Bu Ara Hangi Oyunu Oynuyorsunuz? 🎮

Yaptığı araştırmalara göre en köklü şerlerden biri. Yukarı da birkaç oyun daha ekledim umarım yardımcı olurlar :grinning: Benim de içim de ukte olarak kaldı şu jrpgler.

2 Beğeni

Shadow of the Tomb Raider oynuyorum. Peş peşe oynamama rağmen oyunu sıkıla sıkıla oynadığımı söyleyebilirim. Artık seriye major yenilikler getirmeleri gerekiyor. Belki de konsepti değiştirmeliler çünkü birbirinin aynı oyunu aynı hikaye ilerleyişini oynamaktan çok sıkıldım.

Bu benim görüşüm. Belki sizler seversiniz. Uncharted’in gözünü seveyim.

2 Beğeni

Bu şikayetleriniz aslında sektörün pek çok alanında bir trend adeta hocam. Ben bu tarz şeyleri hep grafiklerin “fazla iyi” olmasına bağlıyorum. Ps3 döneminin grafikleri yeterince iyiydi, onun üstü gereksiz bütçe yükseltmeye girer :roll_eyes:. Yüksek bütçe demek az risk demek, az risk demek copy paste, bej takım elbise gibi oyunlar demek.

“Fazla iyi grafikler bütün kötülüklerin anasıdır” - Nefarrias Bredd.

3 Beğeni

Kayıp Rıhtım’a özel kendimle röportaj. :slight_smile:

Sunucu: Öncelikle bu röportajı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. FM05 oyununu çıktığı zamandan beri mi oynuyorsunuz? İlk aldığınız takım hangisiydi mesela?

Ben: Neredeyse evet, eğer bir iki kayıp yılı saymazsak. Önceden CM04 hayranıydım. Arada başka FM oyunları denesem de keyif alamadım. CM04 de şampiyon olmak kolay değildi. Bu oyunda büyük takımlarla az bir bilgi ile şampiyon olmak kolaydı. İlk takım olarak Bayern Münih’i almıştım. Ze Roberto ve Oliver Kahn’ı çok beğeniyordum. Bir de tabi kolay bir sezon olsun istedim, Leverkusen düşüşe geçmiş, Dortmund yeni yeni çıkışa geçiyordu.

İlk sene şampiyon olduğumu hatırlıyorum, Ze Roberto harika maçlar çıkartıyor, Oliver Kahn emeklilik çağında olsa bile çizgiden çıkardığı topları hatırlıyorum şampiyonlar liginde. 3 sene sonunda takımım iyice ligi domine edince yeter demiştim. Bu oyunu ilk başta sevmenin nedeni kazanma duygusu olduğunu kabul ediyorum. O tatmini sağlıyordu bana.

Sunucu: Manchester City’de 8. Yılınız, dile kolay. İki şampiyonlar ligi kupanız olmanıza rağmen ligde gelmeyen şampiyonluk sizi kamçılıyor mu? FM05 tarihinde şimdiye kadar en iyi başlangıcını yaptığınızı söylüyorsunuz. 2 si şampiyonlar ligi elemesi olmak üzere 6 resmi maç, 6 galibiyet. Hem gol yemeden hem de 40 gol atarak! Bu tam bir çılgınlık!

Ben: Ben de çok mutluyum. Aslında oyunun korner de stoperler ile çok gol atabilme gibi bir açığı var. Biz de klasik antrenmanın yanına frikik ve şut ekledik. İyi hocalarımız var. Oyun sistemimiz de kanatları ileri çıkan klasik 4-4-2. Bir ara 4-2-3-1 sistemini denedik. Tek Forvetimiz gol yollarında biraz etkisiz kalınca vaz geçtik.

Ligde gelmeyen şampiyonluk beni hem kamçılıyor hem de üzüyor. Yıllardır çekilen hasrete bir son veremedik. Özellikle Arsenal ligi iyi domine etti. Yaşadığımız sakatlıklar ve yoğun takvim, İngiltere’de kupa maçları iki tane malum, yedeklerle de çıksak bizi yoruyor. Özellikle de stoper gencimiz Kompany’nin 6 ay süren sakatlığı kötü oldu. Dönmesi yakındır, hafif antrenmanlara başladı bile. Bu sene sözleşmeyi biten çok oyuncu aldım, bunun faydasını daha erkenden görmeye başladık.

