Çok basit bir oyun ama gerçekçi kaplamaları maalesef bazıları seviyor, arkadaşlarımı daha iyi tarla ve üretim mekanikleri olan oyunları oynama ikna edemiyorum.
Gerçekten çok isterdim ama öyle bir şansım yok maalasef.
Valheim gibi düşün, basit ama pratik, yapılabilecek hayal gücüne kalan fazla şey var, kafana göre takıl kimse yönlendirmiyor seni.
Ucuz oyun birde.
Palworld oynuyurum. Açıkçası craft oyunu sevmesem de kendine bağladı. 42 level oldum. Oyunun ayarlarını da değiştirince daha güzel oldu
Dave the Diver
Baya eğlenceli buldum. Gündüzleri okyanusta görevler yapıp balık avlıyorsunuz. Akşamları da bir suşi restoranında çalışıyorsunuz. Bazı mini bulmacalar, anlık tuş komboları falan var. O yönden çeşitlilik hoşuma gitti. Hikaye de ilgi çekici şekilde ilerliyor. Tek korkum bir yerden sonra çok tekrar ediyor gibi hissettirip sıkabileceği. Şimdilik o eşiği aşmadım ve çok severek oynuyorum.
Daha önce Lies of P oyununu bitirdiğimi ve çok beğendiğimi söylemiştim. Bloodborne’u çok sevip bitiren biri olarak Lies of P’de çok güzel gelmişti.
@Kvothe Elden Ring önermişti. Witcher 3 ve RDR2’yi steamden orjinal alıp açık dünya oyunlara merakı olup ancak vakit ayıramayan biri olarak Elden Ring’i denedim. Çok hoşuma gitti. Bir rdr2 gibi olmasa da Elden ring’de açık dünyaya kayıyor. Oyuna haftada 1-2 saat ayırabilecek biri olan benim gibiler için oyunu öğrenmesi ve ilerlemesi, bitirmesi haliyle çok zor oluyor. Ancak birgün kendi işimi kurup, iş saatlerimi kendim ayarlayabilirsem Elden ring, Rdr2 , witcher 3 gibi oyunlar için program yapıp bitireceğim.
Bu arada baktım demons souls remastered çok daha kısa oynama süresine sahip. Var mıdır Demons Souls remastered oynayan, bitiren ?
Witcher 3 Heart Of Stone ve Wine and Blood
Sürekli bu 2 dlcnin ana oyundan daha iyi olduğunu duyup duruyordum. Wine and Blood için doğru olduğunu söyleyebilirim ancak Heart of Stone bence ana oyun ile aynı seviyede. Özellikle WAB’da Regis karakteri bir oyunda gördüğüm en iyi arkadaş. Geralt ile olan arkadaşlıklarına hayran kaldım. Sevmediğim tek şey yok canavarlarda insanlar gibi yok onlarda iyi olabilir aslında filan diyip sonunda ana kötüyü bana öldürtmeye kalkmaları. Bence ana kötünün öldürme hakkını bana bırakmalıydı. Bunun dışında bildiğiniz Witcher 3 işte. Güzel oyun.
Ratchet And Clanck Riftapart:
İzlediğim videolarda oyunun platform ögelerinin az olduğu gibi eleştiriler yüzünden düşük beklenti ile oynadım oyunun. Ancak ben oyuna bayıldım!!! Benim böyle oyuna ihtiyacım varmış yahu. Sürekli open world ve yavaş ilerleyen oyun oynamaktan içim daralmış. Bu oyunda aksiyon bitmek bilmiyor. Resmen şarj oldum. Etraftaki toplanabilirleri toplamak filanda çok güzel. Daha ilk gezegendeyim. Çok detaylı bir şey yazamıyorum. Platform ögesi için ise bana yeterli gibi geldi şimdilik. Ama daha önce hiç bu seriyi oynamadığım için kesin yorum yapamıyorum.
