Karakteri ok tuşlarıyla değil de sol elle, WASD ile yönetmeye başladığımız ilk oyunları ne kadar garipsediğim, ne kadar zorlandığım geldi aklıma
Duke Nukem, Quake vs gibi oyunlarda ok tuşlarıyla yürüyüp CTRL ile ateş ederdik. Half-Life’ta sol elle klavyeye basacak, sağ elle fareyi yönetip nişan alacaktım, öyle mi? Nasıl olacaktı o iş yaa! Nasıl???
Bak şimdi beni kurabiye kokusu sponsorluğunda gençlik yıllarıma götürdün.
Half-Life’ı arkadaşım ile birlikte bitirmiştik. Ben yön tuşlarını, zıplamayı ve 1-2-3-4 silah seçeneklerini yönetiyordum, o da fareyi. O gün, bir kişinin tek başına tüm bunları yapabileceğini söyleseler “Yazık kimin çocuğuysa buna inanan…” derdim.
Şimdi gel Fortnite’ta attığı el 20 dakikayı geçince sızlanıp somurtanlara, indirimden 10tl verip aldığı hikaye temelli indie oyunun temposu düşük diye gömenlere; Baldur’s Gate 2’de karakter yaratma ekranında bir saat harcadığını, en iyi stat’ları alabilmek için yarım saat kahve ve çikolata eşliğinde zar attığını ve bunun her saniyesinden büyük zevk aldığını anlat.
Biz yaşlanıp çağın mı gerisinden geliyoruz yoksa insanların keyif alma biçimleri mi değişti?
İzometrik RPG sevenler olarak soyumuz tükenmeden birleşmeliyiz…
Raspberry Pi’a kurduğum ScummVM üzerinden The Dig oynuyorum. 3 saat oynadım save etmeyi becerememişim baştan başlamak zorunda kaldım Point And Click Adventure candır…
Darkest ve HOI3 ile beraber, bir türlü kendisine ısınamadığım Paradox oyunu. Nedeni nedir, bilmiyorum.
Bu arada, Imperator kötü yahu . Bu durum, şirketin DLC politikasının ne kadar çığırından çıktığını gösteriyor bir bakıma. Oyunları takip edip firmaya destek olmak için çabalayan hayranlarını “yürüyen cüzdan” olarak görüyorlar gibi.
Evet gerçekten DLC ler konusunda çok haklısın oyunda olması gereken çok fazla özellik DLC ler ile insanlara sunuluyor ve yine yürüyen cüzdan konusunda da haklısın Kralın öldüğü zaman karının tahta geçme olayı bile DLC - evet gerçekten sadece bunun için DLC var -
Hele bu durum EU4’te daha da ortaya çıkıyor. Stellaris’i, bir nebze de olsa CK2’yi -ki bütün DLC’lerini almaktan pişman olmadığım bir oyundur- oynayabiliyorsun. Bu, EU4 için geçerli değil; belki de bu yüzden oyuna bir türlü alışamıyorum. DLC’lerin hepsi yok bende.
Komik aslında, “tahta geçme” mekaniği üzerine kurulu CK2 var. Kadınların tahta geçmesi bu oyunda normalken diğer oyunda neden DLC duvarının ardına gizlemişler, ilginç.
Doğrudur efenim Şaka bir yana oyunda o kadar fazla ayrıntı var ki bin saatten fazla oynasam da hala hesaplamalarını bilmediğim şeyler var.
Osmanlı, Fransa, Ming gibi ülkelerle çok fazla ayrıntı bilmeden oynayabilirsiniz ancak bir Brandenburg alıp önce Prusya sonra Almanya’yı kurmak için çok şeye dikkat etmek gerekiyor. Aşağınızda Polonya-Litvanya (Commonwealth), yine HRE’nin değişmez imparatoru Avusturya Arşidüklüğü, solumuzda İngiltere’nin üzerinden geçen Fransa, üstümüzde Norveç ve İsveç’i kendine bağlamış Danimarka. Zavallı Brandenburg de ise 4 tane şehircik ile Almanları tek bayrak altına toplamaya çalışıyor. Ama çok zevkli ve tarihte gerçek olan bir şey var ise o da oyunda da Prusya ordusuna denk hiç bir şey yok.
CK2 zaten daha çok rpg öğeleri barındıran bir sistemi var, bir aile yönetmek ve bu aile fertleri üzerinden ‘claim’ leri toplamak, evlendirmek, büyük bir ülkenin kızıyla evlenip sana miras kalması vs çok zevkli
EU4 daha çok savaş üzerine ve ne kadar toprak alıp ticaret noktalarını ele geçirirsen o kadar güçlü oluyorsun ama CK2 de Venedik gibi parası bol tek şehirlik bir ticaret cumhuriyeti ile bile paralı askerleri toplayıp Bizansa savaş açabilirsin rahatlıkla ya da göçebe bir milletle oynayıp hiç yerin olmadan büyük krallıklara kök söktürürsün ya da güzel bir kral kızıyla evlenip çeyizlik olarak sahil kenarı bir parça toprak alırsın Bu açılardan CK2 daha çok seviyorum.
Camp alanında yada haritada gezerken denk gelirsen artık.O görevler çok da önemli değil.Ana görevleri yap yeterli.Bide farm,avcılık vs bunları çok yap.O skill kasma yeri çok önemli.Para biriktirmeyede bak ada marketlerinden sağlam silahlar alırsın ilerde.