Malum sınav sürecinde olduğumdan arada sırada bir iki maç için LoL giriyorum, onun haricinde oyun yok. Bu arada ilgilenen varsa söyleyeyim, Epic Games’te Metro Exodus 46 lira, sudan ucuz.
Pes etmeyin sakın. Hayatımda oynadığım nadir keyifli oyunlardan birisi. Playstation’da platinlemeyi başarabildiğim ve 3 kez tekrardan bitirdiğim oyun. Hele ki ileride sürü avları var, mantığı çözüp erken pes etmezseniz en zevklisidir sürü avı. Keşke devam oyunu gelse. Tekrar oynayasım geldi şimdi.
Pek şehir yönetimi temalı oyun oynamıyorum ama Frostpunk’ı epeydir merak ediyordum aldığı övgüler dolayısıyla. İlk başta sıkılacakmışım gibi hissettirse de sonradan başarısız ola ola hırsımı ateşledi. Ana hikayeyi bitirmeyi başardım yaklaşık 10 saatte. Ne yapmanız gerektiğini öğrenene kadar burnunuzun biraz sürtmesi gerekiyormuş. İnanç gücünü kullanıp hiç şiddete başvurmadan fırtınayı atlatmayı başarabildik halkımla. O jeneratörü fırtına boyunca tam güçte ve en geniş çapta çalıştırabilmenin verdiği tatmin bir başkaydı
Şimdi yan hikayelerle devam etmeyi planlıyorum bakalım.
Last Autumn senaryosu için de tecrübelerinizi bekliyorum. Beni en çok o zorlamıştı. Bu arada bilmeyenler için de haber verelim Frostpunk 2 25 Temmuz’ da geliyor. Yaz aylarında tir tir titremek isteyenlere duyurulur.
Horizon Zero Down’dan sonra Marvel Spider-Man, A Plague Tale Innocence, God of War 3 oyunlarını bitirdim. Şu an Horizon Forbidden West’e başladım ilk oyuna göre baya akıcı bir anlatıya sahip. 26 saat oynamışım ve GAIA’ya yeni ulaştım. Oyun daha yeni başlıyor gibi. Oynanış açısından da ilk oyuna göre çok gelişmiş.
Final Fantasy VII Rebirth
Dünyanın ortak karar alarak günün saatlerini azalttığı şu zamansız günlerde yakalayabildiğim her boşlukta oyunu oynamaya çalıştım. Biliyorum, “dünya böyle bir karar almadı senin vaktin yok” diye düşünüyorsunuz ama sizi temin ederim iki senedir her ne yapıyorsam aynısını yapıyorum ve şu son 1 2 aydır kesinlikle hiçbir şeye vakit bulamıyorum. Yani sorun bende olamaz. O yüzden de doğru çıkarım; dünyayı yöneten 4 ailenin aldığı bir karar ile dünya saatlerinin kısaltılmış olması oluyor. Velhasıl, günün 20 saate düşmesiyle de oyunu ancak 25 saat civarı oynayabildiğimi ve daha ancak hikayenin ortalarına gelebildiğimi baştan belirteyim. Bu hızla gidersem oyunun bitmesi en az 1 ayı bulacağından oyunu bitirmeden bir şeyler yazmaya karar verdim. Ayrıca daha bir de Dragon’s Dogma 2 ve Rise of the Ronin gibi oyunlar da araya sıkışacak.(Misal P3 Reload hala bitmedi.) Her neyse, oyunu bitirdikten sonra eğer hislerim değiştiyse buradan güncelleme yaparım artık.
