Başlığın haline sıkıntı demedim zaten, sıkıntı tepkilerde. Ben bu konuda destan yazdım milletin istediğini yazmak istemesi ile alakalı, tartışma mesajlarım duruyor halen.
Yüzüklerin Efendisi
Çok fazla erkek var.
Hocam Kafka’dan beklentiniz yanlış bence. Bigün hakkınız ihlal edilirse ve bu hakkınızı savunmak için adliyeye giderseniz Dava kitabını daha iyi anlarsınız. Hakkınızı koruyan bir kural var biliyorsunuz fakat ona nasıl ulaşacağınızı bilmiyorsunuz ve derdinizi anlatana kadar canınız çıkıyor. Şu kapıya gidin şu odaya gidin şuraya dilekçe bırakın AMA NEDEN?!?
Aynı şekilde tutucu bir çevreye sahipseniz küpe taktığınızda veya dövme yaptırdığınızda karşılaşacağınız toplumdan dışlanma durumunu ya da herkes evlenip çocuk sahibi olurken siz evlenmemeyi seçtiğinizde herkesin size hamam böceği gibi bakacak olmasını anlatıyor Kafka. Yani beklentinizin yanlış olduğunu düşünüyorum.
Fahrenheit451,cok hevesle aldım okudum ancak okudugum en kotu kitaplardan birisi oldu karakter derinlikleri 0,olayların ilerlemesi ve anlatimi cok karmasik,yazarin kurdugu distopya urkutmuyor ve yazar herhangi bir sekilde bu distopya hakkinda yeterince bilgi vermiyor,romanın basindaki kiz ile basrolun beraber yurumesi konusmasi ileriki safhalarda hic bir seyi değiştirmeyen gereksiz bir sey oluyor,kitabin sonu da tam olarak bir yere baglanmadan olaysiz bitiyorpuan verecek olursak 3/10
Konuyu yeni gördüm, sanırım popüler kitapların pek çoğu beklentinin altında, çoğuna katıldığımı söyleyebilirim.
Bir kitab şişirilmeye başlayınca patlayana kadar yazılmış en iyi kitap seviyesinde asılı kalıyor.
Bir kitap bana bir şey vermiyorsa, kafama vurmuyorsa benim için yetersizdir.
Kırmızı Pazartesi böyleydi ama Kolera Günlerinde Aşk için aynı şeyi söyleyemem…
Henüz okumadığım ama almayı düşündüğüm Dune ve Zaman Çarkı serisi içinde beklentim düşük.
Fahrenheit, Cesur Yeni Dünya gibi kitaplara da güvenmiyorum. Ortada olan, yazarım diye gezinen zülfü Livaneli vs isimler, Murakami misal…
Yani beğenilenilir ama neden abartıyoruz kitapları, bence özel bir yeri olan kitaplar oldukça azdır.
Zaman çarkı herkese hitap etmeyebilir ama Dune hayatın ta kendisidir.
İnşallah, 4 ünün siparişini geçtim, umarım mutlu eder.
Bu bölüme asla bir şey yazmam diye düşünürdüm. Ta ki birkaç arkadaşımın tavsiyesiyle okumak zorunda kaldığım 1Q84’de kadar. Haruki Murakami kötü bir yazar değil kesinlikle. Ancak piyasa tarafından kötü yola düşürüldüğü çok belli. 1Q84 üç kitap toplam 1256 sayfa, oku oku bitmeyecek türden bir kitap yani. Yazarın sade ve akıcı bir dili olmasına rağmen tekrara boğulan kitap sündükçe sünüyor. Ortada öyle ahım şahım karakter tahlilleri, tasvirler de yok ki yazar sanatını konuşturuyor diyelim. Aynı olaylar defalarca ve defalarca anlatılıyor. Okurken elime makas alıp bazı bölümleri kesmek istedim doğrusu. Hikayeyi 300-350 sayfaya sığdırmak mümkünken neden böyle uzatıldığını anlamak zor değil; muhtemelen editör beklentisi. Bir kitap yerine üç kitap satmak. Bir de neredeyse her sayfada ürün yerleştirme var; çok ilginç romanlara böyle reklam alındığını bilmiyordum. Ve kitabın sonu… Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine tadında. Öyle alengirli bir hikaye böyle mi bağlanmalıydı? Evet, şikayetlerim bunlar.
Ursula Guin benim için tuhaf bit hayalkırıklığı olmuştu. Tam olarak dumura uğramadım; beklediğimin oldukça dışında olduğunu gördüm ama bu da bir nebze iyiydi.
