Bu Ara Hangi Oyunu Oynuyorsunuz? 🎮

Güncelleme almış oyun. Bitsin girip Fence olayına bakacağım. :slight_smile:

1 Beğeni

detroit pc’ye çıktı bu da soru mu?

Oynadığım oyunlar hakkında uzun uzun yazmak istiyorum ama üşeniyorum.

Nier: Automata oynuyordum biraz ara verdim ve The Evil Within’e başladım. TEW çok hoşuma gitti, sanırım hemen ardından TEW 2’ye başlayacağım.

Bunlar öncesinde ise indirimden Devil May Cry 5 ve Resident Evil 2 almıştım. Onlar da sırada :raising_hand_man:

2 Beğeni

Nier automata ile ne gibi bir şeye bulaştığınızı biliyor musunuz?

2 Beğeni

PS5 dedikoduları çıkınca PS4’ü sattım. Tüplü TV’mide taşınırken taşıyamayıp elden çıkarmıştırm :angry: Xbox 1 (One değil, ilk çıkan Xbox) PS2 ve PS1 gibi eski konsolları (Özellikle Xbox 1) HDMI ile TV’ye bağlayabileceğim bir çözüm arıyorum. PSOne PS2 gibi konsollarını HDMI üzerinden TV’de kullanan var mıdır?

The Evil Within 2, ilkinden epey farklı. Bu sefer dar koridorlar yerine açık dünya bir kasabada geçiyor. Crafting, sneaking gibi etmenler girmiş içine. Ben bayağı sevmiştim, eğlenmiştim oynarken ama ilki daha güzeldi bence :slight_smile:

3 Beğeni

Evvet. Uzun zamandır oynamak istiyordum Automata’yı, öncesinde de Nier’e bakmıştım. Yoko Taro ve değişik kafasını seviyorum.

O halde ilkini daha bir keyfini çıkararak oynayayım :cold_sweat:

Kasaba olayını da seviyorum aslında. Yani Alan Wake gibi hikaye açısından tatmin edici bir atmosfer yaratmışlarsa ne güzel. Değilse de olsun heheh.

1 Beğeni

Önyükleme bu akşam bittiğinde red dead redemption 2 'e giriyorum. :man_dancing: :man_dancing: :man_dancing:

2 Beğeni

Youropa

Daha önce bu oyunu nasıl duymamışım diye hayret ediyorum kaç gündür. Çok sade ama çok eğlenceli bir bulmaca oyunu. Başlarda sadece duvarlarda ve tavanlarda yürüyüp kapıları açabiliyoruz. Oyunda ilerledikçeyse yeni yetenekler kazanıyoruz. Her bölümde de toplanılabilecek kasetler var. Grafikleri, beyin patlatan bulmacaları falan cidden çok iyi.

4 Beğeni

Baya uzun süredir the witcher 3 oynuyorum. 200 saate yaklaştı.

1 Beğeni

No Time

Geleceğe Dönüş (Back To The Future) filmlerindeki DeLorean’ı kullanıp zamanda yolculuk etmeyi hayal ettiniz mi hiç? Cevabınız evetse çok seveceğinizi düşündüğüm bir oyun var karşınızda: No Time.

Tıpkı filmlerdeki gibi DeLorean’dan yapılmış bir zaman makinesi kullanabiliyoruz bu oyunda. Arabanın tasarımı, zaman makinesinin görüntüsü falan aynen filmlerdeki gibi. Zamanda yolculuk edebilmek için önce reaktörümüze bir uranyum tüpü yerleştirmeli, sonra zaman makinemizi çalıştırıp gideceğimiz tarihi girmeli, ardından gazı kökleyip saatte 88 mile çıkmalıyız. İstediğimiz yere vardığımızda da reaktörümüzü soğutmamız gerekiyor. Yoksa aracımız havaya uçabiliyor.

Milattan sonra 0 ve 2030 yılları arasında istediğimiz tarihe gidebiliyoruz. 2000’li yıllar tıpkı filmlerdeki gibi uçan arabalarla ve uçan kaykaylarla dolu. 1800’lü yıllara gidersek kovboyları, daha da geçmişe gidersek dinozor benzeri küçük canlıları görüyoruz. Kış mevsimine gidersek kar yağıyor, yaz mevsimine gittiğimizdeyse günlük güneşlik bir havayla karşılaşıyoruz. Yılbaşı zamanında sokaklarda Noel süslemeleri, Cadılar Bayramı’ndaysa balkabağı fenerleri görüyoruz.

Oyun henüz erken erişimde olduğu için bazı şeyler eksik, bazı haritalar da boş ama bunlar zamanla tamamlanacaktır. Yapımcılar durmadan yeni içerikler eklemeye devam ediyor çünkü.

