Okumadığım çok yerli yazar var mutlaka en azından birer kitaplarını okumayı istiyorum. Peyami Safa’yı da okuma listeme ekliyorum, teşekkürler
Başlık için en uygun ifade bu veya buna yakın bir anlam taşıyan cümle, “Okuduğunuzda size hitap etmediğini düşündüğünüz kitaplar” gibi .
Bu şekliyle hem başlıktaki tartışmalar hem de başlık abartılı ifadeler ile dolu.
Muhtesem Gatsby
Hic bir kitapta bu kadar sıkıldıgımı hatirlamiyorum.
Jane Austen kitaplarından hoşlanmıyorum. Bu kadar sevilmesini sağlayan şeyi bir türlü yakalayamadım. İngiliz edebiyatını çok severim ama bu hanımefendiyle yıldızım barışmadı bir türlü. Karakterleri çok soğuk geliyor bana, özellikle Mr. Darcy. Okurken bunalıp bu adamla ömür geçmez derken, uğruna ölecek bir sürü insan olduğunu görünce küçük bir şok geçirmiştim.
Başlığın adını değiştirdim. Umarım şimdi daha iyi olmuştur. Tayfa yetkisine sahip olanların başlık değiştirme yetkisi var. Siz de değiştirebilirsiniz.
Muhteşem Gatsby’nin muhteşem filmini izledikten sonra kitabını bir türlü okuyamamıştım. Siz de mi aynı durumu yaşadınız.
Çoğunlukla ortaçağ temalı kitap ve filmleri sevmem. Bu yüzden büyücü-kılıç-şövalye-krallar-prensesler-fantastik ırklar-orklar-elfler formüllü yapımlar bana hitap etmiyor. Ben küçükken Merlin vardı, o güzeldi bir de Kralkatili tüm kriterlerimi aştı.
Bu başlık daha iyi olmuş. Ben de artık birkaç kitap yazabilirim. Aslında bu liste çok çok uzayabilir ama ben üç beş tane en bilindikleri yazmak istiyorum. Aşağıdaki kitapları hiç mi hiç okumadım. Belki birini az biraz okumuşumdur. Ama okumayacağım anlamına da gelmiyor. Sonuçta ismiyle konusuyla bana hitap etmiyorlar.
- Kürk Mantolu Madonna
İsmini, yazarını çok kere duydum gördüm çeşitli mecralarda. 100 kere kitapçıya gittim ve 1000 kere de internet satış ortamında kitap araştırması yaptım desem bunlardan birinde bile bu kitabı merak edip nedir diye açıp bakmadım. Kısacası hiç mi hiç hitap etmiyir bana.
- Suç ve Ceza
Bu kitap için söyleyeceğim pek bir şey yok. Yazarına ve okurlarına ve hatta bu kitabın sevenlerine de bir şey diyemem. Sadece bu
kitap da bana bugüne kadar hitap etmedi diyebilirim.
- Sineklerin Tanrısı
Bir ara okuyayım dedim. 30 40 sayfa sonunda bırakmak zorunda kaldım. Ne yazık ki Sineklerin Tanrısı da bana hitap etmedi.
Yanlış anlamayın, fikrimi belirtmek için yazıyorum:
Bazı insanlara “vıcık bir aşk hikayesi” gibi gelmiştir ki bana da öyle geldi ilk başta. Pek derin okumalar yapabilen biri olmasam da aşk kisvesi altında Doğu-Batı çatışmasını işleyen bir kitap, diye çıkarımda bulunabilirim. Özellikle Raif Efendi, tutulduğu hanımefendi Maria Puder üzerinden bir kültür şokunun tasviridir. Memleketinin kadınlarından farklıdır Puder Hanım. Ressam olduğu gibi özgürdür de, o zamanın kadınlarımızın aksine. Bunun dışında daha birçok temanın varolduğuna eminim, dediğim gibi çok derin okumalar yapamıyorum, okumamın üzerinden de bayağı bir süre geçti açıkçası.
Tekrar söylüyorum, lütfen yanlış anlamayın. Bana göre kitap, sıradan bir aşk anlatısından daha fazlası. Fikrimi belirtmek istedim.
Daha önce ben bu konuda başka bir başlığın altında yazıp çizmiştim. Kitabı okumadım ancak bana hitap etmiyor ve sevmiyorum dedim. ‘‘Okumadan hitap edip etmediğini, sevip sevmediğini anlayamazsın, yanlış düşünüyorsun’’ gibi cevaplar gelmişti. Ancak ben dram, aşk, romantik türlerini zaten sevmiyorum. Belki @SJack’de aynı şekilde düşünüyor. Bu türleri sevmeyen biri zaten okumadan da olsa kitap ona hitap etmez.