Balıkçıl Gözü’nü okuyup da anlayanınız var mı? Veya sonuna kadar okudum, bitirdim diyebileniniz? Ben her gün bırakmayı düşündüm ama içimden bir yanım devam etmek istedi. Merak eden yanımdı o ama o da sonunda pes etti.
Abartmıyorum, her olayda karakterlerin tekrar tekrar psikolojik analizini yapıyordu. Bunu bize bırakması gerekiyordu çünkü bu işler böyledir. Ben, arası bozulmuş 2 kişi arasında bir bardak uzatmayla ne düşündüklerini tahmin edebilirim. Ama Ursula abla bu kitap eğer film olacaksa yönetmene ve senariste nasıl çekilmesi gerektiğini anlatmış sanki.
Ama dediğim gibi bu durumdan tuhaf bir haz alıyordum. İlk kez karşılaşılan şeyin verdiği haz gibi. Nasıl sonuçlanabilir ki diye devam ediyor insan. En son 15-20 sayfada dayanamayıp bıraktım. Kimler ölmüş, kimler ne yapmış öğrenip kapadım. Belli ki etkileyici ve olağanüstü sonlardan ziyade olağan sonuçların olağanüstü hissettirdiklerini anlatmak istemiş.
Yine de bu durum diğer kitapları için önyargı oluşturdu.
Güzel tanımlamışsınız.
Ben Tabii, anlama kısmı subjektif sayılır.
Hissettikleriniz normal, çünkü Le Guin durumcu yazarlardan. Örneğin, Anlatış romanının hikâyesinin özeti bir sayfayı bile doldurmayabilir. Ama karakterlerin tecrübeleri, neler hissedip düşündükleri, işte onlar romanı özel kılan ve uzun uzadıya açıklanması gereken esas kısmı oluşturuyor.
Teşekkür ederim.
Evet ve benim için zor olan kısım Sanırım anlamam için kafamın tamamiyle bomboş olması lazım.
Kafayı boşaltmaya da gerek yok. Biri agresif, diğeri pasif uçta iki taraf. İkisi de kendi tarzlarında iktidar kavgasındalar. Ana karakter de şüphe ve umut kıskacında, psikolojikmen yaşanan çatışmanın gerilimi altında. Buradan kendinizce irdelemeler yapabilirsiniz. Yani, bende işe yaradı.
Tam, bu ilacı kullanmıştım, faydasını gördüm, tavsiyesi oldu
Balıkçıl Gözü harika bir kitaptı. Ben bayıla bayıla okudum.
Dediğim gibi; kötü değil, farklı olarak kaldı aklımda. Ben de beğendim ama zorladı beni. Karakterler zorlama değil sıradandı. 18-19.yy edebiyatı da dahil hep tuhaf özellikleri olan karakterlerle insanların dikkati çekilmek istenmiş. Bu karakterler oldukça sade özellikleriyle öne çıkıyordu. Elit kesimden kızın fakir tarafa geçmesi klişesini (distopya klişesidir bana göre) bile öyle bir yedirmişti ki bana, hiç yadırgayamamıştım.
Ben de yazayım bari.
İlk sırayı kesinlikle kişisel gelişim kitapları alıyor. Yok efendim şöyle olursa iş hayatında yükselirsin başarılı olursun, bunu yaparsan refah seviyen artar hede hödö… Yok öyle bir dünya. İşverenin iki dudağının arasından çıkacak bir kelimeye bakıyor iş hayatın. Kendi işinin patronu olsan bile sıkıntıların bitmiyor.
Mülksüzler : Metis’in bilimkurgu serisi çıkardığı zamanlarda okumaya başlamıştım. 70 sayfa okuyup bırkmışım. Ayraç 20 seneden fazla aynı yerinde duruyor.
Postacı : Yine Metis’ten başka bir kitap. Yine kitabın başlarında bırakmışım.
Dünya klasikleri : Hiç bir zaman merak edip okumadım. Oysa kızımın kitapları arasında var.
Fantastik Kurgu : Zamanında Yüzüklerin Efendisi’ni alıp okumaya başlamıştım. Daha ilk kitabın başlarında sayfalarca süren betimlemelerden baygınlık gelmişti. Daha sonra çıkan onlarca FK kitapları bile ilgimi çekmedi. Sanırım büyücülü, ejderhalı vs… türler bana göre değil.
Sadece o değil toplumumuzun büyük bir kısmının tarih bilgisi orta okul düzeyinde olduğu için olabilir mi?
Evet, olabilir. (20 karakter)
Hocam merak ettim ne tür kitaplar okuyorsunuz?
Bilimkurgu türü kitaplar okuyorum ama türün daha çok sert bilimkurgu, space opera tarzı olan alt türleri hoşuma gidiyor.