Keşke 2016 yılında çıkan oyunda pcye gelse. Hatta ps 3’te çıkmış oyunlarda pc gelse çok güzel olur. Marvel Spider Man yüzünden İnsomiac games’i pek sevmiyordum açıkçası. Bu oyunla firmaya olan bakış açım değişti.
Umarım en kısa zamanda istediklerinizi başarırsınız.
Elbette!
Pale Beyond’u oynuyorum. Çok çok beğendiğim Dan Simmons’ın Terror romanına benzediği için almıştım. Hatta oyunun adı direkt The Terror bile olabilirmiş. Kutuplara yapılan bir keşif görevi sırasında buzulların arasında mahsur kalan geminin kaptanlığı üstlendiğimiz bir kaynak yönetimi oyunu. Kısaca Crozier’ı oynuyoruz Şimdilik gayet güzel ilerliyor.
Steam’de 10 dolar fakat Kinguin diye bir sitede Steam keyi 20TL’ye satılıyor. Ben buradan keyini alıp steam üzerimden etkinleştirdim. Bir problem çıkmadı. Almak isteyen için link veriyim.
https://www.kinguin.net/category/147910/the-pale-beyond-steam-cd-key?nosalesbooster=1&r=62661
Bu da trailer’ı
Riftapart’a küçük bir güncelleme yazayım. Bence güzel oyun olsada birkaç tane küçük sorunu var. En büyük sorun boss savaşlarının kendini tekrar etmesi. Oyun da 2-3 çeşit boss var ve bunlarla sürekli her bölümde savaşıyoruz. Bu da bir noktada sıkıcı oluyor. 2. büyük sıkıntı bazen aksiyon çok baya biliyor. Oyunda deyim yerindeyse aksiyon durmuyor. Hayal kırıklığına uğratan bir diğer kısım ise çok fazla gezegene gitsekte böyle tam macera hissi yaşama hissini ben alamadım. Gerçi ben bu tarz oyunlarda bu hissi hiç alamıyorum. Benimle ilgili bir problemde olabilir
İyi yanları ise Uncharted tarzı sinematik aksiyon kısımlarını çok iyi yapmışlar. Bir diğer iyi kısım ise gezegen çeşitliliği ve her gezegenin kendine ait seyhat yöntemlerinin olması. Silah çesitliliğinden bahsetmiyorum bile. Ee karakterler de sempatik. Rivet karakterini çok sevdim. Çok tatlı bir karakter olmuş. Uzun lafın kısası oyun güzel oynanır. İndirimde görürdeniz bir şans vermeye değer bence.
Prince of Persia: The Lost Crown
Hayatta bir takım şeylerin adının anılması ile anılarımız canlanır ve bu anılar karışarak sanki aynı zamanda yaşanmışlar gibi hissetmemize neden olur. Bu bir takım şeyler; bir kişinin, bir yerin, bir dizi/film ve kitabın veya bir oyunun adı olabilir. Prince of Persia işte benim için bu adlardan. Bu adı duyduğumda da zihnimde; Pokemon, Çakmaktaşlar, Max Payne, Tomb Raider, Kaptan Tsubasa ve daha bir çok kişisel güzel anılar canlanıp içimi ısıtıyor. Bu denli bir etki yaratabilen isim bir oyun olduğunda ve o oyunun yıllar sonra yeni bir oyunu çıktığında ise oyuna verilen tepkilerde büyük ve biraz yanlı oluyor bence. Ya oyun isminin altında eziliyor ya da ismi ile beraber yükseliyor. Bence Prince of Persia: The Lost Crown ikinci kategoriye ait bir oyun olmuş.
