Hocam haklısiniz. Kendimize dikkat etmemiz lazım .Bu zamanda toparlanmak uzun sürüyor.
Farklı ama düşünunce oldukça mantikli bir yaklaşim sanki. ![]()
Hocam haklısiniz. Kendimize dikkat etmemiz lazım .Bu zamanda toparlanmak uzun sürüyor.
Farklı ama düşünunce oldukça mantikli bir yaklaşim sanki. ![]()
Valla hocam ben üniversiteyi bursu kaybetmeyecek kadar derse gidip okulu uzatmayacak kadar çalışarak bitirdim. Kalan vakti ilk iki yıl dota ve starcraft oynayarak, son iki yıl kitap okuyup başka bir alanda çalışarak geçirdim. Çok ağır sosyal anksiyetem vardı, insan içine çıkamıyordum. Kişisel hijyenime hiç özen göstermiyor, ice tea ve fast food ile besleniyordum. Sonlara doğru biraz açıldım ama genelinde depresyonda olduğumu da düşünüyorum geriye dönüp bakınca. Özetle biraz sıkıntılıydım bence hocam ![]()
Kesinlikle aynı fikirdeyim. Closure çok önemli. Başka türlü idrak etmek güç oluyor bazı şeyleri. Benim gibi mezuniyetinizin üstünden bir yılı aşkın süre geçmesine rağmen, artık öğrenci devrinizin bittiğini ve meslek sahibi olduğunuzu algılayamıyorsunuz. İşe başladığınız zaman da imposter sendromu çekiyorsunuz, ait veya kalifiye hissetmiyorsunuz, işi bırakıyorsunuz. Daha sonra da kendinize yalanlar söyleyip, aslında çalışmaya ihtiyacınızın olmadığına inandırıyorsunuz. ![]()
En son Formasyon Eğitimi aldığımda kampüsü aslında ne kadar özlediğimi; bu bitince de ne kadar özleyeceğimi anladım. Yürüdüğüm yerler, oturup boş gevezelikler edip çay sigara keyfi yaptığımız kafeler… O sıralar, “…aman alttan ders kalmasın da şu okul bitsin gitsin” düşünceleri bir yandan.
Okul zamanlarından kalan tek tük arkadaşlıklarım var sağlam. Diğerlerinde ise ne isimleri ne yüzleri bağdaştıramam ben de. Okul sineması, kütüphane ziyaretleri, air hokey ve bowling maçları, boş gevezelikler dışında aklımda kalan pek bir şey yok. Akademi günleri eşsizdir de bitince ararsın, o zamanlar ise umursamazsın. Sonraki hayat deneyimi ise hezeyanlar üzerine. Kalıcı ne vardı sahi ? ![]()
Az önce sevdiğim bir grubun albümlerine bakıyordum. Bir baktım 2010’dan sonra bir şey çıkarmamışlar. “Allah allah” dedim, “müziği mi bırakmışlar acaba”. Ekşi’ye baktım grubun başlığında sondan geriye okumaya başladım bir şey bulabilecek miyim diye. Baktım birisi “müziği bırakmışlar yazık olmuş” falan demiş. “Hee tüh” dedim. Entry’nin tarihine baktım nerdeyse 10 yıl öncesi. Yazarına baktım benim ![]()
Bu ülke beni daha hiçbir şey yapmadan çok yordu. Dört yıl öğrenci kredisi aldım. Twitterda görüldüğü üzere uygulanan faiz akıl alır gibi değil. Üstüne bu kredi de ailemden doğru düzgün destek almaya çekindiğim için yetmiyordu. Okulumun son aylarında arkadaşlarımla çokça anı biriktirmek isterken hepimiz o kadar zor durumda kaldık ki sadece çimlerde uno oynayıp tez yazarak geçirdim dördüncü sınıfı. Gerçi bu bile güzeldi. Ama çok hevesim kırıldı, severek isteyerek okuduğum bölümü bitirince iş aramak için kolumu bile kıpırdatacak istek yok içimde. Bu ay son krediyi de aldık ve aldığım gibi yol parası faturalar derken uçup gidecek. Eee sonra ne yapacağım, nasıl devam edecek isteği gayreti bulacağım kendimde? Üzgünüm çok üzgünüm.
İçimde dizginlenemez bir ezik memur çocuğu var. Aktif hamleler yaptığımda, kendimi ortaya attığımda, öne çıktığımda her zaman buna pişman oluyorum ve kendi içimde durduk yere çatışmalar ve stres yaşıyorum.
