Yabancı olsaymışım yine benim açımdan bir değişiklik olmayacakmış. Kişi başı 190 euro verip de binmezdim. Parayı Avrupada yaşıyoruz diye sokaktan mı topluyoruz
https://twitter.com/vaziyetcomtr/status/1543871070171791360?s=20&t=Wfm3sLHlH6_vntUgPfqlGQ
Bu skeçte kurtuluş savaşı kazanılmasaydı nasıl olurdu gibisinden bir alternatif gelecek senaryosu sanki. Ama sıkıntı şu; mevcut gerçeklik de bu.
Bu baya doğru bir olay bu arada. Hanımla tatil planlamaya çalışıyoruz, Avrupa’da yaşıyorsan akdeniz bölgesinde tatil yapmak aynı/benzer şartlarda İtalya ya da İspanya’da tatil yapmakla aymı yere (hatta ekstraları katarsan daha pahalıya) geliyor.
Bu şartlar altında pek çekici değil cidden.
Nefret ede ede çalışacağıma işsiz kalsaydım keşke diyorum bazen. Gerçekten insanın nefret ettiği bir işte çalışması başına gelen en büyük kötülük bence. Allahtan çalışma arkadaşlarım iyi de bir tık daha katlanılabilir geçiyor benim için. Yani bayram tatilinde bile önümüzdeki pazartesi gününü düşünüp anksiyete yaşıyorum resmen.
Dayanacak son 6 ayım var ve umarım ki ayrıldıktan sonra bir daha asla o şirketin kapısından geçmem. Hatta lojisktik sektöründe çalışmak da istemiyorum ben yeter gerçekten yeter.
Bir dönem lojistik sektöründe çalışmıştım hocam ben de; cidden kendine has, şahsına münhasır sıkıntıları olan bir sektör. Her sektörün kendine göre dertleri var ama lojistik cidden bir başka.
Acınızı anladığımı düşünüyor ve paylaşıyorum.
@isos81 @Howl arkadaşlar çok şey yazasım var da kendim için değil forum için endişeleniyorum.
Anladınız siz beni.
Kayıp Rıhtım gibi nezih bir ortamı içimdeki faşizan düşünceleri dökerek kirletmek istemiyorum ancak olur da bir milli bir kalkışma olursa sağ elime yaba sol elime meşale alıp öfkeli kalabalığa karışacağım. (Not: Yalnızca öfkeli sesler çıkarmak için.)
Şu, “6’lı masa” lafına gıcık oluyorum. (Herkes benimsemiş görünüyor oysa ki.)
Ya bu insanların akıl verme sevdasından bıktım. Gerçekten düzgün bir üslupla tavsiye veren kimseye bi şey dediğim yok ama böyle diyen de yok zaten. “Onu öyle yapma” “O iş öyle olmaz” minivalinde sözler duyuyorum neredeyse her gün ki çoğu düşüncemi de aslında içimde saklıyorum. Anlamadıkları şey herhalde “özgür olmak” yani insan olarak eylemlerini kontrol eden sensin en azından alışkanlık fln gibi etkenleri çıkarırsak bir kısmını da kontrol edersin ya. Bu insanlar bunu da kontrol etmiyor bi tane doğru hayat kalıbına göre yaşıyorlar hayatlarını, onlara büyükleri bunu dayatmış küçükken ve onlar da bunu benimseyip diğer insanlara dayatıyorlar. Kendi fikirleri de değil yani bu dayattıkları şeyler. Bu kalıbın biraz dışına çıksan direkt müdahale etmeye başlıyorlar…yoruldum cidden ya. Yani zaten motivasyonu düşük biriyim kendi doğal halimde bi de bunlar konuştukça, karıştıkça onlara karşı direnmek bütün enerjimi harcıyormuş gibi hissediyorum
Mobil oyun yaptım ama oynanmadı. Side scrolling platform oyunu.
Neden gıcık oldunuz peki bu kadar?
Özgür Demirtaş bana fena hâlde 1929 krizi öncesi anlatılan Amerikalı borsacılari çağrıştırıyor.