En iyi sezonum Barcelona’da namağlup ligin ilk yarısı birinciliği idi. Oyun kurucu seçtiğim Ronaldinho, bu ara Messi daha altyapı da ve pek gelişmiyor genelde, 100 milyon Sterlin teklif edilmesi ile şok olmuştum. O dönemler en büyük paralar 30 la 40 arası bir şeydi. Para insanın gözünü döndürür, benim de Ronaldinho’nun da gözü döndü. Ronaldinho dedim, gitmen lazım ki ikimiz de tarihe geçelim. Gerçekten de tarihe geçtik, başka öyle büyük teklif gelmedi. Zaman zaman fiyat sorulan oyuncularıma 60-80 istediğim ve veririz diyen nadir zamanlar da olmadı değil. Mesela iki sene önce Van Der Vaart’ın yokluğunu hissettik. Komik bir teklif gelmişti. Satmamak için 40 milyon Sterlin istiyorum dedim. Veririz dedi Manchester United. Alın turşusunu kurun dedim. Şaka tabi, denir mi hiç öyle. Benden çok oyuncu aldılar ama ben de iyi para kazandım.

Sunucu: Artık son sorulara gelelim. Kaleci Reina çok rahat maçlar çıkartsa da gol yemedi bu sezon. Geçen sene son maçlara doğru basına performansını eleştirdiniz ve taraftarlar bu görüşe katılmadıklarını söylediler. Önceden de Peter Cech ve gelecek vaat eden Casper Schmeichel ile sorunlarınız olmuştu. Bu sezon kaleci konusunda sıkıntı çekmeyeceksiniz gibi görünüyor. Bu sezon şampiyonluk geliyor mu?

Ben: Peter Cech’in performansının bu kadar düşük kalacağını tahmin etmiyordum. Mecburen satmak durumunda kaldık. Schmeichel ise güzel gelişmişti. 19 yaşında kaleye geç dedik. Sorumluluk mu ağır geldi bilinmez, ilk 11 de mutsuz olduğunu belirtince yollarımızı ayırmak zorunda kaldık. Böyle şeylere hiç tahammül edemem. Benim oyuncularımın morali hep mutlu olmalı. Ona ekstra dikkat ederim. Herkes bana saygı duyacak, o kadar!

Sunucu: Son sözleriniz nedir? Transfer yapacak mısınız? Serbest oyuncu ağırlıklı transfer yapmıştınız. Kasanız dolu olmalı. Belki tek bir büyük isim gelir, ne derseniz?

Ben: Kasam dolu tabi. 40 Milyon sterlinimiz var. Size çıkışta 1 milyon atayım ne derseniz? Kendi param olsa vallahi verirdim ama kulübün parası. Şansına küs artık. Takım iyi başlamış, bu havayı bozacak değilim. Kadrom zaten yıldız dolu. Schweinsteiger, Reina ve storlerime bir şey olmazsa şampiyonluk rahat gelir. Rakiplerimiz de iyi başladı, 4 te 3, 3 te 2 yapan ekipler var. Elimden geleni yapacağım. Gerekirse kupa maçlarına, hatta Avrupa maçlarına paf takım ile çıkar yine de hedefime ulaşırız. Biz yeter ki kendi oyunumuzu oynayalım. (Fatih Terim hocaya selamlar)

9 Beğeni

Assassin’s Creed Valhalla

Ac 1 ve Ezio serisinden sonra en çok sevdiğim hatta üst düzey bir oyun olmuş diyebilirim.Hikayesi vikingler zamanında geçiyor ve çok uzun bir oynayışa sahip kafadan 50-100 saatinizi alır ve emin olun hiç sıkılmazsınız.Konu bakımından klasik viking ingiliz mücadelesini içeriyor ve oyun en sonlara doğru adam akıllı Assassins hikayesine bağlanıyor.Silah ve kıyafet çeşitli çok fazla oyunda,oynanış mekanikleri Origins ve Odesy göre kat ve kat daha iyi olan bir yapım olmuş.Son oyunlarında ki görevleri anlama ve bulma karmaşaşı bu oyunda tamamen ortadan kalmış ve oyuna ekstra akıcılık sağlamış.Kesinlikle tavsiye ederim oyunun grafiksel sanat tasarımı harika.

