Uzun zamanın ardından tekrar deneyince fark ettim ki şiir yazmak epey zor. İstediğin halde kelimeler dökülmüyor, hiç bir şey yerli yerinde durmuyor. Sonuçta kelimeler bir yığın olup çıkıyor. Buna rağmen ben, inatla yazmaya çalışıyorum.
Çocukluğunda telefon, bilgisayar, televizyon gibi araçlarla avutulup bir nevi ebeveynin başından salınan çocukların, ilerleyen yaşlarında iletişim problemleri yaşama, kişilik bozukluklarına sahip olma olasılığının arttığını öğrendim.
Piknikte çay yaptığımız semaver’in rus icadı olduğu ve semaver kelimesinin rusça “Somavar” dan geldiğini yeni öğrendim. Okunuşu da bizim semaver’e çok benziyor.
Hazır rus vs demişken @DigitalMilitia’a selam olsun.
Philip K. Dick ile Ursula K. Le Guin’in aynı şehirde, Berkeley’de, büyüdüğünü ve ikisinin de 1947’de Berkeley Lisesi’nden mezun olduklarını öğrendim. Üç binden fazla öğrenciyi barındırmış okulda ikili asla karşılaşmamış. Asıl ilginci, Le Guin’in konuştuğu eski okul arkadaşları Dick’i hatırlamıyormuş; lise yıllığında Dick’in adı geçiyor olsa da fotoğrafı bulunmuyormuş.
Hatırlıyorum da eskiden anime çıkan kanallar vardı. Nereye gittiler ki? Naruto, D Gray Man, Sailor Moon, Darker than Black, Samurai Champloo, Ergo Proxy çıkmıştı.
Gerçekten güzeldi bu kanallar ve insan özlüyor.
Steinbeck’in ‘‘Cennet Çayırı’’ adlı öykü kitabındaki Tilki karakteri gibi yani
Anladım ki, sıfır olan insanlardan uzak durmalıyız. Elbette sıfır olan bir insan günün birinde size katkı yapacak diye düşünebilirsiniz, fakat çoğu sizden beslenerek -1’lerden aşağı inmeye başlıyor ve sizin de enerjinizi, huzurunuzu ve mutluluğunuzu çekiyor. Kimsenin hayatımıza girip de sorun çıkarmasına izin vermemek lazım. Bizi sürekli rahatsız edip, habire huzursuzluk, kavga çıkararak eksiye çeken insanları hayatımızdan atmalıyız. Ben en azından kendim için bunu düşünüyorum ve bunu öğrendim.
Kısaca batan bir gemi gibi, yüklerimizden kurtulmalıyız.
Kesinlikle o karakterle alakası yok çünkü bu bahsettiğim tiplerin en önemli özelliği ne yazık ki hiçbir özelliklerinin bulunmayışıdır. Bu sebeple kıyas yapmamız doğru olmaz yani direkt niteliksiz kabul etmek çok daha doğru olacaktır.
Dunning-Kreuger sendromu? Schrödinger’in kedisi?
Dunning-Kruger Sendromu çok doğru bir tespit olacaktır.
Schrödinger’in kedisi deneyini, toplumsal ve bireysel psikolojiye indirgeyerek bu durumu değerlendirmeliyiz bence. Bunu ben bile yapmaya üşeniyorum gerçi aman boşver diyip geçiyorum. Aslında üstüne uzun uzun düşünüp bir şeyler karalasam bile kim takar ki.
Şahsen benim de bu işlere ayıracak vaktim yok hem bu insanları düzeltmek de mümkün görünmüyor çünkü yüzsüzler, ne söylesen ne anlatsan pişkin pişkin davranmaya devam ediyorlar.
Aslında bundan sonraki bakış açım şu şekilde olacak ve böyle tipleri hiç dikkate almayacağım.
Hep öyle diyorum fakat ilkokuldan beri bu hataya düşmemekten kendimi alamıyorum. Sürekli bir tartışmanın ve kargaşanın içerisindeyim. Aptal insanı da konuşmadan, tartışmadan tanıyamıyorsun zaten. Schrödinger’in kedisi olayı burda devreye giriyor. Üst-bilinç olarak bakarsan olay yaşandıktan sonra tanıyı koyabilirsin, fakat kutunun içerisinde girdiğinde algıyı yaşayan iki nesne olarak karar mekanizması gelişmiyor. Aynı anda kutunun dışarısında izleyen birisi tanıları yapabilir fakat kutunun içerisindekiler için durum farklı.
Bu açıdan düşünmemiştim hiç ve mantıklı fakat dediğim gibi karşı tarafta anlayacak kapasite yoksa boşa kürek sallamış oluyoruz, ki genelde olmuyor çünkü farkında olabilse zaten kendini öyle rezil bir duruma düşürmezdi. Bilinç düzeyi ile zeka çok farklı şeyler ne yazık ki.
Bu durumu şu şekilde açıklamaya çalışayım: Bir tecavüzcüye, tecavüzün yanlış olduğunu anlatabilmeniz için o bilinç düzeyinde olması gerekir yoksa hapis işe yaramaz ve çıkar yine yapar. Bu bahsettiğimiz insanlar da ne yaptıklarının bilincinde değiller ve yapmaya devam ediyorlar. Biz dışarıdan gözlemci olarak onların haline acırken, onlar sanki büyük iş yapmış gibi mutlulular çünkü yaptıklarının yanlışlığını idrak edemiyorlar.
Yine ek olarak hepimiz biliyoruz ki en büyük seri katiller çok zeki insanlardan çıkabiliyor çünkü bilinç düzeyi ile zeka aynı şey değildir.
Huzurunuzu hiç kimse için bozmaya değmiyor ve bazen insanları doğru tanıyamıyorsunuz fakat bu bir kayıp değildir, asıl kayıp o insanları kafaya takıp boşa harcanan zamandır. Zihin olarak özgür olan bir insanı başkaları üzemez.
Wattpad platformu vasıtasıyla kitabı yayınlananmışların bile, içeriğin kalitesiz işlerle dolması gerekçesiyle platformdan uzak durmaya başladığını öğrendim.
“YOLO” nun açılımının “You Only Live Once” olduğunu öğrendim.
Mutluluğun olay ve insanlara bağlı olmayacak kadar değerli olduğunu bir kez daha hissettim.
Umduğunla bulduğun yüksek ihtimalle bir olmayacak.