Dediğiniz gibi bu zaten bildiğim bir şey, ve düşüncem değişmedi. Ayrıca benim eleştirim genel olarak yerelleştirmeye yönelik. Şebboy ne allahaşkına. Sanırım bazı çevirmenler bakıyor özel ismin Türkçede bir anlamı var mı, varsa Türkçeleştir, yoksa devam. Bir istikrar yok yani. Yukarıda da örnek verdim, bir eserdeki yer adları İngilizce, ama sadece bir binanın adı Yeşim apt oluyorsa bence orda sorun vardır. Bu sadece bir örnekti tabi. Arada rastlıyorum böyle durumlara.
Anna Karenina, Rüzgarın Adı.
Ermiş’i okuyorum. Çok seviliyor mu bilmiyorum ama çok fazla satın alındığını biliyorum. Hayata dair pek çok temel konuda öğütler içeren felsefik bir kitap. Bana pek hitap ettiğini ya da etkilediğini söyleyemeyeceğim.
Ben Darth Bane’yi okurken ilk defa bir kitapta tüm özel isimlerin aynen orjinal haliyle bırakıldığını gördüm. Hoşlandım açıkçası bu durumdan. O kitabın sıkıntısı da altta not olarak yada sonda türkçesini belirtir insan. Bu kitapları normal okur okumaz diye düşündüler her halde.
SW’ın sahibi kimse özel isimlerin çevrilmesine izin vermiyordur, dünyayı yöneten marka isimler bunlar.
Kar konusunda okurken sevmiştim, zaten diziden önce okuduğum için bana tuhaf gelmedi, yazar açıklayana kadar fantastik bir isimdi bile ama sonra anlamını kavrayınca yadırgamadım.
Deep core, outer core gibi kelimeleri bile çevirmemişler. Kitabın çevirisi yayınlanması Disney’den önceden kalma. Yayınevinin tercihi olması daha olası bence. Unutulmuş diyarlarda rangeri falanda çevirmeden bırakıyorlardı bazı kitaplarda.
Okumayı yeni bitirdiğim, Marcus Aurelius’un Kendime Düşünceler kitabından sonra, geçtim simyacıyı ve benzerlerini, o çok derin, çok felsefik denilen ermiş kitabının bile cin ali gibi kaldığını farkettim.
Popüler diye bir çok insan böyle kitaplarla haşır neşir oluyor fakat eski çağların filozoflarının kitaplarını okumayarak ne kadar çok şey kaçırdıklarının farkında değiller. Burdan herkese önermiş olayım.
Öyle bir kitap yok. Çok uyumlu bir insanımdır, hemen hemen her eserde(dizi, film, anime, kitap vb…) sevebileceğim şeyler bulabiliyorum. Benim sorunum istikrarlı bir şekilde sürdürememek daha çok.
Tabii bu biraz da güvendiğim insanlardan tavsiye almamdan kaynaklanıyor. Yani sağda solda övülen her şeyi listeme almam. : )
Okuduktan sonra “ee yani bu muydu?” dedirten bir çizgi romandı. Okuyan arkadaşların ne düşündüğünü merak ediyorum.
Şöyle mükemmeldi böyle mükemmeldi muazzamdı, dediler fakat ben yarım kitap bırakmak istemediğim için bitirdim resmen.
Yalnız değilmişim yahu. Dünyadaki tek 2 kişiyiz bu konuda sanırım
“Ölmeden önce okunması gereken kitaplar” mertebesine koyulduğu için ben de büyük bir beklentiyle okumaya başlamıştım. Goodreads puanı da yüksekti. “Okuduğum en iyi çizgi roman” diyen kişilerin de etkisiyle çıtayı arşa çıkarmıştım, ama o etkiyi bende de yaratmadı maalesef. Dediğiniz gibi belki başka bir zamanda tekrar okunmalı.
İşlenmek için güzel bir konu ama işlenemeyen bir kitap. Başları çok hoşuma gidiyordu fakat Kirke adaya sürgün edildikten sonra “bitsin artık, bitmiyor bu” şeklinde cümleler kurdurdu bana kitap. Serinin ikinci kitabı hakkında "daha akıcı ve güzel"gibi yorumlar gördüm. Kirke faciasından sonra okur muyum bilmiyorum.
Tam böyle Kirke yükseliyor bir şeyler olacak diyorum 1 cümle ile geçiyor aksiyon. Dediğiniz gibi sürgünden sonrası tam bir facia…
Çizgi romanı bitirdikten sonra şunu düşündüm; Yazar bize hayatımızın dönüm noktası olan, en önemli olarak gördüğümüz anların aslında hep bizimle kalacağını çünkü o anlarda bir nevi öldüğümüzü mü anlatmak istiyor? Ölerek o anları sonsuzlaştırıyor muyuz? Çünkü geçmişe bakınca hep bazı zamanlar akla gelir ve onları kendi zamanları içinde algılarız. Açıkçası eseri bitirdikten sonra oturup unutamadığım anlarımı düşündüm. Sadece anıları değil, duyguları da.
Bunun dışında eserde çok sevdiğim diyaloglar da vardı. Biraz zaman geçsin tekrar okurum. Belki o zaman başka bir şeyler yakalarım.
Katılıyorum.
…………… …
Yaşlı Adamın Savaşını tek oturuşta bitirmiş biri olarak çok şaşırdım doğrusu. Çok akıcı bir kitap, dili de çok kolay aslında.
Aşırı akıcı evet ama bir o kadar da klişelerle dolu, ayrıca içinde avatar, matrix ne ararsan var
Farklı bir konudan buraya link atıldı, yorumunuzu okuyayım derken link açılmadı, kaldırılmış muhtemelen. Tam ne yazmıştınız, çok merak ettim.
Kısaca özetlemem gerekirse, İş Bankası, İletişim ve Yordam Kitap’ın Anna Karenina çevirileri kıyaslanıyordu. Ergin Altay (İletişim) çevirisinin çok hatalı olduğu, İş Bankası ve Yordam’ın daha sadık bir çeviri olduğu kıyaslanarak gösteriliyordu. Ben de genel olarak klasikleri daha iyi çevirdikleri için İş Bankası ve YKY tavsiye etmiştim.