6 Beğeni

Call of Duty Modern Warfare 2

2 Beğeni

O günden beri bir türlü oturup oynayamadım. Almancılar eksik olmadı bir türlü…

Dragon Age Serisi
Mass Effect serisinden sonra mayıs gibi Origins’e başladım. Bu kadar detaylı rol yapma oyunu deneyimim olmadığı için ilk başta zorlandım (oyunu durdur, skilleri ayarla, sınıflar başlı başına olay, özelleştirmeler, karakterlere hediye vermeyi geç öğrendim) . Alıştıktan sonrası ise çok keyifli geçti. Eksi olarak bahsedecek olursam oyunun eski olmasından kaynaklı sanırım sık sık kapanıp ilerlemelerimi yaktı. Her adımımda f5 ile save alır oldum. İkinci oyun üçüncü oyunun girizgahı sayılabilir. Arka arkaya oynadığım için değişen mekanikler epey şaşırttı. Okul çağırdığı için üçüncü oyuna başlayıp 2 ay ara vermem gerekti anca bitirebildim.


Üçüncü oyun benim için başyapıt. Grafikleri oldukça güzel yer yer manzaraları izlemek için durdum. Deep roads başta olmak üzere haritalardaki detaylar çok hoş. Oynanış yine başta garip gelse de alıştıktan sonra çok keyifli, karakter sınıfları ve özelliştirmeler ilk oyuna göre çok daha az karmaşık. Karakterlere 3-4 kişi harici ısınamadım ama Sera sanırım favori karakterim. Ejderha bosslar görsel ve savaş anlamında oyuna büyük zevk katmış. Çeşit çeşit olması da başka bir artısı. Oyunda craft yapmayı öğrendikten sonra hiç zorlanmadım. Normal zorlukta oynayıp genelde çok zorlanmaya gelemeyen biri olarak işime geldi. Oyunda harika müzikler de var oynamasanızda bu müziği dinlemenizi tavsiye ederim.

Oyundaki evren çok geniş biraz bakındım ama ülkemiz için büyük topluluk ya da sayfa göremedim.

Bioware gibi bir firmanın Baldur’s Gate, Drogan Age, Mass Effect gibi oyunlar yaptıktan sonra EA tarafından adeta çökertilmesi çok üzücü umarım ileride bu geniş evrenden başka oyunlar görürüz.

Eylülle okul maratonu yeniden başlıyor. Bu tarz Fallout, The Elder Scrolls, Pillars Of Eternity, Divinity serisi gibi rol yapma oyunlarını inşallah mezun olduktan sonra oynayacağım.

5 Beğeni

Fallout 4 Nuka-World DLC’sini oynuyorum. DLC hakkında birkaç cümle yazmak istedim.
Nuka-World, kıyamet öncesinden kalma bir eğlence parkı. İlk kez 2050 yılında kapılarını ziyaretçilerine açmıştır. Kıyamet sonrasında ise Müritler, Sürüler ve Operatörler adlı üç farklı çetenin içinde yaşadığı ve her türlü psikopatlığın kol gezdiği bir yaşam merkezine dönüşmüş durumdadır. Bu üç çetenin bağlı olduğu bir lider bulunmaktadır. Karakterimiz 30 level olduğunda pip-boy’dan Nuka-World radyosunu yakalar ve DLC böylelikle başlamış olur. Nuka-World’e girmeden hemen önce karakterimiz, Gauntlet adı verilen tuzaklarla dolu bir bölgeden sağ çıkarak, Nuka-World’ün lideri olan Colter’i, onun sağ kolu olan Porter Gage’in yardımı ile alt eder ve parkın liderliğini ele geçirir. Nuka-World’ün lideri olarak, buranın finansal kaynaklarını kontrol etmek, parktaki bölümleri birer birer temizleyerek buraya çeteleri yerleştirmek, çeteler arasındaki dengeyi sağlamak ana görevlerimiz. Burada Porter Gage ve çetelerin amacı, Commonwealth’e köşe bucak bu çeteleri yerleştirip, orayı tekrar kontrol altına almak. Kötü adamı oynayıp yargı dağıtmak size kalmış. Ha ben raider olmayı deneyimlemek istemiyorum derseniz, Mckenzie adlı doktordan Open Season görevini alarak parkı çetelerden tamamen arındırabilirsiniz. (Fakat bu görevi aldığınızda DLC’nin ana hikayesi resmen bozuluyor tavsiye etmem.)