FF7 Rebirth tam bir Japon oyunu ve ben bu Japon arkadaşlarımızın dahi mi, psikopat mı, deli mi veya bunların hepsi aynı anda mı? anlayamıyorum. Düşünüyorum, düşünüyorum olmuyor. Zeldaları, Soulsları, Personları, Marioları yapanlar normal insan olamaz gibi geliyor. Hepsi de farklı hepsi de özel hepsi de yenilikçi ve hepsi de deha dolu oyunlar ki daha sayamadığım/bilmediğim ne oyunlar vardır. Peki bu kadar farklı mekaniklere sahip farklı oyunların böyle özel hissettirmesini sağlayan ortak şey ne? Bence bu sorunun cevabı duygular. Bu oyunların hepsi kendine has mekanikleri ile farklı farklı insan duygularını hedef alıyorlar ve hedefledikleri duygulardan bir kere yakalarlarsa da bir daha asla bırakmıyorlar. Örneğin, Zelda; merak, yaratıcılık, akıl yürütme ile, Solsular; başarı, hırs, merak ile, Personalar; yaşadığımız olaylara farklı bakış açıları sağlayacak şekilde yaşattığı üzüntü ve mutluluk duyguları ile bizi yakalıyorlar. Tabi ki daha bir çok duygu da işin içinde ve tabi ki herkesi aynı duygular yakalayacak diye bir şey de yok. Burada sadece beni de yakalayan ve ilk akla gelen şeyleri yazmaya çalıştım.
Oyunumuza geri dönecek olursak, FF7 Rebirth de aynı yukarıda saydığımız oyunlar gibi duygularımıza saldırarak kendisine bağlıyor. Bunu da diğer oyunlardan farklı olarak hikayeyle ve hikaye sunumu ile sağlıyor. Hikaye sunumu dediğimde de sadece ara sahneler anlaşılmasın. Ara sahneler gene tabi ki en etkileyici hikaye sunum araçları ama FF7 Rebirth, oynanış içerisinde oyuncuya yaptırdıklarıyla ve çevresel unsurlarla bu ara sahneleri desteklemeyi çok iyi başarıyor. Ara sahne öncesi oynanışı ile FF7 Rebirth oyuncuda istenilen duygu değişiminin alt yapılarını kurulmuş oluyor ve müthiş bir ara sahne ile duygu geçişini tamamlıyor. Bu duygu geçişinin mekanik olmaması ve oyuncuya yapay gelmemesi için de hangi yöntem varsa kullanıyor. Ara sahnelerde hangi duygu hedefleniyorsa ona göre değişen kamera açıları olsun, karakterlerin oyuncunun odağını değiştirecek diyaloglar içerisine girmesi olsun, araya serpiştirilmiş boss dövüşleri olsun veya bir geçmişe bir bugüne bir geleceğe giden hikaye anlatım metodu olsun hepsi duygularımız ile oynamak için özenle ve tek tek tasarlanmış olarak oyun boyunca karşımıza çıkıyor. Yalnız şu kamera açılarını biraz daha açmak istiyorum. Oyun hikayeyi; tepeden, karakterin gözünden, omuz üstünden, uzaktan, yerden, kameramanın kamerasından, televizyondan, helikopterden yani her şeyden ve her yerden anlatıyor. Bir de bunu dinamik olarak değiştiriyor. Öyle ki iki saniye ekrana bakmazsanız mutlaka bir şeyler kaçırıyor oluyorsunuz. Böylelikle de oyunun içine girmek çok kolay oyundan ayrılmak ise çok zor oluyor. Müthiş bir iş.
Hikaye sunumunu konuştuktan sonra geçelim hikayeye. Öncelikle orjinal oyunu oynamadığımı belirteyim. İlk remake ile FF7’yi tanıdım ve üstünden de uzun süre geçtiği için doğal olarak hikayeyi ana hatları dışında unuttum.Tam bir deneyim elde etmek için de oyun öncesi hem orjinal oyunun hikayesine hem de ilk remake hikayesine göz attım ve öyle bu oyuna giriştim. Kısacası oyuna başlamadan önce arka plana ve kim kimdir falan hakim oldum. Buna rağmen oyunun hikayesi beni öyle koparıp başka alemlere götürmedi. Daha çok yukarıda bahsettiğimiz sunum için materyal gibi oldu. Buradan hikaye kötü sonucu çıkmasın. Merak ve heyecan hisleri hikaye içerisinden oyuncuya hala geçiyor. Demek istediğim; oyundaki hikaye sunum metotlarıyla “dünya düzdür” bildirgesi bile anlatsalar dinlerim demek aslında.