Oyunun en iyi yaptığı şeylerden başlayalım önce. Platform mekaniği müthiş keyifli olmuş. Her alınan yeni özellik ile platform mekanikleri katmanlanarak tazelik sürekli korunmuş. Yani sadece yeni mekaniği verip eski platforma “çubuk” eklenmemiş. O yeni mekanik için platform özenle tasarlanmış. Tasarımcı ekip özenle bu tasarımları yaparken bir yandan, “Çok güzel tasarladık ama oyuncuların bunu yapmaktaki dürtüleri ne olacak ?” diye düşünmeyi de unutmamış ve keşif-ödül ikilisinin dengesini çok güzel kurmuşlar. Böylelikle oyuncuyu haritada keşif yapmaya teşvik etmiş ve özel tasarım platformları ile de oyuncunun oyun başında saatleri unutmasını sağlamışlar.
Oyunun bir diğer iyi yaptığı şey ise; bölgelerin tasarımı. Görsel olarak çok güzel ve derinlikli bir sanat tasarımı var oyunun. Ayrıca harita çok büyük olmasına rağmen her bölge kendine has bir tasarıma sahip. Burada yine tazelik ön planda.
İyi şeyler listemizin son olarak maddesi ise; Boss’lar. Hem sayı bakımından hem mekanikleri bakımından çok güzel Bosslar bulunuyor oyunda. Zorlayıcılık/ keyiflilik grafiği tam olması gerektiği gibi olmuş. Bosslar bir kaç deneme yapmanızı gerektirecek zorlukta ama küfrü basacak seviyede de değiller. Oyun, Boss dövüş kalıplarını öğrenmemizi ve verdiği mekanikleri kullanmamızı istiyor kısacası.
Gelelim eksiklere. Benim en zayıf bulduğum kısım aksiyon. Az önce Bossları övüp şimdi aksiyon zayıf demek bir garip ama açıklamaya çalışayım. Bosslar dövüş sırasında aksiyon dışındaki diğer mekanikleri kullanmamızı gerektirecek şekilde tek tek özenle tasarlanmış. Ama haritada gezerken karşılaştığımız normal düşmanlar, çeşitlilik korunmak istense de, sadece iki tuş (parry ve vurma ) kullanılarak geçilebilecek mekaniklere sahip. Burada tasarımcı ekip oyuna kombo hareketler ekleyerek biraz daha aksiyonda kendi kendimize eğlenmemizi düşünmüş sanırım. Ama özellikle keşfe odaklı bir oyuncu iseniz keşiften gelen ödüllerle güçlendiğiniz için düşmanlara kombo yapmadan iki tuşla geçebiliyorsunuz. Sözün özü ödül- düşman- aksiyon mekaniği dengesi bana göre tam tutturulamamış. Bir noktandan sonra normal düşmanları geçip gittim.
Hikaye ve sunumu ise bence ne iyi ne de kötü. Bazı diyaloglar zaman zaman gülümsetse de genelinde öyle kayda değer bir durum söz konusu değil. Yani hikayesi veya hikaye sunumu için oynanılacak bir oyun değil.
Genel olarak toparlamak gerekirse, oyunu çok beğendiğimi söylemeliyim. 19 saate yakın bir sürede haritada açılmayan yer bırakmadan keyifle bitirdim oyunu. Bu süre boyunca da hiç sıkılmadım. Oyun tıpkı Ori’nin ilk oyunu gibi geldi bana ve eğer aynı yolu izlerlerse tıpkı Ori’nin ikinci oyunu gibi bu oyunun da devamının müthiş bir eser olacağını düşünüyorum.
Herkese iyi oyunlar.
Palworld de 48 lvl oldum. İyi hoş vs ama craft oyunu sonuçta bana bu kadarı yetti.
Ori 2.oyuna devam ediyorum ama az az oynuyorum. Yıllar sonra rdr2 yi pc de bitirmek için ona başladım ve bir anda 4.chapter a geçtim bile. Bu oyun pc de çok daha güzel grafikle daha iyi fps ile ve mouse klavye ile çok daha keyifli oluyor. 2018 sonunda çıkan bir oyunun hala çok iyi gözükmesi oyunun kalitesinin seviyesini gösteriyor. Çoğu oyun 2-3 senede eskir bir bakıma ama bu oyun eskidi demek için en az 10 sene geçer sanırım. Lineer oyunlar bir şekilde kendini koruyor ama açık dünya oyunlarının yaşlanması daha hızlı.