Mesela profesyonel bağlamda, bir probleme her öneri getirdiğimde kendimi aşırı… exposed hissediyorum. Kafamda alt sosyoekonomik tabakada her an işsizlik ya da tehdidiyle büyümenin getirdiği sesler; “ne güzel işine gücüne bakıyordun, ne diye kendini ortaya attın sanki? bu çözüm dediğin gibi çalışmazsa ne yapacaksın? Gül gibi işini yapıp geçiyordun riske atmaya değer miydi?” diye rahat vermiyor. Döküman yazıyorum insanlarla paylaşıyorum, her seferinde “acaba ne düşünecekler, acaba saçmaladım mı, acaba bir bk bilmediğimi bu sefer anlarlar mı?" dertlerim oluyor. Kod yazıp PR açıyorum, her seferinde "aha şimdi sçtın, kendi başına iş yaparken yaptım ettin diyosun ama şimdi ne haltlar yazdığını görecekler, salak olduğunu anlayacaklar” perileri geliyor. Halbuki 5-6 senedir bu işi yapıyorum, beraber çalıştığım herkes de işimi bildiğimi hatta dahi falan olduğumu söylüyor. Konuyla ilgili hiç ikna olmuş değilim ama. İşin kötüsü bunun rasyonel bir davranış olmadığını da biliyorum ve bir ara profesyonel yardım da aldım, ama pek bir faydası olmuyor bunların görüldüğü üzere.
Kişisel bağlamda da böyle. Bir konuda aktif hamle yapmaktan aşırı derecede çekiniyorum ve her hamle yaptığımda mutlaka kendi üstüme bir karabasan gibi çöküyorum. “Niye öyle söyledin, niye oraya gittin, niye öyle yaptın?” diye kendi başımın etini yiyorum.
Şu sıralar mesela böyle bir fazdayım, önerdiğim çözüme her yorum geldiğinde “aha şimdi foyan ortaya çıkacak, niye bir sürü geliştirici yılına malolacak proje önerdin ne güzel verilen işi yapıp geçiyordun” diye kendi kendime dert ediniyorum.
Dediğim gibi bu durumun çok sıkıntılı olduğunun farkındayım ve bu hislere çok da şeyapmadan rasyonel hareketler yapmaya çalışıyorum hep. Neden buraya dert yanıyorum peki? Çünkü bu çaba bana çok fazla mental enerjiye maloluyor bazen. Açıkçası sürekli “kendimi ittirmekten” yoruldum ben biraz.
İttireceğiz yapacak bir şey yok tabi; oturup bekleyince gelen pişmanlık, boşa yaşamışlık hissi bundan da beter. Ama belli ki yakınacağız da. ![]()
5 saniye önce düşündüğüm müthiş düşünce 6 saniye sonra bana bir saçmalık olarak geliyor. Oysa 5 saniye önce yaşadığım o “Evrenin sırrını çözdüm.” hissi gayet inandırıcı ve gerçekçiydi. Şimdi niye salakça geliyor?
Bunu dille açıklanamayan düşüncelere bağlıyorum. Nöronlar arasındaki eletrik alışverişiyle var olan düşünce bir dil kalıbına girerek yönetilebilir bir anlam kazanıyor. Yani aslında şu anda bilinçli olarak düşünürken yaptığımız şey kendi düşüncelerimizi kendi düşüncelerimizle yarattığımız bir kalıbın içine sokmak.
Tekrar konuya dönersem aklıma “Müthiş” olarak gelen düşüncenin kalıba girmemiş düşünce, buraya yazarken veya söylerken düşündüğüm “Saçma” düşüncenin ise kalıba girmiş düşünce olduğunu sanıyorum.
Ve ekliyorum: Düşünce denilen sonsuz potansiyelli varlığı sırf onu olduğu gibi kullanamadığımız için bir kalıba sokuyoruz.
Peki ne yapmalı? Kalıp olan dil mi geliştirilmeli yoksa ham düşünceyi etkin olarak kullanmanın yolları mı aranmalı? Şu an bunu düşünüyorum.
Abartmak istemiyorum ama 9 gün sonra öğrenci değilim, yetişkin hiç değilim.
Tutorial bitti yani, hard modeda oyuna başlamaya hazır mısın?
![]()
3 ya da 4 aydır veganım. Kendimi daha önce hiç bu kadar sağlıklı hissetmemiştim.
