Massallah bu sene iyi yobaz yaptı… Ürün bol.
Gazete haberleri üzerinden veya duyumlardan haraketle detaylarını bilmedikleri dava dosyaları üzerinden sosyal medyada insanları suçlu, suçsuz, kahraman ,hain ilan eden insanlardan gına geldi bana.
Bu konuda katılıyorum.
X terörist diyorlar, x terörden yargilanmamis bile, hakaretten yatıyor…
Yargı bizde tamamen sucsuzlugu ispatlanana kadar herkes suçludur moduna geçti. Birde eskiden gazeteler kullanılan ifadeye dikkat ederlerdi. Adam tutuklu yargılanıyor, suçu sabit değil tartışma programında çıkmış Z üniversitesi hukuk profosoru diyor ki hapis yatmakta olan …
Bu negatif olanı. Pozitifte de çok fazla ve çok hızlı kahramanlar var. Bir gecede… Ama bunlar hep bu ülkenin normali. Içinde bulunulan eğitim ve adalet sisteminin ürünü bunlar.
İnsan ilişkileri çok komplike olmaya başladı. Kimsenin söylediği söylemek istediği değil, yaptığı yapmak istediği değil. Herkes satranç oynar gibi karşıdakini iki üç hamlede köşeye sıkıştırayım, kontrol altına alayım gibisinden bir değişiklikler bir tuhaflıklar. Düz bir diyalog yok ya her şey katman katman, asıl niyet iki bölüm sonra ortaya çıkıyor. Delirmiş insanlar yemin olsun.
Star gazetesi yazarı Sibel Eraslan, 2018’deki bir köşe yazısını aynen şöyle bitirmiş:
"Hayat ne kadar da gür bir incinme…"
Dakikalardır düşünüyorum. Bu cümleye hiçbir anlam veremedim! Anlayan varsa beri gelsin!!!
Şimdi bir kere duydum bunu ya, aklımdan çıkartamıyorum da…
(Emine Erdoğan’a en yakın isimlerden biri olan Sibel Eraslan, 2018’de "Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşavirliği"ne atanmış!)
“Anlayan varsa beri gelsin!!!” Ünlemlerin farkında olarak ve tabii bunu bir davet kabul ederek diyorum ki “Hayat incinmelerden ibarettir”
Yani, bu işin Türkçesi, belagata uygun olanı, sizin ifade ettiğiniz gibi olur, öyle değil mi?
Eraslan’ın, edebiyat parçalamak için lafa takla attırdığını ima etmek istemiştim. Sizin düzelttiğiniz haliyle, ifade kesinlikle daha veciz oldu.
Hayatı “gür bir incinme” diye tarif etmeye kalkan, herhalde yazın tarihimizde daha önce olmamıştır. Niye olmamıştır? Hepten anlamsız olacağını bildikleri içindir değil mi.
Son zamanlarda hiçbir şeyden keyif alamıyorum. Kitap okumak eskiden benim en sevdiğim hobimdi ama şimdi okurken keyif alamıyorum. Eskiden arkadaşlarımla sinamaya gitmek benim için çok eğlenceli bir aktiviteydi ama şimdi değil yarın mesela Thor’un yeni filmine gideceğim ama hevesli değilim. Daha çok şey var… Sürekli bir bıkkınlık, sıkılganlık içerisindeyim. Üniversite sınavına atlatınca keyifli, huzurlu olurum diye düşünüyordum ama keyifli ve huzurlu değilim. Yaklaşık 1.5 senelik aşık olduğum bir kadın var son zamanlarda tabii işin olmayacağını mantıklı düşünmeye başlayınca bu duygum törpülenmişti ancak kızla kanka gibi olduğum için sürekli bir muhabbet içerisindeyiz o yüzden fazla da bu duyguyu bastıramıyorum. Yani bilemiyorum ülke şartları yüzünden mi bu hale geldim, dinden uzaklaştığım için mi bu hale geldim, Ankara’dan mı bunaldım bilmiyorum…
Sen dört yıl lisans+ iki yıl yüksek lisans oku, üç sene öğretmenlik yap, hâlâ yeterliliğini kanıtlamak için oturup kpss çalış. Madem herkesi atamayacaksınız niye o kadar kontenjan açıyorsunuz eğitim fakültesine. Hayır, işin çileden çıkaran kısmı niye açtıklarını da biliyorum. Kahretsin ki her şeyi biliyoruz ama hiçbir şey yapamıyoruz. Bari özel okullara maaş eşitleme kriteri getirin insafsızlar. Sanki cebinizden çıkıyor, iki tane yönetmelik düzenlemeye bakar milyonlarca insanın kafasını rahatlatmak.
Komik love memelerimi atacak kimsem yok. Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa.
Bayramda bir telefon edecek kimsem bile yok.Love memesi nedir ki.
O da yok bende ama onu boşveriyorum…
Cevap veriyorum; gençleri 4-5 yıllığına işsizliklerini gizlemek için, anadolu şehirlerindeki ev sahiplerine, esnafa, tüccara sömürebilecekleri kaynak sunmak için ve bence en önemlisi de bu kendileri için.
Burada win win politikası var her zamanki gibi, hem işsizliği geçici süreliğine baskılıyorlar hem insanların üniversite okuyorum hayatım kurtulacak psikolojisine girmesini ve mutlu olmasını sağlıyorlar hem kendi seçmenine sömürebilecekleri insan kaynağı sağlıyorlar.
Sadece öğretmenlik değil neredeyse her bölüm için aynı şeyler geçerli.
“Modern Üniversiteler, işsizlik probleminin kamufle edildiği park alanlarıdır. Tarihte ilk defa insanlar 30 yaşına kadar eğitim görüyorlar. Bu normal değil.” - Umberto Eco
O Anadolu şehirlerinde başlıyor zaten yolsuzluklar. Kaçak göçek dikiyor apartmanı verimsiz toprağına, öğrenci apartı olarak kiralıyor. Vergi var mı, asla. Oğluma kızıma kiralıyorum bahanesiyle bütün para cebe. Sonra diyoruz ki kim oy veriyor? Bu insanlar neden oy vermesin ki…
Lütfen ama bak. Yeter ama dimi evren? Lütfen bana birilerini gönder. Birileri olmuyorsa, biri de olur. Gönder ama artık, neolursun? Dayanamıyorum bu yalnızlığa. Yatakta dönüp duruyorum, sürekli uyuyorum. Yapamıyorum hiçbir şey. Birileri lazım. Birisi lazım. Arkadaşım olsun istiyorum. Yetmedi mi bu kadar yıl? Lütfen. Bıktım artık.
Arkadaş edinemiyor musun?
Evet bulamıyorum ne yazık ki.
Aklıma gekmişken yazayım dedim. Benim kız (6 yaşında) İstanbul’da Pelit firmasının açtığı çikolata müzesini duymuş. Ailecek buraya geldik.
Heryerde Araplar var. Görgü ve kültür seviyelerini yazmıyorum. Tabii ki turist olarak gelsinler döviz bıraksınlar. Ancak Türk yok. Çünkü 3 yaş üstüne giriş ücreti kişi başı 150 TL.
Sonuç olarak ekonomiyi berbat edip, Türk’ün kendi vatanında Arabı baştacı edip Türk’ü köle eden namussuzların Allah belasını versin.
Üstat Nevşehir’de balona biniş tek kişi 190 euro diyorlar. Türkler izliyor, yabancılar uçuyor.