Yok, anladım. Fikrimi belirtmek istemiştim. Yoksa aşkla ilgili kitapları sevmeyebilir. Buna diyecek sözüm yoktur zaten. Ben de pek sevmem, pek “vıcık” gelir. Sadece bir aşk romanından fazlası diye kitaptan bahsetmek istedim. Tabii bunları söylerken sanki Sabahattin Ali’ymişim de bu duruma içerlemişim tarzında olduysa yanlış yazmışımdır, böyle lanse edilmek istemem.
Rüzgarın Adı…
Hobbit.
Kitabın bana hitap etmiyor oluşu o kadar saçma ki…Hem epik fantastiği çok severim hem de masalları. Kitap ikisinin karışımı gibi ama okurken o kadar sıkıldım ki anlatamam. Sevemediğim için de üzüldüğüm bir kitap.
Suç ve Ceza, Yüzüklerin Efendisi, Kral Katili Güncesi, Sanderson kitapları, Buz ve Ateşin Şarkısı serisi bana hitap etmiyor.
Hepsinin ilk 20 sayfasını okumaya çalıştım ama yok okunmuyor.
Not: Bu mesajda ironi yerleştirmesi yapılmıştır.
Aslında aşk romanları ben de okumam. Hiç de hoşuma gitmez. Ruhum bunalıyor aşk romanlarında çünkü etrafa pembe gözlüklerle bakan insanları okumak beni yoruyor. Gerçekçiliği yok bana göre. Bunun da sebebi benim aşk meşk işlerine bakış açımla alakalı lakin Kürk Mantolu Madonna’ya sadece aşk kitabı demek biraz acımasızca olur. Evet, dram ağırlıklı ama bir nostalji havası var. Hikaye size pembe gözlüklerle yazılmış hissiyatı vermiyor. Sevgiye değer veren bir insanın psikolojik tavrını ve kültürler arası etkilerini de işliyor. İnsanların dünyadaki eşlerini bulduktan sonra karakterlerine göre yaşayabileceklerinin bir yansıması. Bir insanın ruhsal çöküşünü ve yaşayan bir ölüye nasıl dönüştüğünü anlatıyor. En garibi de bunlara neden olan insan düşüncesi ve hayatın sillesi. Dram sevmeyene kesinlikle fazla sığ ve acındırma gibi görünür. Bu sizin hayata bakış açınıza göre kitabı değerlendirmenize neden olur. Siz sevgiye, imkansızlıklara nasıl yaklaşıyorsanız öyle anlarsınız kitabı. Hayat boyu gerçekten sevebileceğiniz birini aradıysanız veya birini gerçekten sevdiyseniz veya hâlâ sevmekteyseniz evet size kıymet nedir gösterebilir. Okurken ben böyle yapmazdım, ben olsam şöyle yapardım gibi cümleler kurdurabilir ama o dönemde o şartlarda ve o psikolojide gerçekten öyle yapmaz mıydınız? Belki de hikaye sizin için çok önce sonuçlanabilirdi. Bu yükü kaldıracak gücünüz olmayabilirdi. Etrafınızdaki çiftleri yargılayabilir hatta onların ilişkilerine benzer yanlar görüp daha iyi anlayabilirsiniz. Hayatın bizim için hazırladığı tatsız sürprizler ve engeller karşısındaki inadınızı sorgulabilirsiniz. Nasıl biri olduğunuzu size daha iyi anlatabilir. Safi aşk romanı canım diye bir kenara itmek biraz fazla acımasız bir tutum. Bunu sadece Kürk Mantolu Madonna için demiyorum. Her kitap için diyorum. Okuduğunuz her kitaptan alabildiğinizi almalısınız. Her kitap karakter gelişiminize katkıdır. Kendinizi sorgular ve kendinizi eleştirirsiniz. Belki de çok imrendiğiniz bir sevgi işliyordur kitap ve siz hayat boyu böyle bir sevgiye sahip olacağınızı düşünmediğiniz için kendinizi sevgiye karşı önyargılı hale getirip hayattaki şanslarınızı tepiyorsunuzdur. Evet, ben de etrafta söylenen sözleri, paylaşılan resimleri gördüm ama insanlara kulak asacak olsaydım hiçbir şeyi okuyamaz, dinleyemez, deneyimleyemezdim. Benim kendi fikirlerim ve deneyimlerim olmalı. Bunu da o şeyi deneyimlemeye çalışmadan bilemem. Mesela bu kadar konuştuğum şu kitabın asıl olay başlayana dek geçen süresini okuyana dek canım çıkmıştı. Başları bana sıkıcı ve heyecansız geldi. Devam etmeme tek sebep “Neyin nesi bu garip adam?” düşüncesi oldu.
