksek rakamlardan bahsediyor olabilirsiniz ki? Sayı olmasın o?
Çıldırıyorum bunu duyunca, televizyona veya bu saçmalığı duyduğum herhangi bir ekrana tekme atacak kadar hatta. Bu arada rakam da değil, istatistik veya veri denmeli. Rakkam deyip, rakamı kastedip 3000000 teğleğ diyor öküzlerin %99’u. @muaet benden önce yazmış gerçi. Yine de öfkemi boşaltmak istedim.
Kusura bakmazsan kahkaha atıyorum.
Niye kusura bakayım ki?
Aslında bu ipucu belli yerlerde yardımcı olsa da her zaman geçerli değil. “Bile” kelimesiyle değiştirince anlamsızlaşan birkaç örnek vereyim:
- Eve gideyim de dinleneyim.
- Nasıl olur da böyle düşünürsün?
- Konuşur da konuşur.
- Ben yine de elimden geleni yapacağım.
Daha geçerli bir yöntem, “de/da” yerine hiçbir şey koymamak olabilir. O zaman bir vurgu ya da bağlaç eksikliği (bağlaç olduğu için doğal olarak ) hissedilebilir, ama cümle anlamsızlaşmaz. Bu durumda ayrı yazarsınız.
Yukarıda bilerek “ya da” kelimesini kullandım. Bunun gibi özel kullanımlarda hiçbir şey koymayınca da anlamsızlaşıyor. O yüzden bana en kolay gelen taktiği belirtip daha fazla uzatmadan gideyim:
Önceki kelimeyle birlikte okurken vurguyu “de/da” üzerine yapıyorsanız ayrı yazmalısınız. Hani birine duyurmak için üstüne basa basa söylersiniz ya, o şekilde deneyin, oluyorsa ayrı yazın )
De ve da eklerinin nerede bitişik, nerede ayrı yazıldığının öğrenilememesi ile ilgili insanların yeterince çaba göstermemesi elbette önemli bir neden ama bence bunun bir başka nedeni daha var: Bilenler de bu kuralı bilmeyenlere nasıl anlatacaklarını bilemiyorlar.
Ana dili Türkçe olmayan bir kişiye bu konuyu öğretmek daha kolay. Ana dili İngilizce olup da Türkçe öğrenen bir kişiye “also ve too anlamında olanlar ayrı yazılır; in, at, on, under vs. anlamında olanlar bitişik yazılır” dediğinizde şıp diye anlıyorlar. Çünkü onların bir referans noktası var. O da kendi dillerindeki ifadeler.
Ana dili Türkçe olanlara gelince, onların referans noktası yok. Dahi anlamındaki ayrı yazılır derseniz işe yaramaz, çünkü dahi anlamının ne demek olduğuna dair fikirleri yok. Bulunma anlamındaki bitişik yazılır derseniz bunu da anlamıyorlar, çünkü önce bulunma anlamını öğretmek gerekiyor.
Peki bunu nasıl öğreteceğiz? Öncelikle şunu söyleyeyim, bu kuralla ilgili hata yapan üç tip insan var ve bunlardan sadece birisine öğretebilirsiniz.
-
Öğrenmeye isteği olmayanlar. Öğrenmemek için ısrar ederler. Bunu gereksiz görürler. Öğretmeye çalışana gülüp geçerler. Onlara yapacak hiçbir şey yok. Zorla öğretemezsiniz.
-
Öğrenebilenler ama inat edip kullanmayanlar. Bazı insanlar hatalı olduklarının farkına varsalar dahi hatalarını kabul etmezler. Çünkü bu onlar için gurur meselesidir. Öğretmeye çalışana ateş püskürürler. Onlara da yapacak hiçbir şey yok.
-
Gerçekten öğrenmek isteyip çaba sarf edenler ama başaramayanlar. Bu insanların zekâsı yetmiyor değil. Bence biz yanlış öğretiyoruz. Bu insanlara öğretebiliriz.
Herkes öğretmek için farklı bir yol denemiş. Ben de kendimce bir yol deneyeceğim. İşe yararsa ne mutlu bana. Türkçe öğretmeni değilim. Haddim olmayarak bunu yapıyorum. Bu nedenle öğretmen arkadaşlardan özür dilerim. Bence Türkçe öğretmenleri çok güzel öğretiyorlar ama eğitim sistemimizin kronik sorunu burada da ortaya çıkıyor. Ezberleyip unutuyoruz.
Başlamadan önce bir not daha: “Öğreniyorum ama çok çabuk unutuyorum ya da yapıyorum ama bunun için hâlâ özel bir çaba harcamam gerekiyor” diyorsanız bunun nedeni bilgiyi yeterince kullanmamanızdır. Bir bilgi pratiğe dönüşmezse unutulur. Eğitim sistemimizin sorunu işte bu. Kuralı sürekli kullanın. WhatsApp sohbetlerinde, Google aramalarında, her yerde kullanın. Mektup, hikâye, şiir yazın. Kendiliğinden yerleşecektir.