Hikaye ve hikaye sunumu tamam ama bu bir oyun ve bana göre bir oyunun en temelini de oynamak oluşturuyor. Peki FF7 Rebirth bu konuda nasıl bir iş çıkartıyor? sorusunu sorduğumuzda ise cevap; harika, olağanüstü ve muazzam oluyor. Batılı oyuncular olarak alıştığımız gerçek zamanlı aksiyon ile taktisel aksiyonu öyle bir füzyon ediyor ki kendimizi açık dünya da amaçsızca kombat kovalarken bulabiliyoruz. FF7 Rebirth, en basit kavram olan “vur, bar dolsun o barla güç kullan” kavramını alıp çeşitlendirerek bambaşka seviyeye çıkartıyor. Bir kere bar dolduran düz vuruşlar ilk oyuna göre çok daha dinamik ve akıcı. Karakter hava da kalıyor, zıplıyor, uzaktan vuruyor, dönerek vuruyor, ağır vuruyor. Yani vuruyor da vuruyor. Ayrıca bir çok karakter var. Her karakter için özel animasyonlar ve vuruşlar da var. Üstüne farklı farklı düşmanlar ve bosslar da eklenince aksiyon sürekli taze hissettiriyor. “Ne var bunda her oyunda var” diyor olabilirsiniz. Ama hatırlatırım daha sadece “kare” ile yaptığımız düz vuruşları konuştuk. Daha büyüler var, özel yetenekler var, canavar çağırma var, karakter ile ortak özel saldırılar var, limit saldırılar var ve bunların hepsi tüm karakterler için özel ve farklı olarak var. Daha bir de bunları destekleyen silahlar, yüzükler, yetenekler var. Varın kombinasyonları siz düşünün.Ben başlarda düşündüğümde aklımı yitireceğim sandım. Yeter Japon yeter!
Sanırım şimdilik aklımda olanlar bu kadar dostlar fakat son olarak şunu da söylemem lazım. Bu oyun oynanışıyla, hikaye sunumuyla, atmosferiyle ve diyaloglarıyla yaptığı ilk şey oyuncuyu eğlendiriyor olması aslında. Başında geçirdiğim zaman boyunca “bunlar nasıl kafalar, inanılmaz, ya abi çok güzel ya” gibi cümleler kafamda dolanıp durdu. Hatta oyunlarla hiç işi olmayan eşimi dayanamayıp dürttüğüm ve ekranı gösterip heyecanlı heyecanlı bir şeyler gösterdiğim çok an oldu. Bana göre oyunların yapması gereken en temel şey olan “eğlendirmeyi” çok başaralı bir şekilde yapmasıyla FF7 Rebirth son yılların en iyi oyunlarından biri.
Not: Oyunun yarı açık dünyası, karakterlerinin derinliği, mini oyunları, çeşit çeşit haritalarını ve bu haritalar içerisindeki bir dolu yan görevi atladığımın farkındayım fakat bunları zaten biliyorsunuzdur diye düşünüp daha çok oyun hakkında ne hissettiğimi anlatmaya çalıştım. Gerçi dönüp baktığımda mini oyunları es geçtiğime üzülmedim değil. Mario gibi mini oyun koymuşlar oyunun içine. Özellikle kart oyunu oynamaktan ciğerim soldu.
İyi oyunlar dilerim.
Durup durup geri döndüğüm über oyun
Çok keyif aldım. Şu an beşinci turu dönüyorum. Tüm geliştirmeleri tamamladım, dedektif panolarını tamamlamak için ve platin kupa için halen devam ediyorum.