Gerçi gta 6 fragmanı çıkıca gta 5 ile karşılaştırmaları çıkana kadar gta 5 dahi çok güzel gözüküyordu. Ama gördükten sonra yaşandığını daha net anladım.
Pentiment’i oynuyorum. Ben bunu nasıl oduysa gözden kaçırmışım. Başladığım andan itibaren aşık oldum oyuna. Pentiment anlatının ön planda olduğu, bol bol okuma yaptığınız bir 2D macera rol yapma oyunu.
16.yy Avrupasında, Bavyera’daki bir ortaçağ kasabasında başlayan oyun benim en sevdiğim romanlardan biri olan Umberto Eco’nun Gülün Adı romanına çok benziyor. Andreas adındaki manastırdaki metinleri minyatürler ile süsleyen bir sanatçının yaşanan cinayetlerin ve gizemlerin ortasında kalmasını konu alıyor.
Icewind Dale, Neverwinter Nights, Fallout New Vegas gibi oyunlardan tanıdığımız Josh Sawyer’ın yönetmenliğini yaptığı bir oyun. Sanat tasarımı, menüler, sesler, geçişler, metinler inanılmaz güzel yapmışlar.
Ortaçağ’a ilgi duyan varsa mutlaka bir göz atsın, Gamepass’de var.
Kıymetinin bilinmediğini düşündüğüm bir oyundur. Kabul herkese hitap etmiyor ama belki de kendi türünün en iyi örneği olabilir.
Masa Effect Legendary Edition
Bugün itibariyle bitti. Üç oyunun bir arada verildiği bu edition hikayesi itibariyle bilimkurgu olarak geçinen birçok romanı cebinden çıkaracak düzeyde iyi.Hatta bu oyundan sonra bir süre bilimkurgu kitabı okumayacağım. Zira muhtemelen onları beğenmeyeceğim. İlk oyun her ne kadar teknik olarak geri olsa da kendini oynattırıyor. İkinci oyun zaten bir klasik. Son oyun ise atmosfer sunum ara sahneler gibi lonularda daha iyiye gitse de dönemin co op furyasından nasibini alan görev tasarımları olan şu kapı açılana kadar bekle şu kişi bu işi yapasıya kadar onu koru gibi görevler barındırıyor. Tabi bu eksisine rağmen unutulmayacak bir oyun. Ek olarak jarvik yoldaş olarak oyuna baya renk katıyor kendine özel sahneleri baya fazla. Bundan dolayı oynarken takımda hep tutulmasında fayda var.
Sonuç oynamayan varsa oynasın.
Sonraki oyun Persona 3 reload
Hazır Gamepass’e yeni gelmişken Persona 3 Reload’a başladım. Persona 3’ün Persona 5 grafikleri ve mekanikleri ile tekrar yapılmış hali diyebiliriz. Başlarındayım henüz ama hatırladığım kadarı ile Persona 3’deki anime cutsceneler burada oyun içi cutscenelere döndürülmüş, bu pek hoşuma gitmedi. Persona 5’de Japonca Orijinal seslendirmeyi PSN Store’dan ayrıca indirmek gerekiyordu bunda oyunun içinde gelmesi güzel. Oyun’un Türkçe desteği var. Atlus’un ilk Türkçe destekli oyunu fakat gördüğüm yerler kadarı ile çok iyi bir çeviri değil yine de idare eder. Ülke şu durumda iken olması bile büyük şans.
Maalesef bağımlılık yaptı…
Ben 92 dakikacık oynayabilmişim. Sanırım tam açılacakken bırakmışım oyunu. Bir ara tekrar bakayım ben buna. Şu an takvim sıkışık ama…