Bunun dışında harita ne çok büyük ne de çok küçük. Park, Galactic Zone, Dry Rock Gulch, Safari Adventure, World of Refreshment, Kiddie Kingdom ve Nuka Town Usa olarak altıya ayrılmış. Haritada harici olarak güzel mekanlar da var. Örneğin; parkın dışında güneybatı eteklerinde bulunan Grandchester Mystery Mansion. (DLC’yi oynayacak arkadaş varsa bu lokasyonu kesinlikle atlamasın.) Görevlere gelirsek, DLC içindeki bazı questler bayağı zevkliydi. Örneğin Nuka-Kola delisi Sierra’nın verdiği “Cappy in a Haystack” görevi ile Nuka-Kola’nın mucidi John Caleb Bradberton’un, Amerikan ordusunun yönettiği LEAP-X projesine dahil olup nasıl ölümsüz olduğunu öğrendiğimiz görev iyiydi. İkinci olarak Safari Adventure bölgesinde, gorillerini ailesi olarak gören ve onlarla birlikte yaşayan Cito adlı Tarzandan hallice abimizin Gatorclaw’ları temizlemede bizden yardım istediği görev de eğlenceliydi. Bunun dışında, vücutlarındaki nörodinleri arındırarak yüksek derecede manevi güç elde ettiklerini düşünen bir grup müptezelin (Hubolojistler), Nuka-World hurdalığındaki gerçek olmayan ve karnavallarda kullanılan bir UFO ile Quetzel adlı gezegene gitmek üzere (şeyhleri olan Yıldız Baba, Quetzel gezegeninde yaşıyormuş xD) bizden yardım istediği “Trip to the Stars” görevi. Bu görev, Fallout New Vegas’taki “Come Fly with Me” adlı yan görevi bilen bilir, onunla neredeyse aynı. İkisinin de benzer alternatif sonu var. Bu benim çok hoşuma gitti.

Sonuç olarak Nuka-World bana göre gayet dolu bir DLC. En az 15-20 saat eğlendirecektir. Haritayı dip bucak gezerek yapacağınız görevler, çetelerden alacağınız işler ve de DLC’nin başarımlarını tamamlamaya çalışmak bu süreyi daha da uzatacaktır. Tavsiye ediyorum.

4 Beğeni

Hala Call of Duty Modern Warfare 2 . Biri sokakta Ramirez diye seslense dönüp bakacağım. Günde 15 dakikacık oynayabilirse insan tabi bir oyun aylar alabiliyor.

1 Beğeni

Psychonauts

Sinan abi ikinci oyunu çok övünce yaklaşık 2₺ den aldığım ilk oyuna başladım. Ve oyun mükemmelmiş be. Bu oyunun heryerde bağrıla çağrıla önerilmesi gerekirdi. Ben mi kaçırdım anlamadım.

Hikayeye göre Psychonauts ismi verilen bir grup insan zihinlerde gezebiliyor. Anakarakter “Razputin” çocuklara zihingezginliği eğitimi verilen bir kampa kaçak giriyor. Kampta işler karışıyor, birisi çocukların beyinlerini çalmaya başlıyor ve neyse ki dostumuz Raz olaya el atıyor.

Oyun başta basit bir platformer gibi başladı. Sonradan bir açıldı, bir açıldı. Uff müthiş bir kafası var oyunun. En sevdiğim bölümler akıl hastanesindeki çift kişilikli olup ikinci kişiliği Napoleon Bonaparte olan adamın zihni ve mutasyona uğratılmış balığın zihniydi. Çift kişilikli olan zihninde Napoleon’la bir masa oyunu oynuyorlardı ve biz de oyun tahtasına girip taşları savaşmaya ikna etmeye çalışıyorduk. Mekanik olarak harika süslenmiş bir bölümdü. Diğeri söylediğimde de bir balığın zihnindeydik ama zihnin içerisinde balıkların insan gibi yaşadığı bir metropolün ortasına Godzilla misali bir dev olarak gelmiştik ve Ultraman çakması bir bossla kapışmıştık. İkisi de harika bölümlerdi.

En son Zelda’larda bu kadar eğlenmiştim. Hatta pek çok açıdan kıyaslayabilirim. Bence mekanik olarak BotW’dan daha karmaşık. Hatta programlama süreci tam kaos olmuştur, öyle söyleyeyim.