Şimdi benim bir arkadaşım var, okuyan, araştıran, hayalleri olan ve onlara ulaşmak için çalışan biri. Ebevenyleri çok iyi birileri, çocuklarını doğru olarak kabul edilmiş klişe düşüncelerden uzak, özgür düşünceyle büyütmüşler ve her zaman da destek çıkıyorlar. Ama bir sorun var ki, ailedeki tek çocuk ve annesi ama özellikle babası aşırı kontrolcü. Gündüz vakti bile yanında yetişkin olmadan dışarı çıkmaya izni yok. Hava almak için uzaklaşmamak şartıyla çıkarsa bile her 15 dakikada bir haber vermek zorunda. Neyse işte bu kadar kontrol onu çok fazla sıkıyor. Hep üniversitedeyken yalnız yaşamak isterdi, yapamayacak biri de değil yani. Hayallerine ulaşmak içib yurtdışına falan çıkması gerekir. Ama muhtemelen evlenmediği sürece yapmasına izin yok. O da evlenmek istemiyor. Gelecek sene üniversite sınavına girecek ve derskerinde de çok başarılı, sınavı geçeceğinden de eminim. Ama sonrasını çok düşünüyor. Yani 18 yaşına geçtiğinde ailesini bırakıp kendi hayatını kurabilir ama ailesini seviyor ve bunu onlara yapmak istemiyor.
Gözle görülür biçimde solup gidiyor, özgür düşünceyle büyütülmüş ama istediği kadar özgür olamadığı için çok kötü durumda. Psikolog yanına da gitmek istemiyor, yani ben olsam ben de istemezdim, pek çok kez gitmiş ve hayal kırıklığına uğramış.
Ona nasıl yardımcı olabilirim, kendisinin yapabileceği bir şey var mı bilmiyorum.
Aynı şeyleri hissediyoruz hocam. Ben de benzer şekilde, özellikle teknik bir konuda bir fikir beyan edeceğim zaman birisi çıkıp da “ulan bildiğin şey bu mu, hiç mi utanmıyor musun biliyorum derken” diyecek korkusuyla çoğu zaman geri adım atıyorum. Birkaç arkadaşım çok kızıyor bu ruh halime.
Peki hocam, etrafında senin bildiğinin yarısı kadar bile bilmediğine emin olduğun, ona rağmen senden 2 kat daha fazla girişken olan, bildiğinden çok daha fazlasını gösteren (hello world yazdığı dil için uzmanım diyen) kimse yok mu?
![]()
Hiçç hatta oyun oynamayan biri olarak bu daha da zorlayacak. ![]()
Bir senelik apart parasını bir ayda ev masrafına verince fakultenin kapılarını yumruklayıp beni içeri geri alın diye ağlayabilirsin. Bunlar hep doğal şeyler. Zamanla düzeliyor gibi gelmese de zamanla alışıyorsun da diyemem ama zamanla bir olur yol çıkıyor denemez onun yanında iş-güç oyalanıyorsun derdi tasayı aklına getirmiyorsun diyicem ama genel olarak aklımı nereye koydum ben ya gibisinden bir ruh hali mevcut oluyor.
Şaka bir yana (şaka değil) her şey motivasyonu korumakla alakalı. O yüzden kendi motivasyon cümlelerimi paylaşayım: neleri atlattım bunu da atlatırım; bunu bu yapabiliyorsa ben hayli hayli yaparım; uğraşınca olacak diye bir şey yok ama uğraşmayınca hiç olmaz; benim dışımda herkes npc kontrol edemediğim karakterin derdi beni geremez. Hayatta her şey ikiye ayrılır insanı yoran şeyler ve yormayan şeyler. Kendini ikiye ayırmamak için hangi tarafı seçeceğine de sen karar ver artık xd
Başarılarının devamını dilerim, davranış notuna pekiyi verdim xd
Hocam bu çok sıkıntılı bir durum. Kolay bir çözümü bence yok ama biraz bu konudaki birkaç gözlemimden bahsedebilirim.
Birincisi aile içindeki bu tip anlaşmazlıklara dışarıdan bir şey yapmanın mümkün ve yapmaya çalışmanın pek doğru olduğunu düşünmüyorum.
İkincisi ben her kuşun yuvadan uçması gerektiğini düşünenlerdenim. Ve bana öyle geliyor ki belli bir yaşa kadar bireysellik elde edilip kabul ettirilmediğinde o yaştan sonra üssel bir şekilde zorluk artıyor. 18-22 civarı bana öyle geliyor ki kritik bir sınır.