Tabii zamanda yolculuk etmek bedava değil. Uranyum tüplerine ihtiyacımız var. Geçmişte bulunması imkânsız olan bu madde gelecekteyse her köşe başında satılıyor. Dilerseniz arabanızı modifiye edip çöp enerjisiyle çalışabilir hâle getirebiliyor, hatta uçma özelliği bile kazandırabiliyorsunuz. Bazen arabanızı tamir ettirmeniz de gerekiyor. Ve acıkıyorsunuz; o nedenle yiyecek bir şeyler de almalısınız. Tüm bunlarsa para gerektiriyor. Para nasıl kazanılıyor peki? Yarı-zamanlı işlerde çalışarak elbette…

İçinde bulunduğunuz zaman aralığına göre şehirde birçok farklı işe girebiliyorsunuz. Gelecekte hamburgerci, pizzacı gibi yerlerde çalışırken geçmişteyse bir demirci çırağı olup nal falan dövüyor ya da postacılık yapıyorsunuz.

Oyunda bir de görev sistemi var. Senaryoya uygun bir şekilde görevleri yerine getirip hikâyeyi devam ettirmeye çalışıyorsunuz. Bazen zamanın akışında değişiklik yapmanız da gerekiyor. Ama dikkat! Geleceğe ait olan herhangi bir eşyayı geçmişte, insanların gözü önünde kullandığınız takdirde şüpheleri üstünüze çekiyor ve sonrasında da Zaman Polisi’nin saldırısına uğruyorsunuz. Aynı şekilde DeLorean’ı henüz arabanın icat edilmediği veya yeterince modernleşmediği zamanlarda kullanmamalı, onu saklamalısınız.

Ve tabii ki asla ama asla kendinizle karşılaşmamalısınız. Yoksa büyük bir paradoksa neden olabilir ve evreni yok edebilirsiniz! Ama kendinizi uzaktan seyretmek serbest. Daha önce yaptıklarınızı belirli bir mesafeden seyretmek gerçekten de acayip eğlenceli bir şey. Uçan kaykay da alabiliyoruz! Daha ne olsun?

Oyun henüz erken erişimde olduğundan bir sürü küçük hatayla karşılaşmak kaçınılmaz. Çarpışıp uzaya doğru uzaklaşan arabalar, bir sıçrayışta binaları aşıp çitleri yıkan koyunlar gibi gibi… Ama fiyatına göre (19,50 TL) benzersiz, çok eğlenceli bir tecrübe sunuyor No Time gerçekten. Filmin hayranlarına gözü kapalı tavsiyemdir.

3 Beğeni

Canım roguelike çekti Dungeon Crawl Stone Soup’a başladım.

1 Beğeni

Harika mekanik ve oynanış. Süper müzik > Celeste.

1 Beğeni

Dead Cells harika bir metroidvania-roguelike karışımı. Her oyuna basit bir silahla başlıyorsunuz haritadan farklı silahlar toplayıp ilerliyorsunuz. Ölürseniz en başa dönüyorsunuz. Her bölüm sonu topladıklarınızla yeni itemler ve upgradeler açıyorsunuz ve ölseniz bile bu açtıklarınız korunuyor.

4 Beğeni

Aslında kek yalan değil kek sensin. Glados Seni deney odalarında çırptıktan sonra fırınlamaya çalışıyor ama başaramıyor :smiley:
Portal 2 çok daha iyi bir oyun. Şimdiye kadar oynamadıysanız kesinlikle oynayın. her iki oyunda da sağa sola iyi bakın dünya ile ilgili küçük küçük ipuçları var ve Glados’un sarkastik konuşmaları oyunu daha keyifli yapıyor.

Bunları da buraya bırakayım.

Portal 1: End Credits Song ‘Still Alive’

Portal 2: End Credits Song ‘Want You Gone’

Benim ne oynadığıma gelecek olursam.

Disco Elysium

https://zaumstudio.com/wp-content/uploads/2019/11/disco-horse.png

Oyunu çok beğendim. Hikayesini beğendim. Aslında bizim dünyamızda geçiyor olsa bu kadar beğenmezdim ama bizimkine benzeyen kendine has kuralları olan bir evrende geçtiği için beğendiğimi düşünüyorum ama bu durumun en büyük eksisi okumak. Dünyayı tanıtmak için çok fazla yazı koymuşlar ve diyaloglar arasında sürekli okuyorsunuz. o sebeple okuduğum kitapların arasına da koyabilirim oyunu. Redditte çoğu kişi 20 saatte bitirmiş oyunu. Benim oyunum 39 saat sürdü. yan görevlere çok takılmazsanız ve çok hızlı okuyup textlerdeki detaylara takılmayıp her konuşma opsiyonunu denemezseniz sonuca yönelik oynarsanız bu süre kısalır. Benim karakterim oyun bitiminde böyleydi.