Son zamanlara kadar bu duruma uygun bir kitap ismi veremezdim fakat iki kitap var ki okuyanın çok beğendiği ama benim bir türlü neden beğenildiğini anlamadığım. Biri Yevgeni Zamyatin’in "Biz"i ve diğeri Roger Zelazny’nin “Işık Tanrısı”. İki kitabı da bitiremedim ve bu kadar beğenilmesi sebebiyle sorunun kendim de olduğunu düşünmeme sebep oldular. Bir daha dönüp okumam bir hayli imkansız görünüyor.
İşte bizim tüm insanlar olarak değer verdiğimiz şeyler para, eşyalar, lüks ve her türlü maddi şey olduğu için sevgiyi ancak kitaplarda yaşayabilen insanlar olmuşuz. Kürk Mantolu Madonna okuyup kendimizi avutuyoruz. Keşke bende sevebilsem keşke beni de sevseler gibi şeyler hayal edip Kürk Mantolu Madonna okumayan kitap okumasın oluyor biraz.
Herkesin düşüncesi kendinedir. Aşk, dram, üzüntü gibi konuları işlediği için dünyanın en iyi kitabı da olsa okumayacağım. Hayatımızda yeterince dert, tasa varken bir de Raif Efendi’nin veya Behlül’ün basit aşk dertlerini dinlemek insanı daha çok bunalıma sürükler.
Marslı
Dikenler ve güller sarayı
Mezarlık kitabı
Nevermoore
Kitabı şu cümleyle kıyaslamak yanlış çünkü aynı şekilde konuyu işlemiyorlar. Basit aşk dertleri olarak görebilecek çok az insan çıkar sanırım. Bunlar da oldukça katı düşüncelere sahip kişilerdir bana kalırsa ve bu da onlar için normal. Yine de kitabın öyle entrika gibi sıkıcı bir konuyu işlemediğini belirtebilirim. Kısaca bu cümle kesinlikle kitabı yansıtmamakta hatta yanından bile geçmemektedir.
Kitabı okuduktan sonra mesela etrafımdaki ebeveynleri inceledim ve birçoğu ya evlenmemeliymiş ya da evlendikleri için bu düzeni kabul ederek mutsuz bir hayatın içine hapsolmuşlar. Aslında günümüz ailelerinin çoğunun ölümü beklerken bir şeyler yapmış olmak için evlendiklerini gözlemledim. Bunu daha önce fark etmemiştim mesela.
Evet, bunalıma sokar. Buna kesinlikle katılıyorum. Kitap bitince “Başlarım böyle hayatın ızdırabına!” diyebilir insan.
Bu kişilerin tamamen kendileriyle alakalı bir tutum. Kendimi şu cümlelerinize göre yargılıyorum ve hiçbirine uymuyorum. Okumazsanız kayıp veya kazanç sizin. Bunu ben bilemem. Belki okuyunca vakit kaybı diye düşünebilirsiniz. Bu durumda kazanç sağlarsınız. Okursanız ve hayata bakışınıza katkı sağlarsa da bunca zaman kayıp olmuş diyebilirsiniz. Bu konu tamamen göreceli bana kalırsa. Ben pişman olmadım. İyi ki okumuşum. Eğer okumasaymışım bir şeyler benim için eksik olurmuş. Ben kendime katacak bir şey buldum.
Bu arada düşüncelerinize saygı duyuyorum. Okumak istememenizi de anlıyorum. Sadece yanlış eserlerle degerlendirmemeniz gerektiğini vurgulamak istedim.
Böyle diyorsunuz ancak ne zaman Kürk Mantolu Madonna sevmeyen biri çıksa ‘‘Kürk mantolu madonna okumayan gerçek okur değildir, mutlaka okumalısınız yanılıyorsunuz, Kürk Mantolu Madonna elit kitaptır, şöyledir böyledir’’ diyenler oluyor. Sürekli bu kitabı sevmeyenlere tepki gösteriliyor.
Önceki kürk mantolu madonna’nın tartışıldığı başlıkta hatırlıyor musunuz böyle bir tartışma geçmişti. Orada Kürk Mantolu Madonna okumayanlar gerçek okur değildir denmişti. İşte bu kabul edilemez. Bende desem ki Kürk Mantolu Madonna okuyanlar ve beğenenler kitabın '‘k’'sinden anlamıyor diye? Niye hep bir beğenmeyen çıktığı zaman o insanı kürk mantolu madonna beğendirmeye zorluyorsunuz?