Hepinize öneririm. Zaman oyunu eskitememiş. İnanılmaz keyifliydi. Oyunun arkasındaki isimleri öğrendim. Ekibin diğer oyunlarına da bakacağım.

7 Beğeni

Super Metroid’e bir kaç kez daha başlamıştım ama bir türlü immersed olamamıştım ya da “içine girememiştim” diyeyim. Dün biraz vaktim oldu, tekrar bir şans daha verdim oyuna. İyi ki de vermişim, çok güzel bir oyunmuş gerçekten.

Oyun “Metroidvania” türünden bir oyun, tür adına ismini veren iki oyundan biri hatta (diğeri castlevania). Türün tanımlayıcı oynanış döngüsü şu: haritada şu anki becerilerinizle gidemediğiniz yerler oluyor, siz haritayı keşfedip yeni beceriler kazanıyorsunuz, haritanın ulaşabileceğiniz yerleri genişliyor. Bitene kadar bu şekilde devam ediyorsunuz.

Bu oyun gerçekten oyun tasarımı konusunda örnek olarak gösterilecek, ders kitabı haline getirilebilecek bir oyun. Her detay ilmek ilmek işlenmiş, sanki bir zanaatkarın elinden çıkmışçasına dikkat edilmiş, bunu görebiliyorsunuz. Mesela basit bir örnek vereyim: çoğu oda simetrik tasarlanmış; çünkü çoğu odaya iki taraftan da giriyorsunuz, böylece dönerken garip gelmiyor oda. Simetriyi kıran detaylar ise her zaman önemli, dikkat edilmesi gereken detaylar (gizli yol, kısayol, vs.) oluyor.

Oyunda atmosfer çok başarılı. Müzikler harika. Zaten SNES müziklerine karşı ufak bir zaafım var şahsen, bu oyundaki müzikler de SNES döneminin arasında bile sıyrılabilen müzikler. Görsel tasarım da iyi yaşlanmış diyebiliriz bence. Tabi piksel yetersizliği durumu var çoğu yerde, ama sanat yönetimi çok başarılı orası kesin. Her bölgenin kendine has bir tasarım dili var, kendi içinde tutarlı, temaya uygun.

Kontroller modern oyunlara alışan biz şımarık insanlar için biraz… “stiff” gelebilir. Atıyorum o Hollow Knight’taki uçayım kaçayım akayım hissini bulamayabilirsiniz. Ama zamanına göre gayet başarılı. Bir de yeterince azimliyseniz uçup kaçar, akarsınız da ama o ayrı bir adanmışlık düzeyi tabi.

Sonuçta bence direkt klasiklerden olan bu oyunu, bu tür şeyleri seviyorsanız özellikle, en azından bir denemenizi öneririm.

Güncelleme: az önce bitirdim. Gerçekten çok güzelmiş, oynadıkça da güzelleşti (Maridia’da kaybolup hafiften delirmemi saymazsak). Bossfightlar genel olarak fazla kolay geldi(oyun sonu bossu hariç); normal odalar bazen daha zor. Adamların 3-5 pikselle yarattığı atmosfere hayranlık içindeyim hala.