Ilk 30dk silmeyi düşündüm biraz daha şans verince 12. Saati gördüm. Biraz backtracking ile oyunun sonunu görmeden 3-5 saat daha oynayacağım gibi gözüküyor
Uzun zamandır backlogumda olan metroidvaniaydı. Daha doğrusu soulsvania mı desem. Türü sevenler bir şans verebilir. Kolay bir oyun değil özellikle parry yapabilmek oyunda çok önemli. Platform oğeleri zorlayıcı. Bölüm dizaynları da güzel, çok fazla kesfedilecek bölge buluyor. Combatı ortalama. Görsel ve sanatsal olarak beklentimin üstünde karanlık basık bir atmosfer yaratmışlar. Oyunda bol bol öldüm. Oyun dizaynı olarak bunu hedeflediler sanırım ölünce moss(soul) puanlarınızı kaybetmiyorsunuz onun yerine her bir düşmanı öldürdüğünüzde kazandığınız moss sayısını arttiran ayri bir parametre var. Eğer ölürseniz öldüğünüz noktada kendi cesedinize hasar vermezseniz bu puan sıfırlanıyor ve tekrar düşman öldürerek yükseltmeniz gerekiyor. Eğer kendi cesedinize hasar verirseniz bu puanın yarısını ve bir miktar da eksik canınız varsa onu dolduruyorsunuz
Negatif olarak yazabileceklerim
Kayıt noktaları arası mesafe çok uzun. Kayıt noktasından teleport oyunun sonlarına doğru opsiyonel bir boss u keserseniz geliyor(kolay gelsin ) Bunun dışında bölgeler arası geçiş yapabildiğimiz araçlar var fakat çok nadir ve ulaşmak vakit alıyor
Steam deck performansı rezalet. Aleti en çok zorlayan oyunlardan biri oldu. Resmen bataryayı sömürüyor ve fps bölgelerde çok oynuyor. 45fps modta oynuyorum stabiliteye en yakın nokta bunu deneyimledim
Ayrıca devam oyunu da geliyormuş
Çok güzel bir inceleme yazısı olmuş. Artık Final kısmı 4 yıla anca çıkar.
Teşekkür ederim, çok naziksiniz.
Dünyayı yöneten aileler kararlarından geri dönmez ve gün hala 20 saat olarak kalırsa oyunun geç çıkması işimize gelebilir.
Maalesef bu durum bir nokta da isyan bayraklarını çekmeme neden oldu ve oyuna devam edemedim. Enis Kirazoğlu’nun; " bu türü oluşturan Fromsoftware vazgeçti bu kayıt sisteminden, neden bu oyunlar hala devam ediyor?" cümlesi oyun boyunca kulaklarımda çınladı resmen.
Ken Follet’s Pillars Of Earth’ü oynuyorum. Aynı isimli kitaptan uyarlama Point&Click Adventure ve Visual Novel arası bir yapım.
Benim çok hoşuma gitti. 12 yy. İngiltere kasabasında, dönemin açlık, sefalet, kirlilik, dini ve ahlaki çöküş temaları gayet düzgün yansıtmış. Bundan önce benzer türde olan Pentiment’i oynamış onu da beğenmiştim ama orada herkesin birbiriyle son derece kibar konuştuğu, halkın çok bilinçli ve ertrafın oldukça temiz ve düzenli olduğu gerçekten uzak daha masalsı bir ortaçağ atmosferi vardı. Burada öyle değil
Çizimler, animasyonlar, seslendirme çok güzel. Bizzat Ken Follett’in seslendirdiği bir karakter de var
Şu an Steam’de %90 indirimle 1 dolara düşmüş. Epic’de ara ara 8 TL’ye iniyor. Türkçe desteği var.
Bu kitabı ;
Bu da dizisi ;
Evet çok can sıkıcı ben inat ettim. Umarım 2. Oyunda buna el atarlar
Hep ikilemde kalıyordum ama yorumunuzdan sonra şans vereceğim zaten epic zamanında beleş vermiş herhalde benim kütüphanede varmış. Epic çıktığından beri bedavaları topluyorum sonra böyle denk gelince iyi oluyor
Oynamadıysanız Pentiment oyununu da tavsiye ederim. Game Pass te mevcut.
Katamari Damacy REROLL
Bu kadar ben japon oyunuyum diye bağıran bir oyun oynamadım müzikleri harika, garip bir hikaye ve saçma bir oynanış. Bir saat kadar oynayacak zaman bulabildim ama müzikler hala kafamda dönüyor. Farklı bir şeyler denemek isteyenlere önerilir.
Heh, ben de bugünlerde We Love Katamari oynuyordum. Günlerdir ortalıkta NA NAA NANANANANA NA KATAMARİ DAMAŞİİ (dındıgı dındıgı dındıgı dıttı) diye geziniyorum, allah affetsin. Fena bir oyun
Tamamen aynı şekilde geziyorum sabahtan beri bu japonların oyun müziği işinde ayrı bir seviyede olduğunu düşünüyorum.
God of war ragnarok 15 saatin sonunda yarıda bıraktım.
İnanılmaz sıkıcı bir oyun, öyle böyle değil.