Önce bulunma anlamına bakalım. De, da ekleri bir şeyin nerede, kimde veya hangi zamanda olduğunu belirtmek için kullanılıyorsa bitişik yazılır. Örnek verelim:
Kitap Okan’ın çantasında. (Çanta sözcüğünün aldığı -da eki kitabın nerede olduğunu, yani çantayı işaret ediyor.)
Buluşma saat ikide. (İki sözcüğünün aldığı -de eki, buluşmanın ne zaman olduğunu, yani saat ikiyi işaret ediyor.)
Kalem Hazal’da. (Hazal’ın aldığı -da eki, kalemin kimde olduğunu, yani Hazal’ı işaret ediyor. Peki neden kesme işareti ile ayırdık? Çünkü özel isimlerin aldığı ekler kesme işareti ile ayrılır. Hazal özel bir isim olmasaydı kimde sorusuna cevap veren -da eki de bitişik yazılırdı.)
Kimde, nerede, hangi zamanda sorularına cevap veren -de ve -da eklerini cümleden çıkarırsanız anlam bozulur. Deneyelim: Kitap Okan’ın çantasın. Buluşma saat iki. Kalem Hazal. Anlam fena bozuluyor. Cümle anlamsız hâle geliyor. Demek ki bunlar bitişik yazılır.
Dahi anlamındaki de ve da eklerine bakalım. Bunlar nerede, kimde, ne zamanda sorularına cevap vermezler. Ben bunu şöyle açıklamak istiyorum: Bir kişi ya da bir grubun belirli bir durumda veya harekette olmasına ek olarak ondan farklı bir kişinin daha aynı durum veya harekette olmasını belirtirken bu eki ayrı yazarız. Böyle söyleyince kafa karıştırıcı oldu, öyleyse örnek verelim.
Mahmut da bu kitabı sevmedi. (Bu kitabı sevmeyen başkaları zaten varmış. Onlara ek olarak bizim Mahmut bu kitabı sevmiyormuş.)
O da seni seviyor. (O zamiri ile bahsettiğimiz kişiden farklı olarak bir kişi daha seni seviyormuş. Ya da sen O zamiri ile bahsedilen kişiyi severken O buna karşılık olarak seni seviyormuş.)
Bana da çikolata al. (Arkadaşınız kendisine çikolata alıyormuş. Kendisine alacağı çikolataya ek olarak size bir çikolata almasını istiyorsunuz.)
Dahi anlamındaki -de ve -da ekleri cümleden çıkarılırsa anlam değişir ama çok fena bir şekilde bozulmaz. Cümle anlaşılmaz hâle gelmez. Deneyelim: Mahmut bu kitabı sevmedi. O seni seviyor. Bana al. Gördüğünüz gibi anlam değişti ama cümle Tarzancaya dönüşmedi. Demek ki bunlar ayrı yazılması gereken -de ve -da ekleri.
Bir de bağlaç olanlar var. Bunlar da dahi anlamındadır. Hem de, ya da, öyle de, vs. Bunlar hep ayrı yazılır.
Özet geç diyenler için: Kimde, nerede, hangi zamanda sorularına yanıt olan -de ve -da ekleri bitişik yazılır, diğerlerini ayırın gitsin. Cümleden çıkardığınızda cümle Tarzancaya dönüşürse bitişik yazın ama anlam sadece birazcık değişirse ayrı yazın.
Bu arada, ayrı yazılanlar ünsüz benzeşmesine uğramaz. -De, -te’ye; -da ise -ta’ya dönüşmez. Bu sadece birleşik yazılanlarda görülür.
Bu kural neden bu kadar önemli? Cümle içindeki kullanımdan anlamı çıkmıyor mu? Çoğu zaman için evet ama bazen karışıklık çıkıyor. O yüzden bu kural gereksiz değil. Örnek:
Sen de mi Brütüs? (Birileri Sezar’ı arkadan bıçaklamış. Sezar Brütüs’e, Brütüs’ün onlardan biri olup olmadığını soruyor.)
Sende mi Brütüs? (Sezar Brütüs’e, bir eşyanın Brütüs’te olup olmadığını soruyor.)
Bu konunun Türkçede en çok sıkıntı çıkaran konu olduğu söyleniyor ama bence -ki ekinin yazımı biraz daha zor. Onu da başka bir zaman konuşuruz.
Ayrıca bence dahi anlamındaki -de ve -da ekinden daha ciddi bir sorun var: Ondan çok daha kolay bazı kuralların öğrenilememesi. Örneğin soru ekleri (mı, mi, mu, mü, mısın, misin, musun, müsün, mısınız, misiniz, musunuz, müsünüz) her zaman, her yerde ve her koşulda ayrı yazılır. Yani çok basit ama bunu yapamayanlar var. İşte bunun izahı yoktur.
Yeni Katılanlar ve Türkçe’den Bihaberler İçin Kayıp Rıhtım İmla Rehberi hazırlayalım bir tane, olsun bitsin.