4 Beğeni

capsule_616x353

Fallout 4: Far Harbor

Dikkat: Bu inceleme spoiler içerebilir.
Kadim dostumuz Nick Valentine’in dedektiflik bürosuna bir gün ilginç bir dava gelir. Davanın ayrıntılarına göre; Kasumi Nakano adlı genç bir kız, ailesine tek bir çift söz söylemeden ortadan kaybolmuştur. Kasumi’nin babası olan Kenji Nakano, hiç vakit kaybetmeden dostu Nick Valentine’a başvurarak ondan kızının peşine düşmesini ister. Karakterimiz, Nick ile hemen yola koyulup Commonwealth’in en kuzeydoğusuna, Nakano konutuna ulaşır. Karakterimiz Nick ile Nakano’ların yaşadığı eve ulaşır. Kasumi’nin odasını araştırıp, aile üyelerine Kasumi ilgili soru sorarak onunla ilgili bilgiler elde eder. Bu sorgudan sonra Kasumi’nin kaybolmasının tam olarak kaçırılma olayı olmadığı anlaşılır. Etraftaki holoteypler dinlendikten sonra, Kasumi’nin bir kimlik arayışı içinde olduğu ve ailesini isteyerek terk ettiği açığa çıkar. Kendisinin bir sentetik olduğunu düşünen Kasumi, içerisinde sentetiklerin de yaşadığı Far Harbor adlı adaya gitmiştir. Orada kendisinin gerçekten kim olduğunu anlayacağını düşünmektedir. Bu olaydan sonra karakterimiz ve Nick, kendisi bir balıkçı olan Kenji’nin teknesini ödünç alır ve hiç zaman kaybetmeden adaya doğru yola çıkar. Limana yaklaştığımızda bizi o bölgenin yöneticisi Kaptan Avery karşılar. Karakterimiz karaya adım atar atmaz yaraktıklar yerleşim yerine saldırır. Bunun üzerine hemen yardıma koşarız. Tehdit atlatıldıktan sonra Avery teşekkür ederek karakterimiz ile Nick’i yerleşim yerine kabul eder. Bundan sonrası karakterinizi nasıl oynatacağınıza kalmış. İsterseniz ilk başta ana göreve, yani Kasumi’yi bulmaya odaklanın, isterseniz ilk adalılara yardım edin. Karakterimizin adaya ilk adım attığı küçük bir yerleşim yeri olan Far Harbor, Maine adasının kuzeydoğusunda konuşlanmıştır. Yerleşimciler, çevrede bulunan sis yoğunlaştırıcılar sayesinde hayatta kalmaktadırlar. Adanın her yeri sis ile kaplıdır. Sis, DLC’ye özgü olan angler, gulper, fog crawler gibi yaratıkları çekmektedir. Sisi dağıtmaya yarayan sis yoğunlaştırıcılar, her çeşit yaratığı ve tehditi uzak tutarak adeta adalılara nefes aldırmaktadır. Far Harbor limanında yaşayan yerleşimcilerin dışında başka gruplar da yaşamaktadır. Trapper adı verilen düşman eşkiya grup, aynı Commonwealth’teki Raider’lar ile özdeşleştirilebilir. Karakterinizi gördüğü yerde saldıracaklardır. Bir diğer grup ise eski oyunlardan bildiğimiz Child of Atom. Atoma tapan, radyasyonun içinde yaşayan dini bir hareketin mensubu olan bu bağnaz kişiler, Nucleus adlı bölgeyi ele geçirmişlerdir. Child of Atom mensupları limandaki yerleşimcilerden nefret etmektedir. Atomcular, limanda yaşayan adalıları sisi dağıttıkları gerekçesiyle kafir ilan etmektedir. Bu iki grup dışında bir de Acadia adlı bölgede yaşayan sentetikler bulunmaktadır. İşte DLC’de en can alıcı, adeta zurnanın zırt dediği yere geldik: Kaçırılma davası olarak yola çıktığımız DLC’de adanın kaderini şekillendirebileceğimiz en önemli yer Acadia. Karakterimiz ve Nick, Kasumi’yi daha DLC’nin başında, sentetiklerin yaşadığı Acadia’da bulur. Sentetikleri burada güvende tutmayı amaç edinen, Acadia’nın kurucularından olan DiMa adlı sentetiğin yanında kalan Kasumi, onun sırlarının olduğunu karakterimize söyler. Bu konuşmadan sonra Far Harbor DLC’si, kaçırılma davasından çok, adanın geleceği hakkında DiMa’nın ne gibi planları olduğunun keşfedilmesine evrilir. DiMa’nın hafıza kayıtlarını ortaya çıkararak ne gibi planlarının olduğu bulunduktan sonra istediğiniz factiona yanlamak size kalmış. Ana hikaye bu şekilde özetlenebilir. Haritaya gelecek olursak, Far Harbor haritası gayet büyük. Atmosferi çok karanlık, bunda sisin ve radyasyonun etkisi çok. Güneşli bir gün bile görmek neredeyse imkansız. Keşfedilecek çok mekan bulunmakta. Bunlardan özellikle Vault 118, DLC’yi oynayacak herkes tarafından keşfedilmeli. Vault 118’de bulunan Brain Dead görevi, oynadığım Fallout oyunları içerisinde en sevdiğim yan görevlerden birisi oldu. Tamamen robotların yaşadığı bir yer olan Vault 118’de bir cinayet işlenir. Ezra Parker adlı Robobrain bir cinayete kurban gitmiştir. Vault yöneticisi Mr.Handy bizden bu cinayeti araştırmamızı ister. Karakterimiz, Vault 118’de şüpheli olduğu düşünülen Robobrain’leri sorgulayarak cinayeti işleyen robotu bulmaya çalışır. Özetleyecek olursak böyle güzel bir yan göreve sahip olan Far Harbor, Fallout sever herkes tarafından deneyim edilmeli. Yalnız DiMa’nın hafıza holoteyplerini bulduğumuz minecraftvari görevde benim oyun durmadan crash verdi. Forumlarda arattığımda birçok kişinin başına geldiğini öğrendim. Ama Bethesda halen bu sorunu düzeltmemiş gibi duruyor. Bu can sıkıcı sorunu saymazsak Far Harbor, hakikaten en sevdiğim Fallout DLC’si oldu. Herkese tavsiye ederim.