Oyun RPG olduğu için zeki ortalama reflekslere sahip ama piskolojisi çok da iyi olmayan bir karakter düşündüm. Ansiklopedinin gereksiz bilgi vermesinden aşırı keyif aldım diyebilirim. boşta da 7 skill pointim duruyordu oyun bitiminde hep ileride lazım olur diyerek puanları kıt kullandım. Oyunda olabildiğince tüm diyalogları açmaya çalıştım ve birazda o yüzden bazı şeyleri kaçırdım diyebilirim. Farklı bir karakter yapısıyla nasıl bir oyun olacağını merak ediyorum. Oyunda her yetenek benim gördüğüm kadarıya eşit derecede etkili ve hala diğer yeteneklerimi geliştirseydim farklı olur muydu diye düşünüyorum. Oyun içine girince gerçekten komik ve eğlenceli ancak yer yer ağlatacak kıvama getiriyor. Bunda oyun müziklerinin de çok etkisi var açıkçası. İngilizce bilen ve ingilizcesini geliştirmek isteyen herkese tavsiye ederim. Bilmeyenler de öğrenip oynasınlar veya Türkçe yama beklesinler.

Oyunda eksi diyebileceğim tek şey karakterin acıkmıyor olması oraya bir yemek yeme sistemi ekleselermiş daha iyi olurmuş. Yatacak yer çok güzel hikayeye yedirilmiş onun için para toplamamız sağlanmış dükkanda alkol, sigara, uyuşturucu ve sağlık ile moral yükseltici ilaçlar satılıyor ama yemek yok. Oyun boyunca kafama takıldı bu durum.
Bir de okumak yoruyor adamı bir süre sonra yazılanlara dikkat etmemeye başlıyorsunuz. Bu durumda oyuna ara verin ve daha sonra devam edin.
Finali zayıf denilebilir. Katili bulunca ben hayal kırıklığı yaşadım. Neyseki O esnada yeni bir canlı türü keşfettim de keyfim yerine geldi. Daha öncesinde de Gerçeklikte 2 mm yırtık olduğunu ve bu vesileyle bölgedeki dükkanların batma sebebini öğrendim, Kiliseye disko kurdum, iki kayıp vakasını çözdüm, sanat polisi oldum, karaoke yaptım da çok sorun etmiyorum. Aslında aklım daha yapamadıklarımda ve göremediklerimde :smiley:

Sonuç olarak ben beğendim oyunu ve aldığı ödülleri hak ediyor bence.

8 Beğeni

Son on yılın en başarılı RYO’larından biri bence de :slight_smile: Oyungezer’de Yılın Oyunu seçtik kendisini. Bazı çatlak sesler vardı arada ama birinciliği kaptırmadı günün sonunda. PC Gamer da yılın oyunu seçmiş. Bence hak ediyor.

Ama bitiremedim ne yazık ki oyunu. 14-15 saat kadar oynadım. Sonunda ansiklopedinin verdiği gereksiz bilgiler, savaş tarihi, adanın coğrafyası ve politik durumlarla ilgili malumatlar arasında boğuldum. Okumadan geçmeye başladım. Bir noktada da soruşturmam tıkandı, cesedi indiremedim bir türlü ağaçtan. Sonunda kapattım, bir daha da açmadım. İleride, daha sakin bir kafayla yeniden başlayacağım sanırım :slight_smile:

6 Beğeni

Skyrim oynuyorum. Tamriel’e kendimi kaptırıp bu dünyayı unutmamı sağlıyor :smile: Akçay’ın ovalarında at sürüp Markarth’daki evimin terasında dağları izliyorum. Arada görev yapasım geliyor, görevle ilgili tüm kitapları okuyup öyle gidiyorum :smile: Canım sıkılınca her şeyi bırakıp ticaret yapıyorum.

3 Beğeni

Hazır Steam indirimleri varken bi’ The Long Dark alayım dedim. Şimdilik sadece 1 gün hayatta kalmam dışında bi’ sorun yok :smiley: (Survival oyunlara yabancıydım, beceriksizliğimden değil yani :unamused:)

Key_Art_Poster_store_preview_large

5 Beğeni

Listede sağda solda, köşelerde Arise, Morta gibi oyunları görememek üzdü… My Friend Pedro var, bunlar yok. :frowning:

Sayfa sınırlaması diye bir şey var, basılı dergilerde son sözü o söylüyor :slight_smile: