Çok teşekkürler. @Everfever
Henüz okuyamadım ama Hasan Ali Ediz tercihimden ötürü Yordam’dan almıştım Anna Karenina’yı.
Kürk Mantolu Madonna ve hatta Sabahattin Ali’nin tüm öyküleri. Kendisinin çevirdiği eserlerden de okudum fakat beğenemedim.
Kesinlikle Sineklerin Tanrısı. En yakın arkadaşım başta olmak üzere o kadar çok kişi beğenmişti ki acaba ben mi kitabı anlayamadım diye korkmuştum. Yukardaki bazı gönderileri okuyunca içim rahatladı
Ben askerdeyken okumaya çalışmıştım ama yarım bırakmıştım. Yukarda bunu daha önce yazdım mı bilmiyorum ama yine yazmış olayım.
1984 ve Brave New World gibi distopyaları toplu şekilde okuduğum dönemde okuyup aradan çıkartmıştım. Dune’un son kitabı kadar zorlamadı beni ama şahsen sadece Infinite Ryvius gibi ilham verdiği eserler açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
Sineklerin Tanrısı yirminci yüzyılın bir başyapıtıdır.
İnsan doğasının vahşi yönünü cesurca gözler önüne serer. Toplumun ve medeniyetin ince cilasinin altında ne kadar korkak, iradesiz ve ilkel varlıklar olduğumuzu hatırlatır. Bir adada yalnız kalınca iktidar mücadelesi içinde birbirlerini bogazlayan çocuklar gibidir tüm insanlık. 28 yıl olmuş bu kitabı okuyalı ama hala hayret ediyorum begenmeyenlere. Elbette sizin zevkiniz… Ne diyeyim…
Bir mühendis olarak, edebi bilgim çok zayıftır. Bu forumda da, edebi bilgisi en zayıf olan kişilerden biriyim.
Ancak Sineklerin Tanrısı benim hayatımda okuduğum kitaplar arasında kesinlikle ilk 10 a girecek bir kitap.
Kitabı okuyalı birkaç sene oldu ancak hala kitaptaki güç olgusunu, insanların gücün etrafında toplanışını, akılcı olandan ziyade, güçlünün yanında duruşlarını, toplumsal adaletin önemini, insanın uygarlaşma yolundaki engellerin, din ve sosyoloji yönünden fikirleri vb. hatırlarım. Hatta bazı yönleriyle Dune ile benzerlikler bulurum.
Bütün bu sebeplerle benim gibi edebiyat yönünden zayıf bir adama bunları düşündürebilmesi bile benim için çok kıymetlidir. O sebeple benim için hayatımda önerebileceğim kitapların başında gelir hep.
Aşağıdaki tweet ister istemez bu başlığı aklıma getirdi. Eminim buradan da çok malzeme çıkacaktır:
Zaman Çarkı güzel ama bir Malazan değil deyip linçimi alıyım o zaman
Çok net bu. Zaman Çarkı benim 13 senemi aldı okuması ama Malazan başkadır. Beklemeden okumak mı keyifli çıkmasını beklemek mi o da ayrı bir mevzu
Bu konu için ise Vadideki Zambak diyeceğim…
Genel olarak ZÇ iyi bir seri değil. Ama ben ZÇ evrenin lorunu çok severim. Bana kalırsa lore konusunda en iyi seri ZÇ. Zaten bende o yüzden okuyorum. Hee birde okuduğum ilk büyük fantastik seri olduğu için yeri bende ayrıdır. Malazan okumuş olduğum kısmıyla ZÇ’den daha iyi olsada ben ZÇ’yi ilk olması dolayısıyla daha çok seviyorum. İlkler asla unutulmuyor
Beklemeden okumak daha iyi. Hiç değilse istediğin zaman alıp ulaşabiliyorsun. Öbür türlü bekle dur. Misal Malazan
@Elmakurdu23 ilk kitaptayım daha. Şu an iyi gidiyor, sıkılmadım ama bir Malazan tadı da almadım. Bakalım ileri kitaplarda sıkıcılaşıyormuş herhalde. O kısımlara gelince yorumumu güncellerim.
Thomas Mann kitapları.
İktidar mahkumları’nı bitirdim geçen hafta. Bu yazarların ilk okuduğum kitaplarıydı. Diğer kitapları da okuma listede bulunuyordu. Kitap hiç hoşuma gitmedi. Hep sonunda bir şey olacak bir şey olacak diye bekleye bekleye bir şey çıkmadı.
Ursula Le Guin’in kitapları. Herkes hayran ama yarattığı dünyaları hiç sevmedim. Çok akıcı da bulmam tarzını. Üstelik yarattaığı dünyaların hiçbiri beni şaşırtmadı, heyecanlandırmadı.
Bana hitap etmemesinin nedeni muhtemelen galaksiler arası yolculuk yapılabilen zamanları anlatmasına rağmen sokakta rastlayacağınız duygusal açıdan ezik kadın tiplerini kaleme almasıdır.
(Şimdi itiraz edenler çıkacaktır! Okuduğumu garey iyi anlayan bir okurum, ezik bu yazarın karakterleri.)
Yaptığının aşk ve gurudaki kadın karakterlerden bir farkı kalmıyor gözümde, hatta Jane Erye ve bizdeki Handan bile bir nebze irade gücüyle Ursulanın kadın karakterlerinden daha sağlam bir duruşa sahiptir.
Sevenleri feminizim için seviyor sanırım. Zaten övenlerin çoğu kadın. Tabi başka konulara değiniyordur. Ama sanki feminizim daha ağır basıyor sanki.
Doğru tespit. Bilim kurgu ve fantezi edebiyatının en büyük ustalarından biri olan Le Guin’i feminizm için seviyoruz. Eserlerinin antropolojik, sosyal ve kültürel yönleri bizi ilgilendirmiyor. Yarattığı muhteşem karakterler ve edebi üslubu da ilgimizi çekmiyor. Sığız ve kadınız.
Le Guin, sadece bir-iki tane Yerdeniz Büyücüsü okunarak böyle vasatça eleştirilemeyecek kadar üretken bir yazar. Mülksüzler’i, Karanlığın Sol Eli’ni, Omelas’ı Bırakıp Gidenler’i ve Rüyanın Öteki Yakası’nı okumadan olmaz.
Ben öyle bir iddia da bulunmadım. Kadınların sığ olduğu gibi bir iddiada ise hiç bulunmadım. Sadece gözlemde bulundum sevenlerin çoğunun feminizim yüzünden sevdiğini gözlemlediğimi bunun yanında tabi başka konularada değiniyordur dedim.
Ben hiç Le Guin okumadım o yüzden kesin yorum yapmaktan çekindim farkındaysanız. Sadece Gözlemimi belirtim. Eleştirmek farklı gözlemde bulunmak farklı…
Daha kötü, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuşsunuz.
Ben kendisinin kurgu dışı yazılarını daha çok seviyorum ama sırf feminizme de indirmek yanlis bence
En son arkadaşlarımla konuştuğum bir yazısını atayım (konunun çıkışı Borges’in kitabindan çıktı. ilk onu atacağım)
Burada siir ve buyuk yazilar nasil okunurdan çıkıp neden şiir vara gitti
Kendisinin hem sıkı okuyucusu hem de çevirmeni olan Le Guin’in de benzer düşündügünü konuşmuştuk
Hem kurgu hem de kurgu dışı ilginç ve okumantan gayet zevk aldığım bir yazar ve belli küçük tanimlara siğamayacak kadar da özgürdür.