Bu açıdan arkadaşınızın üzgünlüğü belki de olumlu bir şeydir; arkadaşınıza itici güç olur. Ailesi de dediğiniz gibi insanlarsa bu durum günü geldiğinde onların da kabullenmesini koşaylaştırır. Tabi bu iyimser senaryo. Ama mevzunun her türlü arkadaşınızda bittiğini düşünüyorum.
Bence “atarlı ergen” konusu evrimin (ya da inanıyorsanız yaratıcının) buruk bir armağanı. Ergenlikte atarlı olmak lazım. ![]()
Hocam hahahahah; hiç sormayın. Benim mentee’min ben leadliği reddedince bana lead yapıldığı da oldu. Hem de iki kere (reddettim, çocuğu bana lead yaptılar. Bir kaç ay sonra tekrar teklif ettiker, reddedince yeni mentee’min altına verdiler)(şaka değil, %100 ciddiyim). Sonra istifa ettim tabi. ![]()
ek: yanlış anlaşılmasın çocukların yönetici olmasıyla bir problemim yoktu. Ama “mentorunun yöneticisi olan gencolar” şablonu çok saçmasapan dinamiklere sebebiyet veriyor. ![]()
Özetle sıkıntılıyım baya hocam bu durumlarla ilgili ![]()
Ben de öyle söylüyorum ama pessimistliğe kapılmış durumda, çürüyüp gideceğini düşünüyor.
Aslında öyle ama her kendi fikrini belirttiğinde (ama sadece bu konularda) sonuç olarak bunu isyan olarak kabul edib (tabi bir bakıma öyle) nankör ve düşüncesiz olduğunu söylüyorlar. Arkadaşımsa bu tür şeyler duymaya alışık olmadığından kendine kapanmış durumda. Sadece benimle konuşuyor, kısa süreliğine daha iyi hissediyor, sonra yine aynı.
Yapacak bir şey yok galiba, eğer zamanı geldiğinde yapması gerekeni şimdiden bilse, yani gelecekte ne yapacağını ve işe yarayacağını bilse daha iyi olur, ama umutsuzluk hali içerisinde:/
Ahahahhahaha 8 gün 11 buçuk saat sonra ne eksik ne fazlası tam bu şekil olacağım.
Motivasyon cümleleri için teşekkür ederim… Ne yazık ki çok yaşlı hissediyorum, büyüdüm kirlendi dünya ve ne param var ne de karne verecek bir okulum.
Ailesini sevmesi ve kendi hayatıni kurmak istemesi iki ayri sey fakat aileler özellikle aşırı kontrolcu olanlar cocuklarini kendilerinin bir uzantısı olarak göruyor ve kendilerini icermeyen bağımsızlik için atılan her adımı saygısizlik olarak görebiliyorlar. Onların bu davranışında malesef evlatlarinin yaşının pek önemi olmuyor. İsterse evlatlari 18 yaşında olsun, isterse 40. Bize karsı davranisi degismeyen ebeveylerimiz üzulmesin, kahrolmasın tarzı yaklasirsak ne yazik ki üzülen taraf biz oluruz. Ve yaptigimiz en ufak bağımsizlik girisimleri icin sanki dunyanin en kotu evladiymisiz gibi hissetmeye devam ederiz. Arkadaşinizin yaşi oldukça genç henüz. Üniversiteyi ailesinden uzakta bir sehirde okumasi, ailesi yanina gelmek isterse kampusteki yurtta kalmayi istedigini soylemesi belki iyi bir tercih olabilir. Sizin ona iyi niyetle soylediginiz seyler pek etki etmeyebilir cunku aile dinamikleri malesef kolayca degistirilebilen seyler degil. Ailesinden uzakta egitim-ögretime devam edince farkli secenekler oldugunu farkedebilir, farkli ilişkiler, farklı aile dinamiklerine sahip insanlar görüp bu farkindalikla ne yapmasi gerektigi ile ilgili fikirler yavas yavas oluşup gelişebilir universite zamanlarinda.Kişiye bilgiyi doğrudan vermek çoğu durumda etkisiz olur o kişinin fikrinin değismesi için, içinde bulunduğu durumu kendisinin farketmesi daha etkili olacağindan kitap tavsiyesi verebilirim size. Arkadaşına önerebilirsiniz. Hem bilgi verici hem de ne yapmalı, ne yapmamalı konusunda fikri oluşur. Tabi ki ailesi hakkinda yorum yapmadan, ya da durumu ile ilgili ya da burda seni anlatiyor tarzi cümleler kurmadan.