3 Beğeni

Oyunun videosunu üstünkörü izlerken basit platform oyunu niye abartılmış demiştim gerçekten. Devamı yazdığınız gibiyse denemekte fayda var.

Bu ara çok zamanım yok oyun için ama durduk yere bu seriye başladım. Yarısına geldim, uzuuunnn ara sahneleriyle güzel oyun olmuş ben beğendim şimdilik.

2 Beğeni

image

İlk çıktığında yarım bıraktığım Until Dawn’ı tekrar oynamaya başladım ve sonlarına geldim sayılır. Aslında Until Dawn için oyun demek eksik bir tanımlama veya diğer oyunlara haksızlık sayılılabilir. Zira yapımın Netflix’deki hikayenin gidişatını kendimiz belirlediğimiz iki seçenekli dizilerden hiç farkı yok. Yani controller elimizde çok uzun süreler sinematiklerin bitmesini bekliyoruz. Sonrasında ise basit yürüyüş hareketleri ile karakterimizi bir sonraki sinematiğin kucağına atıyoruz. Her ne kadar gidişatın kaderini oyuncunun seçmesi ilginç bir buluş olsa da bence bu tarz aksiyonları Netflix yapımlarına bırakıp oyun dünyasında böyle farklı kalıplar denemeseler bence daha iyi olur.

1 Beğeni

Psychonauts 2

Oyunu şimdi bitirdim. Şerefsizim gözüm yaşardı. İlk oyuna göre hikaye daha duygusaldı ama etkilenmemin sebebi bu değil. Çok harika bir maceraydı. Yaşadım resmen. Vallaha etkilendim.

Muhteşem bir hikaye anlatıcılığı. Her sahnesi, her detayı… İyi ki şuna bir bakayım demişim. İlk oyunla arasındaki 16 yılın hakkını vermişler.

Hikaye önceki oyunun bittiği yerden 3 gün sonrasında başladı. Sanki hiç ilk oyun bitmemiş gibi devam ettim. Ama gerçekten de öyle. İki oyun arasında pek bir fark yok. Neyse, evet. Bu sefer Gizli Psychonauts Teşkilatı’nın kuruluşunu ve kurucularını gördük. Öldü sanılan geçmişin en korkulan, en eli kanlı telepatlarından Maligula’nın tekrar uyandırılacağı konuşuluyor. Bunu engellemek için çıktığımız yolda pek çok eski dostu bir araya getiriyoruz. İlk oyunda bize Psychonauts brövemizi veren Ford Cruller’ın dağılmış zihnini toparlıyoruz. Böyle bir hikayenin bu konseptte anlatılmasının en güzel yanı her karakterin zihnini gezebilmemiz ve geçmişlerini, dünyaya bakışlarını birinci elden görebilmemiz. Kötü niye kötü, dünyaya dargın olan niye dargın? Ve gerçekten oyun bu açıdan eli bol davranıyor. Hiçbir hikayeyi beğenmediğim olmadı. Twistler pek çok yerde aklımı aldı.

Vaktiniz varsa açın ilk oyundan başlayın sevgili dostlar. Ben sizi temin ediyorum. Oynayıp da hayran kalmamak mümkün olmayacak.

Ben buradan yolumu Grim Fandango’ya çeviriyorum. Hepinize iyi maceralar.