Bu tabir bana çok itici geliyor. Beş benzemez der gibi, altılı ganyan, iskambil masası, yamalı bohça der gibi bir şey!.. Kulağa bence hiç hoş gelmiyor. Yaptığı çağrışım sakat. Halihazırda muhalefetin elinde “Millet İttifakı” gibi gayet birleştirici, zararsız bir sıfat varken, bunu neredeyse terkedip, “6’lı masa” diye nevzuhur, tuhaf bir tabir ortaya attılar! Muhalefetin kendisi bile, bu stratejik açıdan hatalı tabiri kullanıp duruyor, kendi ayaklarına sıkıyorlar bana kalırsa.
Dikkat ettiniz mi bilmiyorum, hem AKP’li politikacılar, hem AKP medyası (yandaş medya), bu tabirin üzerine balıklama atladılar, tabirin barındırdığı zaafı görüp kasıtlı olarak, küçük düşürücü anlamda kullanıyorlar sürekli. Yandaş medya, verdikleri haberlerde ikide bir “6’lı masa” diyerek, muhalefetin dağınık, parçalı, her an ayrışmaya elverişli bir yapıda olduğunu zihinlere nakşetmeye çalışıyor. AKP’lilerin kesinlikle artniyetli olarak bunu kullanıp durduklarını görüyorum.
Muhalefetin, kendinden bahsederken bence sadece Millet İttifakı vurgusunu yapması lazım. Taktik-stratejik açıdan daha uygun olur. Ya da illa masa denilecekse, örneğin Türkiye Masası, Memleket Masası, Büyük Millet Masası gibi bir tabir kullanılabilir. “Demokrasi Masası” bile denseydi, 6’lı masa denen ruhsuz ifadeden daha iyi olurdu bence.
Altı ok vardır CHP nin sembolü bilemedim, reklamcılar daha iyi bilir gibi. Algı yönetimi ilginç bir konu.
Evet, algı açısından bir sıkıntı var burada esas olarak. Zaten iktidar kanadı, bu algı işlerine çok önem veriyor.
Bahçeli ve Erdoğan, Millet İttifakı tabirini hiç ama hiç ağızlarına almamaya dikkat ederlerken, bu 6’lı masa tabiri piyasaya çıktığından beri onu acayip benimsediler, hiç ağızlarından düşürmüyorlar. Neden acaba? Yani buradan bile, bu tabirin muhalefetin aleyhine olduğu anlaşılabilir. “Karşımızda 6 başlı, dağılmaya, parçalanmaya müsait bir yapı, bir koalisyon var” mesajını seçmenlere alttan alta empoze ediyor iktidar kanadı ve yandaş medya. Benim gözlemim böyle.
Muhalefetin 5’li Çete söylemine karşılık 6’lı Masa diyorlardır muhtemelen. Olumsuz çağrışım yapsın diyedir.
“Seni kırmak, üzmek istemiyorum” kalıbı aslında sahte bir kibarlık maskesi altına saklanmış oldukça bencil ve kendisi kırıcı bir kalıp. İnsanlara gerçek düşüncelerinizi, kendi yargılarıniz olduğunu belirterek anlatırsanız çok daha dürüst ve yapıcı olur.
Doğrusu “Kırılmanı, üzülmeni istemiyorum.” mudur?
Ekleme: İyi niyetle söylendiyse muhtemelen bu anlama geliyordur. (Yine iyi bir niyetle söylendiğini varsayarak) insanların bazı kalıpları çok irdelemeden kullandığına onlarca kez şahit oldum, o yüzden yargısız infaz yapılmaması görüşündeyim.
Evet bakınca “Senin duyguların avucumun içinde, istesem çatırt diye kırarım ama kırmıyorum; o da iyiliğimden.” gibi anlaşılsa da belki söyleyen kişi gerçekten ne yapacağını bilmeyen ve karşısındakini üzmek de istemeyen birisi olabilir.
Uzun lafın kısası karşınızdakinin tek bir sözüne değil bir zaman dilim içerisindeki sözlerine, hal ve hareketlerine, beden diline odaklanın. O zaman bencil mi değil mi olduğu anlaşılır.
Bunun kadar samimiyetsiz olan bir davranış ise yapmayacağını veya söylemeyeceğini yapardım diyerek gönül almaya çalışma davranışı. İşin ilginci söyleyen de yapmayacak olsa bile söylediğine söylenen ise yapılmayacağını bilmesine rağmen söylendiğine memnun.