5 Beğeni

Ge Force Now üzerinden Cyberpunk 2077 oynuyorum ama bugün tadım kaçtı. Bugün yaklaşık 5 saat oyunu oynadım ve GFN bağlantı hatası verip beni oyundan attı. Buraya kadar sorun yok. Ben de biraz bekleyip geri gelmeyince oturumu sonlandır dedim ve tekrar oyuna girdim. Zaten oyundan çıkacaktım ama Judie ile telefon görüşmesinin ortasındaydım ve aha kaplamaları güzel kadınla yan görev açılıyor onu da alırım envanterimi düzenler tatlı tatlı çıkarım oyundan dedim ve bum. Bugün oynadığım tüm save dosyaları kaybolmuş. Sabah oyuna nereden başladıysam oradayım. O arada 2 tane ana görev, 3-4 yan görev bitirmiştim. ve hepsi yok oldu çünkü Geforce now tamam adamın interneti koptu ama bizim serverlerimiz çalışıyor. Oyunu düzgünce kapatıp steam cloud ile save dosyalarını eşitleyelim demediği için. Muhteşem Teknoloji yapmışsın ama bunu saçma soruna kaç yıldır çözüm bulamamışsın. Bravo Nvidia. Oyunu oynama isteğim kaçtı yemin ediyorum.

Hazır gelmişken biraz oyundan bahsedeyim bari.

Oyunu oynaması çok eğlenceli ama tam bir dolandırıcılık. Oyunun ortamı çok güzel. Meredith Scout’tan yadigar pembe dildo ile koşup koşup adamları dövüyorum. Düşman biraz zorlu ile dul bırakan ile icabına bakıyorum ve bu çok keyifli. Diğer yandan Oyun RPG değil. Sıka sıka ilerliyorum. Ben bundan şikayetçi değilim ama reklamları yanlış oyunun. 1.3 yaması itibariyle oyunu kıran bug da yok. Sadece karakterler ışınlanıyor, arada yoldan arabalar kayboluyor vs. Bugları çözüp oyuna daha fazla GTA özellikleri eklerlerse daha keyifli olur en basitinden karakter özelleştirme yok. Bir berber ekle oyuna. Jig Jig sokaktaki japon teyzenin dükkana 2 oyun ekle bişey yap. Adam dövmekten sıkılınca yapacak bir şey yok oyunda. Oyunu çok fazla düzeltemeyecekler ama dediğim gösterişli 2 özelliği ekleyip biraz bugları düzeltseler. Kısmen yeterli olur. Çünkü oyunun dünyasında koşmak çok keyifli.

Diger yandan GFN oyun deneyimimi bozdu. Bir daha ne zaman girerim bilmiyorum.

GFN’da oyun oynayanlara da oyarım olsun bu 1-2 saatte bir oyundan çıkış yapın ki cloud ile eşitlensin save dosyalarınız.

Edit:

Grim Fandango ne güzel oyun ya. Sadece bunu demek istedim. Benim en sevdiğim oyunlar arasında kendisi. Antika olmasına rağmen oynarken çok keyif aldım ben.

4 Beğeni

Oyun güzel de hocam çok zor. Ne yapacağımı nadiren anlayabiliyorum. Her ne kadar bulmacaları kendim çözmeye çalışsamda çıkmaza girip mecburen walkthrough bakıyorum. Ama dediğiniz gibi oyun güzel. Yeni favori geliştiricilerim Double Fine.

1 Beğeni

Adventure türünün antika kalma sebebi de bu durum zaten. Genellikle çok alakasız iki farklı nesneyi birleştirip kullanman gerekiyor. Bir noktada da bu elimdeki her şwyi deneyeyim bakalım olacak mı ya geliyor. Bu oyunu zorlaştırıyor ama mantıklı yapmıyor. Bu türün ölme sebebi bu zaten.

Diğer yandan Grim Fandango mizahıyla, müzikleriyle ve hikayesiyle muhteşem bir oyun. Başka bir türde olsa muhtemelen 2-3 kere daha bitirmiştim bu oyunu ama şimdi ara sıra müziklerini dinleyerek idare ediyorum.

3 Beğeni

Buna aynen katılıyorum. Double Fine’ın mizah anlayışını çok beğeniyorum ama bu point&click adventure oyunlarının “ehele ehele bakalım aklıma gelen bu mükemmel fikre 3434546 permütasyon arasından denk gelebilecek misin, yoksa ilerletmem ha” tavrı beni ölümüne uyuz ediyor.

2 Beğeni